• 30
    o tarihte 11 yaşında bir velet olmama rağmen birçok ayrıntısına kadar hatırladığım; babamla maç izleme yüzünden kavga ettiğimiz, edebildiğimiz gün. okulda gün boyu süren, çocuk kafamızla yaptığımız kritikler; bir arkadaşımla * okuldan mahalleye yürürken ağzımdan çıkan 4 atarız lafına verdiği tepki, galatasaray ve futbol sevdamı ehlileştirmek için elinden geleni ardından koymayan babamın bile işten eve gelirken yanında getirdiği içi galatasaray marşları dolu kaset*, akşama doğru kapanan hava ve televizyonda tivoli meydan muharebesine dair görüntüler eşliğinde dönen "maç ertelenebilir mi?" muhabbetleri...
    heyecandan akşam yemeğini yarım yamalak yediğimi hatırlıyorum, bir de haber bültenlerinin kopenhag'dan sunulduğunu. trt'nin maç öncesi yayını, hafiften titreme ve mide bulantıları, maçın başlamasına kısa bir süre kala annem ve teyzemin telefon konuşması, levent özçelik'in heyecanlı sesi, kupa bilmem kaç kilo şu kadar gram şeklindeki ertem şenervari konuşmaları ve maç...
    fatih terim'in soyunma odasında dediği üzere "pas yapan, topu gezdiren, oynayan, uzun pasa mecbur eden, pozisyon bulan" galatasaray, kaçan gollerle birlikte salondaki koltuk-insan rotasyonunun sürekli değişmesi, uzatmalara girerken babamın yine yapacağını yaparak salya-sümük ağlamama rağmen odama postalaması, pür dikkat dinlerken evde yankılanan "neden hagi?" sesi sonrası umudu kesmem, bir süre sonra bizimkilerin hala yatmaması sonucu yeşeren umutlarla aklıma düşen "acaba?"lar...
    çevreden gelen muhtelif çığlık, bağırtı, korna ve aslında nefret ettiğim; yapılmasına şiddetle karşı çıktığım ama o dakikalarda kulağa dünyanın en güzel şarkısı gibi gelen, galibiyetin habercisi silah sesleri* * *. muhtemelen her galatasaraylının o dakikalarda hissettiği heyecan, mutluluk, huzur ve dumur karışımı hislerle yataktan doğrulup salona gitmem; içinde yatan fanatiği hissettirmemeye çalışan babamı buğulu gözlerle görüp iyice dumur vaziyette döndüğüm odamda huzur içinde uykuya dalmam...
    böylesine dolu dolu, rüya gibi bir gündü. bu günü yaşamama sebebiyet veren tee kurucumuz ali sami yen'den anne-babama; faruk sürenden popescuya herkese minnettarım.
    * * *
  • 33
    anneyi, babayı, abileri, evde maçı birlikte izlediğimiz bütün akraba ve dostları buğulu bir bakış açısından aynı anda ağlarken gördüğüm gün. evin erkeklerinin maçın bitiş düdüğü çaldıktan sonra kendilerini sokağa attıklarını hatırlıyorum bir, bir de televizyonun dibine çöküp sevinçten hıçkıra hıçkıra ağladığımı. daha sadece 10 yaşındaydım ama o zamandan bugüne kadar herhangi bir şey için bu kadar mutlu olmadım. bir daha bir şey için bu kadar mutlu olursam, o zaman şampiyonlar ligi kupasının sarı kırmızı ellerde havaya kaldırıldığını gördüğüm zaman olur sanırım.
  • 174
    birileri 30 yıl sonra türkiye kupasını alır çılgınlarca sevinir, biz kazandığımız uefa kupasının 12. yılını kutlarız. aradaki farkımız çok net belli oluyor.

    hayat ne garip.!

