• 9
    (bkz: 14 eylül 2019 gazişehir gaziantep beşiktaş maçı)

    maçın ardından üç tane ayrı beşiktaş yöneticisi ve teknik direktör abdullah avcı hakemleri ve tff'yi eleştiren sert açıklamalar yaptı.

    şimdi ben soruyorum,

    1) bunca zaman galatasaray'a haksızlık yapılırken kıs kıs gülenler şimdi ne oldu da ilk mağlubiyetin ardından ekranlara açıklama yapmaktan ayrılamıyor?

    2) fatih terim'e 4 maç ceza verilince ölümüne tahkim ve disiplin kurullarını savunanlar şimdi neden aynı kurumları ekranlarda eleştiriyor?

    3) fatih terim'e öznesiz sözlerinden dolayı 4 maç ceza verenler, şimdi açık hedefi belli olan bu açıklamalara ceza verme cüretini gösterebilecek mi?
  • 24
    bugün açıklanan pfdk sevklerinden sonra bir kez daha ülke sınırları içinde selası okunan kavram. hakikaten de ülkede adalet öldü arkadaşlar. hukuk devleti olduğumuz söylenir ya o da yalan olmuştu zaten. ben işin bu kısmını geçeli çok oldu. zira güçlü (buradaki güç para kaynaklı) olanın adaleti lehine çevirmesine alıştık toplum olarak. asıl korkunç olan ve geleceğe dair umutlarımızı yok eden ahlaki çürümüşlük. bu sevklerin adaletsiz ve haksız olduğunu herkes biliyor. futbolcular, taraftarlar, federasyon, kulüpler ve hatta kararı verenler. ancak herkes sanki böyle bir adaletsizlik olmamış gibi davranıyor. daha ilginci fb kulübü ve camiası daha da üste çıkıp haklarının yendiğinden falan bahsediyor. işte sıkıntı da bu. toplum olarak ahlaki bir çöküntü içindeyiz. bu her alanda geçerli. siyaset, ekonomi, spor, sanat vs. liste uzar gider. bu ahlaksızlıklara toplum alıştı ve tepki vermiyor. yazık oluyor bu ülkeye. koca futbol camiası hatta spor camiası bir zenginin elinde oyuncak olmuş, onun elinde kucaktan kucağa geziyor. işin kötüsü şimdi haksızlık karşısında susan diğer kulüpler, işin ucu birazcık kendisine dokunsa hop hop hoplayacaklar. şimdi susuyorlar. trabzon ve ads konuştu. biz zaten direkt mağduruz. diğerleri sus pus. rica minnet kulüpler birliğine geri çağırıyorlar zengin kişiyi. neden? çünkü ahlaki sistem onu gerektiriyor artık. normal bir ahlak ve adalet anlayışı kalmadı ülkede. sonumuz hayır olsun. pek öyle görünmese de.

    (bkz: 1 nisan 2024 pfdk kararları)
  • 2
    maalesef ki türk futbolunda olmayan bi olgudur.

    maalesef ki türk futbolunun başındakiler herkesle dalga geçmektedirler ve geçmeye de devam edeceklerdir.

    yahu biz bu renklere gönül vermişiz, aşık olmuşuz. yenilsek de seveceğiz, şampiyon olsak da sevecegiz, küme düşsek de sevmeye devam edeceğiz..

    fenerbahceliler sarıyla laciverte, besiktaslilar siyah beyaza, biz sarıyla kırmızıya.. bu ülkede milyonlar aşık olmuş takımının armasına ya. bazılarımızın her şeyi olmuş takımı, onsuz yapamaz olmuş.

    ben sanmıyorum ki bi taraftar haksız galibiyet elde etmek istesin. ben sanmıyorum ki taraftarlar katakulli ile gelen bi galibiyete sevinsin, sevinebilsin. la bi bırakın bizi yenileceksek de hakkımızla yenilelim. en fazla üzülürüz ama hak ettik deriz.

    yahu oyuncularımız çıksın oynasın. yensin veya yenilsin hiç önemli değil. ama lütfen kirli düzenize bulaştırmayın şu aşkımızı be. lütfen bizim aklımızla dalga geçmeyin!

    spor lan bu spor. nedir yani?

    yenmek de var yenilmek de. biz istiyoruz ki adil bi ortamda gerçekleşsin tüm bunlar. ulan biz mutsuzluğa da varız. bi salın bizi ya.
  • 14
    bu yalan dünyada kesinlikle en iyi şekilde uygulanması gereken olgu. müslümanlar ya da olduğunu iddia edenler için söylüyorum. allah'ın emri böyle. kuran'ı türkçe olarak okursanız birçok ayette nasıl olması gerektiği anlatılıyor. lütfen adaletli olun. özellikle yönetenler. yönetilenler de adaletli olsun. dürüst olun, olalım. hep birlikte. ülkemiz için, geleceğimiz için. her alanda, her yerde.
  • 27
    güçsüze en çok lazım olan şey. güçlüye ise genellikle algı olan şey. adalet arayışı, bir yakınma mı yoksa çözüm arayışı mı? galatasaray güçlü bir camia ise bu onu sorumluluk sahibi yapar. adalete yakınıyorsak bu çözüme yönelik ve haksızlığı ifşa etmeye yönelik olmalıdır. işte burada çuvalladığımızı düşünüyorum. eğer galatasaray güç sahibi iken bunu elde edemiyorsa büyük zaafiyetler içindedir. sonuçlarla da ilgilenmiyorum. yöntemlere bakmak lazım.

    aynısı fenerbahçe camiası için de geçerli. fenerbahçe taraftarı haksızlığa uğradıklarını düşünüyor. son 10 yılda şampiyon olmayan takım kalmayacak ama sen şampiyon olamıyorsun diye yapı dediğin şey galatasaray'a hizmet ediyor olacak, öyle mi? hiç zannetmiyorum. bir galatasaray taraftarı olarak da yapı bence tersten işliyor. ama bunu bahane cümlesi olarak kullanmam. bana adalet kelimesiyle gelmeyin kardeşim. ne fenerbahçe'nin ne galatasaray'ın bu ülkede adalet diye ağlamaya hakkı yoktur. ya hakkını fazlasıyla söke söke zaten alıyordur. ya başarısızlıklarını örtmek için bunu algı malzemesi yapıyordur. ya da güçlüyken ağır haksızlığa uğruyorsa idari olarak ağır zaafiyet içindedir. dördüncü bir ihtimal yok.

    dünya adil bir yer değil zaten. ilahi adalet de ayrı bir konu. buraları es geçiyorum.
  • 12
    futbol özelinde bakacak olursak, türkiye'de maalesef futbolseverlerin takımlarının lehine karar çıkması ve aleyhine karar çıkmamasına indirgenmiş vaziyettedir. istisnasız herkes adaleti istediğini beyan ediyor ama en ufak bir aleyhe kararda ya da hakem lehe olabilecek bir takdir hakkını kullanmadığında direk bağırma çağırmalar başlıyor. maalesef biz 'adalet' adı altında kendi takımımızın kollanmasını istiyoruz, buna şiddetle herkes karşı çıksa da gerçekte olan bu ne yazık ki. dolayısıyla ben hakemlere de çok kızamıyorum, çok zor şu ortamda hakemlik yapmak zira. mutlaka sövecek ve düşman belleyecek bir kitle çıkıyor günün sonunda. bugün gs olur yarın fb olur ama biri mutlaka oluyor bu şekilde.
  • 13
    bir toplumda bireylerin ve kurumların uyması gereken kuralları barındıran kavram. çok kısa ve kabaca böyle özetleyebiliriz. adalet, insanlık tarihi boyunca yaşanan ve çoğunluğu toplumsal çapta olan olaylarla şekillenmiştir. yani insanlığın karşısına birden bir kitap veya kılavuz olarak çıkmamıştır. adalet, geçmiş toplumların mirası ve tüm insanlığın ortak araçlarından biridir. toplumların kültürel farklılıklarından dolayı, uygulandığı coğrafyalarda da farklılık gösterebilmektedir ama aşağı yukarı insanların haksızlıklara karşı hissettikleri aynıdır. bazı toplumlar, adalete olan güvene dayanarak haksızlığa karşı gelebilirken, diğerleri ise adaletin işlevsizleştirilmesiyle sindirilmiş ve zulüm görmüşlerdir. tarihte iki durum için de bolca örnek mevcut ama samimi olmak gerekirse insanların haksızlığa uğradığı durumlar ve olaylar çok daha fazla. maalesef haksızlık, kötücül tutum, yozlaşma ve sömürü insanlığın gerçeği. güçlülerin zayıfları ezdiği ve daha güçlülerin güçlüleri sindirdiği bir düzende yaşıyoruz. yukarıda belirttiğim gibi adaletin düzeyi ve nasıl algılandığı toplumdan topluma fark göstermekte, ama kendi içinde adil olan bir toplum olsa bile muhakkak bir başkasına zarar vererek var olmakta*. peki adaleti el üstünde tutan toplumlar ne yapıyor veya biz ne yapmıyoruz da sürekli olarak başkaları veya muktedirler tarafından haksızlığa uğruyoruz. işte bu noktada siyaset devreye giriyor. peki siyaset nedir? çok soyut bir kavram. eğer bir alıntıyla açıklamak gerekirse: "siyaset, üretim dışında kalan, ancak üretimin sürdürülebilmesi ve geliştirilebilmesi için toplumsal çapta yürütülmesi zorunlu olan işlerin toplamıdır.” yazabiliriz. bu alıntı* bence toplumun siyasete etkisine vurgu yapıyor ve hepimizin uzun yıllardır şahit olduğu üzere toplum, diğer tüm bileşenleriyle* beraber etkisiz kılınıyor. bunun nedeninin güçler ayrılığı ilkesinin mevcut iktidarın da öncesine uzanan bir dönemden itibaren istismar edilmesi olduğunu düşünüyorum. tabi mevcut iktidar, yaptıkları kötülükler ve beceriksizlikleri açısından birinci sırayı kesinlikle başkasına kaptıramazlar, ama maalesef ilk ve tek sorumlu da değiller. yaşadıklarımızın diğer sorumlusu iyisiyle ve kötüsüyle yine bizim toplumumuz. insanlar işsiz ve evsiz kaldığında, insanlar hayatlarını kaybettiğinde, insanlar beş paraya muhtaç edildiğinde, insanlar haklarını aradığı zaman şiddet gördüğünde ve başkaları adaletten yoksun kaldığında, kendi çıkarları doğrultusunda ses çıkarmayan ve çıkaranın da sesini bastıran veya duymayan bu toplum. bunu bir suçlama olarak yazmıyorum. sadece ortadaki acı gerçek! bu toplum, iyiyi de kötüyü de içinde barındırıyor ve geldiğimiz noktada hala bir dönüşüm geçiriyor. adalete, bağımsızlığa, insan haklarına ve fikir özgürlüğüne olan bakışı üç yüz yıldır şekilleniyor. yaşadıklarımız bir dönüşümün parçası ve bu dönüşümün cumhuriyetle başladığını söylemek haksızlık olur, ama cumhuriyetle beraber gelişen bir ülkede ivme kazandığı doğrudur. önümüzdeki dönemde daha da iyi olacağına inanıyorum. çünkü her düşüşün bir çıkışı da var ve gelecek için düşüşler çıkışlardan daha öğretici oluyor. şahsi kanaatim çözümü kişilerde arayan ve çözümün bir parçası olmayan toplumlar maalesef sürekli olarak sömürülmeye ve zulüm görmeye mahkum oluyor. dolayısıyla adalete olan bakış açımızı genişletmeli ve hak arayanların/savunanların yanında olduğumuzu göstermeliyiz. mevcut düzende hak arayışını birinden talep etmemiz çok acımasız ve bencil bir tutum. eğer çözüm hak arayışından geçiyorsa, bunun bir parçası olduğumuz zaman işe yarayacağını sözlükdaşlarımla paylaşmak isterim. kısa bir not ile yazıma son vereyim. adalet, haksızın yanında lehte ve haklıya karşı aleyhte çalıştığı zaman adalet olmaktan çıkar. bugün ve uzun zamandır türkiye'de adalet gözleri açık bir şekilde toplumun aleyhine çalışmaktadır. takımımızla beraber sayısını hatırlayamadığım kadar haksızlığa uğramış bireyler ve kurumların beklentisi herkese eşit muamele gösterilmesidir. biraz hayal kırıklığı ve üzüntüyle yazılmıştır.*

    edit: imla
    edit 2: türkiye'de yaşanılan olaylardan küçük bir kesit. herkes için bir hatırlatma olarak bırakıyorum:

    https://eksisozluk.com/entry/131258345
App Store'dan indirin Google Play'den alın