• 585
    kaybettiğimiz maçlardan, eski maç başlıklarını canlandırmaktan uzak durması gereken taraftar. beşiktaş'a neden 4 atmadık, denizli'ye neden daha çok atamadık, ankaragücü maçında 1 puan neyimize yetmiyordu vs vs.

    inanın bunların kimseye faydası yok. aksine hepimize zarar. aramızda dr strange gibi bir adam yoksa yapacak hiç bir şey yok. önümüzde 2 maç var. olur ya da olmaz. olursa ne ala olmazsa 3 ay sonra yeni lig başlıyor. azıcık rahat olun be kardeşim.

    (bkz: 20-21 sezonu)
    (bkz: 15 mayıs 2021 göztepe beşiktaş maçı)
    (bkz: 15 mayıs 2021 galatasaray yeni malatyaspor maçı)
  • 239
    profili çok değişti.

    eskiden boktan skorla dönülmüş bir maç sonrası, genelinde birlik beraberlik mesajları verme, bardağın dolu tarafını görme arzusu varken artık resmen kaos ortamı yaratıp savaş çıkarma arzusu vardır.

    daha 3 gün önce öve öve bitiremediğini, belki bir anlık sinirle, belki de tamamen bilinçli bir şekilde haysiyetsizce eleştirerek çiğ çiğ yemeye çalışmaktadır yine bir bölümü.

    geçen sezonki süper kupa finalini unutan, ligin başlarında henüz burak form tutamamış, drogba ortada yokken leblebi gibi gol atan, hani o schalke'yi yıkan, delle alpi'de 1 puanı getiren, santiago barnebeu'da real'e 2 senede tek golümüzü atan, bunlar yetmezmiş gibi son iki haftada sonradan oyuna giren ve iki maçta da gol atıp, birinde hayati bir puan getiren ve dahası haftalardır taraftarın drogba yerine dilendiği umut, 2 mart 2014 çaykur rizespor galatasaray maçı sonrası hunharca harcanmış, ne lisansı ne futbolculuğu kalmıştır.

    keza burak yılmaz; bize bir buçuk senede kattıklarını şu an yazmayı düşündüm ancak utandım cidden utandım. rakiplerin yemek önlüklerini takmış ağızlarının salyaları akarak yemek için baktıkları bu adama, ister sevin ister sevmeyin krala* bile sahip çıkmıyor, her kaybedilen puan sonrası ilk onun başlığına koşuyorsak yazık bize. demin söyledim ya yaptıklarını yazmaya utandım diye, onun başlığına koşanlardan da utanıyorum.

    selçuk inan, mancini, ünal aysal, didier drogba hatta wesley sneijder hepsi her puan kaybedilen maç sonrası eğer sahadalarsa nasiplerini alıyorlar yazarlardan. selçuk şu an en iyi dönemini belki yaşamıyor, ancak göze girmesi için muhakkak goller atıp asistler yapması bekleniyor, mancini'nin her maçı alması, yeri geldiğinde arka direkteki topa ünal aysal'ın kafa vurması, drogba ve wesley sneijder'in ise her maç rakibi yok etmesi bekleniyor. kim ki bunlardan birini yapamasın, hedefin tam ortası oluveriyor. 6 atılan bir zafer sonrası, galatasaray şampiyon ilan edilirken, boktan bir deplasman beraberliği sonrası şampiyonluğa veda edilebiliyor bu yazarlar tarafından. yine ismi unutulmaya yüz tutmuş, herkesin 10 gün öncesinde vasat adam, yetenekleri kısıtlı dediği yekta bir maçta parlayınca bir anda baş tacı, yıldız ilan ediliyor, 3 sezonda 80'den fazla maça çıkmış ve bunların yüzde 90'ında hatasız oynamış muslera'dan, "aha geçmişe dönüyor.." diye bahsedilebiliyor. 3 tane videosu izlenmiş haijrovic'in sol ayagı hakkında 200 entry girilirken, süre aldığı 30 dakika sonrası "halı saha" yaftası kendisinie yapıştırılabiliyor. ilk maçında hatalı gole sebebiyet verdi diye "alex telles iyi ama defansı zayıf. ama daha genç" diye yorumlar yapılırken, 3 gün sonra iyi oynadığı bir maç sonrası "defansı taş gibi, bu adam hücumda savunmada dehşet" diye kendisinden rahatlıkla bahsedilebiliyor. veysel sarı 2 maç fena performans sergilemedi diye bir anda en iyi yerli sağ bek ilan ediliyor, eboue'nin kendisinin tırnağı etmeyeceği rahatlıkla yazılabiliyor. chedjou evet chedjou, 5 ay boyunca itin götünden çıkarılmayan chedjou, daha önce sergilediği performanslara çok yakın performanslar sergileyip, maçlarda yalnız bir hata az yapıp bir de gol attığı için "yau bu adam iyimiş" diye yorumlanabiliyor.* burdisso çıktığı ilk maç sonrası "rezalet" olarak değerlendirilirken, ontivero aguero - messi ilan edilebiliyor. bu örnekler bir çırpıda ve sadece son 1 ayda aklıma gelenler ve şu an bile satır satır uzatabilirim bunları.

