• 1728
    99 yıl önce bugün cumhuriyeti ilan ederek bizlere türkiye cumhuriyeti devletini armağan eden büyük deha. atatürk'ü anlamak, atatürk'ün öğütlediği gibi cumhuriyete sahip çıkıp ülke yararına çalışmak demek atatürk'e olan borcumuzu en iyi şekilde ödemek demek. taş devrinden hallice olmuş ülkeyi alıp büyük devletlerin seviyesine yükselten, itibarını yeniden kazandıran ve en önemlisi de halkını eğitimle kavuşturan büyük bi önder. 15 sene değil 30 sene kalsaydı başımızda bugün eminim ki avrupalı can atacaktı ülkemizde yaşamak için. sarhoşken düşündüğü fikirleri ayıkken düşünemeyen cahil yöneticiler cumhuriyeti yıkmak istese bile başaramadılar, başaramayacaklar. silah arkadaşlarıyla birlikte kurduğu cumhuriyet illelebet payidar kalacak, fikirleri bizimle sonsuza kadar olacak ve düşmanları hiçbir zaman istediği pis emellerine ulaşamayacak. yaşa mustafa kemal paşa!
  • 1729
    mükemmel bir lider, mükemmel bir insan. ulu önderimiz, başkomutanımız, türk başbuğu.

    dünyanın neredeyse tamamında saygı görüp kendi yurdunda bir kısım insanlar tarafından saygı görmemesi ise hayatın en acı durumu. bize bıraktığı mirasın* bugün 99. yıldönümü. kendisinin ve silah arkadaşlarının ruhu şad olsun. ömrümüz yettikçe sana da mirasına da sahip çıkacağız.

    (bkz: yaşa mustafa kemal paşa yaşa)
  • 1730
    her sınırında ayrı bir savaşın olduğu ve ortadoğu bataklığı olacağı aşikar olacak toprakları yeşertmeye başarmış ve modern ülkeler arasına girmemizi sağlamış vizyoner kurucumuz. yüz yıl önce bugün padişahtan aşıp halkına verdiği cumhuriyeti biz tekrar padişaha vermeyi başarıyorduk neredeyse hala da kurtulabilmiş değiliz. etrafında bu kadar engele rağmen ümmetten millet yaratmış bir devlet adamıdır. türkiye gibi çok etnik unsurlu bir coğrafyada bunu başarabilmek mucize ile eşdeğerdir. bugünlerde bunun ne kadar zor bir iş olduğunu tecrübe ile sabit görmekteyiz. o yüzden daha aydınlık yarınlara ulaşmak için ülke insanını ayırmadan birleştirici olmak zorundayız. bize sağladığın her imkan için sana ve arkadaşlarına minnettarım.
  • 1736
    --- alıntı ---

    atatürk, hatay konusunda, her türlü girişimde bulunabileceğini göstermek, bütün dünyaya bir mesaj vermek istiyordu. 19 mayıs 1938’de ankara’daki törenden hemen sonra trenle adana’ya hareket etti. hastalığını umursamıyordu. çukurova bölgesinde 5 gün süren yorucu gezide hasta olmasına rağmen askeri birlikleri denetledi. adana ve mersin’de düzenlenen geçit törenlerini ayakta izledi.

    --- alıntı ---

    hasta haliyle bile vatan için savaşan yegane başbuğumuz, önderimiz.

    "kırk yıllık türk yurdu düşman elinde kalamaz" diyerek hatay için savaş verdi senelerce. "şahsi davam" dediği hatay'ın vatan toprağı olduğunu göremeden ebediyete yürüdü. ruhun şad olsun büyük komutan!
  • 1737
    öyle büyük bir deha öyle büyük bir ileri görüşlülük ki resmen geleceği görüp ona göre hareket etmiş sevgili atam. günümüzde yanı başımızda özgürleşmek ve laik olabilmek için çaba gösteren iran örneği varken atam bunu yıllar önce gerçekleştirmiş. hala bunları görüp araplaşmak için can atanlar var ama atam onu da gençliğe hitabesi'nde "istikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır." diyerek dile getirmişti. sen rahat uyu atam, attığın temeller o kadar sağlam ki onu asla yıkamazlar.
  • 1742
    büyük gaziyi aramızdan ayrılışının 84. seneidevriyesinde rahmetle anıyorum. türk milleti sana çok şey borçlu, ömrünü cephelerde türk milletinin bekası için harcadın, türk milletini esir etmedin. minnettarız, ruhun şad olsun.

    ayrıca kendisinin hayran olduğu, fikirlerinin oluşmasında etkisi olan fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür tevfik fikret'in yuvası olan türkiye'nin batıya açılan penceresi galatasaray'a karşı da her zaman bir sevgisi olmuş ve değer vermiştir.

    --- alıntı ---

    fikret “gençler, bütün ümmid-i vatan şimdi sizdedir”, atatürk “bütün ümidim gençlerdedir” der. fikret “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim” der, atatürk, 1925’te öğretmenlere seslenirken “cumhuriyet siz­den fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” demiştir.

    atatürk gençlerle konuşurken söz edebiyata gelince fikret’e olan hayranlığını anlatır:

    “onu biz mektep sıralarında okurduk. ondaki heybet, ondaki vakur âhenk hiçbir şairimizde yok.”

    --- alıntı ---

    --- alıntı ---

    1930 yılında dünyanın ve türkiye'nin, siyasal ve toplumsal konjonktürü oldukça hareketlidir. atatürk 18 kasım'da bir yurt gezisine çıkar ve istanbul'a döndükten sonra bazı okulları ziyaret ve teftiş eder. devletin resmi yayın organı ayın tarihi mecmuası bu olayı şöyle yazar:

    "3.12.1930; reisicumhur gazi hz. saat ikide otomobille saraydan hareket ederek sıra ile harp akademisi, mülkiye ve harbiye mekteplerini... buradan galatasaray lisesi'ni teşrif ettiler.(...) galatasaray lisesi'nde kütüphanenin hatıra defterini imzaladılar. daha sonra müdür odasında bir müddet oturarak mektebin vaziyeti umumiyesi ve talebenin durumu hakkında konuştular. imla, resim ve lisan derslerinde bulundular, mektep müdüründen uzun uzadıya izahat aldılar..."

    https://gss.gs/XLw.png
    istanbul galatasaray lisesi'ni ilk ziyaretinde. (02 aralık 1930)

    haldun taner'in atatürk'ün galatasaray lisesi'ne geldiği günü anlatan öyküsünü ilginçtir. bu anlatımda bir öğrencinin gözünden bir kurtarıcı anlatılır.

    haldun taner'in gözlemlerine başvuralım ve bu ziyareti bir kez de onun anlatısından dinleyelim:

    şarklıların efsaneye düşkünlüğü
    "ya sekizde ya dokuzda idik. demek ki otuz, otuz bire rastlıyor. mektepte bir telaş, bir kıyamet. taş tablolar boyanıyor, yıkık yerler sıvanıyor. meğer gazi paşa gelecekmiş. idare her sınıfa afet hanımın, baskısı henüz bitmemiş yurt bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı. talebeler kımlanıyor: 'ah bir bizim sınıfa girse.' hocalar başka gûna: 'allah vere bizimkine girmese.' (...) atatürk'e bakıyorum, resimlerinde sık sık gördüğümüz pozlarından birinde: sol elinin iki parmağını üst yelek cebine takmış, başı hafif öne eğik, çatık kaşları ve o meşhur bakışıyla gözünün üstünden müdüre bakarak anlattıklarını dinliyor. biz şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz. aklı başında insanlardan duymuştum: 'bakılamıyor efendim,' diyorlardı. 'imkânı yok gözlerine bakılamıyor. çenesine kadar hadi neyse ne ama, başınızı daha yukarı kaldırdınız mı, gözleriniz iki kuvvetli projektörle karşılaşmış gibi kamaşıyor, çarpılıp sersemliyor, bir şeyler oluyorsunuz.' ben bunu duydum ya, şimdi korkudan başımı kaldırıp da yüzüne bakamıyorum. bütün görebildiğim: saatinin kösteği, yeleği, sol elinin yelek cebine dalmış iki parmağı, kolalı devrik yakası, hadi bilemediniz biraz da çenesinin ucu...hepsi bu kadar. ama çocukluk işte, şeytan dürttü. ya herrü ya merrü deyip birden daha yukarı bakıverdim. a, ne kamaşma ne çarpılma, işte pekala bakılabiliyordu. hatta müdür de bakabiliyordu. hoca da bakabiliyordu.

    bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz
    gerçi projektör, şimşek filan edebiyat ama, şunu söylemeli ki, bu bakış pek öyle herkesin bakışına da benzemiyordu. bu gözler bir yere bakıyor ama baktığı şeyden çok daha gerileri çok daha derinleri görüyor gibi idiler. o gün, orada, onun karşısında çocuk kafamın koyduğu ilk teşhis şu oldu: bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz arkadaşlar. bu adam kandırılamaz, aldatılamaz. bu adam mugalataya, laf cambazlığına pabuç bırakmaz. bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır(...) atatürk mektepten ayrılmak üzere iken paydos trampeti çaldığından hepimiz bahçeye boşandık. rahmetli, maiyetindeki mutat zevata bir şeyler söyledikten sonra talebe kalabalığının ortasına dalıverdi. o, tek başına, ortamızda, maiyetindeki zevat ise geride, çok geride, mektebin iki kanadı da açılmış cümle kapısına doğru yürümeğe başladık. atatürk, yüzünü daha iyi görebilmek için yengeç gibi yampiri yampiri hatta gerisin geri yürüyen bir sürü çocuğun arasında, iki eli ceketinin iki yan cebinde, gururlu ve gülümser ilerliyordu. büyük kapının önüne binlerce meraklı birikmişti. el ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zaptediyorlardı. karşı apartmanların her bir penceresinde ben diyeyim, on, siz deyin yirmi baş. atatürk görününce bir alkış koptu. aklımıza gelmiş gibi biz de onlara uyduk. atatürk bu alkışlar arasında otomobiline bindi (...) akşam, etütte yoklama yapılınca, o kargaşalıkta iki açıkgöz arkadaşımızın neharilere karışıp mektepten kaçtıkları anlaşıldı. geçmiş zaman, kendilerine idarece bir ceza verildi mi idi, pek hatırlamıyorum. galiba, bu tarihi günün yüzüsuyu hürmetine, beyoğlu'nda sürtüp durdukları yanlarına kâr kaldı idi. e, artık o kadar da olmasın mı?"

    https://gss.gs/Z4J.jpg
    mustafa kemal atatürk istanbul galatasaray lisesi'nde bir derste. (2 aralık 1930)

    o zamanlar lise müdürü ve iki yıl sonra da kulüp başkanı olan fethi isfendiyaroğlu'nun 8.12.1930 tarihli "reisicumhur hazretlerinin mektebimizi ziyaretleri" hakkında rapor'dan :

    "derslerden sonra mektebin her tarafını, bilhassa müzelerimizi ve konferans salonunu gezdiler… ve hatıra defterlerini imzaları ile tezyin buyurdular."

    işte bu müzeyi, galatasaray liseli, ruşen eşref ünaydın'dan bilgi edinerek gezen armağan ve belgeleri birer birer inceleyen gazi mustafa kemal paşa şeref köşesinde duran büstü ile harf devrimini yaptığının ayına varmadan yazdırıp imzaladığı mektubunu görünce, ruşen eşref'e dönerek :

    - "bu kıymetli müzeye fotoğrafım lazım, imzalayıp vereyim" der.

    12 gün sonra bir yaveri aracılığı ile gönderdiği boylarına yakın olan fotoğraflarının üzerine büyük önder, okul ve kulüp gözetmeksizin büyük bir incelik göstererek şunları yazarak yazarak imzalamışlardır:

    "14. xıı. 1930 galata saraya - gazi m. kemal"
    https://gss.gs/wJT.jpg
    istanbul galatasaray lisesi'ne hediye ettiği portre

    https://gss.gs/dE3.jpg
    atatürk'ün galatasaray lisesi ziyareti gazetelerde

    --- alıntı ---

    kaynak: https://isteataturk.com/...Lisesinde-02121930/8
  • 1745
    miladı oldun bir ceddin
    uzakta değil kalbimizdesin
    sen ki koca dünyalara yettin
    türk'ün sesi oldu sesin
    akılda kalır o güzel sözlerin
    fillen yoksun ama buradasın
    aydınlatır geleceği gözlerin
    kalbimizde her daim yasın
    evlatların seninle yaşar
    maziden gelir ışığımız
    alemleri şanın aşar
    liderliğine alışığız
    ay gibi aydınlattın gecemizi
    tekrar doğsan batıdan
    aşıladın her hecemizi
    türk önde türk atılgan
    ürker dünya senden
    ruhumuzda izin gitmez
    ki bazen bazı cümleler
    . ile bitmez
  • 1746
    yani ne desem nasıl anlatsam bilmiyor. kitaplar yazsan anlatamazsın, bir kelime yazsan anlatırsın. öyle bir figür, öyle bir türk, öyle bir kahraman. ben şunu anlatayım;

    bildiğiniz üzere;

    30 ağustos 1922 büyük taarruz ve dumlupınar zaferi

    cumhuriyet bidiğiniz gibi 29 ekim 1923 tarihinde kuruldu

    dön şimdi 1921 yılına; 1. maarif (eğitim) kongresi.

    böyle bir vizyondu işte o.
  • 1747
    türkiye cumhuriyeti hükümeti’nin resmi tebliğidir;

    türk milletinin ulu şefi insanlığın büyük evladı atatürk dünyaya gözlerini kapadı.
    milletimize içimiz yanarak bu tarife sığmayan kaybından dolayı en derin taziyelerimizi sunarız. kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak onun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. ölmez olan, o’nun büyük eseri cumhuriyet türkiye’sidir.

    kurtarıcını ve en büyük evladını kaybettin. türk milleti, sen sağol!

    *türkiye cumhuriyeti hükümeti’nin 10 kasım 1938 tarihinde yayınladığı resmi tebliğden alıntıdır.
  • 1750
    ölüm yıldönümünde, fikret kızılok tarafından mustafa kemal'in günlüklerinden yola çıkarak yapılmış ve bir devrimcinin günlüğü ismi verilmiş müzikal bir hikâye anlatısından ufak bir bölümle yazarlarımızı tanıştırmak ve sözlük vesilesiyle kendisini en azından bu şekilde onurlandırmak istediğim büyük devrimci. isteyen yazarlar mevzubahis albümün tamamını hem spotify'da da hem de youtube'da bulabilir ki baştan sona dinlenmesi de şiddetle tavsiye edilir. benim sizinle paylaşmak istediğim mevzubahis bölüm için şöyle buyurun: http://gss.gs/ACX

    şuraya da ilgili üşengeçler için albümün tamamının youtube listesini bırakalım: http://gss.gs/PuN

    son söz: akın var, güneşe akın, güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın.
App Store'dan indirin Google Play'den alın