ben bu pas futboluna dayanamıyorum. bir dönem ciddi şekilde bu takıntılı teknik adamlar yüzünden futboldan soğudum. izlemeyi bıraktım. bir pozisyon neyi gerektiriyorsa onu yaparsın. benim anlayışıma göre illa ki pas, illa ki şut ya da illa ki uzun top oynayacağız demek futbolun gerektirdiklerini yapmamaktır. bir futbolcu olsam böyle takıntılı teknik adamların takımında oynamak istemezdim. çünkü oynadığım oyundan zevk almazdım. sanki adam yapay zeka ile algoritmayı yüklemiş, sahaya robotlar çıkıyor ve mekanik şekilde yüklenenleri uyguluyor. futbolun bütün güzelliğini öldürüyor bu işler.
ben
maicon'un son dakika volesini,
barış alper yılmaz'ın sahanın her yerinde olmasını,
donk'a son dakikalarda şişirilen toptan gol atmayı,
wesley sneijder'in şutlarını,
felipe melo'nun her şeyini, stoper
dany'nin sol bekte maça başlayıp sağ kanattan orta açıp asist yapmasını,
ujfaluji'nin takımı komuta etmesini,
culio'nun mücadelesini,
serkan çalık'ın hızını,
cassio lincoln'ün kıvraklığını,
abel xavier'in saçlarını,
volkan arslan'ın tahmin edilemezliğini,
sebastian perez'in koşularını,
felipe'nin sol ayağının dışını,
cesar prates'in frikiklerini,
duro'dan,
ovidiu petre'den,
sergio almaguer'den,
ismail bouzid'den,
mbo mpenza'dan,
robert spehar'dan ve
pavel horvath'tan beklentide olmayı seviyorum.
futbol biraz da bilinmezlikten zevk alma oyunudur.