    ligin bitimine 11 hafta var, geride bıraktığımız 6 haftada fenerbahçe ile aynı anda kazandığımız olmadı. lig çok şeye gebe, fikstürümüz zor onların fikstürü daha zor. günün keyfini ya da üzüntüsünü yaşarken, yazdıklarımızı rica ediyorum 2 kez düşünerek yazalım. ya da iki kezi de geçtim, düşünerek yazalım.

    artık inanın bazı yazıları, hem de alt alta defalarca okurken, utanıyorum. bu benim galatasaraylı dostum olamaz diyorum.

    burda yazan insanlara arkadaşım diyorsanız arkadaşlarınıza, yok demiyorsanız sizinle aynı renge gönül veren yabancılara saygınız yoksa dahi oyuncularımızın galatasaray'a kattıklarına duymanız gereken saygıdan ötürü eleştirilerinizi biraz yumuşatın. bir maçta tanımadığınız adamları kral, bizim başarımız için aylardır, yıllardır ter döküp bir ya da bir kaç maçta kötü performans göstermiş oyuncuları da hain/yeteneksiz ilan etmekten vazgeçin.

    taraftar olarak, sözlük olarak yıpranıyoruz.
  • 389
    transferleri adam kayırarak yorumlayan kişiler değildir.

    olay basit! hoca ister başkan alır.

    şimdi diyeceksin ki sneijder, drogba için aysal değil, fatih terim övülmeli o zaman. hayır yanlıştır. fatih terim dursun özbek'ten istesin bakalım sneijder ile drogba'yı alabilecek mi?
    ünal aysal hajrovic, burdisso transferleri için neden eleştirilir anlamam. mancini istemiştir, aysal almıştır. alamasaydı aysal başarısızdı.

    konu bu kadar basit kasmaya gerek yok.
  • 63
    başlik: xxxx

    1. oynadiği futbolu pek beğenmediğim futbolcu. abc sisteminde oynasa daha faydali olabilir.

    2. futboldan anlamayan bazi beyinsizlerin beğenmediği futbolcu. size yyy müstehak tabi.

    3. fm'ci ergenlerin oynamasi gerektiği sistemi söylediği futbolcu. şimdi o oyunu kapat ve gerçek hayata dön.

    tanidik geldi değil mi?

