39
öncelikle, kararlar 7 değil 6 mayıs kararlarıdır. http://www.tff.org/...246&ftxtID=15123
süreçteki akıl almaz hukuksuzluklar insanların bazı şeyleri unutmalarına da yol açtı. sportif yargıyla adli yargının ayrı olması gerektiği gibi. sportif yargıda yapılan yanlışları vurgularken, adli yargı örnek gösterilebilir, ama aynı cezanın beklenmesi, böyle oluşturulacak bir toplum algısı ileride büyük sorunlara yol açabilir. spor hukuku, adli hukuktan bağımsız ol-ma-lı-dır.
bu kafa karışıklığının ana nedeni tff'nin "delil yok" saçmalığıyla adli yargıyı beklemesi oldu.
"çoğunluk, tff’nin ceza mahkemesi kararını beklemesi gerektiğini iddia etti. masumiyet karinesini öne çıkaran bu görüş sahipleri, federasyonun sportif ceza verme yetkisini ve bu yetkinin adli yargıdan bağımsız olduğunu göz ardı ettiler. bu hukukçular, sadece tff’nin olası disiplin cezası kararları hakkında kaygılarını paylaşırken, tff’nin sportif ceza vermek için kendi soruşturmasını başlatabileceğine hiç değinmediler. tff ise, dünyada örneği görülmemiş bir karara imza atıp, soruşturma açmak için savcılık iddianamesini bekleme kararı aldı."
oysa spor hukuku için delile gerek yok, şüphe yeterlidir. normal bir ülkede, sportif cezalar adli cezayı kapsamalıdır. şunu demek istiyorum: eğer adli yargıda 5 maç şikeli bulunduysa, sportif yargıda bu sayı "en az" 5 maç olmalıdır. çünkü adli yargı somut delil arar. delil olmasa da "şike var" deyip ceza verebilecek yer adli yargıdır.
bu yüzden süreç ilk başladığında şikeciler korkup "adli yargıyı bekleyelim," dediler. ancak tff o kadar kirlendi ki, geldiğimiz noktada daha fazla darbeyi adli yargıdan aldılar. sadece bu ülkede olur.
ha adli yargı da ceza vermeseydi yine bir şey değişmezdi tabii... son sözü yine uefa söyleyecek çünkü.
http://www.sporhukuku.org.tr/...ademisyen-gorusu.pdf
süreçteki akıl almaz hukuksuzluklar insanların bazı şeyleri unutmalarına da yol açtı. sportif yargıyla adli yargının ayrı olması gerektiği gibi. sportif yargıda yapılan yanlışları vurgularken, adli yargı örnek gösterilebilir, ama aynı cezanın beklenmesi, böyle oluşturulacak bir toplum algısı ileride büyük sorunlara yol açabilir. spor hukuku, adli hukuktan bağımsız ol-ma-lı-dır.
bu kafa karışıklığının ana nedeni tff'nin "delil yok" saçmalığıyla adli yargıyı beklemesi oldu.
"çoğunluk, tff’nin ceza mahkemesi kararını beklemesi gerektiğini iddia etti. masumiyet karinesini öne çıkaran bu görüş sahipleri, federasyonun sportif ceza verme yetkisini ve bu yetkinin adli yargıdan bağımsız olduğunu göz ardı ettiler. bu hukukçular, sadece tff’nin olası disiplin cezası kararları hakkında kaygılarını paylaşırken, tff’nin sportif ceza vermek için kendi soruşturmasını başlatabileceğine hiç değinmediler. tff ise, dünyada örneği görülmemiş bir karara imza atıp, soruşturma açmak için savcılık iddianamesini bekleme kararı aldı."
oysa spor hukuku için delile gerek yok, şüphe yeterlidir. normal bir ülkede, sportif cezalar adli cezayı kapsamalıdır. şunu demek istiyorum: eğer adli yargıda 5 maç şikeli bulunduysa, sportif yargıda bu sayı "en az" 5 maç olmalıdır. çünkü adli yargı somut delil arar. delil olmasa da "şike var" deyip ceza verebilecek yer adli yargıdır.
bu yüzden süreç ilk başladığında şikeciler korkup "adli yargıyı bekleyelim," dediler. ancak tff o kadar kirlendi ki, geldiğimiz noktada daha fazla darbeyi adli yargıdan aldılar. sadece bu ülkede olur.
ha adli yargı da ceza vermeseydi yine bir şey değişmezdi tabii... son sözü yine uefa söyleyecek çünkü.
http://www.sporhukuku.org.tr/...ademisyen-gorusu.pdf