• 15
    maçın özeti: http://www.youtube.com/watch?v=cjzmBmeIQrQ

    maçın son anları ve maç sonrası: http://vk.com/...1e1fa6a121f&hd=1

    selcuk'un braga maci sonrasindaki aciklamalari: https://www.youtube.com/...ed&v=GSpJyjfDYxI

    burak yilmaz'in braga maci sonrasindaki aciklamalari: http://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be

    amrabat'in braga maci sonrasindaki aciklamalari: http://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be

    fatih terim'in basın toplantısı: http://www.youtube.com/watch?v=cMY3nYPCjc4
  • 16
    hayatımda yasadgım en guzel gunlerden biri belki de en guzeli. bu baslık ile ilgili yazım hem portekiz’de yasadıklarımla hem mac oncesi takımla gecirdigim zamanla hem de macla ilgili gozlem ve yorumlarım ile ilgili olacagı için destan yazdıgı entryleri sınıfına girecek sanıyorum o yuzden ozet gec la piç dediginizi duyar gibiyim fakat gecmicem yazıcam. *

    4 aralık 2012 fas casablanca’dan harekete gectim. got kadar bir ucakla portekiz lizbon’a ulastım. hızlı tren dedikleri guzel vasıta ile 2.30 saatlik bi yolculuktan sonra porta’ya gectim. * otelime yerlestikten sonra porto yu kesfe koyuldum. gercekten guzel tarihi bir şehir. insanları sıcak mimarisi dogal guzellikleri gercekten tarih kokan bir şehir. douro nehri ile ortadan ikiye bıcak gibi bolunmus sarabı ile unlu bir sehir porto. herneyse. keşif esnasında 4 erli 5 erli gruplar halinde takılan galatasaray tarafları ile karsılastım. bir kısmıyla gerek sohbet gerek sehir ile ilgili bilgi almak adına konusmaya calıstım fakat acıkcası bekledigim sıcaklıgı bulamadım. karsıma cıkan porto’lulara gitmek istedigim yerleri sorarak yol tarifi aldım ve sonunda douro nehri’nin kıyısına vardım. hava soguk ama oyle cok degil. nehir kıyısında galatasaray’lı gruplar. hemen galatasaray’lı bi gruba yakın sarap evi gibi bi yere oturdum ve porto sarabmı soyledim. nehir manzarası karsımda guzel bi ulkede tek basımayım sagımda solumda galatasaraylılar ve içiyoruz. keyfim gıcır. belli bi sure sonra herkesin kafası saraptan kırıldıgında arkamdan soyle bi tezahurat yukseldi; sampiyonluk nagmaleri inletiyor portekizi. bi yandan da kasıkla catalla tempolar tutulmaya basladı. yuzumde piççe ve gurur dolu bi sırıtma ile sandalyemi onlara dogru cevirerek eslik etmeye basladım. gelen giden saraplar ne beşiktaş ne fener ne trabzon marsları nasılda koydu barcelonalar ve tabi ki nevizade gecelerinin portekiz gecelerine uyarlanmıs hali. (u: (: ) cok uzatmıyım gece sonunda kafam gayet guzel huzur dolu odama gittim ve zıbardım buyuk bi heyecanla.

    5 aralık 2012 sabahı 10:00 da alarmsız malarmsız zıpkın gibi kalktım. porto yu cok begendigimden o gun braga da kalma programımı iptal edip mactan sonra tekrar porto ya donmeye karar verdim. bu arada yazmadıgım bi detay ise sen ne ayaksın lan diyenler için; dayım yonetimden ve ünal aysal, ali durust ,adnan ozdemir gibi isimlerle mekteb-i sultani den yakın arkadaslar ve yonetimde. dolayısı ile abdurahhim albayrak’ı da tanıyor. hal boyle olunca kendisinin lan pezo maca gidiyosun biletini de sana orda abdurahhim albayrak vericek mesajı ustune hayatımın akısı deişti. bu kısa bilgilendirmeden sonra devam etmek istiyorum. duşumu aldıktan sonra parcalı formamı swetimin ustune cekerek porto sokaklarında tren istasyonuna kadar gururla ve kasıla kasıla yurudum. yolda benım gibi maca gitmekte olan renktaslarımla goz kırpısarak kafa sallasarak selamlastık ve trene ulastım. tren de isvicre’de dogmus buyumus galatasaray’lı bi gurbetci vatandasımızın yanına oturdum. kız arkadası ile gelmiş kız isvicre vatandası fakat butun tezahuratları biliyo isvicre’de olduklarından mutevellit avrupa’da ki cogu maca gidiyolarmıs hemen hemen butun branslarda. kıskandım ozendim. biz avrupa’ya bi deplasmana gidiyoruz kendimizi kaybediyoruz adam kafasına esti mi manchaster’da kafasına esti mi bordo’da braga’da. 1 saatlik yolculugumuzdan sonra braga’ya vardık. turist bilgi kısmına gidip takımımızın kaldıgı melia otel’e nasıl gidecegimi sordum bana 2 no lu otobuse binmem gerektigini soylediler. duraga dogru yururken caaart diye 2 no lu otobusun gelmesi belki de işlerin guzel gideceginin habercisiydi. otobuse atladım sofore otel adını soyledim vardıgımızda beni ayıktır hacı gibisinden bişeyler yaptım anladı. 10 dakika sonra varmıstık. indim. içim içime sıgmıyordu. sabahtan beri bişey yemedigim için ‘’lan cocukların yanında agzın kokmasın git su mcdonaldstan bişeyler ye’’ diyen sesimi dinledim ve ac olan karnımı doyurduktan sonra otel kapısına dogru yurumeye basladım. ulan sevdigimle bulusurken bile su otele yururken yasadıgım heyecanın yarısını yasamadım lan ben…

    ve… ya allah diyip otele girdim ve girer girmez lobi de abdurrahim albayrak’ı gordum. kendisine dogru cekingen adımlarla yurudum ve yanına gelip kim oldugumu nerden geldigimi anlattım. beni masaya davet edip cok sıcak bir karsılama ile halimi hatrımı sordu. kendisiyle baya bi konustuk. masada biri beni m yaslarımda biri abdurrahim abi * nin yaslarında birisi daha vardı. hep beraber biraz sohbet edip kendimi herkese tanıttıktan sonra bi anda bişey oldu. insanların tavrından birinin masaya geldigini hissettim ve donup arkama baktım. o geliyordu… imparator… fatih terim geliyordu lan oturdugum masaya fatih terim diyorum. dilim bogazıma, tukuruklerim damagıma, nefesim gotume kactı adeta. kolumu bacagımı nereye koydum ne yaptım bilmiyorum belli bi sure. iyice yaklastı masadakiler ile selamlasıp el sıkıstıktan sonra bu kardeşimiz kim diye abdurrahim albayrak’a sordu. ‘’adam’’ hem beni soruyor hem de kardeşimiz diyo lan bana. abdurahhim abi kim oldugumu kimin nesi oldugumu kısaca ozetledi ve hepberaber oturduk. oturduk oturmasına da kendisi tam yanımda idi hatta kolu koluma temas halindeydi… elinde tesbihi ile bişeyler soyledi masaya inanın ne dedi hatırlamıyorum. belli bi sure ses goruntu renk gitti bende. ulan ustune bide ne içersin diye sormaz mı.. ne dedim bilmiyorum ama kendisine kahve bana çay geldi. o cok sırıtmadan bi gulusu vardır hani onun boyle hafif tebessumlu gozlerinin içi guler sıcaktır. heh işte hep o ifade hakimdi suratında daha da rahatlattı beni boyle olması. sohbet etmeye basladık. once burak elmander cıkıyorum oyle karar verdim 4-1-4-1 oynucaz belki ama savunma psikolojisine girmesin bizimkiler diye boyle karar verdim dedi. manu-cluj macının skorunun istedigimiz bekledigimiz gibi olacagını dusundugunu soyledi. bahislerden anlamadıgını verilen oranların neye gore nasıl oldugunu sordu masadakilere. bize 2.40 veriyolarmıs snaırım hosuna gitti begendi ben anlamam acıklayın bana falan dedi :) sonra bana dondu ne yaptıgımı sordu fas’ta anlattım. fas ekonomisi fas futbolu eric gerets hakkında konustuk. noldu fas futboluna dedi valla hocam gerets geldikten sonra boyle oldu sanırım dedim ki gerets’i cok severim kendisinden çok olmasın. şırıngayı verdi darbeyi yaptı diyosun he dedi guldu. biraz daha konustuk sonra yan masada kendisiyle foto cektirmek için can ceken taraftarlarımızın yanına gitti onların gonlunu yaptı. geldi ben bi yukarı cıkıyorum dedi. abdurahhim abi’ye bende foto cektirmek istiyorum gibi bi işaret yaptım. ‘’hocam dedi kardeşimizle bi foto…’’ demeye kalmadı tabi tabi dedi. ben ayakta kendisini beklerken gel buraya otur yanıma dedi eski halimizi aldık fotomuz cekildi. kalktı herkesle el sıkıstı ben de dahil tam giderken bende arkasından okuz gibi bakarken dondu tekrar memnun oldum dedi guldu. tam giderken içimden bi ses hocam dedi sesli bi şekilde ve buyuk bi cesaretle. durdu dondu.. allah sizi basımızdan eksik etmesin hocam dedim guldu tebessum ve tesekkur etti. elim ayagım dolanmıs bi şekilde tekrar oturdum o sırada gs tv ve gorevliler gelmeye basladı. cok uzattım sıkıcı olmaya basladı sanırım ama yazıcam arkadas cok ozeldi benim için ve kim olsaydı benım yerınde aynen boyle sanıyesı sanıyesıne yasardı yazarken. bi detayı atlayınca sanki cok buyuk bi eksiklik varmıs gibi geliyo be heralde konu galatasaray oldugundan. neyse. daha sonra gs tv ile roportaj için lutfi arıbogan geldi. abdurrahim albayrak ve kendisi roportaja baslamak uzereydiler ki kendisi bana bakarak hafif basını egip sleam verdi. sazan durumuna dusmemek ve ulan lutfi arıbogan kim sen kimsin adam sana ne selam vercek sazanlık yapma diyip arkama sagıma soluma bakmaya basladım acaba baskasına mı verdi diye ama benden baska kimse yoktu. ben de kendisine aynı sekilde selamımı verip roportajı izlemeye basladım.

    otel yavas yavas dolmaya baslamıstı protokol ve yoneticilerle . ali durust ve diger adını bilmedigim yoneticiler de gelmeye baslamıslardı. o sırada lutfi arıbogan geldi elini uzatı ve halimi hatrımı sordu. hakkaten cok karizmatik ve galatasaray’lı durusu olan asil bi insan. oydu buydu suydu derken bi anda kapıda biri belirdi. ünal aysal. içeri kendinden emin saglam adımlarla girdi insanlarla selamlastı ve tam yanımdan gecerken abdurrahim abiyle selamlastılar. abdurahhim abi yine klasik benim kimin nesi oldugumu anlatınca aaa oyle mi hosgeldin canım diyip elimi sıktı ve opustuk. normal insanlar gibi yani, opustuk diyince yanlıs anlasılmasın. * daha sonra mac saatini bekleyiş başladı ve ben otelde olup biteni izliyordum. ali durust lutfi arıbogan fatih terim ve unal baskan arkada sotede bi yerlere gidip oturdular. o sırada yavas yavas futbolcular gelmeye basladı. ilk gelenler ise felipe melo ve cris’di. imparator baskan yonetim derken rahatlamıstım ve direk melo ile cris’in yanına gidip melo’ya yonelip ‘’felipe photo please’’ dedim. soguk bi şekilde after ok ? diyip beni gecistirdi. bozulmustum. lan fatih terim, unal aysal, lutfi arıbogan gelmiş elimi sıkmıs ilgi gostermişler bana sen ne ayaksın la pitbull dicektim ki kendine gel ve yavasca masana don dedim kendime. 1 saat sonra falan baktım birileri ile foto cektiriyo paşam yine gittim is it after now dedim ok dedi. fotomuzu da cris cekti * cris’e de good luck diyip ordan uzaklastım. iyice gotum kalkmıstı artık zaptedilmez bi hal almıstım :). futbolcular da artık yavastan inmeye baslamıslardı. ilk gordugum ise burak yılmaz’dı. abdurahhim albayrak ve orda tanıstıgım masada oturan benım yaslarımda olan arkadasın yanına dogru geldi onlarla selamlastı bizde el sıkıstık. sırasıyla muslera, hasan şaş, eboue, danny ve semih geldiler. tabi onlara gidip foto falan diyemedim cunku cok konstantre gorunuyorlardı. yavas yavas diger oyuncularımızda gelmeye baslamıstı. yukardan asagı inip direk takım otobusune gidiyorlardı. o karambolde tafo’yu yakaladım. taffarel çooguzeeel diye yanına gittim cocuk gibi. sıcak bi şekilde bana sarıldı onla da fotomuzu cektirdik. abdurahhim albayrak’ın yanında duruyordum cunku futbolcular onla el sıkısıp otobuse gidiyorlardı. selçuk, elmander ve nando’nun da abdurahhim albayrak sayesinde elini sıktım ulan sizin allahınıza kurban olurum la diyecektim ama diyemedim. (u: :( )

    takım otobuse yerleştikten sonra son olarak imparator geldi ve otobusteki yerini aldı. artık mac zamanı gelmişti. orda tanıstıgım ve futbolculardan hamit’in kankası olan bahsettigim arkadas ve 1481 isimli tur organizasyonunda calısan bayan bi arkadas ile ile kulubun ayarlamıs oldugu araca binip stada gittik. abdurahhim albayrak’ın bana verdigi bilet ultraslan ve cogunluk olan taraftar grubumuzun oldugu yerden değil protokol tribundendi ve orda da azımsanmıcak sayıda galatasaray taraftarı vardı. tek sorun ise yaş ortalamalarının 55-60 olması idi.

    stada gelince. 2 tane kapalı tribunu var kale arkalarından eski acık tarafı dag bayır yeni acık tarafı ise orman çim yokus bişeyler. bunu numaralıda oturdugumu varsayarak soyluyorum.
    maça gelince. galatasaray cok durgun basladı maca. orta sahada hem iyi basamadık hem de pas yapamadık nitekim fazlaca pozisyon verdik. bu sırada kulaklar manchester’da idi fakat beklenen gol bi turlu gelmiyordu. ustune bide monssoro topu aglarımıza gonderince herkesin keyfi kacmıstı. golu de ne tesaduftur ki 4-4-2 basladıgımız bi macta 4-1-4-1 e dondukten sonra yedik. elmander sola emre forvet arkasına gelmişti. ilk yarıda hersey kotu gidiyordu bizim adımıza. skorbordda o aksam oynanan sampiyonlar ligi aclarının onemli anları ve goruntuleri gosteriliyordu. benfica barcelona deplasmanında baya kacırmıs ilk yarı ve her kacan pozisyon izlenirken braga taraftarıı adeta orgazm oluyolardı. içimden dedim ki la ülke puanınız ? 

    neyse 2. yarı basladı ve imparator bence dogru bi hamle ile hamit’i cıkarmıstı. ama 2. yarı 11 inde aydın yılmaz ve emre çolak’ı aynı anda gorunce acaba hamit’in ölüsü mü ? sorusu aklına gelmeyen olmamıstır heralde. bu arada sir alex ferguson’un validesinin kulakları baya cınladı. hatta ona sir unvanı verenlerde bundan nasibini aldı. fakat galatasaray yine istedigi yerde istedigini alacak gucte oldugunu gosterdi ve kendi gobegini kendisi kesti.bunda imparatorun yaptıgı taktiksel değişikligin de cok onemli payı oldugunu dusunuyorum. 4-4-2 den 4-1-4-1 e ve 2. yarıda 4-2-3-1 gibi bi taktige donerek macı cevirdi. once burak sonra aydın yılmaz’ın golleriyle kendimizi kaybetmiştik ve işte o an fiziksel olarak 55-60 olan yas ortalaması ruhen bi anda 25 e inmişti. amcalarla dayılarla kolkola rerererarara gassaray gassaray cimbombom çekmelerimizi gorulmeye degerdi.

    ve ve vee maç bitmişti. bi ust tura cıkmıstık hemde uzun bi sure sonra boy gosterdgimiz sampiyonlar liginde. imparator içinde bi ilkti bu. bizim için de cok buyuk bi hasret. marslarla otobuslere yuruduk ordan da otobuslerle porto’ya. taraftar kafilesi porto havalimanında ucaklarına ben ise ordan metro ile otelime yola koyuldum ustumde parcalı ve suratımda buyuk bi mutluluk ve gururla. gittigim sarap evinde masama 2 portekizli cocuk oturdu yine benım yaslarımda. he bu arada yasım 27 hiç bahsetmedim sanırım :) elimde sarabım galatasarayım tur atlamıs zevkten 4 kose onlarla galatasaray’dan sporting lizbon’dan porto’dan ve tabi ki super mario jardel’den konustuk. bizim kadar onlarda jardel manyagı. kafamız guzel olunca seni kutlamaya goturucez diyip beni bi gece kulubune soktular. sarı kırmızı formamla gelsin cinler gitsin cinler vur patlasın çal gagnam stayla olsun deliler gibi eglendik. yanıma gelip galateeasaaeraay diyenler cabası.. kısacası hayatımın en guzel bi kac gununu gecirdim dayım sayesinde. uzun zamandır bu kadar içten guldugumu hatırlamıyorum 12 mayıs 2012 den beri. bu da boyle bi anımdır sozluk.

    not: okumaya usenip ozet gec la diyenler olacaktır; annem babamla bir sevdigim galatasaray’ımın avrupa arenasında cok onemli bir macına canlı sahit olup mac oncesi futbolcularla, imparator fatih terim’le, yoneticilerimiz ve ünal başkanımızla vakit gecirmiş cok sanslı bi insanın hikayesi var yukarda. turkçem yettigince anlattım. bu anıyı yasamamda maddi manevi katkısı cok cok buyuk olan dayıma da huzurunuzda sonsuz tesekkurlerimi edip bide utanmadan sitem etcem: geç bile kaldın be dayı.

    not2: bazı foto ve vidoları koymaya calısıcam.

    imparator ile
    http://gss.gs/R2l

    buyuk başkan ile
    http://gss.gs/9ys

    tafo ile
    http://gss.gs/IHC

    pitbull ile
    http://gss.gs/c9h
  • 19
    şimdi bunu söylemenin bir anlamı yok ama, ben bu maçta bizim golleri atan futbolcuları bildiydim. çorlu'da bir arkadaşımda kalıyordum maçtan 2 gün önce. sabah uyandığımda aydın yılmaz'ın gol attığı rüyam bitiyordu. beyaz forması vardı ama bu 2007-2008 sezonundaki beyaz forma vardı üzerinde. kale sahası içerisinde ayağa kalkıp seviniyordu. bir önceki gole dair görüntü yoktu ama onu da burak yılmaz atmıştı. herkese anlattım rüyamı, buraya yazmak nasip olmadı bi türlü. genel tepkiler, "hadi burak neyse de, aydın nasıl gol atsın lan?!" şeklindeydi. daha önce bir cl maçı anısında anlattığım bir kahve vardı. orada izliyordum maçı. bu sefer perdeden izliyorduk. dakika ve skorun perdeye değil de arkasındaki duvara yansıdığını anımsıyorum. abinin birisinin "dakika niye yok ekranda?" diye sorusuna bir önceki cümledeki bilgiyle cevap vermiştim. sonra oradan muhabbet açılmış, 1-0 geri düşeriz, burak ve aydın atar 2-1 alırız demiştim. aydın'ın gol atma ihtimali onu da güldürmüştü. 1-0 geriye düştüğümüzde hafiften beni sorumlu tutmuş, mesafe koymuştu aramıza. ben kendimden çok emin bir şekilde "raad olun yea burak ve aydın atıyor biz de gruptan çıkıyoruz" demiştim. aydın'ın gol atacağına dair iddiam kulaktan kulağa yayılmıştı. hafiften gururum örselenmişti. ama yine de bir şekilde bunun gerçekleşeceğine inanıyordum. ikinci yarının hemen başıydı sanırım, amrabat ve aydın oyuna dahil olurken kahvedekilerin bir kısmının beni kestiğini hissetmiştim. çok hoşuma gitmemişti. içerideki bıyıklarla ortalama bir 3+1 evin salonunu dolduracak halı örülebilirdi. bu beni tedirgin etmişti. 1-2 pozisyonda heyecanla ayağa kalkarken "bekleyin burak ve aydın'ın golü var bekleyin" diye bağırarak iddiamı yüksek sesle yinelemiştim. telefonumun whatsapp'ı yoktu, mobil olarak facebook'a girip insanlara "burak ve aydın gol atacak maçı alacağız" şeklinde mesajlar atıyordum. elalemin oğluna bir süre gururumu örselettim durdum. bir süre sonra amrabat ortaladı, burak yılmaz golü attı. coşkuyla yerimden kalkıp sevindim. oturmadan evvel "aydın'ın da golü var bekleyin" diye bağırdım. madem doşşak oğlanı oluyoruz, bari dik duralım dedim. ama içimden bir his gerçekten aydın gol atacak diyordu. aynı hissin bana kupon yaptırdığı olmadı hiç. hatta alt oynadığım maçın 12-13. dakikada 2-2ye geldiği bile oldu. ben bu içimdeki hissin hiç hayrını görmedim. kendime güvenimi kaybediyordum ama daha 5-10 dakika evvel sağ elimin işaret parmağını da dahil ettiğim jest ve mimiklerimle beraber aydın'ın gol atacağını iddia ediyordum. artık kaybedecek bir şeyim yoktu. aydın topsuz oyunda koşarken bile onu takip ediyordum. halamı dayımı böyle beklememiştim. karakterimden şüphe ediyordum. elin oğluna bu kadar bel bağlanmazdı. annem bilse azarlardı. neyse. dakika tam olarak kaçtı bilmiyorum ama, ben "aydın gol atıyor, aydın atacak bekleyin, ayrıl da gel aydın" diye sürekli bağırıyordum. nitekim aydın golü attı. benle doşşak geçen kahvehane ahalisi buz kesti. tüm gözler üzerimdeydi. önce şişme montlu bir abi sarıldı bana. cebinde maltepe ya da samsun 216 taşıdığına emin olduğum muhtemelen bir öğretmen ya da devlet memuru abi sarıldı sonra. sandalyelerin üzerine düşenler oldu. etrafımda montlu insanlardan oluşan bir sevgi yumağı oluştu. yemin ediyorum sözlük, kendimi önemli gibi hissettim. sağ yumruğumu sıkıp sallayarak, "gördünüz mü, gördünüz mü?!" diye bağırıyordum. aydın yılmaz'dan daha çok forsum vardı. hayatımda bir şeylerin değişeceğine inandım az da olsa. kahveden çıkarken sarılmayan kalmadı. yörüngeye uyduyu oturtup elindeki kağıtları havaya fırlatan nasa çalışanı hindu mühendisler gibi hissettim kendimi. "ulan oldu ama, ne oldu ki?" sorusunu sorarak eve gittim.

    inanmayanlarınız olacaktır. ama cidden burak ve aydın'ın gol atacağını bildiydim. hayatımda bir değişiklik olmadı.

    geçmiş mesajlara baktım, bunu bulabildim.

    http://i57.tinypic.com/2q8u8wm.png
  • 20
    https://youtu.be/2D2jkKde8ZU

    arka planda barış abimiz'den kol düğmeleri ile hatırlanan bir maç.
    benim için o kol düğmeleri selçuk-melo, ünal başkan-fatih hoca ve galatasaray-şampiyonlar ligi ikililerini temsil ediyor.
    sessiz geçen o son gece de 7 kasım 2015 çaykur rizespor galatasaray maçı ya da melo'nun inter'e transfer olduğu gündür. hiçbir şey o vakitten sonra eskisi gibi olmadı ve işin kötüsü dibi de hala göremedik ki yüzeye çıkalım tekrar...
App Store'dan indirin Google Play'den alın