    bak kardeşim:

    sol üstte tuttuğun takimin adi yaziyor. tema rengin tuttuğun takimin rengi. adres çubuğunda yazan kelimeler gönül verdiğin takiminla alakali. bu ne demek? şu demek: bulunduğun bu platformda senin gönül verdiğin renge gönül vermiş binlerce kişi var demek. yani bir nevi gönül yoldaşlarinin dolu olduğu bir yerdesin demek. peki sen gelip bu yoldaşlarina böyle irrite edici mesajlar yazarak ne yaptiğini düşünüyorsun güzel kardeşim? bak o adam da efendi gibi gelmiş, kendi düşüncesini yazmiş. beğenirsin beğenmezsin o ayri. nedir bu ayar verme ya da yerin dibine sokma meraki sevgili kardeşim? bu yaptiğin zaten başli başina bir terbiyesizlik 1, sözlüğü foruma çevirmekten başka bir halt yaptiğin yok bu da 2. yani komple zararsin. böyle mesajlar girerek niye gönül yoldaşini sözlükten soğutuyorsun? o adam belki de senin geldiğin, kendine galatasaray forumu diyen, antuvari saçma sapan şeylerin yazildiği yerlerden usandiği için böyle nezih bir platforma katilma karari aldi? sen niye böyle davranarak seviyeyi iyice aşaği çekiyorsun benim sevgili kardeşim?

    bak arkadaşim:

    önce şunu iyice bir kavrayalim. bütün iş bu sözlüğe üye olmakla bitmiyor, aksine başliyor. belki sen kendini üye olarak çok özel ve seçilmiş birisi gibi hissediyorsundur, hissetme. bu platformu okuyan kişiler, yazan kişilerden daha önemli şahislar. bir nevi sen, gelip de senin yazdiklarini okuyan kişilere hizmet ediyorsun. en başta galatasaray'a hizmet etmek için burdasin. burasi değil inci sözlük, ekşi sözlükten de farkli bir yer. tek ortak noktasi sözlük olmasi. burasi bir amaca hizmet ediyor. eğer sen buraya kaydolup yazi yazmaya karar verdiysen, gelip de burda yazdiğini okuyanlara, tuttuğun takiminin asaletini hissettireceksin. o yüzden burasi diğer sözlükler gibi değil. bir amaci var. ha diyorsan ki: " banane amk ben her önüme gelene sallayacam, dikkat çekecem, meşhur olacam ", bak bunun için zibil tane sözlük var siktir ol git oralarda yaz. kimsenin gelip burda efendice yazi yazanlarin huzurunu bozmaya hakki yok. kalemin sivri olabilir ama üslubun terbiyesizce olamaz. o ikisini de ayirt edemiyorsan edene kadar ara ver öyle gel.

    madem burada yazmaya karar verdin; hakkini ver.
  • 375
    aylardır taraftara hayal satan ve sırf tepkilerden kaçmak için binbir türlü yalan söyleyen bir başkan büyük galatasaray taraftarını nasıl küçümseyip dalga geçiyorsa, o büyük taraftar da aynı şekilde kendisiyle dalga geçer.

    şampiyonluğu yetenekli topçuların eline, ayağına bakarak 1-0larla ite kaka kazanan, buna rağmen ileriye dönük başarı anlamında hiçbir çaba sarfetmeden "içimizden hallederiz" diyen, formayı adaletli dağıtmayan bir teknik direktör büyük galatasaray taraftarıyla nasıl dalga geçiyorsa, o büyük taraftar da aynı şekilde kendisiyle dalga geçer.

    bunların boyutu hakarete ulaştığında da zaten cezası veriliyor. karşıda insan var insan, söylediği yanlış bile olsa, kabul edilemez bile olsa, o konuşma hakkını engelleyemezsin. eleştirebilirsin, ama en-gel-le-ye-mez-sin.
  • 539
    kulübün adı her yerli oyuncuyla anıldığında o yerli oyuncunun başlığına "yıllık 500 bine gelip yedek oturmasına bir şey demem" minvali entryler yazan yazar. umarım o yerli oyuncular bu entryleri görüp okumuyorlardır çünki sevinçleri, hayalleri, idealları yıkılır. galatasaray 2000-lerde bu milletin gönlünde yerli oyuncularla elde ettiği destansı başarılarla yer etti. eğer bir yerli oyuncu gelip kötü oynamamışsa kendisi hakkında şımarık ve kötü yorumları hak etmiyor. yerli oyuncu dışlama mantığı gelmekte olan yabancı sınırı döneminde hem irrasyonel hem de bundan bağımsız olarak ukalacadır.
  • 557
    aslında sayıca baya da fazlaymış. ne zaman biraz kötü gitsek bir sürü yeni yüzle karşılaşıyorum. yanlış anlaşılmasın eleştiriyi eleştirmiyorum. hatta ben de eleştiren kesimdeyim ama kazandığımızda da burdaydım, yazıyordum. şampiyon olurken de yazıyordum, kaybedince de yazıyordum.
    yazar arkadaşlardan özellikle ricam, sakinliği korumak her zaman fayda getirir.
  • 493
    takım çok iyi giderken, tüm rakipleri kıskandıracak seviyede top oynanırken, wesley sneijder başlığı altında birbirine girmeyi başarıp, olmadık yerden gerginlik çıkarmayı başarabilenlerdir. vallahi bizim düşmana ihtiyacımız yok. biz bize yetiyoruz. nasıl liseliler kendi iç çekişmeleri ile sevmedikleri insanları yönetime sokturmayıp ayaklarını kaydırıyor, biz de her şey iyi giderken ahengi bozmak adına elimizden geleni yapıyoruz. yok rodrigues helikopterle inmiş, yok sneijder nice'de oynamıyormuş, yok serdar burnu kırık oynayarak para peşindeymiş. bırakalım bu boş işleri artık. asıl burada olma ve yazma nedenlerimizi gözden kaçırmayalım.
  • 495
    son 2-3 yılda yazar profili çok değişti. çok çok kaliteli yazarlar geldi 2-3 yıl içinde, bayılıyorum onları okumaya ama sayıları fazla değil.
    geneli şımarık, nefretten beslenen, hatasını anlamayan, ben demiştim demek için fırsat kollayan, egosu kendinden büyük tipler. eskilerden de var içlerinde yenilerle sınırlamayalım. burayı aktif olarak kullananı da var, ara ara gelip sözlüğü karıştıranları da. fenerli kafası dediğimiz kafaya sahip.

    bunlar baba gündüz'ün şu lafını unuturlar, belki bilmezler bile,

    “bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır. biz sizlere burada galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. galatasaray bir his takımıdır. renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. galatasaray feragat (vazgeçiş) ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. kısacası galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.”

    son 2 sezonda bir 6. lık, bir 4. lük almışız, avrupa'dan ceza ve ilk turda elenme rezillikleri var bu süreçte. galatasaray taraftarı genel olarak 2017-2018 sezonu başlar başlamaz bir sinerji oluşturmaya başlamış. burası da her daim olduğu gibi galatasaray taraftarının sosyal medya ve internetteki önemli yerlerinden birisi olmuş ve gündemi tutmakta. yine burada da benzer bir havayı oluşturmaya çalışan onlarca, yüzlerce güzel insan var, takımın iyi gidişiyle birlikte sözlükte de bu havayı yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyoruz hep birlikte. sonra bir bakmışsın birisi oradan wesley sneijder'e laf çakıyor, lan olum 2 gün sonra karabük maçı var git oraya bir şeyler yazsana, futbol takımı mis gibi top oynuyor onu değerlendirsene, oyuncuların performansından söz etsene, tudor neler yapıyor yaz mesela bir okuyalım ama yok illa ki bir laf sokacağız, egomuzu tatmin edeceğiz. öteki desen belhanda'yı överken sneijder'i yeriyor, sanki biz aralarında bir tercih yapmışız gibi. belhanda da bizim tudor da, her şey iyi giderken bize hiçbir faydası olmayacak sataşmaların anlamı ne? rahat mı batıyor anlamıyorum ki? nefretten, kötülükten, negatiflikten mi besleniyorsunuz? ne biçim insanlarsınız?

    burada hep bir aile havası olmuştur. ben 2011'de geldim ama eskiden de böyleymiş. yüzünü görmediğim adamların özel hayatlarında, sosyal hayatlarında başarı kazanmalarına mutlu olduk, okul kazanınca, mezun olunca, evlenince, çocukları olunca sevindik, kendi mutluluğumuzu, üzüntümüzü paylaştık.

    orta paydamız da galatasaay'dı. ne drogba'ydı, ne sneijder'di, ne selçuk ne de başkası.

    herkes eleştirisini yaptı, farklı da düşündüklerimiz oldu ama biliyorduk ki herkes galatasaray'ın faydası için yorum yapıyor, ona göre kendi çerçevesinden bakıyor.

    6 haftada 16 puan alan her istatistikte önde olan bir takım var adam gs sözlük'ün en kötü dönemlerindeki konuları ısrarla konuşmak istiyor, bunlardan kurtulup birlik olmamızı istemezmiş gibi sataşmalarda bulunuyor.

    an itibariyle wesley sneijder başlığında 28 entry var, 30 eylül 2017 galatasaray kardemir karabükspor maçında 8! e hani çabamızın adı galatasaray'dı?

    hayırdır beyler maksadınız üzüm yemek mi? bağcıyı dövmek mi?
  • 2
    son zamanlarda canları sıkılmıstır, eyvallah diyelim. haklı nedenleri olabilir, tamam diyelim. peki nedir bir grup yazarın birbiri ile alıp veremediği? hani kişisel sorun yok ortada. bir anlık sıkıntının verdiği heyecan ile bir takım saldırılar, sen bilmezsinler, futboldan takımdan çakmazsınlar havada uçuşuyor. 2 senedir sürekli söylediğim bazı şeylerden biri: tribündeki galatasaray'ın taraftarı son derece kötü bir yolda ilerliyor. rantcılar, şerefsizler, paracılar, iti, kopuğu, haysiyetsizi, pezevengi boy göstermeye başlamıstı son zamanlarda o güzelim ve manevi değerleri yüksek olan tribünlerde. bunu sıklıkla dile getirdim ve kendimce şunu da söyledim: bu sene dönemsel alınacak başarısızlıkar sonucu tribünler birbirine girecek. karaborsacısı da var tribünlerde. rant peşinde koşan üçkağıtcısı da var. çok neşesiz haberler duyacağımızdan şüphem yok bu sebeple. kavga gürültü, bıcak, silah olacaktır kesin. duyarsınız zaten yakında.

    fakat sözlük iyidir. dönem dönem saçmalasa da iyidir. bilinçli, okumuş, görmüş geçirmiş, yazmış çizmiş ve bir işin ucundan tutarak hayatta yoluna devam eden insanlarla doludur. zaman zaman hangi amaca hizmet karşılıklı hakaretler sarfediliyor buna hiç anlam veremiyorum. olmaması gerektiğini söyleyerek kendi adıma yapabileceğimin en mantıklısını faaliyete geçiriyorum. ricadır, istektir. kişiye kalmıs bir tercihtir.

    sözlük yazarlarına duyurulur.
  • 501
    ne yazarsa, ne soylerse soylesin galatasaray futbol takimi uzerinde bir etkisi olmayandir. iyi vakit geciriyor, kendimizi eyliyoruz burada yoksa gomis, tudor ve muslerisko toplanip yazdiklarimizi okumuyor. etkimiz olsa dursun ozbek su anda sinirdisi edilmis olurdu. fakat yok oyle bir sey. bu sozlukte yazan bir kisi takimlarimizin onunde engel de degildir, takimin arkasindaki itici guc de degildir. baska mecralarda yaptiklariyla olabilir de ama buraya yazarak olmaz. klavye, telefon basindan takiliyoruz oyle. abartmayin.
  • 75
    not1: son hollanda macinda milli takim fenerbahce hegomonyasinda diye desteklemeyen yazarlar cogunlugu degildirler galatasaray sozluk yazarlari. zira ayni macta gokhan gonul'un sag bekte, hamit atintop'un sag acikta oynamasini ya da yedek soyunmasi gerektigini belirtmistir cogu. yazarlarin tepkisi yaaeaea milli takimda hep fenerliler oynuyor gibi basit bir ergen tepkisi degildir.

