nüfus cüzdanlarımızda “türk” yazmasından büyük bir mutluluk ve gurur duyuyoruz değil mi? bize bu gururu yaşatan; asil tarihimiz, cesaretimiz ve şehitlerimizin kanıyla sulanmış, verimini direkt “candan” almış üstünde yaşadığımız, “şahadet fışkıran” bu topraklar.
yeryüzünde iki büyük hanedana nasip olmuştur “topraklarında güneş batmayan devlet” sıfatı. bir tanesi sömürge düzenine dayalı; kanlarında emperyalizm, torunlarının genlerinde kapitalizm dolaşan büyük britanya krallığı; diğeri de tüm cihana adalet timsali olmuş, hak dağıtan, hakkı bilen, gerektiğinde hakkı ve inandığı doğruları savunmak adına barbarlaşabilen, kültür ve sanata olduğu kadar zevk ve sefaya da düşkün devlet-i osmaniye.
galatasaray ruhu’nu anlayamayan kitlelere, tanıdıklarıma aynı örneği veririm. biz bugün dünya üzerindeki en eski uygarlıkların kültürüyle yoğrulmuş, “sentez” kelimesinin sözlük anlamına en uygun bir toplumun şimdilik- son nesilleriyiz. bu sene; yeryüzünün en eski hükümranlığının torunları olarak 710. sene-i devriyesini kutluyoruz. başka bir deyişle tarihimizle, geçmişimizle, acısı ve tatlısıyla, lale devri ve karlofça’yla ama aynı zamanda malazgirt ve kurtuluş savaşı’yla, savaşlardaki cesaret ve azmimiz, barışlardaki adalet ve gösterdiğimiz sağduyuyla gurur duyuyoruz. bu bağlamda kanuni, fatih, iv.murat, deli ibrahim, osman gazi, yavuz, mustafa kemal, ismet paşa gibi çoğu ülkenin tarihinde bunlardan biri kadar bile rolü olmayan, bir sürü değere sahip olmamızın da gururunu yaşıyoruz.
işte galatasaray ruhu tam olarak da bunun izdüşümü oluyor. biz de neredeyse kanımız kadar eski mekteb-i sultaniyemizle,
ali sami bey ve arkadaşları ile,
hasnun galip ile, çanakkale’de verdiğimiz onlarca galatasaraylı şehidimizle,
brian birch, “imparator”
fatih terim, gündüz ağabey, “taçsız kral” metin “ağabey”, “berlin panteri” turgay ağabey ile, avrupa gol kralı futbolcularımız, bileklerinin bir kere bile büküldüğüne henüz şahit olmadığım“engelsiz” aslanlarımız, türkiye’me ilkleri yaşatan bayan basketbolcularımız ve efsane hocalarımızla; aynen bir osmanlı torunu, genç türkiye cumhuriyetinin şerefli bir evladı olarak gurur duyuyoruz.
bugün
öcal uluç’un harika yazısını okurken bunları düşündüm. zamanında kulübün anahtarını kapıya gelen “kasaplara” bile haciz yüzünden teslim etmek üzere olan, skandal “dream card” projesi ile ekmeğinden kesip kulübüne katkı yapmak isteyen, taraftarlarının duygularının sömürülmesine izin veren yönetim anlayışına sahip olan, “sahip som” gibi ne olduğu hala belli olmayanları kulübe musallat eden, karton stadyum maketlerine milyonlarca döviz harcayan yönetimlerimiz oldu bizim. bu süreç içerisinde dahi, yapılan doğru ve/veya yanlışlarda kulübü ve tarihiyle gurur duyan, kimliğinde “galatasaraylı” yazan hiç kimse “liseli-lisesiz” ayrımı yapmadı. tüm sarı-kırmızı aşıkları hesapsız sevdi, gönlünü verdi liseli olsun veya olmasın. başkanlarını; “liderleri” bildi gazi mustafa kemal gibi, yavuz gibi, her denilene hiç ses çıkartmadı, ne zaman “gururlarına”, “tarihlerine” halel geldi, dil uzatan şarlatanlar oldu, o zaman gürledi bu taraftar.
bugün kulübümüz tarihi bir sınavdan geçecek. bazı “liselilerin” araya nifak karıştıracakları, hiç hakkı olmayanların, “nerede soyundularsa orada giyinmeleri gerekenlerin” çatlak seslerinin beyoğlu’ndan çıkarak, yüzlerce yıllık tarih sayfalarımızın sonsuzluğuna uzanacağını işitiyoruz.
biz galatasaray’ımızla gurur duyuyoruz, gurur duymak istiyoruz, bugün olağanüstü divan’da her ne konuşulacaksa, artık doktrinimiz olan “kol kırılır, yen içinde kalır” şiarıyla, hiç hesapsız sevmeye devam etmek istiyoruz. haydi bizi onurlandırın “ağabeylerimiz”, bugün her şeyin yeniden başlayacağı, “sevrlerin” sona ereceği, ellerini ovuşturarak topraklarımızda, başarılarımızda gözü olanların gözlerine parmağınızı sokacağınız, yepyeni bir gün olsun. sadece galatasaray’lı olduğunuzu hatırlayın, arkanızda hesapsız, kitapsız sadece tarihiyle bile gurur duymasını bilen, günlük başarıların değil, istikrarın ve “duruşunun bilincine sahip”, sizlerin de bizlerle gurur duyduğu “sessiz ama koskoca bir halk” bulunuyor.
sarayın bahçesi bugün; “bizans entrikalarının” hesaplandığı yer değil, tarihe başarılarını yazdıracak o köklü temellerin atıldığı, bize “takım ruhunu”, “takım olmayı” öğreten, ali sami bey ve arkadaşlarını şahadete ulaştıracak tarihe dönsün. gurur duyduğumuz lisemizden çıksın o ışık ve aydınlatsın yine karanlık yüzleri, tokat gibi patlasın sırtlanların suratında aslanlarımızın pençesi.
biz
galatasaray’ız, bize yakışan budur. lisemizle ve tarihimizle övünüyoruz, hiçbirimiz o kapıdan mezun olmanın “şerefine” nail olamasak, hep içimizde o tatlı “burukluğu” hissediyor olsak bile.
(bkz:
galatasaray türkiye dir)
(bkz:
yürüyedur)