• 8
    minik ve yıldız takımda toplam 4 sene oynadım. averaj takımının kaptanlığını yaptım. sağ açıktım 7 numaramla. gün geldi alibeyköy'e 9 - 1 yenildik, gün geldi ortabayır'a 7 - 0 yenildik ama en çok 5 - 0 yenildik. kimler yenmedi ki bizi istinye, yahya kemal, gültepe gelen geçen koydu afedersiniz. küçük yaşta öğrendim yenilmeyi. yenilmekte değil hezimet yani. bir de kaptanım ya hani her golden sonra hadi beyler hadi diyordum ellerimi şaklatarak.*
    ama bir maçı unutamam. harmentepespor maçı. ortaokulda sınıfımızın en iyi oyuncusu tolga harmantepe'de oynuyordu. ilk maçta bizi 7 - 1 yendiklerinden hafta boyunca dalga geçti, bu sefer 10 tane atıcaz, averaj takımının kaptanı olmak nasıl bir duygu falan. ben de ses edemiyordum ama içten içe cidden hırslanıyordum her maç nasıl fark yiyebiliriz diye. maç günü geldi çattı. sahaya çıkarken tolga sırıtıyordu bana bakarak. maç başladı sıcak havada oynuyoruz kalemiz allah'a emanet direkten dönen toplar falan. sonra takımımızın en cılız oyuncusu ve forveti havadan gelen topa ortasahadan vurdu ve gol oldu. 1 - 0 öndeydik. ilk defa. önde olmak harika bir duyguydu ama az sürdü ve beraberlik golünü yedik akabinde. yine kalemizde zor anlar yaşadık uzunca bir müddet ama futbol tanrıları yanımızda değil bildiğin sahadaydı sanırım.* maçın son anlarında bir korner kazandık defanstan dönen topun gelişine ceza sahası dışından mükemmel bir şut çıkararak gol yaptım. çılgınlar gibi sevinmiştik. çocukluğumda en mutlu olduğum andır muhtemelen. 4 senelik ufacık kariyerimde attığım tek gol ve gördüğüm tek galibiyet bu maçtır. tek farklı mağlubiyetimiz olmadığı düşünüldüğünde galip gelmek üstüne tolgaların takımını yenmek. uhuuu.
    bu da böyle bir anımdır yani. amatör küme hakikaten güzel bir şey sanırım. keşke devam etme ihtimalim olsaydı.
  • 17
    twitter fenomeni cihat akbel'in çok yerinde ve hemen herkesin başına gelip de kafasını kuma gömdüğü meseleye değindiği flood. bence çok haklı, herkes o soyunma odasında tokat atan antrenöre odaklandı, ama sorun bununla bitmiyor. buzdağının görünen yüzü o, bunun gibi ve bunun daha ağır şartlarını yaşayan o gencecik çocuklar kim bilir neler çekiyor. amatör olarak bile hiçbir futbol kulübünde oynamadım, ancak bahsettiği sokakta arkadaşları ile futbol oynamış, o tozu toprağı dibine kadar yutmuş biri olarak anlattığı meseleyi o kadar iyi anlıyorum ki, betimlemeler hiç yabancı gelmiyor.

    hakikaten de tv'deki şarlatanlar kendilerini ve kitlelerini uyutmaya devam etsinler, yabancı sınırı azalsın, artsın diye.

    https://twitter.com/...863898134925314?s=19
  • 16
    futbolcuların forma numaraları 1-11 arasındaydı bizim zamanımızda.*
    mevkilerin forma numaraları belliydi:
    1-kaleci, 2-sağ bek, 3-sol bek, 4-stoper, 5-libero, 6-ortasaha solu, 7-sağ açık, 8-orta saha sağı, 9-santrafor, 10-orta sahanın ortası, 11-sol açık*.
    görüldüğü gibi dizilişimiz 4-3-3. o zamanlar 4-4-2'yi bir amatör takımın oynaması kolay değildi, nedense?

    bu numaralarla ilgili bir de mavra var. bazı tilki hocalar forma numaralarını değiştirirlerdi. sağ beke 9, santrafora 3, sağ açığa 10 giydirip rakibi şaşırtmayı amaçlarlardı.
    komik gibi ama değil. amatör topçu, hele ki genç takımdaysa, maçtan önce sahanın arkasındaki dandik küçük alanda ısınırken tutacağı ya da mücadele edeceği adamı gözüne kestirir, kendini o adama karşı biler. vardı böyle tipler. hah, işte onlar bu forma numarası değişikliğinde şaşırıp kalırlardı, gereksizce sinirlenirlerdi.

    komikti be aslında.
  • 4
    oynadığım dönemde antreman sahamız sütlüce deydi*. tam da haliç in yanında bok kokusu içinde geçerdi idmanlar. bir kaç kez topa sabri gibi vuran bir arkadaşımız sayesinde top haliçe gitmişti. eee amatör küme top bile sayıyla. hoca beni top almaya göndermişti. yakınımızda kayıkçılar vardı. kayığa atlayıp bok kokan topu almıştım. sanki şampiyonluk kupasını almış gibiydim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın