3444
çok büyük bir yanılgı içinde olan ve yanlış olguların peşinde koşmakta olan taraftar grubudur.
bundan bir süre önce zaten ikiye bölünmüş olan galatasaray taraftarı, şu an tam 4 parçaya ayrılmış durumda:
1) ultraslan
2) sorgusuz sualsizfatih terim fanları
3) ünal aysal'ı efsaneleştirmeye çalışan bir grup insan
4) takıma destek vermeye çalışan bir avuç bizler
dikkat ederseniz kağıt üzerinde 4 grupta galatasaray paydası altında buluşmasına karşın, her birinin derdi farklı. biri rantın peşinde, biri "egom çok büyük, en iyi benim" bunu kanıtlama derdinde, biri kurumsallaşma adına büyük bir kumarın, bir diğeri ise sadece renklerin peşinde...
ancak farkında olunmayan durum, türkiye'nin ve de iddia ediyorum avrupa'nın en güçlü kadrolarından birine sahip olan galatasaray'ın sırf bu bölünme yüzünden potansiyelinin kat be kat altında oluşu, ve eğer gerekli desteği, dirilmeyi özellikle taraftarı tarafından göremezse uçuruma sürükleneceği gerçeği.
bugün 1 kasım 2013 galatasaray torku konyaspor maçında bir grup başkanı ıslıklayacak, bir grup durmaksızın imparator fatih terim diye bağıracak, bir grup ultraslan ultraslan oley oley diyecek, bir grup garibim de elinden geldiğince sahada top oynayan ve önümüzdeki 10 gün içerisinde biri kopenhag'da diğeri kadıköy'de olmak üzere 2 final maçı oynayacak takımına destek vermeye çalışacak. durum gerçekten vahim.
şu an nefatih terim'in gönderilişini, ne ünal aysal'ın tavrını ve fatih terim'e karşı olan tutumunu tartışmamız gereken gün değildir. rakip taraflar ve özellikle medya zaten ağzının suyu aka aka, doyasıya bu tartışmaları yapacak, birini överken diğerini yerin dibine sokacak, sonra yere soktuğunu tekrar tahta oturtup, övdüğünü alaşağı edecek, ve bu hikaye uzun bir süre böyle devam edecek. bırakalım da bu işi onlar yapsın.
şu bütün yaşananlar ne fatih terim'in galatasaray efsanesi olduğu gerçeğini değiştirecek, ne de ünal aysal'ın daha önce eşi benzeri görülmemiş bir kulüp başkanlığı yaptığı gerçeğini; bazımız ona ideal başkan derken, bazımız iş adamı diyecek. ancak son iki buçuk sene göz önüne alındığında başkan başarılı addedilecek. unutmamaloyız ki nasıl fatih terim'e ard arda methiyeler düzüp aldığı harebeyi, önüne geleni deviren bir canavar haline dönüştürdüğünü söylüyorsak, ünal aysal'a da en azından bir teşekkürü çok görmemeliyiz. son iki sezonda yakalanan onca başarının sahibi bir bütün olarak; başkanıyla, hocasıyla, oyuncusuyla ve taraftarıylagalatasaray'dır.
vakit destek vakti, takımın yanında olma vaktidir. her ne kadar iki tarafa da kızgın ve kırgın olsak da, varsın dördüncü yıldızı mancini'yle takalım, biraz da italyanla başarıdan başarıya koşalım. artık olan oldu, biz bundan sonra yolumuza bakalım. bir taraf olacaksak galatasaraytarafında olalım.
bundan bir süre önce zaten ikiye bölünmüş olan galatasaray taraftarı, şu an tam 4 parçaya ayrılmış durumda:
1) ultraslan
2) sorgusuz sualsizfatih terim fanları
3) ünal aysal'ı efsaneleştirmeye çalışan bir grup insan
4) takıma destek vermeye çalışan bir avuç bizler
dikkat ederseniz kağıt üzerinde 4 grupta galatasaray paydası altında buluşmasına karşın, her birinin derdi farklı. biri rantın peşinde, biri "egom çok büyük, en iyi benim" bunu kanıtlama derdinde, biri kurumsallaşma adına büyük bir kumarın, bir diğeri ise sadece renklerin peşinde...
ancak farkında olunmayan durum, türkiye'nin ve de iddia ediyorum avrupa'nın en güçlü kadrolarından birine sahip olan galatasaray'ın sırf bu bölünme yüzünden potansiyelinin kat be kat altında oluşu, ve eğer gerekli desteği, dirilmeyi özellikle taraftarı tarafından göremezse uçuruma sürükleneceği gerçeği.
bugün 1 kasım 2013 galatasaray torku konyaspor maçında bir grup başkanı ıslıklayacak, bir grup durmaksızın imparator fatih terim diye bağıracak, bir grup ultraslan ultraslan oley oley diyecek, bir grup garibim de elinden geldiğince sahada top oynayan ve önümüzdeki 10 gün içerisinde biri kopenhag'da diğeri kadıköy'de olmak üzere 2 final maçı oynayacak takımına destek vermeye çalışacak. durum gerçekten vahim.
şu an nefatih terim'in gönderilişini, ne ünal aysal'ın tavrını ve fatih terim'e karşı olan tutumunu tartışmamız gereken gün değildir. rakip taraflar ve özellikle medya zaten ağzının suyu aka aka, doyasıya bu tartışmaları yapacak, birini överken diğerini yerin dibine sokacak, sonra yere soktuğunu tekrar tahta oturtup, övdüğünü alaşağı edecek, ve bu hikaye uzun bir süre böyle devam edecek. bırakalım da bu işi onlar yapsın.
şu bütün yaşananlar ne fatih terim'in galatasaray efsanesi olduğu gerçeğini değiştirecek, ne de ünal aysal'ın daha önce eşi benzeri görülmemiş bir kulüp başkanlığı yaptığı gerçeğini; bazımız ona ideal başkan derken, bazımız iş adamı diyecek. ancak son iki buçuk sene göz önüne alındığında başkan başarılı addedilecek. unutmamaloyız ki nasıl fatih terim'e ard arda methiyeler düzüp aldığı harebeyi, önüne geleni deviren bir canavar haline dönüştürdüğünü söylüyorsak, ünal aysal'a da en azından bir teşekkürü çok görmemeliyiz. son iki sezonda yakalanan onca başarının sahibi bir bütün olarak; başkanıyla, hocasıyla, oyuncusuyla ve taraftarıylagalatasaray'dır.
vakit destek vakti, takımın yanında olma vaktidir. her ne kadar iki tarafa da kızgın ve kırgın olsak da, varsın dördüncü yıldızı mancini'yle takalım, biraz da italyanla başarıdan başarıya koşalım. artık olan oldu, biz bundan sonra yolumuza bakalım. bir taraf olacaksak galatasaraytarafında olalım.