• 78
    fenerbahçe futbol takımı kötü diye aziz yıldırım'ın taraftar uyutma politikasıyla basketbol'a yatırım yapması ile birlikte basketbol bir anda patladı. hiç siklenmeyen basketbol bir anda fanatizmin ve partizanlığın kucağına düştü.

    çok uzağa gitmeyelim biraz hafızamızı kurcalarsak basketbol maçlarının maksimum 100 kişiye oynandığını hatırlarız. o da basketbolcuların eşi dostu...

    efes pilsen ve ülkerspor varken, ve bu iki takım türk basketbolunu temsil ederken tek siklediğimiz şey ülkemizi gururla temsil eden başarılı bir ekip olmalarıydı. basketbol değildi. basketbolu hiç bir zaman gerçekten siklemedik, hiçbir zaman da gerçekten siklemeyeceğiz. oyun oynuyoruz kendi kendimize.

    aynı saatte çakışan galatasaray futbol ve galatasaray basket maçına gitme şansınız olsa hangi maça gidersiniz ? bu sorunun cevabı basket olduğu zaman oturup basket izleyelim, basketi sikleyelim.

    bana ne abi. yüzme takımımız yenilse üzülüyor musunuz ? kim sikliyor yüzmeyi ? basketbol da yüzme gibi bir şey. ne basketbol'da kazanmayı futbol'da kazanmaya eş tutmak lazım, ne de basketbol'da yenilmeyi, futbol'da yenilmeye..

    tatavayı kesme vakti geldi de çattı... biz değil he, fenerbahçe'lilerin vakti geldi de çattı...

    hatırlatalım : https://www.google.com.tr/...OxoKHeXUDtMQ_AUIBigB
  • 79
    basketbol her zaman futbola yetenekli olmayan çocukların ve yaşıtlarına göre nispeten içe kapanık olan çocukların oynadığı bir spor oldu.

    her baba çocuğunu ilk önce futbol kursuna gönderir, her baba çocuğunu ilk önce futbol maçına götürür. her baba çocuğuna topa vursun diye yerden top yuvarlar.

    amerikan futbolu gibi basketbol da futbola yetenekli olmayan insanların oynadığı bir oyundur. örnek vermek gerekirse üniversite takımlarında ayılar spordan prim yapmak için amerikan futboluna başlar. futbola yeteneği olmayan adamlar da basketbol seçmelerine girer. basketbol seçmesine giren o hımbıllar bile haftada 1 halısaha yoklar.
  • 82
    evet, fb kazandığında "tu kaka" olmayan spor dalı ama bu spor dalının son 2-3 yıldır fenerlilerin mastürbasyon malzemesi yaptığı da bir gerçek. ben iyi bir basketbol izleyicisi değilim, takımların tarihlerini falan da öyle çok detaylı bilmem. ama o kadar çok mal fener taraftarı türedi ki, sosyal medya'da galatasaray'ın, efes'in tarihinin sanki bizim buradaki bir yerel takım olan çayırlıbahçe'nin tarihi kadar olduğunu düşünecek kadar gerizekalı tiplere maruz kalmaya başladık. sanki ülkeye basketbolu bunlar getirmiş gibi bir havalar bir şeyler. lan 3-4 sene öncesine kadar ülker desteği yokken basket takımınız yoktu doğru düzgün. son 2-3 yılda futbolda sürekli ellerine aldıkları için basketbol şovmeni olan bu aptal tipler yüzünden bu sporun saygınlığı azalıyor zira fanatizm bulaşmaya başlıyor git gide bu spor dalına da.

    sadece soruyorum, bu 2 yıl içinde türeyen fener basket taraftarı, 3-4 sene önce futbolda follofoş olurken, tokat manyağı olurken, sürekli 2.'lik rekorları kırarken neredeydi, biz dördüncü yıldızı takarken, kupaları elinizden alırken neredeydi? şimdi ligdeki durumunuz rezalet. tutunacak bir dal olarak görüyorsunuz basketbolu ama burası türkiye. sezon sonunda basketbolda galaksiler arası turnuva şampiyonu olsanız bile tüm ülke spor toto süper liginin şampiyonunu konuşacak, gazete manşetlerini "aslan 21. kez şampiyon!" yazıları süsleyecek. o yüzden kıçınızı çok yırtmayın "welcome to euroleague" falan diyerek.

    edit: bu mallardan bir tanesi de benim arkadaşım. ömrü hayatımızda oturup basketbol muhabbeti yapmışlığımız yoktur. herif gelip "nasıl koyduk ama :d" yazıyor. gerçekten her geçen gün ülkedeki tüm spor aktivitelerine karşı soğuyorum. futbol da dahil. bunun en ama en büyük sebebi de bu beyin yetmezliği çeken bazı taraftarlar.
  • 83
    türkiye'de öncülüğünü galatasaray yapmıştır. galatasaray tarihinin ilk profesyonel sporcusu da bir basketbol efsanesi olan yalçın granit beyefendidir.

    spor sergi günlerinden bu yana çok sevilen bir spordur.

    bu sporda fenerbahçe son on yılda galatasaray karşısında tarihinde görmediği büyük bir üstünlük sağlamıştır. bu galatasaray yönetimlerinin kabahatidir. gereken rakibinin doğru yaptıklarına bakmak ve onu yakalayıp, geçmeye çalışmaktır.
  • 85
    başarının %90 paraya endeksli olduğu daldır. basketbolda sürpriz sonuç mucizedir. yani ts futbolda barcelonayı yener diyebiliriz. ama basketbolda yenemez. 1 milyon maç yapsınlar bir kez belki yener. ancak belli noktada birbirine yakın iki takımdan güçsüz olanın güçlüyü yenmesi normal karşılanabilir. galatasaray'ın olimpiakos ve cska'yı yenmesi gibi. çünkü o zamanı hatırlarsanız galatasaray onların çok aşağısında değildi. her neyse çok kurcalamadan basketbolun formülünü açıklıyorum: para para para! şike şike şike kısmı yok. basketbol, voleybol vs ancak para ile başarı getirir. para iyi oyuncu getirir. para iyi hoca getirir. iyi oyuncular ve hoca iyi takım oluşturur. basketbol sürprize açık değildir. abd sokaktan zenci getirtip olimpiyat maçına çıksın onlarla başabaş oynar. geriye düştüğünde sokar durant, lebron, carmelo gibi adamları. 2 dakikada 40 sayı bulur tekrar açar farkı. basketbol ve voleybolda bu kadar şirket ve bankanın olması sürpriz değil. çünkü futbol gibi sürprizin çok olduğu, oyun değil. oyun yapısı sürprize kapalı. büyük paralar döndürmeyip büyük isimler almadığımız sürece başarıya aç olacağız.
  • 86
    benim için hiçbir zaman tu kaka olmayacak spor. bayanlar 2009'da eurocup'ı, 2014'te euroleague'i alırken; erkek takımımız geçen sene 2016'da eurocup'ı müzemize getirirken hiç de tu kaka değildi beyler dimi?

    karşımızda fenerbahçe gibi dünyanın en iğrenç camiası bile olsa sonuçta belli bi plan, program ve sistem dahilinde basketbol planlaması yapmış ve bunun meyvelerini her sezon alan; dolayısıyla saygı duyulması gereken bir kulüp var ve bu kulüp ülkemizin en başarılı 2. kulübü. bence bok atacağımıza nasıl bu adamları yakalarız diye kafa yormalıyız. evet başarıları beni de çıldırtıyor ama saygı da duyuyorum çünkü 2 senede yaptıkları, bu zamana kadar türk basketbol tarihinde yapılmamış işler. ha el'i almalarını ister miyim asla ama finale çıkmış olmaları öyle ya da böyle saygı duyulması gereken bi iş.

    darısı bizim başımıza. biz f4 yapsak gerisi gelir zaten ama o bütçe ve kadro derinliğine sahip olmak lazım önce.
  • 87
    gençler arasında, türkiye'de bile neredeyse sokaklarda futboldan daha çok yapılan, sevilen bir spor varsa o da basketboldur. galatasaray 1 maç kaybetti diye bu kadar özel ve asil bir spora bok atmaya çalışan kendini bilmezlere bakmayın siz, basketbol iyidir, bu sporu türkiye'de tanıtan da galatasaraydır. 15 tane yabancılı kadrolarla oynanan oyunları geçiniz efendim..
  • 88
    aslında basit bir kuralı vardır:
    güçlü takım güçsüz takımı yener ve en güçlü daima şampiyon olur.

    en azından avrupa'da ve ülkemizde geçerli kural bu. basketbolda sürpriz maç olmaz. bir takım diğerinden bariz güçlü ise onu yener. eğer kaliteleri birbirine yakın ise çekişme olur. ligde bir takım herkesten bariz bir şekilde güçlü ise 4-0'lar ile gelir şampiyon olur. bizim için avrupa'da bir yerlere gelebilmenin tek şartı en kaliteli oyuncuları ve koçu getirerek büyük takımlarla makası mümkün olduğunca kapatmak, onların kalitesine yaklaşmak. kalan farkı da oyuncuların özverisi ve taraftarın desteği ile kapatmak. büyük oyuncular büyük maçlar kazandırır.

    (bkz: para para para)
  • 89
    (bkz: james naismith)

    - başlangıçta basketbol topları kahverengiymiş, daha sonra turuncuya evrilmiş. resmi olarak kullanılan ilk basketbol topu spalding eliyle üretilmiş.

    - ilk basketbol maçı 1892'de oynanmış. maçın oynandığı saha, günümüzün sahalarının yarısı boyutundaymış. 30 dk sürmüş ve maç boyunca yalnızca 1 sayı olmuş.

    - basketbol 1929 yılına kadar futbol topuyla oynanıyormuş.

    - potaya panya kısmının eklenmesinin sebebi, balkondaki izleyicilerin topa dokunmak suretiyle oyuna salça olmasıymış. tam olarak şu: http://gss.gs/H29.jpg

    - 1967 yılında smaç yasaklanmış ancak 9 yıl sonra tekrar legal sayılmaya başlanmış.

    - ilk basketbol çemberi altı kapalı şeftali sepetiymiş. tam olarak şu: http://gss.gs/Lpa.jpg her sayı olduğunda hakem merdivenle çembere tırmanıp topu sepetin içinden alırmış.

    kaynak: http://www.10-facts-about.com/basketball/id/70
  • 90
    türkiye için konuşacaksak, en fazla iltifat gören iki spor dalında, futboldan sonra ikincisi.

    türkiye erkekler basketbol ligi, için konuşacak olursak, avrupa'nın belki de en elit yerel liginden ilk ikisinden biri, belki de en iyisi. türkiye erkekler basketbol ligi, rekabetin üst seviyede olduğu bir lig. ama sıkıntı şurada, memlekette her girişimde olduğu gibi, yatırım istanbul'a kaymaya meyilli. 2016/17 sezonu özelinde bakacak olursak, ligde, anadolu efes, beşiktaş sompo japan, büyükçekmece basket, darüşşafaka doğuş, fenerbahçe ülker, galatasaray odeabank, istanbul büyükşehir belediye takımları olmak üzere 7 istanbul takımı var. ligdeki 16 takımın 7'sinden bahsediyoruz. bunu marmara bölgesiyle genişletirsek bursa takımı tofaş'ı da ekleyebiliriz. 2016/17 sezonunda play-off oynayacak takımların, 5 tanesi istanbul ve 1 tanesi bursa takımı.

    yani, demek istediğim, memlekette spor marmara bölgesi özelinde istanbul tekelinde yapılıyor sanki. futboldaki istanbul hegamonyası zaten bilindik. ama şimdilik futbolu bir kenara koyuyorum. futboldaki sorunlar basketbola görece daha derin.

    açık konuşayım. bir giresunlu olarak, giresun'da basketbolun ne kadar sevildiğini söylemem gerek. önceden şehrin tam ortasında, meydan camii'nin yanında sokak basketbolu turnuvası olurdu. önceleri sadece belediye düzenlerdi, sonraları şehrin ilgisi ve isteğiyle valilikte yapar hale gelmişti. bakın, bu küçük şehirde, esnaf, takımlara sponsor olurdu. çok sevmekle birlikte belediye başkanı kerim aksu'ya, yani bizim kerim abimize, en çok kızdığım, o tek potayı kaldırmasıydı. giresun'da basketbol farklı şekilde yaşanırdı. liseler arası turnuvanın zevki çok başkaydı. zaten bu basketbol sevgisinin meyvelerini de son yıllarda aldı. iyi bir proje, yeteneğe özen göstererek, gençlere önem verildiğini göstererek onlara şans tanıyan bir takımdı. hâlâ öyle. yeşilgiresun belediye basketbol takımı, maçları full seyirciye oynar. hatta, o kadar kalabalık olur ki, zannediyor, aşırı seyirci sayısından ceza almışlığı bile vardır. o takım mücadelesini izlemek ayrı bir keyif. çünkü, sahada gencecik çocukların gelişimine ortak oluyordu. okben'in darüşşafaka'ya transferi kaçınılmazdı. buna hem üzüldük hem sevindik. üzüldük çünkü artık onu daha fazla izleme şansımız olmayacaktı. üzüldük, çünkü, darüşşafaka'da hak ettiği süreleri alamayacağından korkuyorduk. sevindik, çünkü, kendini gösteren bir oyuncu bir euroleague takımına transfer olmuştu.

    giresun'un basketbolunu uzattım. aslında, başarının gelmesi, biraz da istanbul dışında küçük bir kentte olmasının etkisi büyük. doğru bir yapılanma ve güven tabii ki. neden? çünkü, oyuncunun aklında, basketboldan başka bir şey olmuyor. yapabileceğiniz etkinlikler, aklınızı kurcalayacak gece hayatı vs pek bulunmuyor. yani, demek istediğim, türkiye oyuncu yetiştirmek istiyorsa, istanbul dışına çıkmalı. yatırımlar istanbul dışına doğru akmalı.

    burada, türkiye basketbol federasyonun atması gereken bazı adımlar var. işleyen bir sistem var. ve bu işleyen sistem, bizi avrupa'nın elit liglerinden biri haline de getirdi denilebilir. asıl konuşulması gereken, avrupa basketbolunu lig, turnuva, kulüp, milli fark etmez domine etmek için atılması gereken adımlar. yine sorun, sizi buraya kadar sistemi muhafaza etmek isteyebilirsiniz. bundan daha doğal bir şey yok.

    yatırımın istanbul dışına çıkmasından bahsediyorduk. ya da istanbul dışındaki takımların sporcularının istanbul'a gitmeye meyilli olmalarından. aslında burada rekabetçilikten bahsedilebilir. istanbul dışı takımların, play-off potasına girmek veya ligden düşmemek haricinde bir hedefleri yok. dolayısıyla, sporcu kişilikli kimseler de, kazanmak isterler, rekabet etmek isterler, sporun doğası budur. peki, bu sporcuları, istanbul'a kapağı atmak istemeleri dışında, nasıl bir hedef koyabilirsin? çünkü olay sadece para değil. yani herkes için değil. ama nereye kadar? bir yerden sonra hem para hem de rekabet istanbul'da olduğu görülüyor zaten.

    istanbul takımları da çok güçlü ve iyi takımlar. hem de bir değil iki değil, yedi tane. birinden kaçınsan bir diğeri, diğerinden kaçınsan bir diğeri...

    ne yapılabilir? yatırımı istanbul dışına çekebilmek için, anadolu takımlarını rekabetin içine sokabilmek için ne yapılabilir? ben bunu çok düşündüm. dediğim gibi, futbolda da bu sorun var. ama futbol da daha derin sorunlar var.

    ben nacizane türkiye basketbol liginin konferans usulü olmasından yanayım. istanbul/marmara ve anadolu olmak üzere. nba'deki sistem. hemen hemen aynısı. her takım birbiriyle maç yapar ama sonunda, yani normal sezon bittiğinde play-offlarda istanbul kendi içinde, anadolu kendi içinde ilerler ve sonunda istanbul şampiyonuyla anadolu şampiyonu, türkiye şampiyonluğu için yarışır.

    burada bazı problemler var elbette. birincisi, nba'deki gibi doğu ve batı takımları arasındaki gibi muhtemel güç dengesizliğinden dem vurulabilir. aynı olayın türkiye için de geçerli olabileceği düşünülebilir. ama biraz düşününce, spor sadece istanbul için mi var? ya türkiye'nin geri kalanı? anadolu'yu rekabetin içine sokmak için bu bir yöntemdir. istanbul takımları için haksızlık gibi görülebilir. bence hiç alakası yok. zaten tüm imkanlar önlerine koyulmuş. böylece istanbul'un rekabetinden kaçacak yatırımcılar çıkacaktır. belki yeni bir güç bile çıkabilir anadolu'dan. belli olmaz. gerçi, o zaman da, cavs'ın yaptığını yapabilecek takımlar da çıkabilir.

