• 250
    son 2 transfer döneminde a takımı için hiçbir transfer yapmayan kulüptüler. bunu da herhangi bir transfer cezası vs. olmadan, kendi istekleri ile tercih ettiler. bu 500 küsür günlük sessizliklerini de lyon'dan tanguy ndombele'yi alarak bozdular.

    vallahi helal olsun. kapitalizmin göbeğinde, hem de premier lig'de bunu yapmak büyük taşak ister. zaten bunu da yapsa yapsa bir yahudi takımı yapabilirdi.*

    şunu süper lig ve 1. lig düzeyinde yapacak bir takım yok oğlu yok. ne camia, ne de taraftar böyle bir şeyi asla kaldıramaz. daha temmuz'un ilk haftasında transfer de transfer diye her tivit altına damlayan tüketim canavarının futboldaki tezahürü transfer manyağı taraftarlar olduğu sürece bu imkansız.

    bu transfersiz kaldıkları 500 küsür günde takımları tarihlerinde ilk kez şampiyonlar ligi finali'ni görmüşlerdir. demek ki transfer her zaman çözüm de değilmiş.
  • 271
    jose mourinho'nun teknik direktorlugunu yaptigi takim. mourinho ile iyi baslangic yapsalar da puan ortalamasi tottenham standartlarina dondu son haftalarda. hatta totalde 51-49 basarisizlik onde bile denebilir. jose mourinho bu takimin basinda ne kadar kalir hicbir fikrim yok ancak fatih hoca ve mourinho takimda oldugu surece kardes kulup gibi somurmeliyiz bu takimi. tabi ''galatasaray, tottenham'dan kucuk takim mi?'' diyenler olacaktir ama 2.5 sene daha ffp belasi var. limit mevzusu da ligi alamazsak dusecek. bu yuzden hoca-mourinho dostlugu islenmeli. maliyetsiz kiralik transferler yapilabilir. tottenham altyapisi ingilterede guclu bir altyapi. mourinho mecbur kaldiginda 18-19 yasinda bebeleri takima direkt koyabiliyorsa bizde de en kotu rotasyon topcusu olacak tonla adamlari var. onun disinda as takimda sans bulamayan kaliteli oyuncular da bulunuyor kadrolarinda. ilgimizin oldugu juan foyth da bu isimlerden biri. umarim biraz kullaniriz bu firsatlari.
  • 373
    maddison, porro ve kulusevski hücumlarının merkezinde yer alan takım.

    bu 3 oyuncu tottenham'ın topu ileri taşıyan üçlüsü. bu üçlüyü durdurabilirsek hücumlarını durdurabiliriz. ayrıca aynı 3'lü savunma olarak da en yumuşak karınları.

    bu nedenle sol kanattan maden bulmamız çok olası. porro, kulusevski ve maddison topu ileri taşımakta takımın liderleri. hücumları yoğunlukla bu üçlüden gelişiyor. bu üçlünün karşısında yunus, sara, barış ile hücum üstünlüğü sağlayabiliriz. hatta 2'li oynayacaksak da icardi'nin sol içe sarktığı pozisyonlarda yine +1'i yakalayıp oradan üretebiliriz.

    bunun haricinde eğer bu üçlüye gereken baskıyı yapamaz ya da uzun oynamalarını sağlayamazsak sıkıntılı olabilir ama stoper ikilisi sakat ve bu onlara sıkıntı yaratacak. osimhen'i riske edemeyeceklerinden savunmayı ileri çıkartmak yerine daha kontrollü oynamak isteyeceklerdir. beraberlik iyi sonuç onlar için fakat yine ne olursa olsun ben bu maçı kazanacağımızı düşünüyorum.
  • 272
    anlamsız şekilde kulübün ağırbaş oyuncularının belki de dünyanın en büyük teknik direktörlerinden birine * isyan çıkardığı kulüp. zamanında real madrid vs. kulüplere satılmadıkları için eriksen, alderweireld, vertonghen tarzı adamlar bildiğin kulübü içten içe yediler. özellikle eriksen bildiğin türk kulübü yeniçerisi hareketiyle bu sene hoca gidene kadar yan pas moduna girmişti. performans düşüşlerinin kalıcı olduğu jose mourinho geldikten sonra sadece formsuz değil, gerçekten kötü futbol oynamaya başlamalarıyla ortaya çıktı. eriksen köprüleri yaktığı için zar zor inter'e kapağı atmaya çalışıyor, alderweireld bitmiş durumda, vertonghen devam ama o da eski formunun çok uzağında. ve bence en önemlisi belki bir yerde dünyanın en iyi forveti nokta olan harry kane'in sakatlıklar ile birlikte o seviyeden düşmesi oldu -- geçtiğimiz senelerde gösterdikleri tartışmasız "ingiltere'nin en iyi üçüncü takımı***" ünvanını kaybettiler.

    bir daha pochettino altında topladıkları kadroyu tekrar kurabilirler mi, tabii ki şüpheli. kulübün cimriliğiyle ünlü sahibi daniel levy sonunda panik halinde para saçmaya başlamış olsa da zirvedeyken almadıkları oyuncuların ahını çok çekecekler gibi duruyor. en üst kalitedeki futbolcuları elde tutamadıktan sonra everton gibi 100 milyon dolarlar saçsan da kazanan bir takım kültürün olmadan premier lig'de orta seviye bir takım olmak kaderin oluyor. ellerinde bir tane rüya şampiyonlar ligi macerası, son yirmi yılın en zayıf liginde leicester'a kaybettikleri şampiyonluk, ve bir daha göremeyecekleri kalitede bir kadronun hatırası kalacak.
  • 123
    ingiltere'de bir nevi acıların takımı'dır. çok nadir zamanlar dışında taraftarını hiç güldüremezler. ve özellikle de hep geçildikleri takım ezeli rakipleri arsenal oluyor. bir taraftar için kahredici bir durum.

    misal son iki sezona bakalım:

    2011-2012 sezonu:

    harry redknapp yönetiminde çok iyi bir kadroları var. altın çocuk gareth bale, luka modric, rafael van der vaart, emmanuel adebayor, aaron lennon gibi yıldızlara sahipler. ligin en iyi futbolunu oynayarak, üst üste galibiyetlerle lige fırtına gibi giriyorlar ve bir anda man city ve man utd'nin arkasında 3. sıraya kuruluyorlar. şampiyonluk şarkıları bile söylenmeye başlıyor. ocak ayında çok kritik bir maça çıkıyorlar city deplasmanında.* lider city'in sadece 5 puan gerisindeler. 2-0 geriye düşüyorlar maçta. sonra 2-2'yi yakalıyorlar. hakem howard webb 2 city'li oyuncuya* kırmızı kart göstermesi gerekirken sahada tutuyor. son dakikada tottenham defoe ile yüzde yüzlük golden yararlanamıyor. atsalar şampiyonluk potasındalar, fark sadece ikiye inecek. ancak defoe o golü atamıyor, dönen topta da balotelli* penaltı yaptırıp golü atıyor ve city maçı hakemin ittirmesiyle 3-2 alıyor.

    bu maçtan sonra city ile united'ı şampiyonluk yarışında yalnız bırakıp, "biz 3. olup şampiyonlar ligine direk gidelim yeter bize aga" demeye başlıyorlar. çok da büyük avantajları var, çünkü en yakın rakipleri arsenal'in 10 puan önündeler. ancak o dönemde ingiliz milli takımı patronu fabio capello tam da euro 2012 arefesinde kovuluyor. yerine geçmesi için tottenham'ın hocası harry redknapp'a göz koyuyorlar. tottenham bir anda çıldırıyor. "bu kadar iyi giderken bu da nereden çıktı şimdi? vermeyiz hocamızı" diyorlar. haklılar da. ancak söylenti yayılıyor bir kere ve bu da takımda ciddi bir düşüşe sebep oluyor. üst üste gelen mağlubiyetlerle, önce arsenal'le puan farkı kapanıyor. sonra arsenal'e 3. lüğü kaptırıyorlar. bu arada redknapp'ın da takımda kalması kesinleşiyor. milli takıma roy hodgson geçiyor. takım bu moralle biraz olsun toparlanıyor ve en azından 4. sırayı kaptırmamak için savaşıyorlar.

    son haftalara doğru ellerine bir fırsat geçiyor. arsenal evinde norwich'e mağlup oluyor. eğer deplasmanda aston villa'yı yenebilirlerse arsenal'in önüne geçip 3. lüğü tekrar alacaklar. taraftar yine umutlanıyor. ancak küme düşme potasındaki aston villa'yı yenemiyorlar. arsenal'i yine geçemiyorlar. buna rağmen altlarındaki newcastle ve chelsea'ye geçilmeyip ligi 4. bitirmeyi başarıyorlar. bir ön eleme turu oynayarak şampiyonlar ligine gidecekler. ancak o da ne? diğer bir ezeli rakipleri chelsea şampiyonlar liginde finale çıkmış. eğer kazanırlarsa, ligi 6. sırada bitirmelerine rağmen "son şampiyon" ünvanıyla şampiyonlar ligine onlar gidecek. işleri zor görünüyor, çünkü rakipleri bayern münich* ve maç da allianz arena'da oynanıyor. taraftarlar fanatik bir şekilde bayern'i destekliyorlar. bayern son dakikalarda 1-0 önde ve kupayı almaya çok yakın. ancak fildişili bir kahraman çıkıyor sahneye* ve skoru eşitliyor. maç uzatmalara gidiyor. uzatmaların başında bayern penaltı kazanıyor. tottenham taraftarı yine ayakta, topun başına gelen arjen robben penaltıyı atamıyor. maç 1-1 bitip penaltılara kalıyor ve penaltıları kazanan chelsea kupaya uzanmanın keyfini yaşarken, tottenham taraftarı kahroluyor.

    manchester city'yi yenip zirveyi zorlayacakken hakem kurbanı olduğuna mı yanarsın? çok iyi giderken hocanın milli takıma gideceği dedikodusuyla düşüşe geçtiğine mi yanarsın? nefret ettiğin arsenal takımının 10 puan geriden gelip seni geçmesine mi yanarsın? diğer nefret ettiğin takım olan chelsea yüzünden ligi 4. bitirmene rağmen şampiyonlar ligi'ni elinden kaçırmana mı yanarsın?

    tottenham'ın en güçlü olduğu sezonlardan biri bu 2011-2012 sezonu. bir daha o kadar güçlü bir takım kurabilirler mi meçhul. ama en güçlü sezonları en acılı sezonlarına dönüşüyor.

    2012-2013 sezonu:

    şampiyonlar ligi travmasıyla takımda bir dağılma havası başlıyor. önce harry redknapp kovuluyor. kaptan ledley king emekliye ayrılıyor. van der vaart eski takımı hamburg'a dönerken, modric'i real madrid kapıyor. ama en azından altın çocuk gareth bale'i takımda tutuyorlar. gidenlerin yerlerine de clint dempsey, moussa dembele, jan vertonghen gibi isimler alıp, takımı da andre villas boas'a emanet ediyorlar.