    not2: fatih terim yonetiminde volkan hatali goller yese dahi o donemde tolga zengin gibi, onur kivrak gibi, sinan bolat gibi gayet basarili isimler yoktu volkanin arkasinda. varsa da ben hatirlayamiyorum.

    not3: tanyevic ilkan'i gazlamis, ilkan gitmis fener'e. isterse cehennemin dibine gitsin. ama sen milli takimdaki oyuncuya fener'e gitmezsen seni oynatmam dersen ve hala bazilarimiz bunu normal karsilarsa kusurakalmayin ama bunun adi enayiliktir.

    not4: sadece 3 kitada bulundum. 20-25 senedir takip etmedigim futbol, basketbol etkinligi yok. hic bir donemde elindeki en kaliteli adamlari, en kritik maclarda taktik anlayis gerekcesiyle(!) oynatmayan teknik direktore rast gelmedim. ayrica bulundugum ve bulunmadigim 6 kitada sike yapan, uefa'ya yalan bildirimde bulunan bir takimin baskaninin federasyon baskani, dolayisiyla milli takimin patronu oldugunu da hic gozlemlemedim.

    sonuc: galatasaray sozluk yazari milli takimini desteklemek istiyor. eminim benim gibi onlarcasi televizyon karsina gecip ya da stadta yerini alip icinden sahada mucadele adamlar icin en guzelini diliyor. cunku biliyor ki turk insani basariya, avrupada kendini gostermeye muhtac. bir galibiyet tum ulkeye en azindan bir kac gunlugune herseyi unutturuyor. ama gelin gorun ki karanlik adamlarin elinde sekillenen, uzerinden kimin ne cikarlarini oldugunu kestiremedigi bu olusuma tepkisini koyuyor. son hollanda macinda oldugu gibi oturuyor tv basina, kendini yiyor selcugu oyuna al diye, cunku goruyor heriflerin savunmasi darmadagin, goruyor bu isi yapacak adam kenarda, haliyle cildiriyor arkadas. erman kunter, oktay mahmudi, ergin ataman gibi oz be oz turk, a milli basketbol takimini cok daha iyi yonetebilecek tas gibi teknik adamlar varken tanyevic'in icine sictigi milli takimin 55 senedir yenemedigi italya'yi yine tanyevic sayesinde nasil elinden kacirdigini goruyor, neden tanyevic diye soruyor dogal olarak. derler ya bagirana degil bagirtana bakacaksin. hep cuvaldızı bize mi arkadas? bir de suyun oteki yanina bakin..

    edit:imla
  • 16
    içlerinde öyle isimler vardır ki, resmen insana "bilader tamam sarı kırmızı aşkımız ama futbol konuşmasak da olur." dedirtmektedir. evet çünkü sadece galatasaraylı olmak, sarı kırmızı renklere gönül vermek, futboldan çok iyi anlayacağımız, veya en azından düzgün bir karaktere, toplum genelinin kabul etmiş olduğu belirli ahlaki değerlere sahip olacağımız anlamına-maalesef-gelmiyor.

    şimdi bir kısım yazar var sözlükte, ısrarla bazı şeyleri gözümüze sokmaya çalışıyorlar, hani %90'ımız kör olmuş, gözüne perde inmiş de bir tek bu arkadaşlar biliyor doğruları. bir kere yazılır, iki kere de yazılabilir elbet ama her allahın günü ısrarla bir şeyleri tekrar tekrar yüzümüze vurmanın sebebi ne olabilir? problemli misiniz arkadaşım? bir siz görüyorsunuz da gerçekleri, sözlüğün kalanı gerizekalı falan mı?

    dünya kupası başlamış, ne mutlu bize takımımızda oynayan tüm oyuncular hatrı sayılır süre görev aldı ve görece güzel performans sergiledi. hala yok "elano konusunda ben dediydim işte", yok "rijkaard şuydu buydu", yok "dos santos konusuna gelirsek..." ne kadar çileli bir milletiz yahu, değil mi zaten yürürken bile "sessiz ve kederli" yürüyoruz, hamurumuzda var dert-sıkıntı-keder; normaldir. yaz gelmiş yahu gülün azıcık!

    vuvuzeladır, ömer üründül'dür, kısır futboldur pekala katılıyorum ama ne olursa olsun tarih itibariyle dünyanın en büyük futbol organizasyonu gerçekleşmekte ve "biz" hala geçen sezonki aptal geyiklerde ısrarcıyız... hani işin içinde futbola dair bir yorum, bir analiz, bir tespit de yok. boş laf, kuru gürültü. tadını çıkarın yahu, keyif almaya bakın, gidin bir şey yapın rahatlayın artık ne diyeyim yani. açıkçası bu bağlamda bir kısım yazar beni hayal kırıklığına uğratmıştır. en sade, en içten futbol sohbetlerinde bile "ben dediydim!" aferin bilader, eksik olma...

    neyse, şimdi bir de kendimi ateşe atarak başka bir konuya değinmek istiyorum; ben ve bir takım yazar arkadaş frank rijkaard'ı, elano blumer'i, dos santos'u hatta yeri gelir serdar özkan'ı bile desteklemekte, bu isimlere arka çıkmaktadır. eleştirirken de daha yumuşak davranırlar, sopayla değil izah ederek dertlerini anlatırlar. sayın eli sopalı yazar grubu sözüm sizedir; aptal falan değiliz, ısrarla gözümüze gözümüze soktukça aynı tornadan çıkmış, belki de 10 aydır düzenli olarak girdiğiniz kokuşmuş entrylerinizi, ne biz değişeceğiz, ne de kulüp sizin ısrarlarınıza dayanamayıp dediklerinizi harfiyen yerine getirecek.

    birilerini savunuyorsak, arka çıkıyorsak, eleştirirken de neden-sonuç ilişkisi kurup efendice konuyu bağlamaya çalışıyorsak; futbol aşkımızdandır, galatasaray sevgisindendir, ne olursa olsun sarı kırmızı formayı terleten oyuncularımıza ve kulübe emek veren teknik heyete saygımızdandır,* galatasaraylı duruşundandır ha bir de şu sözlüğü okuyan insanlara salt fikirlerimizi dikte etmek yerine onlara bilgi birikim bakış açısı olarak bir şeyler katma isteğimizdendir. biz de biliyoruz o ithamları, küfürleri, kinayeleri yoksa...

    zannetmiyorum ki bu sözlük ortamında kulüp bünyesindeki isimleri itin g.tüne sokarak yol alalım, bir yerlere gelelim.
  • 70
    kendi adıma yazmam gerekirse;

    mevcut dönemde türk milli futbol takımı diye bir olgu yoktur. yıldırım demirören başkanlığındaki karanlık ve şikeci dostu tff'nin, birilerinin adamı olup da atamayla o mevkiye gelmiş abdullah avcı'nın, satılmış türk spor medyasının milli futbol takımı vardır ve ben o milli futbol takımını tutmam.

    türk basketbol milli takımı da aynı şekilde; yıllardır aziz yıldırım'ın oyuncağı olmuş, ne tür ilişkiler içinde olduğu bilinmeyen, karanlık figür turgay demirel başkanlığındaki, fenerbahçeli idarecilerin at koşturduğu ve galatasaray'lı oyuncuları ayarttığı bir organizasyon haline evrilmiş olan türk basketbol milli takımını da tutmam.

    bu milli takımların oynadığı maçlarda rakip takımları da tutmam. heyecan da duymam, hiç bir galatasaray'lı oyuncunun da çağırılmasını istemem. milli maç aralarından da nefret ederim.
  • 180
    beni bilen bilir. hiç ama hiç tartışma içerikli entrylere başlıklara yada konulara pek girmem. burada başkasına laf sokunca hiç bir şey kazanmayacağımız için barışçıl bir ortamın olması için özel mesaj yoluyla her daim yapıcı yorumlarda bulunarak sakin olunması gerektiğini hatırlatırım.

