• 24726
    "attığım golü anneme hediye ediyorum. zor günler geçiriyoruz. fakat başta kaptanımız selçuk olmak üzere tüm takım arkadaşların hep yanımda oldu. onlara çok teşekkür ediyorum"

    "fenerbahçe'de oynamış olabilirim ancak şu anda adaletin olduğu yerdeyim. gol sevincim de normal"

    "benden çok uzun iki rakibimin arasında pozisyon almıştım. ama sneijder'in ortası çok iyi kavis alınca defans şaşırdı. ben de çok iyi zamanlamayla kafayı vurdum. güzel bir gol olduğunu düşünüyorum. kazanmak isterdim ama beraberlik de kötü değil"

    olcan adın
  • 24727
    "memnun muyum? hayır! kadıköy'e zafer için geldim. biz kazanmayı daha çok isteyen taraftık. maalesef maç 1-1 sona erdi"

    "korkuçtu... souza'nın pozisyonu direkt kırmızı kart olmalıydı. bu adamlar her şeyi yapabilirdi. burak yılmaz'ın kjaer ile olan pozisyonunda defansın topla alakası yoktu. orada hakem penaltı verebilirdi. bu atmosferde karar almak kolay değil ama lehimize daha fazla düdük çalması gerekiyordu"

    wesley sneijder
  • 24728
    kazanabileceğimiz bir maçtı. hakemin de biraz etkisi oldu. derbiden üzgün döndüğümüzü söyleyebilirim. hakemler de insan. her takım için hatalar oluyor. dünkü maçta aleyhimize bir sürü kararlar vermiş fırat aydınus. ne not aldı bilmiyorum ama üzüldük. acaba başka nedenlerden etkilenerek mi bilerek mi yaptı bilemiyoruz. daha orta düdükler çalan bir hakem olsaydı bu maçı kazanabilirdik. ilk yarıdaki oyundan ben de mutlu değilim ama hakem de bazı atakları kesti. top ağırlıklı olarak bizdeydi. hücumlarımız da vardı. şutlarımız da vardı. fenerbahçe de iyiydi. keşke hakem müdahil olmasaydı da hak eden kazansaydı. hakemi maçlarımızda istemiyoruz diye bir talebimiz olamaz. buna federasyon ve mhk karar verir."

    "biz maça saat 17:00 civarı başkanın otelinden futbolcuların otobüsüyle birlikte saraçoğlu'na geldik. stadyuma geldiğimizde bizi 2 tane beyefendi karşıladı. sonradan öğrendim ki onlar fenerbahçe yönetimi'nin yedek üyeleriymiş. bizi asansöre bindirip yukarı gönderdiler. sonrasında çıktın yerimize baktık sahaya baktık. atmosferi soluduk. sonrasında içeriye girdik oda çok sıcaktı. terledik..."

    "bizim için ikram falan olmadı. orada bir büfe vardı kendi paramızla çay kahve aldık içtik sohbet ettik. sonradan dışarıya çıkıp bir hava aldık. federasyon başkan yardımcısı yanımıza geldi. bir ara murat özaydınlı geldi çok kısa süre sohbet ettik sonra ayrıldı. maçı izlerken herhangi bir taciz olmadı rahatça maçımızı izledik. maçtan sonra içeriye geçtik çay ve kahve ikramı oldu bir de kurabiye verdiler. fenerbahçe yönetimi'nden sadece murat özaydınlı'yı gördük kendisine teşekkür ediyoruz. aziz yıldırım ve yönetimden kimseyi görmedik."

    "dostluk kabul edilmeyebilir, dostluğu reddedebilirsiniz ancak türk gelenek göreneklerinde misafirperverlik var. biz birçok deplasmana gidiyoruz. çok güzel ağırlanıyoruz sohbetler ediyoruz yemekler yiyoruz birlikte. bize gelen takımlara da bunu yaparız. ben şaşırdım açıkçası. dursun özbek içerideyken bir şey içmedi. maçı izlerken en önde olduğu için görmedim ancak içeride yiyip içmedi."

    "tribünler muhteşemdi. küfür duymadım ancak yuhalamalar oldu tabii ki. ama bu olay bizi şaşırttı. allahtan gitmeden yemek yemişiz. dönünce de hemen yemeğe oturduk."

