• 119
    en büyük sorunu maaşları avrupa seviyesinin üstünde olan teknik direktörlerin futbol her gün gelişirken, kendini geliştirmemeleri. yani bugün güney kıbrıs'dan kötü sıralamada olamayız değil mi? futbolcu maaşı ve antrenör maaşı avrupa seviyesi üstü ama gel gör ki performans yerlerde.

    futbolcular için de 30 yaş üstüne izin verilmemesi gerekli ve milli takım şartı aranmalı. aynı zamanda maaşlarda üst limit belirlenmeli. madem dünya da 18. ligiz, o zaman maaşlar da 1,5 milyon euro'yu kesinlikle geçmemeli. en manyak topçu bu maaşı almalı. eğer futbolda devrim yaratmak istiyorsak ligimizdeki bütün antrenörlere yurt dışlarında sağlam eğitim de teşvik edilmeli.

    son olarak her alanda liyakat şart arkadaş.
  • 152
    saymakla bitmeyecek sorunlar.
    bu sorunlardan daha büyük problemimiz ve üzücü olan taraf ise hiçbir karar merciinin bu sorunlar üzerine eğilmemesi veya çözme konusunda bir iradelerinin olmayışı.

    -kötü hakemler
    -kötü ve basiretsiz tff yönetimi
    -yayıncı kuruluşun tff'yi yönetmesi
    -kendini yalandan yere atan oyunculara hakemlerin çanak tutması ve faul vermesi. halbuki düdük çalmasalar, oyun devam etse, o oyuncu seve seve ayağa kalkacak
    -hakemlerin, vakit geçiren kaleciye yaptığı hareketin cezası olan sarı kartı vermek için bütün maç boyunca 90. dakikayı beklemeleri. daha vakit geçirmekten dolayı 2. sarı karttan atılan tek bir kaleci görmedim ben.

    şunları çözersek avrupa'nın top liglerinden biri olmuştuk çoktan ama dediğim gibi, kimsenin ülke futbolunu veya ligin marka değerini yükseltmek gibi bir dertleri veya gayeleri yok.
  • 154
    bence tek sorunu galatasaray'ın medyada güçsüz olması. galatasaray medyada güçlü olsa çözülecek sorundur. çünkü türk futbolu medyadan yönetiliyor.
    20-21 beşiktaş'ın şampiyonluğunu bülent uslu isimli trolle yazsak kim ne diyebilir? hayır ne alaka diyebilir mi? o sene hatay'da 3-0 yenildigimiz maçtan sonra ömer erdoğan mikrofon gördüğü ilk yerde "bize satacaksiniz edeceksiniz diyen herkese cevabı verdik, bir haftadir telefonumu eşime verdim sosyal medyaya girmiyorum" demedi mi? o sene beşiktaş'a 7-0 yenilip beşiktaş'ı şampiyon yapan ömer erdoğan'ın adı galatasaraylı ömer erdoğan olarak kaldı, kimin sayesinde, bulent uslu. 3-0 değil 1-0 yenilsek şampiyon olurduk, inanılmaz ya.
    karagumruk bunları 2-1 yendi, bülent uslu borini'nin gol sevincini bile kendisine yordu. 1 hafta boyunca galatasaray karagumruk'e teşvik primi verdi diye yalanlar söyledi iftiralar attı, bu iftiralar ulusal kanallara bile düşmüştü ya, mevzu bahis edilip üzerine kelamlar ediliyordu. hey allahım aklıma geldikçe kahkaha atıyorum.

    serdar ali'yi söylemiyorum bile, 2 senedir vole-neospor diye kıytırık bir youtube kanalindan yaptığı yalan yanlış iftira dolu yanginlarla avrupa'da kartı geçtim uyarı bile yemeyen davinson'u torreira'yi kart manyağı yaptı. üstüne herif bunun sebebi kendisi değilmiş gibi bide utanmadan hakemler etki altında kaldı herhalde diyip konuştu yayınlarda. allah çarpsın komedi ya.

    galatasaray'da bir tane adam yok şöyle, galatasaray'ın medyadaki en güçlü adamı evren turhan herhalde :d galatasaray'ın bu tarz işlere giristigine bir kez şahit oldum, o da geçen sezon oynanan 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı. ilk kez fenerli birine sen maç satacaksin diyerek pres yapıldı, nitekim bülo maç biter bitmez hemen dedi bana maç satacaksin diyenlere cevap olsun cart curt. yani düşünün, adamlara ilk kez böyle bir pres yapildi, herifler puan kaybetti. üstüne bülo'nun ağlamaklı "kimse bana maç satacak diyemez ühüüü" diye açıklamalar yapmasına şahit olduk. beklemiyorlardi adamlar, onların diliyle onlara yükleneceğimizi beklemiyorlardı. halbuki her hafta yapsan şunu her şey duzelecek, şartlar esitlenecek. hiç boşuna "seviyelerine mi düşelim" demesin kimse, icabında düşülecek. 2-3 tane tetikçin olacak. evren turhan mi levent tuzemen mi neyse artık. bu herifler her toplantıya her partiye en önde gidiyorlarsa tetikçilik de yapacaklar kıyameti de koparacaklar. ıncığını cıncığını bulacaklar, fenerliler yapı diyorsa bunlar da sistem diyecekler. meydanı boş bırakmayacaklar. bence çözüm net bir şekilde bu. meydan boş kalmasa bu kadar kör göze parmak sekli yüze carpmaz sorunlar.
  • 140
    başlığı görünce bir şeyler yazmak istedim. biraz uzun bir yazı olabilir. söylenen sorunları tek tek değerlendirmeye çalışacağım ama genel meselenin toplum yapımızla ilgili olduğunu düşünüyorum.

    nüfus konusundan başlayarak bir şey söylemek istiyorum. nüfusun futbol seviyesiyle bir alakası yok. örnek verilirken hep aynı şey söylenir aman efendim 300 bin nüfuslu izlanda, vay efendim 4 milyonluk hırvatistan gibi. burda önemli olan nüfus olsaydı çin, hindistan gibi ülkeler dünya futbolunun zirvesinde olurdu. burda önemli olan yetenek eğitme beceriniz.

    burdan yola çıkarak altyapıya gelelim. türkiyede altyapılarda belli başlı sıkıntılar var. bunlardan ilki antrenör sıkıntısıdır. ülkenin dört bir yanındaki altyapı antrenörlerinin geneli çok olsa ilkokul mezunu eski amatör yarı profesyonel futbolculardır. elbette aralarında işine saygılı öğrenmeye açık insanlar olsa da genel itibariyle eski kafalı ve genç çocukları karşısında görünce kendini kral zanneden tiplerdir. çocuk psikolojisinden, ergen psikolojsinden ne kadar anladıklarını varın siz hesap edin. dikkat ederseniz futbol bilgilerinin yeterliliğine değinmedim bile.

    bunun yanı sıra alt yaş kategorilerinde yine ülkemizin genelinde tesis sıkıntısı var. eski yıllara göre tesis açısından inanılmaz bir gelişme kaydetmiş olmamıza rağmen bu yerlerin bakımı, işletilmesi ve sürdürülebilirliği açısından özellikle anadoluda ciddi sıkıntılar mevcut. bugün benim memleketimdeki çocukların hiçbiri bırakın çim sahayı halı sahada bile zar zor oynuyorlar. 14 15 yaşına gelene kadar beden eğitimi derslerinde asfalt veya toprakta oynayan çocukların gelişimi ne kadar sağlıklı olur düşünmek gerekir.

    altyapı konusunda bir diğer sorun insanımızın yapısı. 15 16 yaşında şehrinin büyük bir takımının altyapısında oynayan bir genci düşünün. daha o yaştan popüler olmaya başlıyor. hele de günümüz sosyal medya çağında. bu çocukların daha o yaşta şan şöhreti kaldırabilecek ve kendini bozmayacak kadar ahlaklı, aklı başında, olgun kişiliklere sahip olmasını beklemek hayalcilik olur ancak avrupanın bizden önde olduğu konu bu.avrupadaki gençler bizim gençlerimize göre çok daha erken olgunlaşıyor ve hayatın farkına varıyor. burda elbette suç tamamen bizim gençlerimizde değil ama haticeye değil neticeye bakarsak durum böyle. ne zaman ki biz altyapılara psikoljik danışmanlık hizmetini zorunlu tutarız. altyapıda oynayan çocukların okuldan geri kalmamasını sağlarız, fiziksel gelişimleri için yeterince iyi beslenmelerini sağlarız, rahatlıkla spor yapabilecekleri alanları tahsis ederiz, 17 18 yaşına gelene kadar onlara(en azından sporcu olanlara) bir veya daha fazla yabancı dil öğretiriz, o zaman biz spora ve sporcuya yatırım yaptık diyebiliriz.

    kulüp başkanları açısından bakarsak da ister anadolu kulübü olsun ister büyük kulüpler olsun bir kulübün başkanlığını yapmanın ciddi avantajları vardır. nüfuz, prestij, tanınırlık gibi. bu nedenle kulüp başkanlarının işi hak edenlerden çok işine yarayanların oturduğu bir koltuk olması normal ve bu durumun önüne geçilmesi sadece bizim ülkemizde değil pek çok ülkede kolay olmayan bir durum.

    fanatikliğin diğer etmenler kadar büyük bir sorun olduğunu düşünmüyorum çünkü arjantinde de insanlar fanatik mesela ama 3 tane dünya kupaları var. nasıl açıklayacağız bu durumu eğer fanatikilik futbola zarar veriyor dersek ?

    bunun dışında federasyonmuş hakemlermiş falan maalesef yine bizim toplum yapımızla alakalı durumlar. spor olsun başka mecralar olsun her toplum hak ettiği ve istediği şekilde yönetiliyor. o nedenle futbolun sorunu bu demek bana kolaya kaçmak gibi geliyor. bizim insanımız maalesef adalet istemez. benden olana dokunulmasın ister. bu futbolda da böyle. bu anlayış değişmeden türkiyede futbolun değişeceğine inanmak komik olur.

    uzun lafın kısası türk futbolunun başlıca sorunu türk toplumudur. sadece futbolda değil diğer her sporda başarılı ve öne çıkan bir millet olmak için önce kendi değerlerimizi gözetmemiz ve çok çalışmamız gerekiyor. sorunu saptamak kolaydır, sorunu çözmek emekve çalışma gerektirir. buraya kadar emek verip okuduysanız teşekkür ederim. çözümleri hepimiz biliyoruz ama görmekle çözmek bir değil. umarım elinde imkan ve yetki olanlar futbolumuzu geliştirmek için doğru hamleleri yaparlar.
  • 128
    çok fazla sorunu vardır. kötü yönetim, kötü yöneticiler, kötü teknik direktörler, kötü futbolcular, ekonomi, sabırsızlık, siyaset, sistemsizlik vs. vs. say say bitmez. ama kesinlikle en büyük sorunu hakemleri ve hakem camiasıdır.

    yeryüzünde bizim ülkemizdeki kadar rahat başka meslek yoktur belki de. maçı kafana göre yönetirsin, istediğin takıma maç kazandırırsın, başka takımın hakkını yersin ve hepsi yanına kar kalır. bir bilemedin en fazla iki maç almazsın sonra yine kaldığın yerden devam edersin.

    futbolcu kötüyse gönderilir, teknik adam kötüyse gönderilir, yönetici kötüyse gönderilir ama bunlar kadrolu gibi hiçbir yere gitmezler. o kadar rezilliğe rağmen klasman bile düşmezler. eğer türk futbolunu düzeltmek istiyorsanız burdan başlamalısınız temizliğe. daha bunun eski hakemi var, gözlemcisi var. yani var da var...
  • 111
    turkiye’nin genel sorunlarindan farksizdirlar.

    en onemlisi yapilan planlara sadik kalinmamasi, uzun vadeli ve kalici sonuclar icin sabirli olunmamasi, her gelenin “sunlari bunlari yaptim” demek icin her seyi sil bastan yapmayi denemesi ve basaramadan genelde gorevinden ayrilmasi.

    bir de siyasetin burnunu her seye oldugu gibi futbola da sokabildigi kadar sokmasi (bkz: gündem 10 kadro 2019-2020 sezonunda ligden düşmenin kaldırılması).
  • 130
    en önemli sorunlar trabzonspor ve fenerbahçe ile bunların bitmek tükenmek bilmeyen mağdur edebiyatı. galatasaray ise türk futbolunun lokomotifidir. galatasaray iyiyse milli takım iyidir. galatasaray'ın şampiyon olduğu 2002 ve 2008 yıllarını takip eden uluslararası organizasyonlarda milli takımın ortaya koyduğu performanslar hepimizin malumu. ben demiyorum tarihin tozlu sayfalarında böyle yazıyor.
  • 151
    türk futbolunun en ama en büyük problemi: vasıfsız spor yorumcuları.

    her geçen gün televizyon ekranlarında, sosyal medyada ve gazetelerde, futbolu analiz etmekten ziyade futbolu dedikodu seviyesine indirgeyen, vasat bir retorikle izleyici kitlelerini manipüle eden yorumcuların sayısı artıyor. bir maç öncesi sonu televizyonda 10 kanalda, youtube'da 50 kanalda anlamsız, vasıfsız kişiler milleti eleştiriyorlar, sanki kendileri çok iyiymiş, çok başarılılarmış gibi. resmen ağzı olan konuşuyor cümlesinin anlamı türk spor yorumculuğu. bu kişiler sadece sansasyon yaratmak, dikkat çekmek ve kısa vadeli çıkarlar elde etmek için yaptıkları yorumlarla, futbolun gerçek güzelliklerini gündemden uzaklaştırıyorlar. hele bir de eski futbolcular var türk futbol tarihine gram katkısı olmamış ama ağzından mikrofonu düşürmeyen mesela ümiz özat mesela batuhan karadeniz. daha da kötüsü sosyal medya yüzünden bu gibi insanların söyledikleri de olay oluyor ve malesef bizler de bunlara prim veriyoruz
  • 134
    2011 - 2012 sezonunda galatasaray olarak neyi doğru yaptığımıza bakarak bu sorunları çözebiliriz. ilginç bir şekilde o dönem galatasaray karanlıklar içinden gün gibi doğarken ülke içerisinde de bir toplumsal muhalefet başlamış, devamında gezi parkı olayları patlamış ve 2015'te akp seçimi kaybetmişti. ama ne galatasaray ne de siyasi ve toplumsal muhalefet neyi doğru yaptığının farkında değildi. olmadığı için de yeni bir düzen kuramadilar. buna karşılık iktidar bir şekilde tekrar bir düzen kurdu ve halen daha 2015 sonrası kurulan bu distopik düzende yaşamaya devam ediyoruz. galatasaray da açıkçası o tarihlerdeki kadar tat vermiyor ve umut olamıyor.
  • 160
    klasik türk insanı sorunlarıyla aynıdır. hırsızlık, yolsuzluk, torpil, adam kayırma, kul hakkı yeme, kurnazlık, adam dolandırma, akrabayı/dostu kayırma, liyakatsizlik, tembellik, sorumluluğu üstlenmeyip suçu başkasına atma, istifa etmeme vs. toplumumuzun sahip olduğu özelliklerin birebir yansıması türk futbolunda da var. toplumumuzun düzelmeyeceği aşikar, toplum düzelmezse türk futbolu hiç düzelmez. aslında her şeyi düzeltmenin çok kısa bir yolu var: adaletin tam olarak olması gerektiği gibi uygulanması. onu başardığımız vakit çok büyük oranda düzelteceğiz her şeyi.

    hep şunu söylerim: avrupalı veya amerikalılar çok müstesna insanlar olduğu için değil, yasaları uygulayabildikleri için toplum düzenini oturtmuşlar. yani yoksa 40-50 sene öncesine kadar siyahilere neler yaptılar neler. e şimdi yapamamalarının en büyük sebebi kanunların adam gibi uygulanmasıdır. veya amerika’da biri polise silah doğrulttu mu kevgire çeviriyorlarken bizde polisler suçluları vurdukları zaman başları derde giriyor. bu örnekler çoğaltılabilir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın