resim
Hamza Hamzaoğlu
Görev:Yardımcı Antrenör
Takım:Al-Shabab
Yaş:54
Uyruk:Türkiye
  • 6576
    gittiğinde yerine şu adam gelsin diyemeyeceğimden gitsin demiyorum ama deyim yerindeyse uslanana kadar sözlerle yumruk yemesi taraftarı olduğum teknik direktör.yapacak olduğu şeyler çok basit.sıralıyorum.
    1.konuşmayacaksın hamza.sen konuştukça dipleri daha da görenlerdensin konuşma.çok basit ya sus işte.
    2.senin evlatların takıma zarar veriyor hamza.oyunculara sert ol bizimkiler yumuşadıkça tepene çıkarlar.bir eğitimci olarak söylüyorum,sadece sınav öncesinde(maç öncesinde) gaz ver sonraysa mesafeyi hep koru.
    3.sabri diye bir adam var.kes onu hamza.olmuyor.olcanın kanatından yemiş gibi görülen gollerin yüzde 80i sabrinin kanatından geliyor.yaptığı 10 ortanın biri asist oluyor diye bir adam ahada tutulmaz.hele eli belinde sanki halısahadaymış gibi olan adamdan hayatta hayır gelmez.taraftar gözüyle bak mesela.kendini sevdirmek için arenadaki maçlarda atlayıp zıplayan bir adam ne kadar kişilik sahibi olabilir.hakan baltayı hiç o halde gördün mü? veya hakan baltayı hiç ben galatasarayın evladıyım diye duygu sömürüsü yaptığını gördün mü?
    4.umut var birde.tut bi kamera maçta sadece umutu çeksin.stada gelen görüyor.ama aslında sende benim gibi izliyorsun maçı nasıl göremiyorsun anlamıyorum.bütün takım anlamış,umuta pas atmıyor.sadece işten yırtmaya çalışan sabri taçlarda atıyor ve jose daha tanımadığı için atıyor.başka kimse atmıyor niye biliyor musun hamza? umuta atmak rakip takıma pas vermektir,gol olabilme ihtimali olan her atak gibi o ihtimali sıfırlamaktır,rakibin yerine kendi takımını frenlemektir,ne yaptığını anlayamayı çıldırmaktır.sözlüğün çoğunun sevmediği fatih hocan bile oynatmamak için hayati maça 4-6-0 çıktı sen düşün,onu bari örnek al.oynatma artık.adam kırmızı kart görünce normal taraftar üzülür biz seviniyoruz sen düşün halimizi.yapma artık yeter.
    5.sneijder gibi adamı orta sahanın göbeğinde oynatma,hele ki yanında sert bir orta saha yoksa sakın sakın.şimdi hamza düşün senin kalbin midende,ne.olur o zaman beynine kan daha geç gider,akciğerlerin işlevini hızlı yapamaz kirli kan daha geç çıkar vücuttan.aynı mantık.sneijder bu takımın kalbi.sen kalbin yerini bozma en iyisi olur mu?
    6.semih artık eskisi gibi değil.eskiden de dengesi iyi değildi ama şimdi daha vahim.seni kovdurması mı lazım illaki.çok zorda kalmadıkça macera arama.
    7.chedjou senin takımının çoğundan çok daha iyi bir tekniğe sahip hamza.çok kapanmak istiyorsan orta sahada jose yerine düşün bence.
    bu 7 maddenin ilk beşini yapsan bile her yerde başarı var hamza inan bana.hadi sağlıcakla kal.
  • 6577
    umutsuz vaka olan hastalar vardır hani. tıp biliminin imkanları ve yöntemleri hastalığı çözememektedir ya da çözse bile hastanın maddi gücü bunu karşılayamamaktadır. hasta ve yakınları bunun üzerine bir derman bulmak adına genellikle alternatif tıbba yönelirler. alternatif tıbın sunduğu seçenekler de aslında bir çözüm değildir ama kullandıkları iksirler ve karışımlar en azından hastanın öncelikli olmayan sorunlarına (baş ağrısı, nefes darlığı, kaşıntı gibi) yani semptomlara iyi gelir. bazı semptomların ortadan kalkmasıyla hasta kendini iyiye gidiyormuş gibi hisseder doğal olarak. hatta hastalığın bazı kötü etkileri bile ortadan kalkmış olabilir. bu motivasyonla hastanın kendine güveni gelir ve her şeye toz pembe bakmaya başlar. hatta zamanla artık iyileştiğine, hayatına normal bir şekilde devam edeceğine bile inanır. ama aslında hastalık olduğu yerde durmaktadır çoğu kez ve eninde sonunda kendini tekrar gösterir. aslında hastanın durumunda bir iyileşme yoktur, geçici bir iyiye gitme durumu her şeyin düzeldiğinin ya da düzelebileceğinin yanılsaması vardır sadece.

    hamza hamzaoğlu'nun takımımızda geçirdiği bir yıllık dönemi yukarıdaki deneyime benzetiyorum şahsen. daha 2013-2014 sezonu öncesinde fatih terim'le başlayan yanlış kadro yapılanması ve oyuncu tercihleri iki sene üst üste şampiyon olan takımımızın durumunu kötüleştirdi. sonrasında fatih terim gitti mancini geldi, devre arasında alınabilecek en kötü oyunculara (ontivero, burdisso, hajrovic ilk aklıma gelenler) bir sürü para saçıldı, cepten para yenildi. bu panik halinde üstüne yerli oyuncularla fahiş maaşlarla sözleşmeler yapıldı. sonrasında ünal aysal ayrıldı, mancini gitti, prandelli geldi, kötü gidişat ve transferler hep sürdü. hamza hamzaoğlu tercihi işte tam bu noktada alternatif tıbba yönelmekti. çalışkan, dürüst, işini seven ve kendisini geliştirmeye çalışan bir teknik direktör olsa da asıl teşhisi koyacak birikimi ve yeteneği yoktu. ya da vardı ama koysa bile kulübün maddi durumu bu tedavi sürecini karşılayacak durumda değildi hiç. bu yüzden kendisinin yaptıkları hep hastalığı iyileştirmek yerine semptomları giderme yönünde oldu. bunun da türkiye futbolunda karşılığı başta yerliler olmak üzere oyuncuları sürekli motive etmeye çalışmak, onlardan oyunun fizik yönünü domine edecek bir performans almaya yönelik oldu. 30 metrakarelik alanda 11 kişi topun arkasına geçip güya takım savunmamızı güçlendirdik. bazı oyuncularımızın (muslera, sneijder, hakan balta) çok özel katkıları, diğer rakiplerimizin de kötü oyunları da denk gelince takım şampiyon oldu, üstüne ne kadar iki kötü maç çıkarsak da bursaspor'dan bir türkiye kupası bir de süper kupası aldık. bu rehavetle asıl hastalığa yönelik hiçbir tedavi girişimi olmadı bu sezon öncesi. sonuçta geldiğimiz noktada tam iyileştiğimizi sandığımız sırada eski hastalık yani kadromuzun felaket derecede kötü ve yanlış olduğu gerçeği önümüze çıktı. sabri, semih, umut, bilal gibi oyuncuların yetersizlikleri bir kenara yıldız statüsüne koyduğumuz selçuk, burak, chedju, yasin gibi oyuncuların defoları da kabak gibi önümüzde duruyor. carole, jose rodrigez, sinan gümüş gibi oyunculardan da yıldız oyuncu perfroması bekliyoruz aceleyle bir umut. ama tüm bu oyuncuların göstereceği performans aşağı yukarı belli ve bizim istediğimiz iyi, etkili ve büyük takım oyununu getirmeyecek. yeni bir kadro yapılanmasına ihtiyacımız var ama temel mesele hastalığımızı (kötü ve yetesiz bir kadroya sahip olduğumuzu, göklere çıkardığımız pek çok oyuncunun defoları olduğunu) teşhis olarak kabul etmek ve hamza hamzaoğlu'nun getirdiği başarıların geçici bir iyileşme olduğunu görmek.
  • 6578
    sezon sonundaki kupa durumuna göre gönderilmesi gereken hoca. eğer şampiyon olamazsa en beceriksiz adamların bile yapmayacağı hataları yaptığı ve göz göre göre başarısızlığı getirdiği için gönderilmeli. eğer olur da şampiyon olursak tüm bu saçmalıklara ve olmazlara karşı şampiyon olduğu için 20 yıllık sözleşme imzalanmalı. çünkü bu balla 2 3 seneye şampiyonlar ligini aldırır. arada alacağı lig şampiyonlukları da bonus.
  • 6580
    https://www.youtube.com/watch?v=Q6USiry7Wrs

    ben bu lafları unutmam, unutturmam. olay sırf wesley sneijder değil. olay bu adamın beyni beyni. adamın kafasındaki "bizim oyuncularımız" mantığı. o gün patronundan da aldığı komut ile wesley'e sallayabilecek gücü kuvveti vardı, sıkıyorsa bugün sallasın bakalım. sıkıyorsa kenarda oturtsun. gücü anca denayer'a jose'ye yetiyor.

    sırf bu adamın "bizim oyuncularımız" mantığı yüzünden galatasaray sağda solda şamar oğlanı muamelesi görüyor. ben artık bize yaşattığı bu kepazeliğe katlanamıyorum.

    (bkz: sırf yerli diye oyuncu kayırmak)
  • 6582
    yolun sonuna an be an yaklaşan teknik direktördür kendisi. aslında yapması gereken basitken maalesef kompulsiyonlarının kurbanı olmuştur.

    hepimizin çeşitli obsesyonları vardır. kendimden örnek verecek olursam elimin temiz olduğunu bildiğim halde elimin kirli olduğuna dair bir düşünce hasıl olur, ve eğer gidip de elimi yıkarsam obsesyonlarımın esiri olur, obsesyonlarımın yarattığı sıkıntıdan kompulsiyonlarla(el yıkamak, eli ıslak mendille silmek vs.) kurtulmaya çalışırım. fakat obsesyonlar bitecek düşünceler değillerdir. hele kompulsiyonlarla sınırlandırmaları çok zordur. mesela elimin kirli olduğunu düşünüp el yıkadıktan sonra musluğu kapattım, o da ne musluk da kirli olabilir ve elin tekrar yıkanması gerekir. neyse lafı uzatmayayım obsesyonlar kompulsiyon halini aldığında oldukça tehlikelidir.
    şimdi gelelim hamza hamzaoğlu'nun obsesyonlarına; evlatlar onun için ciddi bir obsesyon. bilal, sabri, umut, burak, selçuk, olcan... şimdi gelelim kompulsiyonlara; evlatlardan umut'un sağ kanat oynaması, defansa yardım ediyor söylemi vs vs. bilal'in ısrarla 90 dakika sahada tutulması yaptığı hatalara rağmen sahada kalması ve hatta sneijder'i geriye çekmek pahasına forvet arkasında denenmesi. denayer'in sabri'nin yedeği olması. selçuk'un en kötü döneminde kesilmemesi.(milli maç sonrası yükselen bir form grafiği ve özgüvene sahip; eski al geriye ver selçuk sorumluluk almaya dikine oynamaya başladı, kastım daha öncesi). jose rodriguez'in en iyi maçından sonra evlatlar yüzünden yedek soyunması. podolski'den her maç sonrası memnun olmayan hamza hamzaoğlu'nun umut'un yaptığı en ufak hareketi her maç gözümüzün içine sokması ve aklıma bir çırpıda gelmeyen bir dolu örnek hamza hamzaoğlu'nun obsesyonlarının yol açtığı kompulsiyonlardır.

    içinizden geçen düşünce 'ne diyor bu değişik?' yönünde farkındayım. hatta sanane adamın yerli takıntısından diyenlerinizde çıkabilir. ama bu denli obsesif- kompulsif bozukluğa sahip olan hastalar ciddi tedaviler alıyorlar ve bu obsesyon- kompulsiyonlarından kurtulmak için her gün mücadele veriyorlar. tabii başlangıç için bunun hastalık olduğunu kabul edenlerinin sayısı hayli az. işte hamza hamzaoğlu'nun bu obsesyonunu bir şekilde tedavi edebilirsek başarılı olabiliriz. yoksa şanslıyken sevinir, şanssızken üzülürüz.
  • 6583
    öncelikle belirteyim ki kendisinin yılmaz savunucularındanım. hatta sözlükte fanboy diye nitelendirilen insanlardanım(30 yaşında adam nasıl boy oluyor onu da size sormalı tabi). hala da kendisine çok güveniyor ve çok iyi bir teknik direktör olduğunu düşnüyorum. sezon sonuna kadar da takımın başında kalmalı. bunlar sabit fikirlerim.

    bütün bunların yanısıra kendisinin elbette ki eleştirilecek noktaları var. sözlükte kendisi ile ilgili envai çeşit yazılar yazılıyor. kendisine yazılan yazıların %95lik kısmı junk dediğimiz türden niteliksiz yani. yok vizyonsuzmuş, köylüymüş, ırkçıymış falan filan zırvalarla dolu. onları hemen eliyoruz zaten okumaya değmez. kalan yüzde 5lik kısımda güzel analizler oluyor genelde. hocada hata olarak gördüğü hususları güzel bir dille aktarıyor renktaşlar. bunlar gerçekten nitelikli ve okumaya değer yazılar ancak o yazıların da çoğunda doğru olmayan tespitler yer alıyor.

    hocanın genel antrenörlük geçmişini ve geçen sezondan bu sezonun başına kadar neler takımımızda neler yapmak istediklerini yazdığım uzunca bir yazı var. merak eden arkadaşlar o yazıyı bulup okuyarak hoca hakkında ne düşündüğümü anlayabilirler. o yazıda değinilen konulara burada bir daha değinmeyi yersiz buluyorum. zaten o yazının geneli olumlu görülere dayalıydı. şimdi hocada eksik gördüğüm noktalara geleyim.

    öncelikle -tabi ki bence- çok yanılınan bir durum var. hoca hatalarında ısrar etmiyor. hatta hemen düzeltiyor. mesela ben rize maçındaki fantastik tercihlerin bir daha olmayacağından eminim. hatırlarsanız hoca sezona ortasahada bilal ile başlamış formunu düşük görünce hemen kesmiştir. daha sonra form tutan bilal kısa tekrardan takıma monte edilmiş ve katkı vermiştir. bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. kısacası hocanın eksiği yanlışlarda ısrar etmek değil, doğrularda ısrar etmemek. bunu biraz açalım. yaklaşık 1 ay kadar önce ideal savunma dörtlüsü yakalandı. denayer-chedjou-hakan balta-carole dörtlüsü ligin en iyi savunma dörtlüsü olmaya aday bir dörtlüydü. geçen hafta sonu rizespor 3. ve 4. golü atarken bu dörtlüden sadece chedjou oynaması gereken mevkideydi. sakatlıklar vs. de etkiledi bu durumu kabul ediyorum ama galatasaray yaklaşık 2 haftadır ideal savunma diziliminde çıkmıyor maçlara. carole sakatlandıysa olcan'ı koyarsın, denayer-chedjou-h.balta-olcan ile çıkarsın maça. savunma diziliminin üzerinde her maç oynanmaz. mümkün mertebe birbiriyle uyuma dayalı bir olayı her hafta değiştirmenin alemi yok. ideali bulduysan ısrar et. doğruda ısrar et yani. benzer durum ortasaha ikilisinde de var. haftalardır iyi oynayan takımın dizilimi ile oynamaya gerek yok. bilal'in dinlenmesi gerekiyorsa aynı eskişehir maçındaki gibi selçuk'un yanına jose ya da jem konur. selçuk sakatlanınca da ya mecburen bilal girer ya da jose-jem ikilisinden yedekte kalanını alırsın. sneijder'i geriye koyarak kaleden uzaklaştırıp işleyen sisteme çomak sokmaya gerek yok. ortasaha düzeni bozulunca hücum hattı da karman çorman birşey oldu tabi ki. yine de bu maç sihirli ayaklar sayesinde kazanılma noktasına gelmişti ama kazanılsa da hocanın bu maçı rize'ye vermek için elinden geleni yaptığı gerçeği değişmeyecekti.

