---
alinti ---
maceram yeşil sahada başladı
galatasaray bayan basketbol takımının 10 numarası işıl, top koşturmaya nasıl başladığını anlattı, şaşırdık...
işıl alben 23 yaşında.2008-2009 fiba eurocup şampiyonu galatasaray bayan basketbol takımının 10 numarası. taraftardan aldığı puan da 10 üzerinden 10,o kadar çok seviliyor ki taraftar onu arda’dan başkasıyla evlendirmek istemiyor. fanatikliğinden hiç bahsetmeyeyim, fenerbahçe’den’’diğer takım’’ diye söz ediyor
fizik tedaviden çıkışını beklerken bir otomobil çarpıyor gözüme, kirli arka camı olan,’’i love you işıl’’ yazıyor. bu ne sevgi! bunu yazan, her gün kapısının önünde camın kirlenmesini bekliyormuş mesela. topallayarak biri çıkıyor içeriden; çok sevimli ama cici kız gibi değil, delikanlı gibi. belli ki zor yürüyor, acı çekiyor ama çaktırmıyor. o fanatik bir galatasaraylı, fenerbahçe’ye demediğini bırakmıyor. ama şöyle bir ayrıntı var; soruları soran da fanatik fenerbahçeli. bakalım neler olacak?
not: işıl geçen ay fenerbahçe ile galatasaray arasında oynan play-off yarı final maçında dizinden sakatlandı. biliyorum ki sadece galatasaraylı taraftar değil, herkes onun bir an önce iyileşmesini istiyor,
nasıl başladı macera?
macera futbolla başladı aslında. ailem futbolcu olmamı istemedi, ama baş edemediler de. hiperaktif bir çocuktum, deli gibi koşardım. necmettin şen diye bir basketbol hocası vardı ilkokulda, ’koşup durma, bari gel basketbol oyna’’ dedi. ortaokulda oturduğum yerde top sektirirdim. öğretmen de bakardı nerden geliyor bu ses diye.
116 kez milli, 16 yaşında oyun kurucu oldunuz, 18,de asist kraliçesi seçildiniz. doğuştan mı yeteneklisiniz? basketbolcu olmak için boyunuz da kısa.
kısa olduğum için hırs yaptım. sürekli ağırlık çalıştım. 50 dakikalık teneffüsün 30 dakikasında şut atardım. botaş’tayken dört saat aralıksız antrenmanın üzerine gece tekrar çalıştığımı bilirim.
fenerbahçe-galatasaray maçında sakatlandınız, gelişme var mı durumunuzda?
dizim iyiye gidiyor. ama üç ay sonra dönüp yine sakatlanmaktansa, beş ay sonra dönerim daha iyi. devamlı egzersiz yapıyorum. bir de arada erkek takımının maçlarını izliyorum. salondan soğumamak için sürekli gitmem gerekiyormuş.
şaşırmıyorlar mı sizi görünce?ilk gördüklerinde ’burada ne işin var’’ dediler tabii. boş günlerinde bile tek başına antrenman yapan biri olarak, bazen umutsuzluğa kapılıyorum ama oraya gidince geçiyor.
basketbol seyircisi var mı, yoksa hâlâ futbol formalarıyla mı geliyor taraftar?
boş tribüne oynadığımız çok oldu ama artık öyle değil. avrupa kupası finalinde beş bin kişi vardı. başarı geldikçe ilgi artıyor, ilgi arttıkça yatırım artıyor. avrupa maçlarında seyircinin önemini anladık. rus ekolünde gelişmiş bir takım karşısında ilk yarı skor 40-11’di. futbolun önüne geçmeye başladı bile.
bağim koptu, çat diye bir ses geldisakatlandığınız anı hatırlıyor musunuz, çok acı çektiniz mi?
düştüm kafamı kaldırdım, ’bağım koptu’’ dedim ve geri yattım. ’çaat’’ diye bir ses; lastiği çekip bıraktığında duyulur ya o tür bir şey. devam edemeyeceğimi anladım. acıdan değil, bu yüzden ağladım.
hayranlarınız ne yaptı?
sayelerinde, sakat değilmişim de ara vermişim gibi geliyor. sakatlanmadan önce bu sevginin farkında değildim. ama rakip takımın taraftarı da destek verdi, onlara da teşekkür ediyorum.
sizin fanatiklik nereden geliyor?
annem, dayım, teyzelerim iyi galatasaraylıdır. baba tarafıyla maalesef uyuşmuyoruz.
maalesef derken, hangi takım?
diğer takım.
fenerbahçe mi?
fenerbahçe diyemiyorsunuz yani. fanatikliğinizin boyutu ne, zaman zaman objektifliğinizi kaybediyor musunuz?
evet, kendimi kaybediyorum, kabul ediyorum.
lacivert kazak giymem
her şeyiniz sarı kırmızı mı?
duvarlar, havlu, yatak takımı, terlik, çoraplar bile sarı kırmızı. bir araya gelen renklere de dikkat ediyorum.
nasıl yani, saçlarınız sarı diye lacivert kazak giymez misiniz?
giymem ya da üstüne kırmızı süveter falan alırım.
hep spor mu giyiniyorsunuz?
hayatımda bir defa topuklu ayakkabı giydim, o da ablamın düğününde. merdivenlerden düştüm.
12 yaşında istanbul üniversitesi’nde başladınız basketbola, sonra botaş ve galatasaray. o dönem fenerbahçe’den teklif gelseydi?
geldi zaten, kabul etmedim. ispanyadan da teklif gelmişti ama paraya değişmem cimbom’u.
yolda önünüzü falan kesmediler mi? tek fanatik siz değilsiniz neticede
bir gün köprüyü geçiyorum, trafik sıkıştı, fenerliler el kol işareti yapıp laf attı. o sırada yoldan geçen galatasaraylılar beni tanıdı, fenerli arkadaşlar arkalarına bakmadan uzaklaştı.
peki son fb-gs maçında olanlara ne diyeceksiniz? ne oluyor o anda?idmanlarda bile kendi takımından biriyle tartışabiliyorsun ama sonuçta saha içinde olan saha içinde kalıyor. aşırı sevgi, hırs, belki atmosfer
keşke olmasa. kimseye yakışmayan olaylardı.
arda gülüp geçmiştir
lincoln için ne diyeceksiniz? taraftar ’işıl’ın binde biri olsan götürürdün takımı’’ demiş, internet yorumlarında.
taraftar gözüyle cevap veriyorum o zaman; kızdığım çok oldu lincoln’e. çok iyi bir futbolcu ama maalesef ruhsuzluğunu ben de yakaladım. keşke daha iyi olsaydı.
en iyi galatasaraylı kimdi sizce bu zamana kadar?
metin oktay’ı ayrı bir yere koyarım. bülent korkmaz’ı çok severdim, uefa maçında çıkmış omuzla oynamaya devam etmesi hâlâ gözümün önünde.
arda?
arda türk futbolunun en yetenekli oyuncularından, iyi de bir galatasaraylı. insan olarak da çok seviyorum.
taraftarınız sizin evlenmenizi istiyormuş. ’üzmeyin bizi, siz de sevin birbirinizi’’ pankartları açmışlar. kızdınız mı?
maça konsantre olduğumdan hiç görmedim, gazetede okudum. kızmadım, komik geldi, mizah anlayışı yüksek insanlarmış. arda da eminim gülüp geçmiştir.
aranızda espri olmadı mı?
çok görüşmüyoruz, kulüpte ya da bir organizasyonda ancak
ama hiç konuşmadık bu konuyla ilgili.
arda çok geziyor ve eleştiriliyor ya, ’dur’’ demeli mi?
arda formasına sahip çıkan, sağlam bir galatasaraylıdır, nerede ne yapacağını iyi bilir. basının onu yıpratmak için ekstra çaba sarfettiği ortada. bence özel hayatı kimseyi ilgilendirmez. kimseye söz söylemek düşmez. çekemiyorlar.
ah bu hayranlar
fırsatçı taraftar, kirli otomobilinin arka camına’’i love you işıl’’ yazmış. bayan basketbolunda böyle bir sevgi duymadım ben daha önce. başka neler yapıyorlar?
evlenme teklifi var bolca. doğum günümde taraftar konfeti atıp pankart açmıştı, ’ iyi ki doğdun, iyi ki aslan oldun’’ diye. çocuklarının adını işıl koyan var. kapıma her gün sarı kırmızı gül bırakan bir hayranım vardı, karşılaştık en sonunda; ’benimle çıkar mısın’’ dedi, bir beraberliğim olduğunu söyledim. tribünden geliyorum, onlardan biriyim, ben forma içinde terliyorum o kadar.
reenkarnasyona inanır mısınız, yeniden doğmuş metin oktay olduğunuzu söyleyenler var.
reenkarnasyona inanır mıyım, bilmiyorum. keşke onun gibi olabilsem. ’metin oktay’a benzeyen gururumuz işıl alben’’ diye bir pankart açmıştı tribünler, çok mutlu olmuştum.
fenerliler çok mu uğraşıyor sizinle maçta?
sahaya adımımı atar atmaz başlıyor küfürler ama hiç birini duymuyorum. maalesef türkiye’de çok oluyor. orada erkek arkadaşımda olabilir. sadece küfür değil bozuk para da yedim.
saçlarınız bozuk paraları tutuyordur
evet, o yüzden böyle dikiyorum.
bu nasil fanatiklik!
pesmaçları nasıl izliyorsunuz?
tabii gs’lı arkadaşlarımla.
fenerli arkadaşınız yok mu?
düşüneyim
yakın arkadaşım yok.
fenerli biriyle evlenir misin?
evlensem de yürümez nasıl olsa o ilişki, kavga, dövüş
diyelim ki, aşık oldunuz, adam fenerli çıktı
olamam. ya da değiştirmeye çalışırım. klasik olacak ama en büyük aşkım galatasaray.
nasıl bir erkekle evlenmek istersiniz.
galatasaraylı bir erkekle.
şu an biri var mı? üzelim taraftarımızı
yok. vaktimin çoğunu dizime harcıyorum zaten ama memnunum halimden.
işil işil alben işil işil alben
---
alinti ---