    takım geçen seneki kadar iyi oynayamıyor. özellikle defansta çok kötüler. ancak takımın yıldızı gareth bale inanılmaz bir form yakalıyor ve her maç takımı sırtlıyor. tottenham, bale'in etrafında "one man team" e dönüşüyor. arsenal'le mart ayında oynayacakları çok kritik bir maç var.* bu maçı alırlarsa, şampiyonlar ligi garanti gibi. 2-1 yeniyorlar ezeli rakiplerini ve 7 puan altlarına alıyorlar. şampiyonlar ligi, bu sefer çok yakın. ayrıca iyice parlamaya başlayan gareth bale, şampiyonlar ligine gidilemezse kesinlikle gidecek. bu yüzden daha da çok istiyorlar şampiyonlar ligini. ancak o da ne? yine form düşüklüğü, üst üste gelen 2 yenilgi, ertelenen maç vs. derken bir anda eriyiveriyor 7 puanlık fark. takımlar kafa kafaya geliyor. 3 londra takımından - chelsea, arsenal ve tottenham - bir tanesi dışarıda kalacak ve tottenham bu sefer dışarıda kalmayı istemiyor. sezonun en kritik maçına chelsea deplasmanında çıkıyorlar.* bu maçı mutlaka almak zorundalar. beraberlik bile yaramıyor. ellerinden geleni yapıyorlar ancak chelsea de çok istiyor şampiyonlar ligini. maç 2-2 bitiyor ve son 2 haftaya girilirken tek yapabilecekleri, kazanıp arsenal'in puan kaybetmesini beklemek. 1 beraberlik bile onların işini görecek, ama nerede? herkes sen mi? arsenal çıkıyor kazanıyor son 2 maçını da ve yine 7 puan geriden gelip ezeli rakibini şampiyonlar liginin dışına atıyor.

    bu acılardan sonra gelecek en büyük acı ise gareth bale'in takımdan gitmesi olacak. tottenham taraftarının uzun süredir izlemediği ve izleyemeyeceği bir süper star bu çocuk. şampiyonlar ligi vizesi olsaydı bir ihtimal kalabilirdi, ancak kalması artık mümkün değil. seneye tekrar orta sıra takımı olmaya aday görünüyorlar. gerçi üst sıralarda mücadele edip edip, her sene arsenal'e, chelsea'ye geçileceğine orta sıralarda dolaş daha iyi.
  • 175
    bu sezon premier lig'i son 5-10 hafta kala takip etmeye başlamadıysanız kendilerinin başından beri şampiyonluk yarışında olmadığını, devlerin kötü performansı ile leicester'ın muhteşem performansı arasında kalıp son haftalara şampiyonluk iddiasıyla girmiş bulunduğunu kolaylıkla gözlemlemişsinizdir. noel döneminde herkes leicester'ın illa ki düşüşe geçeceğini, arsenal ve manchester city'nin şampiyonluk yarışı vereceğini öngörüyordu. ancak leicester düşüşe geçmedi, city özellikle guardiola'nın takımın başına geçeceğini açıklamasıyla ciddi anlamda etkilenip istikrarsız sonuçlar aldı, arsenal ise her zamanki arsenal'liğini yaparak yarış dışında kaldı. bu süreçte ise oynadığı iyi futbolun meyvelerini alan tottenham şubat-mart aylarında aradan çıkarak leicester'ın arkasına yerleşti. yani tottenham sezon başından beri leicester gibi zirvelerde değildi ve aralarında her zaman önemli bir puan farkı mevcuttu.

    futbolu kimin şampiyon olup kimin olamadığına indirgeyen arkadaşlara at yarışı, horoz dövüşü gibi alanları tercih etmesini öneriyorum. şimdi "abi leicester çok süper takım ya" diyenler bu takım geçen sezon premier lig'in dibinden nigel pearson'ın bugün oynanan futbolun temellerini atmasıyla nasıl çıktığını biliyor mu acaba? yoksa o zaman takımı küme düşme yarışında görüp "meh bunlar başarısız" deyip geçtiler mi...

    olaylara sadece winner vs loser, iyi vs kötü, siyah vs beyaz gibi sığ bir açıdan bakanlar beni hep kızdırmıştır. onların mantığına göre şöyle muhteşem işler yapan leicester kazayla herhangi bir takıma şampiyonluğu verse başarısız sayılacaktı kafaya bakar mısın. yarın öbür gün pochettino'nun futbola kazandırdığı yetenekler belki tottenham'da, belki daha da büyük takımlarda oynarken şampiyonluk kazanacaksa sebebi bu sezonki "başarısız" tottenham ve oynanan futbol olacak. neyse artık seneye puan tablosuna bakıp kim şampiyonluğa gidiyorsa onlara yanlayıp leicester'ı falan unutur zaten bu arkadaşlar.
    (bkz: kral öldü yaşasın yeni kral)
  • 188
    pochettino gibi bir hocaya sahip olmaları çok büyük avantaj. premier ligde son 2 sezon toplandığında açık ara en fazla puana sahip olan takım.

    http://i.imgur.com/tMDZ2x8.jpg

    ayrıca kulüpde çok katı bir maaş politikası var. harry kane, dele alli, eriksen gibi başka takımlarda *200bin €'ya yaklaşabilecek adamlar 120bin'den fazla alamıyorlar. (rakamların kesinliği konusunda tam emin değilim geçen yılın sonlarında okumuştum bunla ilgili bir makale harry kane'in sözleşmesinin uzatıldığı zaman)

    yıldızlarını takımda tutabilirlerse ligde ilk 4ü hep zorlayacaklardır, fa cup, league cup gibi kupalarda da iddaalı olabilirler ama şampiyonlar ligi yada avrupa liginde tokatlanıyorlar hep son yıllarda.
  • 71
    2011-2012 sezonunda transfer dosyası şu şekildedir:

    gelenler:
    emmanuel adebayor (kiralık), scott parker, brad friedel, souleymane coulibaly, yago falque (kiralık), cristian ceballos.

    gidenler:
    david bentley (kiralık), jermaine jenas (kiralık), kyle naughton (kiralık), robbie keane, peter crouch, jonathan woodgate, jamie o'hara, wilcon palacios, alan hutton.

    mevkilere göre elde olanlara bakarsak;

    kale:

    yeni transfer brad friedel 2 lig maçında da forma giydi. şanssız bir şekilde başladı ve bu maçlarda kalesinde 8 gol gördü. yine de heurelho gomez'den daha iyi bir kaleci. kalede 3.sırada bekleyen isim ise carlo cudicini.

    defans:

    stoperdeki bolluk bir eksildi. jonathan woodgate serbest kaldı ve stoke city'e transfer oldu. ledley king, michael dawson, younes kaboul, sebastien bassong ve william gallas bu bölgedeki isimler. hemen hepsi çokça sakatlanan isimler olduğundan bu bölgenin alternatifli olması takım açısından iyi.

    sol bekte değişilmez isim benoit assou ekotto. alternatif olarak danny rose, gareth bale ve sağ bekler bu bölgede görev yapabilir.

    sağ bek kyle naughton, norwich city'e kiralandı. alan hutton ise aston villa'ya transfer oldu. elde kalan oyunculardan bu bölgenin as ismi kyle walker olarak görünüyor. yedekte ise formsuz vedran corluka mevcut.

    orta saha:

    orta sahanın ortasında jamie o'hara wolverhampton wanderers'a, wilson palacios stoke city'e satıldı. jermaine jenas ise aston villa'ya kiralandı. elde kalan oyuncular; tom huddlestone, luka modric, sandro, niko kranjcar, kiradan dönen jake livermore ve rafael van der vaart. takıma yeni katılan scott parker da ilk 11'in değişilmezlerinden biri olacak.

    kanatlarda ise aaron lennon ve gareth bale ilk 11'e yakın. steve pienaar ve giovani dos santos'a ise yedek kulübesi gözüküyor. david bentley, west ham united'a kiralandı.

    forvet:

    peter crouch'u stoke city'e, robbie keane'i los angeles galaxy'e gönderdiler. takviye olarak emmanuel adebayor kiralandı. elde jermain defoe, roman pavlyuchenko ve genç oyuncu harry kane var. bu bölgede de sıkıntı yaşamazlar.

    bu zamana kadar yapılan maçlarda 4-4-1-1 gibi bir sistem vardı, ancak adebayor'un takıma katılmasıyla birlikte bu sistem değişiklik gösterebilir. oyuncuların form durumları da önemli; ancak bir ideal 11 yapmak gerekirse bana göre:

    friedel___walker-dawson-kaboul-ekotto___lennon-modric-parker-bale___van der vaart___adebayor(defoe).
  • 219
    juve'ye elenerek ciddi bir fırsatı kaçırdılar. yaz sezonunda revizyona gitmesi neredeyse kesin olan real, kane ve alli'yi alır kanımca. ayrıca heung min-son da bir chelsea yapar mı acaba diyorum. bu nüve için altın fırsat bu sezondu ama italyan duvarını aşamadılar. şimdiden yeni bir potansiyel kane aramalılar ve pochettino'yu da psg'den korumalılar. dinamizm iyi bir şey ama winner oyuncular olmadan olmuyor. inanmıyorlarsa arsenal'e sorabilirler.
  • 301
    conte yönetiminde üçlü savunmaya dönen takım. doğal olarak tabii.

    açıkçası eldeki kadroyla oynayabilecekleri en iyi sistemin de bu olduğu kanaatindeyim. tabii conte klasiği birkaç takviyeyle.

    stoper rotasyonu cristian romero, eric dier, japhet tanganga, davinson sanchez ve aslen bek oyuncusu olan ben davies ve matt doherty'den oluşuyor. devre arasında bu bölgeye üst düzey bir takviye gelmesi kesin gibi. conte lider stopersiz oynamaz. benim adaylarım milan skriniar ve kalidou koulibaly.

    kanat-bek bölgesinde ise 3-4-3'ün kenarlarında olmaya gayet uygun olan üç isim var: emerson royal, sergio reguilon ve ryan sessegnon. yine de sağ tarafa düşük profilli ama spesifik olarak kanat bek oynayabilen birini getirmek isteyebilirler. conte iki bölge için de en az ikişer hazır oyuncu bulundurmayı teecih ediyor.

    orta sahada box-to-box oyuncu eksikliği göze çarpıyor. lo celso burada conte'nin tarzına en uygun oyuncu konumunda.

    3-5-2 yapısında oynadıklarında tonguy ndombele kritik rolde olacak. dele alli'nin akibeti ne olacak merak konusu. mourinho'nun silip attığı alli, kolay vazgeçilecek bir oyuncu değil bana kalırsa ve conte'nin sorunlu yıldızlarla genel olarak arası iyi olduğu için iyimser bakıyorum.

    ileride bazen 2, bazen 3 oyuncu izleyeceğiz muhtemelen. 3-5-2'de harry kane ve heung min son ortaklığı kağıt üzerinde mükemmel görünse de lucas moura ve steven bergwijn bu dizilimde yer bulamıyor. o yüzden maç içinde 3-5-2'den 3-4-3'e geçişler olacaktır.

    kane'in conte spurs'ün başında oldukça takımdan ayrılacağını düşünmüyorum. adam yıldız mıknatısı gibi gittiği takımın repütasyonunu güçlendiriyor, çünkü ortaya ciddi bir hedef koyuyor. 21-22 sezonunda ilk 4 bile zor bir hedefe dönüşmüş olsa da 22-23'te şampiyonluk yarışına katılabilecek bir spurs görebiliriz.
  • 338
    islam çupi’nin “fenerbahçe büyüklüğü öyle bir büyüklüktür ki adı konamaz” sözü direkt bu kulübü anlatıyor. öyle bir büyüklük ki tarifi mümkün değil. bu kulübün büyüklüğünü gösterecek elimizde bir done yok ama altı büyük kulüp içindeymiş. ingiltere’nin en büyük 20 futbol kulübü kümesinde olabilirler ama lobilerle kendilerini altı kümesine atmışlar. bu hikayede yanan everton maalesef. tepeden tırnağa saçma bir kulüp bu armasında tavuk olan kulüp.
  • 339
    big 6 club'a girişte aranan şeyin ne sadece tarihsel başarı ne de yalnızca güncel büyüklük kıstaslarına bakarak değil, bunun çok daha geniş çerçevesinde aranan özellikler seviyesinde gelişmesi sebebiyle basbayağı big 6 takımıdır.

    yani tamam şampiyon olamıyorlar da arsenal'ın son şampiyonluğunun üzerinden 20 manu'nun ise 10 sene geçti. spurs şampiyon olamasa bile son yıllarda düzenli olarak ligi üst sıralarda bitiren bir takıma dönüşmüş durumda. leicester şampiyonluğu sonrası o seviyelerde düzenli olarak kalsa ve spurs düşüş yaşasa big 6 üyeliğinde değişim yaşanırdı, ya da yakın gelecekte spurs sıralamada düşer ve newcastle başarılı yükselişini sürdürürse yine benzer bir değişim yaşanabilir. bunlar kupa kazanamıyor olabilir ama deli gibi para kazanıyorlar, avrupa süper ligi ortaya ilk kez atıldığı zaman işin içerisinde olan bir kulüptü. elle tutulur bir başarıları olmamasına rağmen de pazarlamada yarattıkları ciddi başarı sayesinde hem amerika kıtasında hem de son'un da ciddi etkisiyle uzakdoğu'da çok fazla taraftarları var.
  • 205
    orta saha direnci açısından victor wanyama'yı mumla arayan takım. bu sorun, büyük maçlarda kendisini daha fazla belli etmekle beraber, o bütçeyle yerine adam da mı bulamıyorsunuz da dedirtir. bi de eric dier denen direği tekrardan stoper yapan ve lizbon günlerine selam çaktıran mauricio pochettino hocaya da selamlar. ya hoca kendin de stoperdin be. bu adamdan stoper olur mu amk? ha ayrıca christian eriksen gibi bi yeteneğe de ayıp eden takımdır. dün* karşısında kevin de bruyne gibi bi adamın oynaması kimseyi de aldatmasın ama eriksen de en az de bruyne potansiyeline ulaşabilecek kadar topçudur amk. dele alli değildir.
  • 243
    çok enteresan bir kadro yapısı olan takım. takım bir grup iyi stoper (toby, verto, sanchez), bir sürü iyi bek (davies, rose, trippier, aurier + gençler), bir grup hücum yönü zayıf ön libero (wanyama, sissoko, dier, winks), bir tane çok iyi golcü (ki aşırı iyi olduğu için kadroda arkasında bekleyecek iyi adam barınamıyor ve arada sakatlandığında takım sıradanlaştırıyor), bir tane çok iyi on numara (yazın takımdan ayrılacak) ve ikinci forvet, merkez hücumcu ve kanat forvet rollerinin hem hepsini oynayabilen hem de hiçbirini tam oynayamayan bir grup bel bağlanmayacak hücumcudan (son, moura, dele, lamela) oluşuyor. kanat gibi bir kanat yok. eriksen gidince iki yönlü orta saha kalmayacak. ilerdeki adamların istikrar tutturması mümkün değil. her hafta yeni 11 yazarsın, her sene de bakmışsın şak liderden 15 puan geridesin.
  • 210
    18/19 sezonunda kadroyu bozmazsa, pochettino'yu kaybetmezse, defansa 1-2 takviye yaparlarsa premier lig'in en büyük şampiyonluk adaylarından olur. tabi özellikle teknik direktörlerini ve harry kane'i tutmaları bir hayli zor olacak.

    rose'un sakatlığı görebildiğim kadarıyla bitmiş. 13 şubat 2017 juventus tottenham maçı'nda yedek kulübesindeydi. keza wanyama'nın da sakatlığı sona erdi. müthiş bir orta alan. yakında formayı kapar diye düşünüyorum. toby alderweireld'in de dönüşüyle kadro kaliteleri çok iyi seviyeye gelecek. defansa yapacakları 1-2 takviyeyle ligin içinden geçebilirler.
App Store'dan indirin Google Play'den alın