63
ispanya süper kupa
real madrid – barcelona : 2-2
futbol takımlarının da yüzü eskir mi? iki takım geçen sezonun sonlarında da defalarca karşılaşmıştı. bu sezonun daha başında yine 2 maçla karşımızdalar. sanki yılda 2 kez karşılaştıkları zaman ki gibi heyecan vermiyor artık el clasico.
yeni transferler sahne almayınca, futbolcular açısından geçen senenin rövanşı olarak görmek mümkün.
geçen yıl ki maçlarda mourinho orta sahaya pepe'yi de alarak sahanın ortasına otobüsü çekmişti. ligde beraberlik ve kupayı alma dışında, hem şampiyonlar liginde hem de ligde barcelona'nın istediğini almasına engel olamamıştı.
o maçlarda çok eleştirmiştim mourinho'yu. özellikle şl'deki maçların ilkinde. ligde nasılsa kazansa bile işine yaramayabilirdi ve takımını barcelona karşısındaki eziklikten kurtarmayı denedi, olmadı. kupayı kazandı zaten.
hep mourinho üzerinden gidiyorum, çünkü barcelona oturmuş bir takım. böyle olunca guardiola'nın teknik direktör yeteneklerini test etmek pek mümkün olmuyor. takımı için çok da fazla aksiyon üretmesine gerek kalmıyor genellikle. ancak dün kadrosu eksik olduğu için hamlelerini görebildik. ilk 11 ve sonradan oyuna aldığı oyuncular açısından bakıldığında oyuna müdahalaesinin yeterli olduğunu söylemek mümkün.
ama “telegol” tarzı bir yorum yapmak gerekirse (gerekmez aslında ama, neyse) : pique ve xavi madem sonradan oyuna girebiliyor, ey pep efendi niye ilk 11 başlatmazsın adamları ? !!!
mourinho, rakibin eksikliği ve sanırım di stefano'nun eleştirileri de etkili oldu ki otobüsü stadın parkında bırakmıştı.(cruyff'un eleştirilerini dikkate almamıştır, alsa tersini yapardı mourinho.)
4-3-3'den çeşitlemeler izledik. barcelona fi tarihinden kalma klasik bir dizilişle sahadaydı ve hiç bozmadı. alexis sağ açık, villa sol açık oynadılar ve neredeyse çizgilerinden hiç ayrılmadılar. messi ise iki stoperin kucağında kaldı, zaten ne zaman biraz daha geri çekildi, orta sahadan top aldı o zaman etkili oldu.
hep söylemişimdir; barcelona gibi neredeyse milyar yuroluk bir takım bile olsa sadece 1 tane çok 11 çıkar. puyol, pique gibi iki stoperi yerine mascherano ve abidal gibi devşirmeler oynadı savunma göbeğinde. orta saha göbeğinde de xavi ve busquets olmayınca takımın göbeği yeni moda genç kızlar gibi açıkta kaldı. kızlarda güzel oluyor (şişko olmamaları kaydıyla) ama futbol takımlarında hiç olmuyor böylesi. yine de idare ettiler doğrusu, keita, inıesta ve gençler. maçın yıldızı oyuna girene kadar xavi'ydi doğrusu. girdikten sonra ne kadar etkili olduğunu gördük. barcelona bir de bu adama alternatif olarak fabregas'ı mı alıyor, ayıp denen bir şey var.
idare eden barcelona alışılmış pas bağlantısını kuramadı. bunda elbette real'in büyük takım gibi futbol oynama arzusu da rol oynadı.
alonso ve khedira ile hem orta sahayı kapattılar, hem de hücuma akılcı paslar attılar. mesut özil. sahanın en zeki adamıydı. daha da kuvvetlenmiş ve diriydi geçen sezona göre. di maria yetersiz kalınca çok efor sarf etmek zorunda kaldı, son 15 dakika sahada gezindi. yine de artık yaşlanmış ama işi bilen topçular gibi doğru yerlere, doğru adamlara, doğru paslar attığını gördük. bu çocuk ilerleyen yıllarda çok daha etkili oynayacak ve çok yaşlanana kadar top oynamayı sürdürecek, eğer hissetiğim şekilde her şeyden bıkıp futbolu bırakmaya karar vermezse. ronaldo çok enteresan bir adam. sürekli sanki mahalleye yeni taşınmış da kendini kanıtlamaya çalışan ergenler gibi oynuyor. biraz sakin be abicim. böyle giderse mesut'un tersi olacak, yaşlanınca tamamen bitecek. koca göbekli, koca kıçlı brezilyalı, gerçek ronaldo diye anılmaya devam edecek.
mesut dedim de aklıma geldi, ya da işime böylesi geldi. attığı goldeki gol vuruşunu gördünüz değil mi? hani futbol adamları ve onları bir iki kere dinlemiş olduğu tahmin edilen futbol ukalaları ikide bir bahseder ya; gol vuruşu. (adnan dinçer'in kulakları çınlasın). hah işte onu dün mesut uygulamalı gösterdi. top gelirken göz ucuyla kaleciye baktı, yanında boşluğa ayak içiyle plaseledi. ne dannnnn diye tavana çaktı, ne kaleciyi geçmeye çalıştı, basitçe işi bitirdi. cruyff demiş ya, zor olan basit oynamaktır diye, doğru söylemiş (cruyff'u da doğruladım ya, ukalalığın sınırlarını zorluyorum vallahi). buradaki zorluk, topa vurulan son andaki sakinlik işte, aynı penaltı atarken olduğu gibi, penaltıda gerginlik daha fazladır ama. gerçi mesut'un “hassiktir” demesinin gölgesinde kaldı ama, olsun.
messi de dedi ki, ben de yaparım gol vuruşu, yaptı da. bu gol vuruşu denen şey öyle bir şey ki, kaleciyi çaresiz bırakır. kaleci ya kıpırdayamaz, ya kıçının üstüne düşer, ya kontrpiede kalır, ya da yalandan, top geçtikten sonra topa doğru hamle yapar. fenadır kaleciler için.
neyse, dün mourinho oyunu kilitlememeye karar verince zevkli bir mücadele izledik. özellikle real madrid'in fizik üstünlüğünü barcelona'ya sonuna kadar hissettirdiğini gördük. sürekli vücutlarıyla zorladılar, kalça, omuz, dirsek, hepsini kullandılar. maç içinde arıza çıkabileceğini bekliyordum ama olmadı. bu tip zorlamalar tekmeden daha fazla sinirlendirir futbolcuyu.
futbolcular rahat olunca real çok daha iyi oynadı, özellikle geçen seneye göre. doğrusu da budur, 5 yersin ama andalucia(anadolu) takımı gibi oynamak real gibi bir takıma yakışmaz. (andalucia futbolu ne ifade ediyor bilmiyorum tabii ki, isimden benzettim yahu)
çok güzel goller izledik. 4 golün tamamı bilerek, topun gitmesinin istendiği yere vurulurak yapıldı. şimdi çarşambayı bekliyoruz, bakalım rövanş benzeri mi olacak yoksa barcelona evinde yine coşacak mı?
çarşambaya az kaldı futbolum nerde, izleyemezsem o maçı çıldıracağım.
millet nelerle uğraşıyor, biz nelerle. maçı yazıyorum ama aklım akşam yapılacak şike açıklamasında. eğer eldeki verilere göre gerçek karar verilemezse, ne yaparım bilmiyorum. maçlara gitmeyeyim diyeceğim ama galatasaray'ın ne suçu var, kombine de aldık ta geçen sene. hem galatasaraydan zaten vazgeçmem, ne olursa olsun. en güzeli diğer maçları izlememek. lig tv galatasaraylılara özel paket çıkarsın, sadece bizim maçları izleyeyim, en güzeli.
bir de english premier lig paketi aldık mı tamamdır.