    --- alıntı ---

    türk futbolunun 'zafere kaçiş'i 17 mayis 2000

    siktir git naim..

    bologna maçı ilk tur, fenerbahçeli bir arkadaşım var naim, "bologna'yı eleyemez galatasaray. italyanlar'ı geçmek zordur. bu turda elenirsiniz" diyor.
    "bekleyip görmek lazım, bu yıl takıma güveniyorum." diye yanıtlıyorum. ilk maç ve ikinci maç naim yanımda "bologna iyi bir takım değilmiş. bundan sonraki turda patlarsınız ama".

    ikinci turda rakip dortmund. naim "dortmund sizi kabak gibi oyar. her iki maçta da yenilirsiniz. herifler birkaç sezon önce şampiyonlar ligi'ni aldı daha." diyor.
    "naimciğim, bak bir önceki turda da böyle çok emin konuştun, hatırlıyorsan. oynanmamış maç hakkında yorum yapıyorsun gereksiz yere." diye yanıt veriyorum.
    hagi'nin muhteşem golü, hakan ş'nin inanılmaz vuruşu ve turu atlıyoruz.
    naim, "ahı gitmiş vahı kalmış lan bunların. bu muymuş abarttıkları dortmund." diye burun kıvırıyor sonuca.

    rakip real mallorca. pek çok fenerbahçeli gibi galatasaray'ın bir an önce elenmesini bekleyen naim yine işbaşında "herifler geçen yıl ispanya ligi'nin altını üstüne getirdiler. iki maçta da, bırak beraberliği gol atamazsınız."
    "valla dortmund'u eledikten sonra kimseden çekinmiyorum naimciğim. mallorca'yı da eleyebiliriz. ama sen konuşmaya devam et, iyi geliyor" diyorum.
    ispanya'da turu aşırtıp işi bitiriyoruz. naim, "ulan harbiden ballısınız. geçen yılki takımdan eser kalmamış. bitmiş bu mallorca, bir daha ispanya ligi'nden maç bile izlemem." diye hem sinir yapıyor, hem de içten içe bir endişe kaplıyor.

    yarı finalde leeds united ile eşleşiyoruz. içimde "bu kupayı alacağız" duygusu, su yüzüne çıkmış. naim sinirden kuduruyor. bu kez yine kendinden emin "hahahaha, leeds geldi, leeds. eğer beraberlik alırsanız iki maçtan birinde, bir daha futbol konusunda yorumda bulunmayacağım."
    ilk turlarda yaptığı konuşmalar sinirimi bozuyordu oysa her konuştuğunda kupaya yaklaştığımızı görmek suratıma sırıtma duygusu yaratıyor, "naim bak kupayı almaya doğru ilerliyoruz, farkında değilsin. mantıksız yorumlar yapıyorsun."

    leeds'te hagi'nin elland road'u sessizliğe gömen penaltısı, hakan ş'nin kariyeri boyunca attığı en güzel gollerden biri ve "spor tarihinin en ballı takımı olarak finale yükseldiniz. var ya, süper şerefsiz bir takımsınız. adamların taraftarlarını öldürdünüz, beyin olarak bittiler. yoksa ağzınıza sıçarlardı."

    en sonunda final maçı gelip çatıyor. bir öğrenci evindeyim. kaç tane sigara içtim bilmiyorum. evin içinde çoğunluğu fenerbahçeli olan bir gruplayım. biri hariç hepsi arsenal'i destekliyor.

    maçın başlamasına 15-20 dakika var. balkona çıkıp bir sigara yakıyorum. ilk gittiğim galatasaray maçı aklımda, 5-0'lık neuchatel xamax maçı, inönü stadı'nda galatasaray'a küfrettiğim 1-0 yenildiğimiz banik ostrava maçı, hayrettin, uğur, muhammet, rambo yusuf, prekazi, hagi, hepsi birkaç nefeslik sigaraya sığıyor.

    içeri giriyorum, 5 dakika ya var ya yok. naim kendinden gayet emin bir biçimde, "acıyorum size biliyor musun? bir final maçında en fazla fark yiyecek takım olarak tarihe geçeceksiniz. rezil olacaksınız ve pişman olacaksınız finale çıktığınız için."
    gülümsüyorum sadece "biz bu kupayı alırız naim. ümitsizce çırpınıyorsunuz, farkında bile değilsiniz."

    maçla ilgili hatırladıklarım o kadar az ki. penaltılardan sonra zıplıyorum ayağa "budur lan budur" diye bağırıyorum.

    gülemiyorum, ağlayamıyorum, donup kalmışım. oysa çok emindim kupayı alacağımızdan.

    maçın bitiminde fenerbahçeli olan annem arıyor telefonda "oğlum ben artık galatasaraylı oldum" diyor, ağlayarak. koyveriyorum kendimi, avazım çıktığı kadar ağlamaya başlıyorum, "seni çok seviyorum anne" diyerek.

    telefonu kapatıyorum, beni galatasaraylı yapan ayhan dayım arıyor, "aldık dayı aldık kupayı" diyorum, gözlerimde yaşlarla.

    içeri giriyorum, naim; "penaltılarla alırsınız ancak. bu maç 100 kere oynansa 99'unda yenilirdiniz, o biri denk geldi." diyor, suratı ekşi mi ekşi.

    "siktir git naim" diyorum sadece.

    üstünden 11 yıl geçti. birileri "unutun artık hâlâ uefa kupası'yla övünüyorsunuz" diye 17 mayıs'ı unutturmaya çalışıyor.

    üstüne koyabilecek keşke başka şeyler de yapabilseydik. olmadı diye 17 mayıs'ı unutacak değiliz. 17 mayıs sadece galatasaray'ın değil, bu ülkenin yüzakıdır.

    17 mayıs gecesi; senegal'de galatasaray bayrağı sallandıysa, almanya, fransa'da, belçika'da, hollanda'da, işçi türkler 18 mayıs sabahı göğüslerini gere gere fabrikalarına girdiyse, türkiye'de insanlara umut aşıladıysa, kimseye unutturmaya niyetimiz yok.

    17 mayıs 2000 türk futbolunun zafere kaçış'ıdır.

    naziler, müttefikleri omuzlara alıp stadyumdan kaçırıyor ama bize unutturulmaya çalışılıyor, "hâlâ mı uefa kupası?" diyorlar.

    beyinlere kazınsın diye söylüyorum, 17 mayıs 2000'i asla unutmayacağız. o gururu, onuru hep yaşayacağız. ister ligi 15. bitirelim, ister küme düşelim, ister 50 puan fark yiyelim.

    biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu...

    o gece söylediğim gibi "siktir git naim!"
    --- alıntı ---
  • 72
    kökleri jupp derwall'e kadar uzanan bu güzel fidanın meyve verdiği gündür.
    o gece rüzgara aldırış etmeksizin dim dik duran ağacın tohumları ali sami yen ve birkaç arkadaşı ile birlikte ekilmiş, metin oktay gibi güzel mi güzel bir bahçıvan'ın eline düşmüştü...

    o ağaç; yüz yıllık çınar'dı. nice yüz yılların çınarı olmaya devam ediyor.
  • 229
    1000. entry için hayatımdaki en önemli günlerden biri olan 17 mayıs 2000'i seçtim. sizleri futbolun sadece futbol olmadığını tekrar hatırlatacak bir yolculuğa çılaracağım.

    13 ağustos benim doğum günüm. 99 yazında 10. yaşımı sevdiğim dostlarımla gülerek, oyunlar oynayarak evimizin bahçesinde geçirdim. her şey güzeldi herkes mutluydu. ufacık pırıl pırıl çocuklardık hepimiz. aradan geçen bir kaç gün sonrasında tarihler 17 ağustos'u gösterdiğinde gecenin bir köründe babam tarafından apar topar dışarı çıkarıldığımı hatırlıyorum. çocuk aklı sürekli niye sallıyorsun beni diye sorduğumu hatırlıyorum. evimiz zemin katta olduğu için dışarı atabilmiştik kendimizi. annem kardeşimi babam beni çıkardı. ben hala olayı anlayamamış çevremden gelen çığlıklar ve seslere anlam vermeye çalışıyordum. komşular ile birlikte bahçede oturup çaresizce beklerken sıklıkla yer sarsılmaya devam ediyor ve ben olayı yeni idrak ediyordum. deprem olmuştu. o gün doğum günüme gelen bazı arkadaşlarımı, bazı arkadaşlarım ailelerini kaybetti. velhasıl kelam acılar sıkıntılar derken sonrasında düzce depremi ve devamlı artçılar nedeniyle büyükçe bir kulübe inşa edip geceleri orada uyuduk ailece. korkuyla. panikle.