    bir diğer problem, bildiğiniz gibi nba'de ligden düşmek söz konusu değil. yani düşecek ve yükselecek takımların nasıl belirleneceğinde. yine yani, konferanslardaki takım sayılarını dengelemekte. ligden düşen takımların belirlenmesi kolay. her konferansın sonuncusu ligden düşer. asıl sorun, alt ligden üst lige yükselecek takımın nasıl belirleneceğinde. o zaman alt ligden çıkacak takımlar nasıl belirlenecek? illaki bir istanbul takımı her sene bir üst lige mi çıkacak? işte bu adaletsizliktir. burada, bölgeyi genişletmek veya alt ligden çıkanlara göre, bölge yakınlığı esasını kabul ederek, konferanslar arası geçiş olabilir. gerçi, çok yüzelsel bir cevap oldu. daha derinlemesine düşünmedim. düşünmek de istemiyorum açıkçası. burada düşlerimden bahsediyorum. anadolu'nun yükselişinden bahsediyorum.
  • 91
    eger uluslararasi arenalarda rekabet etmek isteniyorsa cok kucuk yaslarda baslanilmasi gereken bir spor dalidir. yoksa istedigin kadar fizigin, yetenegin olsun, yeterli fundamental olmadiktan sonra en fazla huseyin besok, ibrahim kutluay olursun. abd'de bebek denilecek yasta yeni yeni hizli yurumeye baslayan kucuk cocuklar icin basketbol kurslari var, tika basa doluyor. bizde genelde aileler cocuklarini ortaokul caglarinda basketbola baslatiyor.

    bence lig statusunden vs once altyapi egitiminin ilkokul caglarina indirilmesi tartisilmali, bir suru sponsoru bulunan tbf milli egitim bakanligi ile ortak programlar vs yapmali.
  • 92
    başlanılan yaşın elbette ki önemi olan spor. gelişim çağında başlamanız, hem tekniğinizin hem vücudunuzun bu spora göre evrilmesini sağlar. belli bir altyapı eğitimi görmemiş birinin basketbolcu olması çok ama çok zor olur. büyük kulüpler belli bir yaştan sonra oyuncu transfer etmez mesela. bir oyuncuyu en geç ortaokul çağında alıp yetiştirmek, kendilerine göre yontmak isterler çünkü bilirler ki ağaç yaşken eğilir. bizim zamanımızda lisede parlayan oyunculara pek teklif gelmezdi mesela. geç bir yaş grubu olarak kabul edilirdi lise çağları. basketbola geç başlayıp başarılı olan birkaç kişi bulup "heee demek ki başladığın yaş önemli değilmiş" diye düşünmek saçmadır. futbola da hakan şükür, tümer metin, carlos bacca gibi isimler geç başlamış ve başarılı olmuştur. her spor dalına geç başlayıp başarılı olmuş birilerini bulabiliriz ama istisnaların olması yaşın önemsiz olduğunu göstermez. hele ki basketbol gibi birçok kuralla oynanan ve görece olarak pek de kolay olmayan bir spor için başlanılan yaşın önemi büyüktür. eğitim önemli, eğitim şart orası ayrı.
  • 93
    oynaması ve izlemesi çoğu zaman futboldan daha keyif veren bir spor olabiliyor.

    13-23 yaş arasında sürekli basketbol oynadım allen iverson gibiydim. inanılmaz bir şutördüm. birebirde geçemeyeceğim adam yoktu eğer boyum uzun olsaydı muhtemelen basketbolcu olurdum ama çok kısaydım. hala da uzun değiliz zaten :( basketbol boy uzatmıyor yani, uzun boylular basketbola başlıyor ve olayın çoğu genetik ve iyi beslenme. düzenli spor yapıyor olmak etkili olsa da diğer ikisi çok daha önemli.

    arka arkaya 10'larca şut sokardım hey gidi hey :(
  • 94
    hala sokağa inenememiş; özel okullarda, kolejlerde oynanan oyun. futboldan sonra en popüler oyun olan bu branşın bu derece devlet okullarından kopuk olması üzücü. bunun için adımlar atılmalı, en azından okul yapılacaksa salonu olmayan okullar müteaahitlerden teslim alınmamalı. birinciler genelde ya da her zaman özel okullardan çıkıyor. bunu değiştiren, derece alabilen özel okul dışında okul çok zor.
    http://okulsportal.gsb.gov.tr/...mp;ID=52&EoyId=9
  • 100
    45 dk kadar önce şöyle muazzam bir savaş alanına sahne olan spor dalı:

    https://youtu.be/Fmr0ry55zxg

    2019 fiba dünya kupası eleme maçında avustralya ile filipinler karşılaşırken vuku bulmuş olaylar. 13 oyuncu (avustralya'dan 4, filipinler'den 9) diskalifiye edilmiş. filipinler'in 12 oyuncusunun 9'unun diskalifiye edilmesi nedeniyle maç 5'e 3 şekilde devam etmiş fakat faul problemleri sebebiyle filipinler'de sahada 1 oyuncu kalınca mücadele kangurular lehine sona erdirilmiş.
App Store'dan indirin Google Play'den alın