    şöyle ki; eleştiri yapmak gerek. sözlükte farklı seslerin, farklı kafaların olması çeşitliliği ve sürdürülebilirliği arttırır. yani, ben her gün sözlüğe girdiğim de hep aynı şeyleri okuyacaksam o zaman gerçekten sıkılırım. herkes aynı düşünceye yoğunlaşarak aynı tarzda entry girerse o zaman üzgünüm ama hemen sayfanın üstünde giriş yap kısmına basmam bile. bu da insanların aktifliliğini ve akıcılığı etkiler. (bana göre)

    örnek vermek istiyorum. 4-2-3-1 ile ilgili tam olarak nasıl yaparız, nasıl olur, nasıl olmaz diye düşünüyorken yazarların yorumlarıyla kafamda bir sinyal patlıyor ve bazı şeyleri net olarak anlıyorum. ben ne futbol alimiyim, ne futbol hakkında teknik direktörler kadar çok bilgim var. ben profesyonel futbolcu değilim o yüzden adabımı bilerek hareket ederim. bazen teknik direktöre akıl verircesine cümle kurduğum oluyor ve yarım saat sonra utanarak sildiğimi hatırlıyorum. burada anlatmak istediğim çeşitlilik iyidir, insanlara yorumlar bile bilgi katar fakat biraz düşünmek gerek, sınırı bilmek gerek.

    ama... eleştiri yapacağım diye de tespit sıçtığını sanıp batırmamak gerek. sen bir oyuncuya takmışsan yada bir görüşü savunuyorsan bir iki konuda dile getirmen herhangi bir problem teşkil etmez. sen gidip bir görüşü her fırsatta, 100 kez imkanın varsa 100 kez dile getirip artık suyunu çıkarırsan hatta ve hatta bu olayı savunurken başka insanlara ezici, ima içerikli ve bazen hakaret söylemi barındıran cümleler kurarsan o zaman tabii ki tepki çekersin.

    çok kaba bir örnek vereyim. ben sabri sarıoğlu'ndan nefret eden bir adamım. gerçekten kendisinin oyunu ve hareketleri bana batıyor fakat entrylerime baktığınızda sabri ile ilgili herhangi bir ima dolu, mantıksız cümle söyledim mi bir bakın. bu adamdan haz etmesem bile mesela artık sağ bekte oynaması gerektiğini ve sonradan oyuna girdiğinde hareketlilik kattığını savunan biriyim. eboue'nin son zamanlarda performansından dolayı artık kazığa çekilmesi gerektiğini ve sabri'nin ilk 11 başlaması gerektiğini söylüyorum.

    belki akıcı cümle bütünlüğü kuramadım ama az çok ne demek istediğimi anlamışsınızdır. kin nefret ayrı, doğru üslupla doğru tarzda gerçek eleştiri yapmak ayrıdır. mesela elemanın biri fatih terim'e öyle kıl ki, amrabat üzerinden adama bildiğin sövdü sonra zaten uçtu gitti.

    özet geçecek olursak eğer, takıntı ile eleştiri arasındaki o ince çizgiyi abartmamak gerek. maçı alkollü kafayla izleyip gelip burada anlık gaz ile adrenalin yüksekken bir şeyler yazarsan tabii ki tepki görürsün. inanıyorum ki burada maç sonrası saçmalayıpta sonradan pişman olan çok insan vardır. bir top için ne sinirlerinize zarar verin ne kalbinizi ağrıtın, değmez.

    eleştiri nasıl yapılır bir düşünelim. takıntı kötüdür. dünü hatırla ki bugünü yorumla. zor mu? değil.
  • 403
    bendeniz önderliğinde birçoğu bugün çocuklar gibi şen, bir ağaç gibi hür, bir orman gibi kardeşçesine mutludurlar...

    tematik modu öğrenmenin verdiği mutlulukla mevlevi dervişleri, bektaşi semazenleri gibi dönüyoruz, aşk şarabından demlendik, üçüncü gözümüz açıldı, brahma vesileli nirvana'ya ulaştık...

    tematik mod...
    siz de deneyin...
    bayinizde...
App Store'dan indirin Google Play'den alın