adı atatürk olan stadyum...
gündüz maçı...
kardan bir çok yeri balçık olmuş bir zemin...
şehirdeki kar yağışından okullar tatil olmuş, tribünlerde öğrenciler...
maç açık kanaldan yayınlanıyor...
çocukluğumuzun futbol ortamını yaşamamız için daha ne olabilirdi ki? hani ecnebilerin bir deyimi var ya "old school" diye, tam da bolu'daki ortam için söylenmiş sanki...
türkiye kupası çocukluğumuzda değerliydi, elemeli giderdi maçlar finale, finaller de içerde dışarda iki maç olurdu, çoğunlukla da gündüz olur, televizyondan seyrettiğimiz maçtan sonra sokağa top oynamaya koşardık...
kupanın da cılkını çıkardılar, anlamı kalmayınca ilgi de kalmadı, federasyon da her sene değişik statüler yaparak kupayı albenili yapmaya çalışmakta, bu sene de 6 takımlı grup yapıp, takımlar sadece üç maç oynayacaktı?!? neden, niçin, bilinmez...
ilk maçta başakşehir'le son dakika batshuayi penaltı kaçırınca beraberlikle biten maçta 1 puan alan galatasaray, bolu'da kazanamasa son maça çıkmadan elenecekti kupadan.
kazandı, son maça bıraktı şansını da, sadece maçı değil, genç topçularını da kazandı okan buruk...
geçen yıldan gelen fenerbahçe ile "kafa kafaya" çekişmenin bu sene de "nefes nefese" gitmesiyle pek rotasyona cesaret edilemeyince eyüp'ler yusuf'lar, efe'ler gibi genç topçular da sürekli kulübeyi ısıtmakla görevli oluyordu. bugün gün onlarındı. sadece onların mı, yeni gelen moratta ve ahmed de takıma "ısınmak" için ilk onbirde yer alıyordu. sosyal medyanın hedefindeki muslera da yoktu sahada, günay koruyacaktı kaleyi... "apokerim" savunma lideri sağında metehan ve solunda "kaptan" berkan vardı...
80lerden kalma "zeminlere" alışmak zordur, bir de "toplama" takımsan arkadaşlarına da uyum sağlamak zaman alır ve bu anlarda gol yemek doğaldır, galatasaray da sarachan'ın pasıyla vusal'ın plasesiyle erken dakikalarda geri düştü oyunda. azeri topçu golü attı da galatasaray'dan kiralık giden saraçhan nas oyundan çıkana kadar beğeni topladı, enerjik çocuk, ayağı temiz, topla çok oynamıyor, kafasını kaldırıp, arkadaşlarını görüyor. bu sene bolu'da pişsin, yazın takıma döner, kampta seyrederiz bakalım...
galatasaray skorda geriye düştü ama geçen dakikalar ile birlikte, tecrübe ve kalite farkıyla oyunun hakimiyetini eline aldı ve "büyük takım" kokan bir golle yeni transferi moratta ile eşitliği de sağladı 20. dakikada.
"tadı damağımda kalmıştı" diyordu okan hoca tottenham maçını anlatırken, üçlü savunma ile başlamış oyuna, forvette de ıcardi ve osimhen vardı, arjantinli oyuncu orta sahaya kadar gelip, bağlantıları sağlıyordu takımda. onun sakatlığı sonrası galatasaray'ın da çift forvetli oyunu bitti, o "lezzet" bir daha tadılmadı. bolu'da moratta'yı seyrederken ıcardi tadı aldım, en uçta sabit santrafor olarak değil de orta sahaya kadar gelip, bağlantı da yaptı, kendi sahasına kadar da adam kovaladı, presi de başlattı en uçta. ıcardi ve osimhen varken, neden moratta alınırın da cevabıydı bu gün seyrettiğimiz oyun...
yusuf ve eyüp de maça damgasını vuran topçulardı. saha zemini hiç de onların oyununa uygun olmasa da sorumluluk verilip, desteklenince "kalitelerini" gösterebildiler. yusuf'un ayak içi plasesini kaleci çıkarmasa puşkaş'a aday olacaktı ama eyup'ün devre biterken ceza sahası köşesinden attığı gol yayıncı kuruluşun türkiye kupası tanıtımlarında uzun seneler kullanılacaktır. ne vuruştu öyle... seyretmeyen "googlelasın" ve izlesin...
devreye önde girip, ikinci yarı da ağırlığını sahaya koyunca galatasaray, ev sahibi geçen dakikalarla birlikte, ümidini de kaybetti ve maçın temposunu da düşürürken, gördüğü erken sarı kartla oyundan düşen ve "çekingen" oynayan efe akman'la kaan değişikliği sonrası galatasaray'ın sağ tarafı daha iyi çalıştı ve goller de geldi. önce kaan'ın ortasında seken topta yusuf hak ettiği golü attı, sonra da uzun mesafeden asist yaparak ahmed'e repertuvarında olan gollerden birini attırdı...
fark üçe çıkıp, iki takım da "bu soğuk havada bu kadar yeter" moduna girince, hocalar da sonraki maçı, yorgunlukları, sakatlık risklerini düşünüp oyuncu değişikliklerine giderken, okan buruk'un moratta'nın yerine mertens'i alması "genç çocukların arasında sahada mutlaka ağır bir abi kalmalı" olarak yorumladım ben...
sonradan oyuna dahil olanlar arasında torreira'nın yerine giren berat luş, ligde acılı bir günde çıktığı kayseri deplasmanında "3-5" dakikalık bir oyunla kumaşını göstermişti, bolu da yine oynadığı 7 dakikalık süre içinde "bu çocukta iş var" dedirtti. topu alıp, korkusuzca dikine gien topçuyu hep sevdik, seveceğiz, savunacağız... berat böyle oynamaya devam et...
ligde iki maçtır galatasaray kalesini gole kapatıyordu, bugün gol yedi, kaleye baktım "hayret", günah keçisi muslera yok, şimdi günay'a mı saldıracak "sosyal medya trolleri"...
yok, yok, bugün efe linçleniyor.
yarın bakalım kim olacak?!
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...r1-4galatasaray.html