    özetle hocanın rize maçında yaptığı hataları tekrarlamayacağını düşünüyorum. umarım doğrularda ısrar etmeye de başlar ve yine güzel bir sezon sonu yaşatır bizlere. takımın bunu başarabilecek gücü var. devre arasında şüphesiz ki takviye de gerekecek ama ilk aşamada eldeki kadro ile doğruları yaparak sezonun ilk yarısını iyi noktalarda bitirebilmek. dörtlü savunmayı bozmadan (ki milli ara sonrasında kesinlikle ideal dörtlüye dönecektir), orta sahadaki ikiliyi koruyarak ve sneijder-poldi merkezli bir hücum hattıyla devre arasına güzel bir şekilde taşıyabilir bizi.
  • 6591
    eli ayağı bağlanmış ve parasızlıktan sürekli dem vuran yönetim tarafından kovulması imkansız olan hocadır. onu ancak taraftar istifa ettirebilir ama şu durumda istemeyeni çok olsa da istifaya çağrılması çok yakın görünmüyor gibi. neticede istifa çağrısı gelse bile hoca direnir, zira taraftara da posta koymuştu geçenlerde. kariyerinde gelebileceği en üst noktaya gelmiş , savaşmadan çabalamadan oyle kolayca bırakıp gidemez. kendisi bir mancini, prandelli değil o adamlar burdan kalkar inter'e gider, hamza ise yine akhisar'a döner.
    bunu kendisi de çok iyi bildiği için son ana kadar gitmemek için direnecektir.
  • 6592
    acıdığım adam. genelde böyle evlat düşkünlerine acıyorum. sen evlatlarını korursun ama cenazene yabancılar gelir. sen lig başladığından beri evlatlarını koru ama senin götünü beğenmediğin sneijder, taraftarın zoruyla alınan podolski ve yabancı muslera kurtarıyor. bu evlatların senin sonun olacak. o gol atamayan defans yapamayan hatta pas bile veremeyen yerli evlatlar yüzünden kaybedilen puanların faturası sana kesilecek. sanıyor musun sen gidince arkandan ağlayacaklar? burada kalıp balya balya paraları yemeye devam edecekler. sen onlar yüzünden kovulduğunla kalacaksın. bırak bu evlatçılığı yabancı düşmancılığını. kes şu burak'ı umutlu sabri'yi. mümkünse gönder yerine yabancı al. çok geç değil hala. düzeltebilirsin.
  • 6594
    bizim futbolcular, bizim sabri, bizim bilal, bizim burak, bizim umut. bu adamın bizim dediği her şeyin altından bir boka yaramayan türk futbolcular çıkıyor. kamera önünde yabancı futbolcuları çok rahat eleştirebilirken sabri,umut,burak,emre,bilal'e ağzını açamayan birisidir hamza efendi.

    bir de bu adamı iyi insan, iyi ahlaklı diye övüp duruyorlar. görünen köy kılavuz istemez.hamza hamzaoğlu bir dediği diğerini tumayan, içten pazarlıklı ve yabancı düşmanı birisidir. galatasaray'ımız bu zihniyetteki bir adamın inanın umrunda felan değildir. hamza ve ekibinin tek bir amacı var. bizim dediği futbolcularla el ele verip yollarını bulmaktır.
  • 6595
    bu saatten sonra en doğru hamlen devre arası takımdan ayrılacağını en geç sezon sonunda iliskini keseceğini yönetime bildirmek olur. ne sen daha fazla üzül, ne de bizi üz. galatasaray'ın önünü açmanın vakti geldi. bize de en azından doğru düzgün hoca bakmamız icin zaman kalır bizde o hoca bulunana kadar sana eyvallah deriz. ama buyu bozuldu hocam... hoş bu baskan o istediğimiz atak ve çağdaş hocayı bulabilir mi o da ayrı bir muamma.
  • 6596
    ligtv.com.tr hakkında şöyle bir başlık atmış:

    hamzaoğlu sert çıktı: "bu şekilde maç kaybetmeye hakkımız yok"

    bu mu lan sert çıkış? ulan ya bu adamlar bizimle dalga geçiyor ya da bizim adam öyle bir pamukşeker ki sert bile çıkamıyor. hoş ikisi de olsaı bir durum. yavşak medyadan zaten haberdarız, h.h nin de "evlatlarım" politikasını biliyoruz.

    of ulan bu ne biçim bi iş!
  • 6599
    normal şartlarda çekirgenin maximum iki üç sıçramada ne mal olduğu ortaya çıkması gerekirken, bu vizyonsuz neredeyse bir buçuk yıldır takımın başında. adamda öyle bir bal var ki bizlere fenerbahçe balını unutturdu. geldiği ilk üç aydan sonra takımdan gönderilmesi yönünde yazılar yazan ben bugün inatla kovulması gerektiğini söylüyorum ve söylemeye devam edeceğim.
  • 6600
    yerli futbolcuları ile tatile çıkmasını istediğim spor sevdalısı. galatasaray'a bir sürü antrenör geldi. başarılı olanı da başarısız olanı da var. ama hiçbirinden senin kadar hoşnutsuz olmadım. senin kovulman galatasaray'ın kötü sonuçlar almasıyla olur ki bu kötü bir şey. kaybetmeyi alışkanlık haline getirmek demek. bu süreç tabii ki üzücü ve sancılı olucak.

    ama gittiğini okuduğum gün yüzümde güller açacak. sende evinde yerli futbolcusuz galatasaray'ı izlediğinde ben ne hissediyorsam onu hissedeceksin. yerin akhisar ama hayat sana gülmüş işte.
App Store'dan indirin Google Play'den alın