    derken okul başladı zorluklar devam etti. o neşeli çocuklar artık karamsar hale gelmiştik. o dönem tek mutluluğum galatasaray'dı. sadece benim değil hepimizin mutluluğu acıları unutturan gururuydu.

    aylardan mayıs geldi biz hala kulübeye gidiyoruz uyumak için :) final günü geldi çattı. fenerlisi beşiktaşlısı bütün mahalle toplandık maçı izlemek için. erkenden uyumaya giden dedem bile izledi. o kupa kazanıldığında ailesini kaybeden arkadaşımın gözlerinin ışıldadığını gördüm ben. hüngür hüngür ağlayıp birbirine sarılan galatasaraylı olmayan adamlar gördüm. ağladık, sarıldık birbirimize. galatasaray bizlere, ülkeye gereken o mutluluğu, huzuru verdi o gün. bugün bazen aşırı fanatizmi görünce üzülüyorum. o günler geride kaldı ama o gün yaşadıklarım o mutluluk ömür boyu daimi kalacak. 17 ağustos 1999 depreminde kaybettiğimiz herkesi saygıyla anıyor, bir ülkeyi mutlu eden büyük galatasaray'ı tüm kalbimle seviyorum.

    17 mayıs. asla unutulmaz.
  • 272
    uzatma dakikalarını ve penaltılarını heyecandan izleyemeyip, yorgan altında salya sümük ağlatan, ertesi gün ise, ergenliğimin göbeğinde olmamında etkisiyle, "en büyük mafya benim, dolaşmayın lan buralarda horuzbuşojukları, herkezi höldürürüm a." yürüyüşü yaptıran, gurur timsali, gelmiş geçmiş en büyük zaferimize ait maçtır.

    yaşa var ol galatasaray'ım !
  • 294
    türk futbol tarihinin en büyük başarısının elde edildiği gündür.

    12 yaşında babamla maçı izlerken popescu'nun son penaltısinda kafamı yastığa gommustum. sonrası zaten ağlayan levent ozcelik'in sesleri ve lefkoşa semalarından gelen korna sesleri.

    yendiğimiz takım yenilmeden pl şampiyonu olan takımın iskeleti ve 90lardaki sağlam ingiliz topculardan kurulu arsenal'di.

    biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu.
  • 281
    22 yıl önce arkadaşımla kolkola zafer turu attığımız caddede, bugün yine aynı arkadaşımla yürüdüm. bu kez marş söylemedik ama aynı coşkuyu içimizde yaşadık. bir gün şampiyonlar ligi şampiyonu da olsak; o gün, o yaşta bizim yaşadığımız mutluluk ve coşku hep bize özel olacak. arkadaşımla ben kolkola, hep aynı caddede, hep aynı yaşta marşlar söyleyeceğiz.
  • 232
    milattır, üste konulmuş çıtadır. fakat aynı zamanda da prangadır. şampiyonlar ligi şampiyonluğuna oynayacak bir yapılanmanın kurulmasını engelleyen tek şey bu uefa kupası zaferinin bir başka rakibimiz tarafından 'henüz' başarılamamış olmasıdır, ki bu kupa bence 10 yıl içerisinde türkiye'ye tekrar gelecektir.

    en büyük kupayı biz aldık diye yetinmek aldığımız kupadan daha büyüğü olduğuna dair gözlerimizi malesef karartmıştır. yeni başarıları tarihimizden de güç alarak gerçekleştirme fırsatını malesef ki elimizin tersiyle ittik 17 senedir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın