önemli bir çoğunluğun forum, twitter, messenger kafasında kullanmakta ısrar ettiği; yaşanan sorunların önemli bir kısmı bu inat yüzünden başına gelen platform. bu da gerçi sözlük formatının atası ekşi sözlük'te başlayan ve dalga dalga buralara kadar yayılan bir durum.
sözlük kurulalı 11 yıl geçti, 12. yıla girdik. 10 yıl önceki sözlükler, sözlük yazarı olmak, entry girmek şimdikine kıyasla çok çok farklı şeylerdi. bunun yazılı olmayan kuralları, bir hürmeti falan vardı. daha da geriye gidersen internete girmek bile başlı başına bir olaydı. şu an 22-23 yaşında çocukluk dönemini geride bırakmış olgunluğa yol alan insanlar için bile komik geliyor bu hikayeler.
o bir zamanlar neredeyse elimizi yüzümüzü yıkayıp girdiğimiz internet artık üzerine sıçtığımız organı kapatan donumuzun hemen bitişiğine kadar geldi. uzaklar yakın oldu olmasına ama yakınlarımız da ironik şekilde uzaklarda kaldı. bunun en büyük götürüsü olarak ne yazık ki gizlilik ya da bilinmezlik gibi kavramlar kayboldu. iyiye, güzele, özlenene olduğu kadar kötülüğün her türlüsüne de oturduğumuz yerden kolayca ulaşabiliyoruz.
kötü bildiklerimizin iğrençliğini, "belki iyi bir insandır aksi bir gününe denk gelmişimdir" dediklerimizin aslında denk geldiğimizden daha kötü olduğunu hatta iyi bildiklerimizin de ciğeri peş para etmez olduğunu falan görebiliyoruz hemen. bu da güvensizliği, önyargıları, sevgisizliği ve benzeri pek çok duyguyu/tavrı tetikliyor. bu da toplumsal olarak bir değişimi yaşattı ister istemez. "biz ne ara bu kadar kötü olduk" sorusu haklı bir hassasiyet olsa da yanlış bir soru. biz zaten böyleydik. ama evde, işte, okulda, mahallede kim varsa onların en mahrem ve doğal hallerini bilebiliyorduk.
bugün ortalamanın bir tık üstü internet bilgisiyle korunaksız haline ulaşılamayacak insan sayısı bir elin parmakları kadar. sadece bu yüzleşmenin yarattığı travma bile dramatiktir. üzerine bir de tüm bunları bir tehdit olarak hissetme hatta yaşama durumu eklenince psikolojimizin bozulmamış olması imkansız olurdu. nitekim öyle de oldu...
bu hale getirilmiş bir toplumun tüm birikimini kusabileceği tek yer internettir. bunu nick kullanımı ve bir servere bağlanıp oradan yayına geçme sebebiyle bir tık da olsa korunaklı olarak yapabileceği yegane yer sözlüklerdir. insanların sinirinden, stresinden, tahammülsüzlüğden, aşırı tepkilerinden falan dem vururken aslında bu konuları da bir düşünmek gerekir.
hele bir de böylesine bir cinnet halinde insanların sözlük formatı gibi bağlayıcılığı çok sınırlı olan yazılı kuralları ve bugünlerde tuvalet kağıdı kadar değerli olabilen yazısız kuralları ciddiye almasını beklemek aslında çok büyük bir fedakarlık beklentisidir.
itiraf etmek gerekir ki güncele baktığımızda galatasaray sözlük bu konuda yönetimsel olarak en hassas davranan, kullanıcılarını en çok darlayan sözlüktür. galatasaray sözlük moderasyonu, haklı olmasa da hak verilebilecek şekilde yazarlarlardan çokça tepkiler alır, hatta dönem dönem kitleselleştiği bile olur bu tepkinin.
ancak ne kadar ironiktir ki insanların kendini ifade edecek zibilyon tane platform varken buraya kayıt olmak istemesini sağlayan temel şey de bu format, kurallar ve darlamalar bütünüdür. eğer galatasaray sözlük galatasaray adı haricinde ayrıca bir isim yapabilmişse yine bu format ve kurallar dahilinde yazarlarının katkısıyla yapabilmiştir bunu.
hal böyleyken bu kuralları, formatı, şekili, idareyi, işleyişi yok saymaya çalışmak maddenin doğasına aykırıdır. bu kurallar dahilinde herkes, her istediğini, istediği zamanda, istediği sıklıkta yazabilir. sözlük moderasyonu da yazılanların doğruluğu hariç içerikten bağımsız olarak sadece bu kurallar ve ritüeller üzerinden yaptırım yapabilir. işin özü aslında bu iki cümleden ibarettir. ancak üstad cruyff'un dediği gibi zor olan işleri bu iki basit cümleye indirgemektir.
yine çok konuştuk ve bomboş(!) konuştuk. yarın akşam maç var kim takar sözlük formatıymış bilmemne...
(bkz:
ben tümer'e küfür edeceğim/#2796906)