    "eniştem fenerbahçelidir, roberto carlos oynadığı zaman onu izlemek istemiştim. o zaman kadıköy'e gidip maç izlemiştim ama normal tribündü."

    "ikram çok da önemli değil biz aç da otururuz ancak yöneticilerin gelip bir merhaba dememesi daha üzücü. biz bunu beklemiyorduk. arena'da protokol tribününde ikram zaten var kulübümüze ait. misafir olarak gelen takımların yöneticilerine 2 saat öncesinde stadımızda ziyafet veririz."

    2011/12 sezonu şampiyonluk maçı sabahında yapılan güvenlik toplantısında o kupanın stada götürüleceği ve maç bitiminde şampiyon olacak takıma verilmesi kararlaştırılmıştı. kupa oradaydı. fenerbahçe şampiyon olsaydı kupayı orada alacaktı. federasyonun kararı bu şekildeydi. ayıpla ilgisi yok.

    "fenerbahçe dostluğu kabul etmiyorlarsa biz bunda ısrarcı olmayız. onlar arena'ya gelecekler ve biz kendi misafirperverliğimizi göstereceğiz. onlar kabul ederler etmezler bilemem. bizim gelenek ve göreneklerimiz bunlardır. bu şekilde davranarak aziz bey ne kazandı? bunlar önemli değil. biz hepimiz bir aileyiz. medya, yöneticiler, futbolcular hepimiz bir havuzun içerisindeyiz. futbolumuzun bu söylemlerden kurtulması gerek. doğrusu bunların olmaması.

    "protokol tribününde oturulan yer gsgm'nin orada ikram olmayabilir ancak arkada restorantımız var ve orada yemek veriyoruz. protokol tribünümüzde parayla satılan bir yer yoktur. biz kadıköy'de çay kahve aldık, parasını kendimiz ödedik. çay 2,5 liraydı kahve 4 lira..."

    nasuhi sezgin galatasaray sk yöneticisi
  • 24729
    kadıköy’de ilk 20 dakika her zaman zordur. bu fenerbahçeli oyuncular içinde arena’ya geldiğinde geçerlidir. ancak galatasaray maçın son yarım saatini çok doğru oynadı ve puanı aldı.

    fenerbahçe, galatasaray’ın şampiyonluktaki en önemli rakiplerinden biri. dolayısıyla galatasaray’ın kadıköy’den 1 puan çıkarması önemlidir.

    insanlar galatasaray’ın 16 yıldır kadıköy’de kazanamamasına takıldı. ben de galatasaray forması giyerken de kadıköy’de kazanamadık. galatasaray'ın 16 yıldır kazandığı kupalar ortada. ancak bundan daha önemli olan galatasaray’ın kadıköy’de kazandığı ve kaldırdığı şampiyonluk kupasıdır. yıllarca unutulmayacak olan budur.

    necati ateş
  • 24731
    "hayat, manchester ya da glasgow'dan daha heyecanlı. fenerbahçe ve beşiktaş taraftarı olanlar bile benimle fotoğraf çekitiyor. önemli olan şu ki; etrafımdaki insanlar benimle galatasaray oyuncusu olduğum için değil, jason olduğum için konuşuyor"

    "önemli olan avrupa şampiyonası'nda olmamdı. o yüzden burayı istedim. bir takıma gidip oturmaktansa sahada olmalıyım."

    jason denayer
  • 24735
    "galatasaray spor kulübü medeniyet kurallarına göre ağırlanmadı. bu hoş bir durum değil. deniz çoban özür diledi ve hakemliği bıraktı. fırat aydınus'tan benzer bir hareketi bekliyorduk. böyle hakemlik olmaz. böyle hakeme halı sahada bile maç yönettirilmez. takım canla başla çalışıyor, mayıs ayında bunun müfakatını alacağız."

    fatih işbecer
  • 24736
    "ben oynamaktan her zaman zevk alıyorum. futbolun hafızasının olmamasına rağmen bu kadar fazla süredir bu havayı yaşıyorsanız elinizden gelenin en iyisini yapmaya devam etmelisiniz. ilk günkü arzum hala devam ediyor. sona yaklaştım o yüzden bu kısa zamanda bundan tat almak istiyorum"

    "mallorca'da gençtim, rekabet istiyordum ve orası bana 1 numara olma fırsatı verdi. takım arkadaşlarımla müthiş işler yaptık. evet barcelona'da çok fazla kupa kazandım ama barcelona'da kazanmak, mallorca'da kazanmaktan çok daha kolay çünkü etrafınız dünyanın en iyi oyuncularıyla çevrili"

    "iniesta beni en çok etkileyen oyuncu. büyük bir oyuncu, zoru kolaya çevirebilen bir oyuncu. diğeri ise yaya toure. barcelona'ya gelişi inanılmazdı"

    "en fazla etkileyen teknik adam luis aragones'di. huzur içinde yatsın. şu anda antalya'da çok iyi bir koça sahibim. futbol tarihine geçecek güzel işler yapacak"

    "bu bilginin doğru olduğunu düşünmüyorum. jose mourinho'nun psg ile bağlantı kurduğunu sanmıyorum. mourinho her takımı kurtarabilir. geçmişte yaptı şimdi de yapabilir. chelsea'den ayrılacağını düşünmüyorum. kulübü tekrar ayağa kaldıracaktır"

    "jose yanlış yapmıştı ama onu suçlamadım. konuştuk ve bitti. bana olumsuz yorumda bulunanlara karşı öfkeli olsaydım bir çok insana kızgın olabilirdim. futbolda bazen pişman olacağınız şeyler söyleyebiliyorsunuz"

    "bu benim dileğim. zlatan gibi büyük oyuncular tarih yazabilir, aldıkları sorumlulukla takımını finallere taşıyabilir. ama bu diğer oyuncuları yok saymanız anlamına gelmez. zlatan'ın tek başına kurtaracağı maçlar tabii ki olacaktır. ama bu diğer oyuncuların sorumluluk almayacağı anlamına da gelmez. george weah orada oynadığından beri psg benim gönlümün takımı" dedi.

    "luis fernandez takımı çalıştırırken böyle bir olasılık vardı. zlatan gelmeden önce de görüşmelerimiz olmuştu ve kendimi psg'de görüyordum ama olmadı. buna pişman değilim ama olsaydı çok mutlu olurdum"

    samuel eto'o
  • 24737
    itiraf etmeliyim ki, beşiktaş benim ingiltere premier lig’de çalışmamda yardımcı oldu. çünkü arsenal, tottenham ve özellikle liverpool karşısında aldığımız muhteşem galibiyet ada’nın dikkatini çekti. ingiliz futbol otoriteleri bu maçlarda takımımın oynadığı futbola hayran kaldı. londra’da tottenham’a karşı gösterdiğimiz performans ayakta alkışlandı. bu nedenle west ham beni istedi. zaten burada bir futbol kariyerim vardı ama beşiktaş’ın katkısı çok oldu. benim ve takımımın performansı burada etkili oldu. futbolcularımla o dönemde gurur duymuştum, hâlâ onları seviyorum ve onlarla ilişkimi kesmedim.”

    “bu derbi meselesi tabii ki hâlâ içimde bir ukte olarak kaldı. belki derbi kazanmış olsaydım şampiyon olacaktık. ben dürüst bir insanım. 2 yılda 8 derbiden birinde bile galip ayrılamamamız şanssızlığa bağlanamaz. bunu açık yüreklilikle itiraf ediyorum. ama bunun bir detayı var. o maçların tamamına teker teker baktığımızda gerçekten de şanssız olduğumuzu anlayanlar bana hak verir. kritik maçlarda hep 10 kişi kaldık. fener maçında 45 dakika 10 kişi oynadık. galatasaray maçında veli atıldı. siz kolay mı zannediyorsunuz derbide 10 kişiyle mücadele etmeyi? belki bunlar detay ama her derbide gelip bizi buldu.”

    “son fenerbahçe karşılaşmasında inanılmaz üstünlük kurduk, rakibi adeta boğduk ama son dakikada sow’la golü buldu rakip. konya maçında jones’a verilmeyen penaltı belki de kırılma anı oldu. işte bunlar beni derinden etkiledi. derbilerde hep iyi oynadık ama hep de biz zarar gördük. kendi sahamızda oynadığımız derbilerde ise, yani olimpiyat stadı’ndaki maçlarda da çok aceleci ve heyecanlıydık. bir türlü istediğimiz oyunu ortaya koyamadık. bunun nedenini hâlâ düşünüyorum ama bulamıyorum...”

    “türkiye’de son yıllarda genç teknik adamların büyük aşama kaydettiğini düşünüyorum. gerçekten bu isimlerin başarılı olduğunu düşünüyorum. mesela ersun yanal’ın çalışma felsefesine hayrandım beşiktaş’ta çalıştığım dönemde. pozitif futbolu benimsiyordu ve inanılmaz bir birikimi vardı. tolunay kafkas’ın hırsına mesela hayrandım. kazanmak için herşeyi deniyordu. ertuğrul sağlam’ın oynattığı futbolu da beğeniyordum. bir dikkat ettiğim konu da kamuoyuna futbolu, yani kendi oynattıkları futbolu daha iyi anlatabilmek için inanılmaz çaba sarf ediyorlardı. yani futbolla yatıp futbolla kalkıyorlardı. futbolu çok ciddiye alıyorlar. en sevdiğim hocaların başında da tabii ki hamza hamzaoğlu geliyor. bir defa antalya’da seminerde buluşmuştuk. inanılmaz cool bir adam. ama başarılarına bakıyorum ve onunla gurur duyuyorum. genç ve hırslı. saha kenarında çok hareketli ama genelde soğukkanlı, süper bir meslektaş...”

    “beşiktaş’ı çalıştırdığım dönemde herkes çok iyi biliyor ki, stadımız yoktu. o nedenle göçebe gibi bir oraya bir buraya gidiyorduk. beşiktaşlı futbolcular, özellikle de ailelerini çok takdir etmiştim o dönem. oyuncularım aileleriyle çok az vakit geçirebiliyordu. burada sistem biraz farklı. sahamızda oynadığımızda zaten genelde maçtan önce arabalarını otoparka koyup direkt stada geliyorlar. ama deplasmanlarda bazen kamp yapıyoruz. ben kimseyi sıkmak da istemiyorum. herkes ailesiyle daha fazla vakit geçirmek istiyor. burada kültür biraz farklı. belki futbolu çok seviyorlar ama aileyle beraber olmayı daha fazla seviyorlar. türkiye’de futbolu çok ciddiye alıyorlar. bazen bunu anlayışla karşılıyorum fakat açık söylemem gerekirse, bazen de çok gereksiz, futbolcuları strese sokacak işler yapılıyordu...”

    “şu an beşiktaş’ı izlerken gerçekten keyif alıyorum. inanın mutlu oluyorum. benim dönemimde zaman zaman çok eleştirildim. belki hatalarım da olmuş olabilir fakat biz imkanlar doğrultusunda iyi iş çıkarttık diye düşünüyorum. seyirciyi, futbolseveri ve özellikle beşiktaş taraftarını, camiasını mutlu ettiğimizi düşünüyorum. şu an da çok mutlular. o nedenle şenol güneş’i tebrik ediyorum. müthiş futbol oynatıyor. teknik ve taktik olarak takım süper bir performans ortaya koyuyor. zaten şenol hocanın kariyeri ortada. tecrübesi var. takıma katkısı ortada. taraftar memnun kalıyorsa problem yok. inanın beşiktaş’ın şampiyon olmasını çok istiyorum.”

    “türk milli takım ve beşiktaş’ın maçlarını izlerken hâlâ ona hayranlığımı gizleyemiyorum. evet, oğuzhan özyakup bana göre türkiye’nin en iyi, en yetenekli futbolcusu. sahadaki ahengi, rakiplerinden sıyrılışı, paslarındaki zeka ve kalitenin gerçekten takdir edilmesi gerekiyor. onu bir yılana benzetiyorum, yılan gibi hareket edip, rakiplerini ekarte ediyor. bazen onun fiziğiyle ilgili olumsuz yorumlar yapılıyor. daha güçlenmesi gerektiği belirtiliyor. evet, mental olarak güçlenmesi gerekir ama fiziği iyi. daha fazla kas yaparsa zaten bu kadar kıvrak olamaz. mesut özil’e bakınız, fiziği oğuzhan’la tıpa tıp aynı...”

    “saha kenarında türkiye’de olduğu kadar hareketli olmadığım belki doğru ama bunun da bir nedeni var. burada da zaman zaman itirazlarda bulunabiliyoruz tabii ki ama ingiltere’de hakemlerle konuşabiliyorsun. türkiye’de itiraz ediyordunuz ama hakemler sizi fazla konuşturmuyordu. çok sert bir şekilde sizi geri çeviriyorlardı. burada diyalog kurabiliyorsunuz. siz bir şey söylediğinizde hakem de size cevap verip, tartışabiliyorsunuz. türkiye’de herkes hakemlerle tartışıyordu o yüzden ben de takımımın, beşiktaş’ın menfaatini korumak için herkesle konuşmaya, hakkımızı aramaya çalıştım. belki zaman zaman abarttığım da olmuştur ama herkes yapıyordu. ne yaptıysam, beşiktaş için yaptım!”

    “türkiye’deki tv spor programları da bana göre sporseveri, hakemleri, yöneticileri hatta futbolla işi olan herkesi etkiliyordu. çünkü futbol, tv ekranlarında çok konuşuluyor. fazla ciddiye alınıyor. o kadar çok konuşuluyor ki, herkes bundan olumsuz yönde etkiliyor. bir pozisyonu 2-3 gün tartıştıkları oluyordu. bunu bu şekilde abartmak herkese zarar veriyordu. rating uğruna komiklik yapıyorlar ve bu, futbola zarar veriyor. hakemlerin maçtan sonra da üzerine çok gidiliyor. bakın size şunu söyleyeyim. ben chelsea maçının hakeminin ismini maçtan 1 saat önce öğrendim. bilmiyordum, bilmem de gerekmiyor. önemli olan o maçı iyi yönetip yönetmediğidir. fakat maç bittiğinde ise o maç orada kalır, çünkü tartışsanız da tartışmasanız da o iş orada bitmiştir, skor tescillenmiştir...”

    slaven bilic
  • 24742
    29 ekim cumhuriyet bayramı'na binaen.

    "temeli büyük türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. bu gibi bedbahtların, cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz."

    "benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat türkiye cumhuriyeti ilelebet yaşıyacaktır. ve türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir."

    ulu önder mustafa kemal atatürk

    http://www.zamanvadisi.com/...BCrk-payla%C5%9F.jpg

    http://www.resimbul.com/...rk-29ekim-a84e03.jpg
  • 24750
    --- fourfourtwo dergisi röportajı ---

    futbolla ilgilenmeye nasıl başladınız? profesyonel olarak futbol oynamış mıydınız?

    -bu ülkede evde iç içe çoraplardan, portakaldan, elmadan; sokakta teneke kutulardan top yapıp oynamayan çocuk yoktur. fatih gibi bir semtin havasını solumak da aklıma iş düşürmüş olabilir. vefa stadı’nda oynanan maçları kaçırmadan büyüdüm ben. davutpaşaspor’da sekiz sene sağ bek ve orta sahada oynadım.

    nasıl bir oyuncuydunuz? hakemlerle aranız nasıldı?

    -arkadaşlarımın hâlâ yakınmalarından da anlıyorum ki sert bir oyuncuydum (gülüyor). ama sadece topa! hakemlerle bırakın tartışmayı, oyun içinde diyalogum bile olmamıştır. bir hakemle anlaşamazdım: fethi aydınus. abim (gülüyor)! ilk ve tek kırmızı kartımı da yine ondan gördüm.

    futbolu bırakma sebebiniz neydi?

    -takımım amatör kümede olsa da işimi o kadar ciddiye almıştım ki tam bir profesyonel gibi bütün önceliğim futbol olmuştu. bunun üzerine babam da profesyonel bir aile reisliği yaptı (gülüyor)! ilginçtir, futbolculuğumu bitiren babam, jeofizik mühendisliği okumaya başladığımda vicdanına yenilip beni yeniden sahaya sürmek istedi. hakem olmam için dilekçe yazan da babamdır.

    babanızın hakem oğullar yetiştirmekten başka futbolla ilgisi var mı?

    -babam kendi halinde bir tekel işçisiydi. en büyük keyfi ise hakem yetiştirmek (gülüyor).

    eski bir futbolcu olarak sahada olup da topa dokunamamak nasıl bir duygu?

    -ilk zamanlarda kendimi frenlemek için epey zorlanmıştım. sonra “birileri oynayacak ve sen bunu farklı bir gözle izleyeceksin” dedim kendime. haftada bir defa kesinlikle arkadaşlarımla maç yapıyoruz. o zaman bol bol dokunuyorum topa, yönettiğim maçlarda bu ihtiyacım kalmıyor (gülüyor).

    hakemlik dışında başka işlerle de uğraştınız mı?

    -iki yıl borsada çalışıp çıldırmadan ayrıldım (gülüyor). bir süre ingilizce dil eğitimi veren bir dil okulunun kurumsal departmanında çalıştım. bir de yönetmenlik deneyimim var (gülüyor)! bir gün bir arkadaşım aradı, “hocam tiyatro ile bir ilgin var mı?” dedi. “sadece seyirciyim” dedim. “saklamayın hocam, kadıköy halis kurtça kültür merkezi’nde oyun yönetiyorsunuz” dedi. merak edip gittim. kocaman afişi görünce şaşkınlıktan ağzım açık kaldı çünkü benim bildiğim başka fırat aydınus yok! içeri girip oyunun provasını koca salonda alıcı gözle tek başıma izleyince oyuncular kim olduğumu sordu. “yönetmeninizim” dedim. bana şaşkın şaşkın bakmaya başladıklarında film koptu tabii. meğer sanat yönetmenleri afişi hazırlarken bir yandan da benim yönettiğim maçı izliyormuş. fırat ayvadaş yazacağına aydınus yazmış (gülüyor)!

    http://fourfourtwo.com.tr/...15/10/New-Image..jpg

    hakemler idmanlardan sonra kendi aralarında maç yapıyorlar. herkes hakem olunca saha karışmıyor mu?

    -siz de hakemlik yaptığınız dönemde görmüşsünüzdür neler olduğunu (gülüyor). ya kimse hiçbir şeye itiraz etmiyor ya da herkes aynı anda birbirine itiraz ediyor. çünkü herkes işin uzmanı! idmandan sonra koşmaya pek halimiz olmasa da pozisyon konuşmaya her zaman açığız (gülüyor).

    idmanlarda neler yapıyorsunuz? yönettiğiniz maçları tartışıyor musunuz?

    -maçlarda sarf ettiğimiz efora karşılık gelebilecek her şeyi yapıyoruz. bunun yanında psikolojik destek görüyoruz. futbolcuların maç esnasında büründükleri psikoloji de bizim için önemli. yönettiğimiz maçları tekrar tekrar seyrederek kritiğini yapıyoruz. emin olun televizyonda tartışılanlardan çok daha fazla kendimizi eleştiriyoruz.

    amatör ligde ve süper lig’de yönettiğiniz ilk maçı ve yönettiğiniz ilk derbiyi nasıl hatırlıyorsunuz?

    -ilk maçıma abimle çıkmıştım. ben yardımcı hakemdim, o hakemdi. abime güveniyordum ama maçta olay çıkarsa ilk kovalanacak kişinin abim olduğunu bilemiyordum (gülüyor). heyecandan maçın bütün ayrıntılarını hatırlayamıyorum (gülüyor). 2002–03 sezonunda elazığ–konyaspor maçıyla süper lig’e adım attım. 2004–05 sezonunda beşiktaş – fenerbahçe maçıyla da ilk derbime çıktım.

    maçlara nasıl hazırlanıyorsunuz? olmazsa olmazlarınız var mı?

    -maç için konsantrasyonu sağlamak çantayı hazırlamakla başlar. talimat gereği telefonlar iki saat öncesinden kapatılır. maça çıkmadan önce mutlaka ve mutlaka müzik dinlerim. en son maçıma cranberries’den zombie dinleyip çıktım (gülüyor). beatles da dinlerim ama olmazsa olmazım sezen aksu’dur. en büyük korkum da bir gün onun maçıma gelmesi (gülüyor). protokole çok önemli insanlar geliyor, hiçbiri beni etkilemiyor ama sezen aksu gelirse olacakları düşünemiyorum.

    sezen aksu konserlerine gidiyor musunuz? maçlardan kalan zaman nasıl geçiyor?

    -doğduğundan beri bütün eğlencem mina deniz oldu. almanya’nın köln kentinde yapılan süper kupa finalinde fenerbahçe- beşiktaş maçını yönettim, ondan bir gün sonra kızım doğdu. doktor doğum için maçın bitmesini bekledi (gülüyor). en büyük keyfimiz onunla karşılıklı fotoğraf çekmek. bunun için kısa süreli bir eğitim de aldım.

    hakem arkadaşlarınız playstation’a çok düşkün olduğunuzu söylüyor. kimlerle oynuyorsunuz?

    -playstation benim için önüne geçilemez bir hastalıktı. bir dönem hayatıma büyük sekte vurduğunu söyleyebilirim. nesta gibi parmaklarımdan ameliyat olabilirdim. kızım doğduktan sonra bu hastalıktan kurtuldum (gülüyor). evimdeki playstation’ı söküp bir arkadaşıma verdim. kamplarda hakem arkadaşlarımla oynuyoruz. cüneyt çakır ve tolga özkalfa henüz beni yenebilmiş değiller (gülüyor).

    sizce herkes neden bu kadar gergin?

    -aslında cevap sorunun içinde gizli. futbolun içinde olan herkesin üzerinde baskı var. özellikle de öncelikli baskı kaynağı olarak düşünülen taraftarın! taraftarın üzerindeki baskı kalkmadan ne futbolcunun ne de hakemin üzerindeki baskıyı kaldırabilirsiniz. bu zincirleme bir tepki. seyircinin çoğunluğu sahada ne görmek istiyorsa sahada olan odur. saha içi ve saha dışı iki farklı dünya. futbolun atmosferi insanları başkalaştırıyor.

    sizin yöntemleriniz var mı?

    -ben ancak saha içinde baskıyı en aza indirmek için üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum. bir de ütopyalarım var: statların giriş kapısında “damsız girilmez” yazsa mesela. bir maç için de olsa denense keşke. nasıl olurdu bir düşünsenize (gülüyor)! ve hatta bir bilet alana diğeri bedava olsa, o bilet de kadınlar için geçerli olsa. bir de küfür edildiğinde düşündüğüm bir şey var: maçtan bir iki gün önce, maçta anneme küfür eden taraftarın annesinin alışveriş poşetlerini taşımasına yardım ediyorum belki de bilmeden. ne mutlu bana!

    futbolcular ile en iyi diyalog kuran hakemlerimizdensiniz, bu yaklaşımı nasıl kazandınız?

    -sürekli eğitimler alıyoruz ama bu biraz da kişinin karakterine bağlı. sonuca ulaşırken farklı yollardan gidebilirsiniz. ben futbolculara sert davranmadan da diyalog kurulabileceğine inananlardanım. belli zamanlar ve durumların haricinde güler yüzlü olmanın bir sakıncasını görmedim. saha dışında da beni somurtkan bir ifadeyle göremezsiniz. henüz bir zararını görmedim.

    hatalı kararlar verdiğinizi gördüğünüz bir maçtan sonra nasıl hissediyorsunuz?

    -üzülüyorsunuz tabii ki. üzülmemek mümkün mü! bir hakem kötü yönettiği bir maçın ağırlığını bir sonraki maça kadar sırtında taşır. ister on beş yıl, ister on beş gün. bunu kafasından atabilmesinin tek yolu bir sonraki maça çıkmasıdır. idareciler onu kötü yönettiğini düşündüğü maçtan hemen sonra yeniden görevlendiriyorsa ne mutlu ona.

    futbol sizce de doğasında sertlik olan bir oyun mu?

    -sertliğin neye, hangi niyetle yapıldığına bağlı. sertlikten kasıt mücadeleyse evet, futbolun doğasında sertlik var. hakemler de kararını verirken mücadeleyi engelleyici değil, mücadelenin içindeki kişilerin en az zararı görmesini sağlayıcı olmalıdır.

    aldığınız tepkilerden sonra futbol için en büyük fedakârlıkları hakemlerin yaptığını düşünüyor musunuz?

    -futbolu sevmeden bu işi yapmak mümkün değil. saniyenin onda birinde karar veren bir merci olmayı tercih ettiyseniz bazı şeyleri göze almışsınız demektir. hakemliğe başlarken taraftarımın olmayacağını, her kararımın yargılanacağını biliyordum. gerçekler evet, zor. ancak futbolun içinde yer alan herkes belli zorluklar yaşıyor. futbolun neresinden tutarsanız tutun, farklı farklı sorunlar var. hakemlerin yaşadıkları futbolcuların ya da teknik direktörlerin yaşadıklarından çok daha fazlası değil.

    yönettiğiniz maçlardaki pozisyonların tartışılmasından nasıl etkileniyorsunuz?

    -deneyimlerim yorum yaparken hangi niyette olduklarını daha çabuk anlayabilmeyi öğretti. eleştiri yapan kişiye göre bu yorumların etkisi değişir. beni yerden yere vuran hiçbir eleştiriyi günlerce kafama taktığım olmamıştır.

    bana, benim yönetimime karşı her zaman saygılıdır diyebileceğiniz oyuncular var mı?

    -var mı (gülüyor)? varsa da ben farkına varamamışım demek. o kadar saygılı ve kanaatkâr ki ben görmemişim (gülüyor). itiraz eden her futbolcu hakeme saygısızlık ediyor diyemeyiz. haksızlığa uğradığını düşünen her futbolcunun kendisini savunma hakkı var. benim de böyle oyunculara saygım sonsuz. önemli olan bu savunmayı saygısızca yapmaması.

    saha içinde ilginç gözlemleriniz var mı?

    -maçı televizyondan izlemek başka bir şey, tribünden izlemek başka, sahanın içinde olmak paha biçilemez (gülüyor). oyuncuların yakınında olmak bazı detayları yakalamanızı sağlıyor. topun gelmesini bekleyen futbolcunun topu atacağı yer konusunda bir karar verip vermediğini gözlerinden anlayabilmek gibi.

    maçtaki güzel pozisyonlara, mesela bir röveşatayla atılan gole dışarıya yansıtmasanız da içinizde kayıtsız kalabiliyor musunuz?

    -onu yaşayacaksınız zaten. nasıl böylesi bir dünyadan kendinizi soyutlarsınız! her şeyinizi yitirirsiniz o anda. siz de o maçın bir parçasısınız. seyirci nasıl coşuyorsa siz de coşuyorsunuz. sahadaki rakipler bile kayıtsız kalamazken, siz kendinizi nasıl frenleyeceksiniz. futbolun güzellikleri muhakkak sizde de haz uyandırmalı. dikkat ettiyseniz dünyanın başka yerlerinde stattaki koltuklar maç oynanırken kullanılırken bizde devre arasında kullanılır. bu bizim seyircimizin kanında var. bizim taraftarımız da tribünden röveşata atıyor, ofsayta düşüyor!

    futbolcularla saha dışında da karşılaştığınız oluyor mu?

    -istanbul’da yaşadığım için arada bir karşılaşıyoruz. panellerde, seminerlerde karşılaştığımız oluyor. bir gün bir panelde ibrahim üzülmez’le karşılaştık. yakın zaman önce de ona bir kırmızı kart göstermiştim. beni görünce gülerek “hocam sayenizde futbolu unuttum” demişti. bunlar işin esprisi tabii.

    yaptığınız hatalarla eğlendiğiniz de oluyor mu?

    -eski eşim maçlara giderken bana küçük küçük notlar yazar, çantamın, cebimin bir köşesine sıkıştırırdı. “iyi yolculuklar hayatım”, “başarılar dilerim canım” gibi notlar… bir gün maç yönetirken bir pozisyon oldu ve bir futbolcuya sarı kart göstermek için elimi cebime attım. futbolcunun yanına gittim. sarı kartı çıkarınca beyaz bir kâğıt da yavaşça döne döne yere düşmeye başladı. futbolcuyla kâğıdın ağır çekimde düşüşüne kilitlendik ve kâğıt yere düşüp, yazılı taraf üste gelecek şekilde durduğu an benim bittiğim andı (gülüyor): “seni seviyorum!” futbolcu bunu gördükten sonra “hocam ben de seni” dedi.

    --- fourfourtwo dergisi röportajı ---

    fırat aydınus
App Store'dan indirin Google Play'den alın