• 177
    benim bildiğim kadarıyla takımın penaltıcısı diagne. dolayısıyla ben asıl belhanda'nın topun başına neden geçtiğini anlayamadım. hoca da kenardan onun için bakıyordu anladığım kadarıyla. maçtan sonra söyler. ben diagne'nin yerinde olsam gidip istemem elbette ama takımın penaltıcısı varsa topun başına o geçer, kenardan direktif gelirse başkası atar.
  • 182
    takımın penaltıcısı diagne olduğu için ve gol krallığına gittiği için diagne’nin atması mantıklıydı. ama belhanda neden bu oyuncuya kafayı takmış anlamıyorum. linnes, belhanda ve feghouli üçlüsü net şekilde birbirleriyle oynayıp diagne’yi ikinci alternatif olarak görüyorlar pas tercihlerinde. takım içinde bir tatsızlık var diagne ile ilgili ama anlamış değiliz.
  • 183
    soran olursa kağıt üzerinde muhteşem oynayan diagne'nin maçı oldu dersiniz. kendisi için moral oldu elbet ama bu takımın oyuncusu değil.

    skor güzel de marcao'yu kaybettik. haftaya 14 nisan 2019 fenerbahçe galatasaray maçı'nda sezonun ikinci yarısındaki en iyi yerimiz komple yok. o maç nasıl olacak bilmiyorum.

    neyse şimdilik anın tadını çıkaralım ve 7 nisan 2019 başakşehir konyaspor maçı'nı rahat rahat izleyelim artık. maç fazlasıyla puan farkı an itibariyle 3.
  • 185
    takımda bir sezon içinde takribi 78tane penaltı golü atmış olan diagne diye bir adam varken “takımın penaltıcısı kim bilmiyorum ama” demek kara mizah olsa gerek.

    takımın penaltıcısı net diagne, belhanda yersiz bir hamle yaptı; taraftar olaya müdahil olunca tatsız bir görüntü oluştu ama çok da abartılacak bir durum değil.. şimdi bu maçı geçiyor ve esas haftaya kadıköy’de uydurma defans tandemi ile neler yapabileceğimize odaklanıyoruz.. nedense ben çok korku duymadım çünkü biz bunları yeneceksek bu çok garip şartlarda olacaktır, bakalım..
  • 189
    bu galibiyetin ardından bi süredir denklem dışı kalan martin linnesin muhteşem performansından bahsedebiliriz ya da maç boyu rakip sahada pozisyon kovalamamızdan yahut güvensiz/formsuz mbaye diagnenin hattrick'inden*.

    ama tüm bunları ve çok daha fazlasını canım sözlüğüm zaten anlatmış. bendeniz ise pesimist gözlerimin görebildiği kadarıyla maçın olumsuz yanlarını öne çıkarmak istiyorum:
    - younes belhandanın kesinlikle tandemde 8 numara olarak kullanılmaması gerektiğini gördük. oyun kurulumunda birkaç tembel pas attı ve gereksiz risk aldı ki zaten rakibimiz yalnız bu topları kaptığında üstümüze gelebildi.
    - fernando francisco reges tanınmaz hâlde... üst üste yaşadığı sakatlıklardan dolayı mı böyle yoksa hocamızın onu kullanım biçiminden dolayı mı bilemiyorum ama bu adam geldiğinde 6 numara performansıyla beni kendine hayran bırakmıştı. stoperlerin arasına girip oynu hükmetmemizi sağladığı, tempoyu ayarladığı, herkesin kendi pozisyonunu ona göre konumlandırdığı bi 5-6 aydan sonra bu seviyelere tekrar hiç çıkamadı. ondan farklı bişeyler isteniyor belli ama bu kullanımı asıl potansiyelini ortaya çıkarmadığı da açık.
    - mbaye diagneyi değerlendirebilecek kadar süre geçti. bonservisinin, alındığı konjonktüre bakıldığında mantıklı bulduğumu yazdıktan sonra şunu söylemeliyim ki fiziksel olarak gerçekten çok zayıf. 3* gol attığı maçta keskin nişancılığı da pek kalmadığını gördük. diagne yakaladı mı atan bi oyuncuydu. şimdi ise yakalıyor -ki bu da çok değerli- fakat atamıyor. bu durum bi mental eşiği aşamamasından geliyor fakat büyük bi camianın getirdiği baskının altında ezilen bi oyuncu demek için bi hayli erken.
    - fernando'nun yanına pasör özellikli (belhanda) birini koymanın yararını topu ön alanda dolaştırmakta gördük fakat belki de buna malatya izin verdi. bu oynu deplasmana taşıyabilir miyiz, gerçekten bilemiyorum ama istatistik bilimi hayır diyor.
    - emre akbaba aşırı çekingen kalıyor ki o sakatlıktan sonra bu çok doğal ayrıca bu sene istediği seviyeye çıkamayacak gibi ki o sakatlıktan sonra bu çok doğal.
    - henry onyekuru... lütfen skorer performansı set oynundaki yokluğunu gölgelemesin. bu maçtaki gibi tabela yapmadığında bi feghouli/mariano ortasında diagne ile ikili olarak ceza sahası çoklayıcısı dışında aman aman bi katkısı olmuyor.
    - marcos do nascimento teixeira marcao... ona sarı kart görmemesi gerektiği söylendi. o da sarı kart görmemesi gerektiği bilincinde oynadı ama o sarı kartı gördü. kahrolduğunu görmek olumlu bi karakter göstergesi ama bre kardeşim neden görüyorsun o sarı kartı?

    önümüzdeki haftalar bu bakış açısının pesimist mi yoksa realist mi olduğunu gösterecek.
  • 190
    hafta içi kupa maçında malatyaspor karşısında ne kadar tutuk ve silik oynadıysa galatasaray, cumartesi gecesi lig maçında bir o kadar arzulu ve istekliydi. özellikle maçın başlama vuruşunu yapan diagne topu doğrudan muslera'ya atıp, başarılı kalecinin de tüm arkadaşlarını rakip yarı sahaya yollayıp topu malatya ceza sahası içine göndermesi galatasaray'ın oyun planını açıkça ortaya koymaktaydı: "taktik maktik yok, bam bam bam..."
    tabii, sadece arzulamadı sarı-kırmızılı topçular, bir de istekleri doğrultusunda gerekli çaba ve uğraşı gösterince deplasman takımı tam manasıyla "kenara sıkışmış boksör" misali kendi yarı sahasında hapsoldu ve gelen topları uzaklaştırmakla yetindi, gücü yettiğince... "ev yapacaksan tuğladan, kız alacaksan muğla'dan" diye bir söz vardır ya, martin linnes'in galatasaray'da geçirdiği yılları ve gösterdiği performansı gördükçe "topçu alacaksan kuzeyden" diyesi geliyor insanın. galatasaray'ın malatyaspor karşısında attığı üç golde de katkısı olan martin linnes, daha 5. dakika başladı "maçın adamı olmaya adayım" demeye. önce ortaladı feghouli vuramadı topa, iki dakika sonra ceza sahasında ara pas denedi son anda savunma araya girdi. dedik ya istekli ve arzuluydu galatasaray, soldan linnes'le sağdan mariano ile geliyordu akın akın renkdaşının üstüne. 12. dakikada mariano ortaladı diagne'nin kafa vuruşu auta gitti. geçmiş maçlara nazaran sarı-kırmızılılar diagne'yi daha fazla topla buluşturuyordu ki on dakika geçmeden bu kez emre akbaba'nın pasında golcü futbolcunun vuruşu az farkla auta gitti.

    galatasaray gol için bastırırken deplasman ekibinin maç boyu yakaladığı iki ataktan ilk tehlikeli atağı 30. dakikada donald'la gerçekleşti de o pozisyonda da muslera başarılıydı. galatasaray o kadar konsantre ve istekliydi ki muslera'nın kurtardığı pozisyon sonrası hiç zaman kaybetmeden oyuna sokulan topta onyekuru'nun pasında diagne yine rakip ceza sahasında pozisyona giriyordu. galatasaray bastırdıkça bastırıyor, taraftarı da oyuna dahil ediyor, futbolcu-taraftar-yönetimin sami yen'de görmek istediği ortam oluşuyordu... ev sahibi golü bulacaktı da merak edilen kimin atacağı ve ne zaman olacağıydı... ve beklenilen gol yine linnes'in kişisel gayreti ve yaptığı asistle feghouli ile geldi ama var hakemleri tam olarak 3 ayrı pozisyona bakarak iptal gerekçesi buldular: ofsayt... oysa bakmadıkları, yayıncı kuruluşun tekrarını ekrana getirmediği galatasaray lehine bir penaltı anı vardı bütün bu pozisyonların başlangıcında, demek ki filmi o kadar geriye saramamışlardı, ya da sarmak işlerine gelmiyordu...
    martin linnes'in yaptığı asist kayıtlara geçmemişti belki ama norveçli takımını galibiyete götürmeye niyetliydi, ilk devrenin uzatma dakikalarında henry onyekuru ile yaptığı ver-kaçta ceza sahasına girerken düşürüldü ve hakem tereddütsüz beyaz noktayı gösterdi. selçuk dışında "doğru dürüst" penaltıcısı olmayan galatasaray, diagne'nin gelişi ile bu eksiğini de tamamladı. sarı-kırmızılı forma ile daha önce trabzonspor ve bursaspor maçlarında penaltıdan fileleri sarsan diagne, malatyaspor karşısında da kullandığı ilk penaltıyı rahatça gole çevirdi.

    fatih terim soyunma odasında diğer maçlara nazaran bu kez fazla konuşmamıştır "aynı oyuna devam" demiş ve soluklanmaları için bırakmıştır topçuları. kendisi de hasan, ümit, levent ve claudio hocalara birer kahve söyleyip, çıkarmışlardır ilk devrenin keyfini. galatasaraylı topçular da ikinci yarıya bıraktıkları yerden devam ettiler ve çok geçmeden marcao'nun başlattığı atakta linnes'in ortasında emre akbaba kafayı vurdu, diagne'ye çarpan top yönünü değiştirerek filelerle buluşuverdi. iki farklı öne geçmek ve skor olan rahatlamak, bir çok kişiyi bir hafta sonraki derbi için düşündürmeye başlamış ve ceza sınırındaki onyekuru, linnes ve marcao'nun kenara alınması fikrinde birleştirmişti. fatih terim de bunun bilincindeydi ama sahadaki topçular oynadıkları oyundan zevk alıyor, onları kenara almak hocanın içinden gelmiyordu. kart görmeden bitirebilirler miydi maçı? maalesef korkulan oluyor ve marcao rakibine yaptığı müdahale sonrası yaşar kemal uğurlu tarafından sarı kart ile cezalandırılıyor ve luyindama'dan sonra o da derbide oynama şansını kaybediyordu...

    brezilyalı stoperin "ruhsal" olarak bittiği o andan sonra malatyaspor galatasaray kalesine daha cesurca gelmeye başlamıştı ki, bifouma'nın kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda topa muslera'dan önce müdahale eden linnes oluyordu. kendi kalesinde yüzde yüzlük golü kurtaran norveçli "duracell pil takmış" gibi durmaksızın koşmaya devam ederken maç boyunca, oyun bitmeden bir kez daha sol kanattan bindiriyor ve diagne'ye yaptığı ortada, golcü topçunun vuruşunu robin yalçın elle kesince, hakem var'a danışarak ikinci defa penaltı noktasını gösteriyordu. kasımpaşa'dan galatasaray'a transferi sonrası fatih terim yaptığı basın toplantısında takımın birinci penaltıcısının diagne olduğunu belirtmişti ve senegalli topu beyaz noktaya koyarken, belhanda vuruşu yapmak istedi ve "ufak" bir krize neden oldu. hakem dahil sahadaki herkes "vuruşu kim yapacak" diye merak ederken, fatih terim diagne'yi işaret etti ve siyahi topçu zor da olsa topu filelere yollayarak "hattrick" yapmış oldu. karşılaşmada her şeyini sahaya koyanlardan biri de belhanda'ydı, özellikle ilk devre kendisinden alışık olduğumuz üzere sadece top ayağındayken değildi maçta, topsuz oyunda da vardı, rakibe baskı yaparken de gördük kendisi. böyle başarılı bir maçta gol atmak istemesi doğal olarak karşılanabilir lakin konulmuş olan kurallar var ve onlara uydukça başarı gelir...

    "linnes'in pişirdiği, diagne'nin afiyetle yediği, belhanda'nın hani bana hani bana" dediği maçtan üç gol ve üç puanla ayrılan galatasaray şampiyonluk iddiasını sürdürürken, şimdi gözler fenerbahçe derbisine çevrildi. kadıköy'den alınacak üç puan uzun süren galibiyet özlemini de giderecekken, başakşehir'in beşiktaş deplasmanında oynayacak ve kaybetme ihtimali galatasaray'ı şampiyonluk havasına sokacaktır... bakalım haftaya pazar neler olacak, neler...

    bu arada karşılaşmadan önce galatasaray taraftarını havaya sokan, yüzlerini güldüren bir misafirleri vardı ali sami yen'de: didier drogba. fil dişili efsane eski günlerde olduğu gibi sahanın ortasında üçlü çektirerek taraftarı mest ederken, fatih terim'in de elini havaya kaldırıp tribünlere göstererek "işte gerçek efsane burada" mesajı yolladı...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar için link:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...eni-malatyaspor.html
  • 191
    ağabeyimle arz-ı endam ettiğimiz maçtır. öncesinde vadi’deki north shield’da gerginliğimizi azaltacak operasyonu tamamlayıp sonrasında güney üst’te yerimizi aldık. 3-0 kazandık. gollerin üçü de diagne’den geldi. o zaman için küçük, şuan için kocaman bir zevk... virüs bitince nicelerini yaşayacağım güzel anlardan birisiydi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın