• 155
    gerçekten var olan şey. var ama bizim lehimize değil. ligi dizayn etme konusunda ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. hakem eliyle, federasyon gücüyle ve yayıncı kuruluşun algı gücüyle her şeyi yapabilecek durumdalar. bugün sivas’a çıkmayan 3-4 kırmızı kartın başka açıklaması yok. bu işin içinde yayıncı kuruluş da var. puan farkının açılmasını istemiyorlar ki lig izlenebilir durumda olsun.

    (bkz: 8 aralık 2024 sivasspor galatasaray maçı)
  • 159
    koç'un ve acun'un bein sports türkiye, tff ve mhk içinde kendi kurduğu ama saklamak için galatasaray kurmuş gibi göstermeye çalıştığı organizasyon.

    ayham cimin gibi yönetmenlerle maçlarda galatasaray'ın hakkını yiyecek şekilde reji işi yapın, hakemlerle operasyon yapın.

    tff başkanı bizzat başkanını, hocasını tehdit etsin sonra yapı galatasaray'ın işi olsun.

    şark kurnazları şu işlere kafa yorana kadar hatayı kendilerinde arayıp doğru düzgün işler yapsalar bizim seviyemize gelecekler belki ama onların derdi bizi aşağı çekmek.
  • 160
    ali koç bu projeye milyon dolarlarca para harcıyor. sözcüsü olarak acun’u bizzat kendisi atadı. dikkat ederseniz 3 aydır piyasada yok.

    algıyı yönetmek için şimdi yeni bir argüman sokmaya çalışıyorlar devreye. turgay doman yapının galatasaray lehine çalışması ifşa olmasın diye organize bir şekilde o kartı vermemiş.

    fenerbahçe taraftarının zeka açısından sıkıntılı bir durumda olduğu, temel şeylerin farkına varabilecek basit muhakeme gücünden yoksun oldukları böylelikle ortaya çıkmış oldu.
  • 165
    fenerbahçelilerin ve daha sonra salıncaklarında konuk ettikleri bjk'lilerin başarısızlıklarını bağladıkları kulp.

    orta çağ zamanlarında hangi din olursa olsun kanaat önderi din adamları kendi faydalarının aksine olan her şeyi "şeytana" bağlardı. şeytan işi bu derdi. din'i kitaplardan değil dinbazlardan öğrenmek zorunda kalan insanlar aksini düşünemezdi. matbaa çıkınca da ona şeytan icadı demişlerdi. neyse konu bu değil.*

    fenerbahçe yöneticilerinin, kanaat önderlerinin, başarısızlıklarını şeytana bağlar gibi yapıya bağlaması güzel bir örnek. ama orta çağda şüphe eden çok azdı. şimdi insanlar her şeyden şüphe ediyorlar. fb kanaat önderleri de bunu kullanıyor. işin en kötüsü de burada ortaya çıkıyor aslında. şüphe önemlidir ama herhangi bir yönteme dayalı olmayan şüphe insanın kaybolmasına sebep olur. rene descartes'in dediği gibi "cogito, ergo sum" yani genel olarak bilindiği üzere "düşünüyorum, o halde varım". descartes burada düşünmekten kastı aslında düşünmenin metodik bir süreç olduğu ve düşünmenin şüphe etmeyle gerçekleşeceğini savunmuştur. metodik şüphecilik düşünmenin temelidir. fb kanaat önderleri insanların şüphe etme eğilimine malzeme verip, içine doğrular katılmış yalanlar söyleyip insanları tetikliyorlar. ve maalesef insanların çoğu metodik olarak şüphe etmediği için kitle şelalesine kapılıyorlar. işte bu noktada bu kişiler okumuş cahiller olarak anılıyorlar. bunu türkiye genelinde hükümetin de çok yoğun şekilde yaptığını görebiliyoruz.

    çok uzatmak istemiyorum. kısacası; bu yapı denilen şey orta çağda "şeytan işi" denilen şeyin modern dünyamızdaki halidir.
  • 168
    ülkemizin son 20 yılında nefret ettiğim bir gerçek var; suni tabirler ile kavramların içini boşaltmak.

    bunun en bariz örneği "vatan haini" tabiri. malum kitle bunu o kadar çok kullandı ki artık hiçbir ağırlığı kalmadı bu tabirin. diğer taraf da kullanmaya başlayınca artık yok oldu gitti neredeyse.

    "fetö taktiği" her boku yiyip, karıştırdığın haltlar ortaya çıkınca hemen bunu kullanıyor malum kitle. o kitleye karşı kullanıldığında ise kavramın değeri yok olmaya başladı.

    "penaltımsı" "ofsaytımsı" bunlardan bir sürü var. eğer yaratılan suni bir gündemi laçkalaştırıp bertaraf etmek istiyorsak, bu tabirlerin içini gerçekten boşaltmalıyız. bu tabirlerin resmen içinden geçmeliyiz.

    yapı da bunlardan biri. her şeye "yapı" diyerek olayı öyle bir laçkalaştırmalıyız ki artık bu tabiri ortaya çıkarana bile kelime saçma gelmeye başlamalı. ota boka, faule taça her şeye yapı dediğimizde artık bunu kullananın hiçbir cazibesi, inandırıcılığı kalmayacak.

    medya gücü, maddi güç, siyasi güç, hiçbiri halkın diline dolanan kelimelerden daha güçlü değildir.
  • 169
    özellikle bu sezon başından itibaren daha yüksek sesle dillendirilmeye başlanan kelime.
    birisi veya birileri sürekli bir şeyi söylüyorsa, emin olun onunla ilgili bir planı vardır.
    aslında hepimizin bildiği şeyleri sıralayacağım.
    yeni tff ve mhk başkanı geldi malum.
    sonra belli hakemlerin ipi çekildi.
    sonra bi anda bir teknik direktör hakemi övdü.
    o hakem için bence ülkenin iyi hakemlerinden birinin fifa kokartı söküldü.
    sebebi de yiğeninin galatasaraylı olmasıymış.
    gerçi kızı diye algı yaptılar:)
    sonra yine bir hakeme fifa kokartı taktılar.
    bu fifa kokartı takılan hakem iki galatasaray maçında çok kritik hatalar yapıyor.
    hiç birşey olmamış gibi hala maç yönetiyor.
    diğer yandan bir hakem skandal bir penaltı kararı veriyor ve var da devreye girmiyor.
    sonra o hakeme maç veriyorlar ve neredeyse aynı skandal penaltıdan tekrar veriyor ama bu sefer var iptal ediyor.
    bizim maçımızda rakip oyuncuyu haklı şekilde ikinci sarı karttan atan hakeme 4 hafta boyunca maç verilmiyor.
    derbi maçta 4 sarı kart görmesi gereken adama sadece 1 sarı kart gösteren hakem için iyi maç yönetti deniyor.
    yetmiyor, en az 3 kırmızı kart göstermesi gereken (ki biri insanlık suçu) “son pozisyona kadar iyi maç yönetiyordu” deniyor.
    unuttuğum şeyler olabilir ama aslında yapıyı kimlerin kurduğu net belli oluyor.
    isimleri ve maçları bilerek yazmadım, çünkü hepiniz biliyorsunuz.
  • 175
    allah hakikaten çok büyük. yapı diye adını koyarak haksızca serzenişte bulunduğun her şey 2-3 hafta içinde başına geliyor. nasıl mı?

    icardi'ye yapılan penaltıyı hiç konuşmadan galatasaray-beşiktaş derbisi için ''davinson'un 3 tane net sarı kartı es geçildi derbiyi hakemle kazandın''diye ağlıyorsun. 3 hafta sonra beşiktaş-fenerbahçe maçında senin de stoperinin 3 net sarı kartı es geçiliyor. maç aynı maç. ses yok.

    bize hitaben ''galatasaray-eyüpspor maçında yapılan hakem hataları karşılıklıydı, 2 aleyhe 2 lehe hakem hatası vardı, neden şikayet ediyorsun'' diyorsun, 2 hafta sonra eyüp'e haksız gol atıp eyüp'ün buz gibi golü iptal edilirken '' 2 tane penaltım verilmedi'' diye şikayet ettiğin bir tweet atıyorsun. maç aynı maç. 2 lehe 2 aleyhe konusunda ses yok.(eyüp aleyhine olanlar çok daha net)

    kayseripor-fenerbahçe maçında 1.dakikada saçma sapan bir penaltıyla öne geçiyorsun. itiraz edene ''2-6 bitmiş maç zaten penaltının önemi yok'' diyorsun. galatasaray 3 hafta sonra 1. dakikada penaltıyla öne geçiyor. tam ses edeceksin. o da ne? maç 1-5 bitmiş. ses yok.

    trabzonspor-fenerbahçe maçı için hakemle kazandın diyene ''trabzon'un golünü vermediler doğru ama trabzon'a da saçma sapan penaltı verdiler, hatalar karşılıklı'' diyorsun. 3 hafta sonra galatasaray-trabzon maçında trabzon'u doğradılar diye tweet atıyorsun. dışardan çevrilen topta gelen gole ses yok. ozan tufan'ın kırmızısını konuşan yok. maç aynı maç. hatalar karşılıklı. ama ses yok.

    galatasaray-eyüpspor maçından önce ''eyüpspor'un 3 tane topçu cezalı duruma düşmüş, tarihte böyle şey görmedim'' diyor muhabirlerin. hocan çıkıyor, ''ligde çok entresan şeyler oluyor onları konuşalım mesela eyüp'ün aynı anda 3 oyuncusu cezalı oldu'' diyor. 3 hafta sonra hatayspor'un senle maç yapacağı hafta 5(beş) futbolcusu cezalı duruma düşüyor. ses yok.

    ali koç çıkıyor yaz aylarında ''galatasaray avrupa'da sürekli sarı, kırmızı kart görüyor, ligde görmüyor'' diyor. galatasaray'ın rakibi manchester, bayern vs o sırada. sonra yeni sezon başlıyor, allah yukarda ya, avrupa'da sarı+kırmızı kart görme rekoru kırıyorsun, tabloda 1.sıradasın, ligde kart falan gördüğün yok, soruyorlar, ''rakiplerim çok güçlü maçlar sert geçiyor, galatasaray güçsüz takımlarla oynuyor'' diye saçmalıyorsun. senin şikayet ettiğin dönem, ben avrupa'da kart görürken şampiyonlar ligi oynuyordum desem, ses yok.

    ''var hakemleri yüzünden hakkım yeniliyor, yabancı hakem gelsin vara'' diyorsun, geliyor, tartışmalı bir penaltı veriliyor sivas deplasmanında aleyhine, bakıyorsun ki varda yabancı hakem var. doğal olarak ses yok.

    gerçekten daha bir sürü sayarım. ama bu kadarı bile yeterli. kafanızı yastığa koyun, düşünün. gerçekten bu kadarı tesadüf olabilir mi? birinin ''ama bu haksızlık'' dediği her şey çok kısa dönemlerde lehine olacak şekilde başına gelebilir mi? bu kaç kez denk gelebilir? bu yapı falan değil. bunun ne olduğunu ben çok iyi anladım artık. açıklayayım:

    bu, 38 yaşında sahada canını veren mertens'in,

    15 yıldır futbolcu olmak için zorluklar çekip pırıl pırıl futbolcular haline gelen kerem'in barış'ın yunus'un,

    15 yıldır durmadan şampiyon olan muslera'nın,

    sahada ölecek kadar koşan toriera'nın,

    1 milyon edeceği göreceli olan apo'nun,

    1 sezon sakat oynayan gelmiş geçmiş en büyük süperstar icardi'nin,

    kalitesiyle bu lige düşmesi tesadüf olan davison'un, osimhen'in

    sahada olduğu her dakika canını dişine takan sara'nın, berkan'ın kaan'ın nelsson'un ve daha nice futbolcuların,

    elindeki kadrodan neredeyse her hafta maksimumu çıkaran ve bunu 3 yıldır aralıksız yapan okan buruk'un,

    icardi'si varken, bir de üstüne pahalı batsuayi'i almışken tamam onun da maliyetini karşılarım gelsin diyip osimhen'i de alacak vizyondaki yönetimin,

    her hafta boğazını yırtan, parasını ve zamanını harcayan milyonlarca insanın;

    emeğini lekelediğin için ortaya çıkan ilahi adalet durumu bu. bu uzun yazıyı kısaca özetlemem gerekirse:

    içinde bulunduğun durumun sebebi aslında olmayan yapı değil. verilen emeklere yaptığın ayıp. bu ayıptan ortaya çıkan ilahı adaletin sana kalan payı, başına gelenlerin asıl sebebi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın