• 1401
    şükrü saraçoğlu bugünkü halini aldıktan sonra bir an önce yenilenmesi gereken stadyumdu. fener'in kadıköy'de rakiplere kurduğu baskıyı biz asy'de kuramıyorduk. kale arkalarının sahaya olan uzaklığı biraz sıkıntı oluşturuyordu. bir de 22 bin kapasitesi ile maddi olarak da pek bir getirisi yoktu.

    rakibin 25 bin kombine satarken senin stadın 22 bin kapasiteli. e nasıl rekabet edeceksin. o yüzden eski haliyle misyonunu çoktan tamamlamıştı. duygusal bağı koparamayız elbette ama yıkılması iyi oldu. daha doğrusu yeni bir stada geçmemiz iyi oldu. gönül aynı yere yenisi yapılsın isterdi ama artık ona yapacak bir şey yok.
  • 1402
    her galatasaraylı'nın içinde ukte kalmış olan bir zamanlar ki mabedimiz. mecidiyeköy ve taksim maç günleri sarı kırmızı olurdu,her yer bizim herkes galatasaraylıydı o gün o civarlarda hele birde ali sami yen sokak'dan alınan keyfi yaşımayacak olan galatasaraylılar var ki onların durumuna çok üzülüyorum.kendi adıma konuşursam stadımızın yeri aynı kalıp sadece genişletilmiş olsaydı da aynı burukluğu yaşardım çünkü eski stadların daha keyifli olduğunu ve her zaman deplasman için daha kasvetli olduğunu düşünüyorum ki ali sami yen'in çamurlu yollarının eski gişelerinin o karamsar havayı verdiğini deplasamana gelen bir çok arkadaşımdan da duymuştum. burda futbol ve ya tribüncü duygusallığı yapmak istemıyorum fakat endısturyel futbol gittikçe büyüdüğü ve güçlendiği için galatasaray gibi köklü geçmişi olan bir kurumun bundan etkilenmemesi düşünülemezdi.ne yazık ki olan oldu, biz yerimizden ayrıldık ve şu an başka bir yeri sahiplenmeye çalışıyoruz içimize sinmesede.
  • 1404
    tv yayını yoktu eskiden, radyo basında otururduk, "şimdi mikrofonlarımız istanbul ali sami yen stadında" derdi merkezdeki spiker baska ildeki yayını keserek. baglantı kuruldugu anda eger gol atmışsak tribunlerin gurultusu asy'deki spikerden once gol haberini verirdi bize . gol yemişsek sesszlikten anlardık vaziyetin kotu oldugunu .
    seyretmesek de kulaklar hep oradaydı.
  • 1405
    şimdi doğu tribüne girildiği gibi girelemezdi ali sami yen'e, özellikle de kapalıya.. huni gibi olurdu kapının ağzı, kocaman kalabalık ufacık kapıdan girmeye çalışırdı. içeri girince koşarak yukarı çıkardık. tribüne çıkıldığında ki mutluluk paha biçilemezdi. yer bulmak ayrı bir zorluktu zaten.. ayrıca kapalının konumu, sahaya yakınlığı bambaşkaydı.. sanki bir kaç adım geriden koşulsa, sahaya atlayabilirim hissi verirdi. terso zamanlarımda itfaiye kapısında bir abimiz güvenlik olarak görev yapardı. ordan girip kapalı alta geçerdik. sonra üste çıkmak için o kapıda ki güvenliğe çok yalvardığımızı hatırlarım. belki 1 saat dil dökmüşlüğümüz bile vardır. bir şekilde insafa gelir açardı kapıyı:)) şimdi istinye'den 18:25'te çıkıyorum ve saat 18:55'te stada girmiş oluyorum. çok şükür kombine ve bilet alabilecek durumum var ama o günleri özlüyorum. bilet bulabilmek için çırpındığımız günleri.. o yüzden ali sami yen bambaşkaydı.
  • 1407
    beceriksiz yönetimlerce yıllarca saçma sapan oyalanan projelerle iç edilen paralarla sonunda ulaşımı hala yapılmamış yeni bir stat karşılığında peşkeş çekilmiş mabedimiz.
    ferguson'a maldini'ye sorsan "o ne cehennemdi" diyeceği yer terkedilip şehirden uzak garip bir yere taşınılmış.
    yıllarca saçma sapan adamların beleş stadınız oldu eleştirilerine cevap ver, olacak iş değil.
    başakşehir'e cıncık gibi stadı yapıp verdiler biz hala metrodur, yoldan o saçma giriştir uğraş dur.
    şimdi de benzer bir peşkeşi riva ve florya için yapacaklar.
    hem de tarihin açık ara en rezalet yönetimi ile.
  • 1408
    adeta anavatanımızdır.

    defalarca gidip o havayı soluyan; ses kısılana kadar tezahürat yapan; bu ayrıcalığı tadan insanlardan biri olarak, gönlümdeki yeri çok ayrı bir mekandı. kapalı tribündeki yerimi almadan önce merdivenlerden çıkarken ki heyecanımı asla unutamam. sahanın yeşilliğinin başımı döndürmesi, paha biçilmez bir deneyimdi.

    hayatın gerçeklerine yenik düştü zamanla. gerçekten de modası geçmiş, artık terk etmenin farz olduğu bir evdi. kaçınılmaz olarak modern bir eve geçtik.

    arena'dan daha az seviyor değilim ama ali sami yen'in anılarda yaşaması gerektiğini düşünüyorum. gerçek bir cehennem, gerçek bir efsane olarak kalmalı akıllarda. özlemiyorum. sadece hatırasının tadını çıkarıyorum. metreküp başına sadece 57 kilo olan demiriyle onca zıplamaya, sevince, bayrama dayanmış; hepimizi sarıp sarmalamış bir efsane.
  • 1409
    en büyük hatamız kendisini terketmektir. maalesef bu gerçek gittikçe daha da gün yüzüne çıkıyor. konumu ve atmosferiyle diğer kuş takımları gibi şehir içinde bir mabedimiz vardı. bu takımlar hala aynı konumda stada sahipler, biz ise saçma sapan bir yere taşımak zorunda kaldık stadyumu.

    keşke hiç o proje onaylanmasaydı. gerekirse maçları olimpiyatta falan oynasaydık ama yine de ya alisamiyen arazisinde yeni bir stat yapsaydık veya o gökdelencilere yar etmeseydik o araziyi. kaldı ki o arazinin tapusunu 1930'larda bizzat para ödeyerek satın almıştır galatasaray kulübü.

    buda yetmedi üstüne florya gibi simge olmuş tesislerimiz de taşınacak. skandal kere skandal. vallahi ne desek boş.
  • 1412
    takvimler 15.01.2011 tarihini gösterdiğinde yeni stadın açılış maçına bilet bulabilmek için mecidiyeköy'de, ali sami yen stadı'nın etrafında dolaşıyordum. tuhaftı. çünkü galatasaray'ın deplasman olmayan maçı olan bir gün mecidiyeköy'ün ve stadın etrafının bu kadar tenha olması garipti gerçekten. durdum, bir sigara yaktım. ağlamaklı oldum.

    trafik uğultusunun gerisinden belli belirsiz duydum o sesleri. sigaramdan derin bir nefes çekip biraz daha soyutlamaya çalıştım kendimi, motor ve korna seslerinden. e-5 köprüsünün altında yankılanan tezahürat seslerini duydum. herhalde biraz sonra metroya binip maça gidecek bir grup falan diye düşündüm ilkin. fakat ne kadar bakınsam da öyle bir grup göremedim etrafta. store'un önünde birazcık kalabalık vardı ama benim gibi bilet arayan ya da forma falan alan münferit kişilerdi.

    bi sigara daha yakıp kendimi salınca anladım ki, o tezahürat sesleri ali sami yen'in kucağından geliyor. orada kalmış ruhlar haykırıyor "sen çok yaşa" diye. belki içinde benim de sesim vardı.
  • 1413
    alakasız bir günde, yüzlerce kilometre uzaktaki bir şantiyede mesai bitimini beklerken aklıma düşen müteveffa mabedimiz.
    2008-2009 yılları arasında 5 kere gitme şerefine nail oldum. 2 fener galibiyeti, şampiyonluk maçı, bir beşiktaş galibiyeti ve belki de "hell" efsanesinin son mucizesi olan bordeuax maçı...
    çocukluğumuz, gençliğimiz onu televizyondan izleyerek geçti. hayat bizi onun yollarına sürükleyebildiğinde son demlerindeydi artık, bu iş burda bitmezdi tabi hesabı içine girip maç izleme şansına eriştim.
    benim gibi her hasta gibi ilk gençlik yıllarım onun için kavga ederek geçti. bir sürü tanıdığım kıbrıs'tan kalkıp giderken bizimkiler her seferinde bir arıza çıkarırdı. artık ses çıkaramayacakları yaşa ve ekonomik duruma eriştiğimde ise yerinde gökdelenler vardı artık...
    türk telekom arena gücenmesin ama, ali sami yen stadyumu ayakta olsaydı senede 1-2 maça gitmek için zorlardım kendimi. ya da bir zaman makinesine binip seksenlerin sonunda ya da doksanlardaki efsane atmosferi bir kere yaşayabilmek için kim bilir neleri feda edebilirdim...

    malum devir internet devri. hepimiz ulemayız, otoriteyiz, herbokoloğuz. burnumuz havada, ellerimiz sürekli bir klavyenin ucunda...
    yine de insan herşeyi bir kenara bırakıp bazen çook özlüyor be...

    yüzlerce kilometre öteden "kolay mı sami yen'de aslan cimbom'u yenmek" diye bağırmayı bile...
  • 1415
    gençliğim orada geçti. hiç tanımadığın insanlarla sarmaş dolaş olurdun, birlikte sevinir, birlikte üzülürdün. aile ortamı vardı bildiğin.

    yeni stadyumda ise ofis ortamı var malesef. o eski sıcaklığı hissedemiyorsun. atmosfer olarak daha iyi belki ama ali sami yen'in merdivenlerini, tribünlerden gelen sesle birlikte yavaş yavaş sahayı görerek çıkma duygusunu bi daha hissedemeyecek olmak üzüyor insanı.
  • 1418
    hatıramda 2008 yılındaki hali ile kalan efsanevi futbol mabedidir. üstelik maçımız da değildi; metallica konseri idi ve sonrasında maç izlemek de nasip olmadı. şimdi ne zaman yakınlarından geçsem kalbimin ortasına adeta betondan kılıçlar gibi saplanır gökdelenler, plazalar...

    belki başka bir evrende aynı yerinde daha modern görünümüyledir ve türk olmayan takımlara gene dünyayı dar etmektedir, kim bilir...
  • 1424
    hala mecidiyeköy'den geçerken acaba bir gün döner miyiz diye iç geçiriyorum. hala masaüstümde görüntüsü. kızıla çalan bir gökyüzü, yer altından sahaya çıkan futbolcular...
    toprağını, vatanını terkeden mülteciler gibi hissediyor insan bazen. onca güzel anının, hatıranın üzerine dikilen o ucubeleri görmek üzüyor. 40.000 kişilik o ilk proje gerçekleştirilebilseydi keşke. stad kapasitesinin artması trafiği yoğunlaştırır diyip itiraz eden, bir süre sonra da cevahir avm'nin inşaatına onay veren topbaş'ı hiç unutmayacağım. yetmemiş gibi gözümüze baka baka dolmabahçe'de yeni stad imarına da izin verdiler.
App Store'dan indirin Google Play'den alın