• 178
    yunus yıldırım denen zat tarafından dilim dilim doğranmış, katledilmiş karşılaşma.

    takım kötü oynadı, ilk şutunu bilmem kaçıncı dakikada attı, sen hala hakeme suç buluyorsun diyenler çıkabilir. fakat takımın kötü oynaması, hakemin yanlış kararlar vermesini gerektirmez. yunus yıldırım, çaldığı ve çalmadığı düdükler ile maça direkt olarak etki etmiştir. ilk yarıda selçuk'un kullandığı serbest vuruşta kendini güreş minderinde zanneden musa nizam, melo'nun üzerine yüklenmiş, bariz penaltı olan pozisyonu yunus yıldırım görmezden gelmiştir. çalmadığı bu düdükten ziyade, maç boyunca çaldığı 2.339.820 düdük ile de illallah dedirtmiştir. allah'ını seven, yunus yıldırım'ın eline düdük vermesin; herhalde "zor faul çalıyor" ifadeleri zoruna gitmiş olacak ki maç boyunca 32 faul çalmış, maç bu kadar durunca da zaten en temel sorunu temposuzluk olan bir takım olarak da bir türlü maçın içerisine girememiş olduk.

    maçta akıllarda kalan 2-3 pozisyonumuz var, biri elmander'in ilk yarıda baros'un açtığı ortaya zor pozisyonda vurduğu kafa, diğeri ikinci yarıda eboue'nin az farkla auta giden şutu. bunların yanı sıra sabri sarıoğlu'nun bir pozisyonuna ayrıca değinmek istiyorum; ilk yarıda tehlike yaratacağımız, belki de golle sonuçlanacak bir pozisyonda, rakibi mehmet eren boyraz'ı geçtikten sonra kendisini yere bırakmayı tercih etti. yunus yıldırım'ın belki de maç boyunca verdiği tek doğru karar olsa gerek, devam etti pozisyon, ben de televizyon karşısında sinir krizi geçirdim. ah be sabri, mehmet eren'i çarşı pazara yollamışsın, ceza sahası içinde 4 galatasaraylı var, sen neden kendini yere atıp penaltı yaptırmayı düşünüyorsun? hiç olmadı bu.

    en azından, futbolun yazısız kurallarından biri olan yenemiyorsan yenilmemeyi başarmış olduk. maksat, puan tablosunda mağlubiyet sayısını olabildiğinde az tutmak. zaten gerek kötü hakem, gerek yanlış oyuncu tercihlerinden ötürü maç boyunca kazanabileceğimizin sinyallerini veremedik. son dakikada da kalemizde ciddi bir gol tehlikesini muslera sayesinde atlattığımızı düşününce, 1 puana üzülmüyorum. kullandığı veya kullanmadığı oyuncu tercihlerinden ötürü fatih terim'e bok atan, sakatlandığı için baros'a ''galatasaray kariyeri bitmiştir umarım'' diyen futbol ulemaları ise mümkünse kalan maçları izlemesin, olur da izlerse alacağımız galibiyetlere sevinmesin.
  • 182
    12. sınıf olup ygs-lys'ye hazırlandığım yılda oynanmış maç. bir cuma akşamıydı, ertesi gün gitmeyi hiç sevmediğim dershane vardı ve haftanın 5 günü okul-dershane 2 günü dershane sürecinden bezmiştim. üstelik sınav psikolojisinin yarattığı ders çalışmadığın her an vicdan azabı çekme duygusu beni sarmıştı. kısacası o akşam durduk yerde çok mutsuz olmuştum. içim de bir kasvet var denir ya bazen. benim için öyle bir akşamdı. maç da puan kaybıyla bitmişti. dün gibi hatırladım.

    özetle üniversite sınavına hazırlık hayatın en zor süreçlerinden. 10 yıl öteden bakınca bu kadar strese değmezmiş diyebiliyor insan ama o günün şartlarında düşünmek lazım. şu anda bile orda yaptığım puanın şekillendirdiği meslekle hayatımı sürdürüyorum. herkes gibi. hayata doğrudan yön veren bir dönemeç.

    çalışın gençler. çalışın ve kendinizi türkiye'de yapabileceğiniz her şeyi yurtdışında da yapabilecek şekilde yetiştirin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın