• 7601
    gerçekten inanılmaz bir spor kulübüyüz. demokrasisi son dişlisine kadar çalışan, başarısızlığa asla tahammül edilmeyen bir yapımız var. biri başarısız mı oldu anında gidiyor, gideceğini kendisi de biliyor. başkan, yönetim, teknik direktör fark etmiyor.

    geçen sezon 13. olduktan sonra fatura yönetime kesildi, yönetim gönderildi, yeni yönetim getirildi, gelirler çok çok alt seviyedeydi (erden timur en düşük gelir elde ettiğimiz sezon olduğunu söylüyor hatta). transfer sezonunun ortasında elimizde 13. olan kadro ve yeni yönetimden başka bir şey yoktu. oradan koşmaya başlayan galatasaray rakiplerini eze eze şampiyon oldu. 30 mayıs'ta şampiyonluk ilan edildi, 31 mayıs 01.00 itibariyle çoğu galatasaraylı gelecek sezonun kqdro hesabını ve 24. şampiyonluk hedefi için gerekli görülen iyileştiemeleri tartışmaya başladı bile. işin daha da ilginci galatasaray bunu hep yapıyor, başarısız olunan sezonların ardından ayağa öyle hızlı kalkıyor ki rakiplerinin başı dönüyor.

    rakiplerimizin en büyük sıkıntısı burda. o kulüpleri başkanlar babalarının çiftliği gibi yönetiyor. 1998'den bugüne galatasaray 9 başkan değiştirirken fenerbahçe sadece 2 başkan tarafından yönetilmiş. üstelik bu süreçte galatasaray her türlü başarıda fenerbahçe'yi geçip, üstüne avrupa kupaları kazanmış. fenerbahçe ise şikeli şaibeli birkaç sezon dışında lige bile asla ambargo koyamamis.

    bir yönetim öncesinde başarılı dahi olsa basarisiz olmaya başladığında biz dur bakalım diyoruz. bu iş nereye gidiyor diyoruz. büyüğüyle küçüğüyle desteği hemen çekip seçime zorluyoruz. gitmiyorum diyen çıkarsa ibra etmiyoruz, yönetim süresi dolduktan sonra bir daha yüzüne bakmıyoruz, neredeyse kulüple ilişiğini kesiyoruz. bu da eninde sonunda başarıyı getiriyor. çünkü gelen herkes bir yerlere hesap vermek zorunda kalacağını, herkesin başarı beklediğini, başarısızlık durumunda sıkıntı yaşayacaklarını biliyor. ona göre hareket ediyor. yapamazsa da defolup gidiyor. bu da eninde sonunda başarıyı getiriyor, muazzam bir imaj çiziyor kulüp için.

    halbuki rakiplerimiz başkanların elinde oyuncak olmuş durumda. aziz yıldırımlar, yıldırım demirörenler, fikret ormanlar, ahmet nur çebiler, ali koçlar... zaten batık durumda olan kulüplerini kendilerine borçlandirip parmaklarında oynatiyorlar. kimse sesini dahi cikartamiyor. başkanı ve yönetimi yargılayacak ciddi bir mecraları yok, başarısızlık durumunda asıl şampiyon biziz, 28 şampiyonluk, uefa'ya başvuracağız, 5 yıldız falan diye algılar üretip taraftarı uyutuyor ve işlerine bakiyorlar.

    türk futbolu işte tam olarak bu zihniyet yüzünden gelişmiyor. bizim de artık bu ligden siyrilmamiz lazım, özümüze dönüp avrupa başarılarına odaklanmamiz lazım, ancak bu şekilde olduğumuzdan ileriye gidebiliriz.

    her şeyin, bilhassa demokrasi kurumunun tersine işlediği ülkemizde bunu tek isletebilen oluşum galatasaraydir. keşke ülke de bunu örnek alsa.
  • 7602
    futbol takımı, kuruluşunun 100. yılında şampiyon olmadı diye üzerinden bayağı bir laf ebeliği dönmüştü. bunun üzerinden tam 18 sene sonra gazi mustafa kemal atatürk’ün önderliğinde kurulmuş cumhuriyetimizin 100. yılında başkent ankara’da 23. şampiyonluğunu ilan ederek, tarihe geçti. “ türkiye’dir galatasaray! “ sözünün de bir anlamda doğruluğu ortaya çıkmış oldu.
  • 7605
    fenerbahçe maçı için kombine sahiplerine mantık dışı devir yasağı getiren kulüptür.

    eleştirileceği zaman eleştirmemiz gerek. ev kiralıyorsun bir anda ev sahibi diyor ki bugün oturamazsın. peki.

    o halde gelemeyeceklere, biletleri kulübe devrettirdiniz. çok doğru çok haklı. o biletler ne oldu? kimlere verildi ? dürüstçe bunlar da cevaplansın o halde.

    var mı ben siteye girdim biletimi alabildim diyen ?
  • 7620
    öyle büyüktür ki ülkenin en prestijli ve en zengin ailesinin üyesini alay edilecek konuma düşürür. rakipler bile keşke ülkeyi galatasaray yönetse diyecek duruma gelir. başarısızlığa o kadar tahammülsüzdür ki aksayan her şeyi başkanından teknik heyetine futbolcusundan taraftarına(evet biz de zamanında yanlışlar yaptık ve kendimizi düzelttik) kadar hızla değiştirir. dünya yıldızı futbolcular kendisini kulüpten büyük göremez. görmeyenler zaten burada başarılı olur ve tarihe geçer(hagi, taffarel, sneijder diye gider). başka takımda olsa egodan patlayacak futbolcuların söyledikleri iki çift söz(fener ağlama) gelecek nesillere miras olarak kalır(belhanda ve icardi). kimilerinin uzun yıllardır hayalini kurduğu şampiyonluk kupası galatasaray için aslında asıl hedefine giden bir kısayoldur. birkaç gün sevinilir ve biter.

    galatasaray öyle büyüktür ki rakiplerin akıl sağlığıyla oynar.
  • 7622
    aranızda programcılar ve mühendisler vardır, şema çizeriz bilirsiniz. software developerlar için excalidraw'da da kademeli bir çizim yapmayı düşünüyordum. vazgeçtim rakiplere fazla bilgi ve yol göstermemek için.

    kademeli olarak ele alırsak - stack mantığı - çok farklı seviyelerde keyifli noktaları fark edebiliriz.

    ön tanım:2. altın çağına giren ortak tutkumuz.

    faz 1: takım içi rollerin ve sınırların netliği. eski kaos zamanlarımıza kıyasla, okan buruk'un yardımcı antrenörleri, yardımcılar belli. hepsinin profesyonel alanları da ayrı ayrı.
    futbolcuların reaksiyonlarından, her birinin belli alanlarda futbolcularımızla ilgilendiği net. futbolcuların da kendilerinden memnun olduğu açık.

    faz 2: yönetim - teknik heyet dinamiği. bu rollerde hep karambol abdurrahim albayrak akla gelir. o da ali dürüst ileyken en iyi verimi sağlamıştır. ondan sonra malesef tutturamadı arasını.
    burada aslında yönetim ile aradaki dinamik ilişkiyi transferden de sorumlu erden timur üstlenmiş.
    gene tek başına olarak değil.

    hem okan buruk hem de erden timur sorumluluklarını planlı olarak belirli bir şekilde kendi ekiplerine yaymaya çalıştıkları ve başarılı oldukları için bu takım ortaya çıktı.

    bu sayede erden timur özel transferler ile ilgilenebildi.

    faz 3: yönetim - bu sefer dursun aydın özbek kendisinden beklemediğim kadar profesyonel davrandı. 1. dönemi ne kadar kamikaze abdurrahim albayrak tınısındaysa, bu sefer birşeyler değişmiş.
    erden timur ve okan buruk'un profesyonel ekip hamlesi ve sanırım verdikleri güven rahat hissettirmiş kendini.
    yönetim ciddi meseleler dışında hiç ön plana çıkmadı, metin öztürk dışındaki yönetim kurulunu da çoğumuz bakarak sayabiliriz. bu işlerini gerçekten sessizce, profesyonelce yaptıklarını gösteriyor aslında.

    siyaset gibi düşünebilirsiniz. işler sara sarpa oldukça müşahitlik ve sandık kurulu başkanlığını öğrendik. oy verip geçmek varken değil mi? aynısı burada da geçerli, işler saçmalasa, galatasaray'da kriz, yönetim de istifa manşetleri gelirdi. gelmedi.

    burada bu bağlamda tüm idari, teknik, yardımcı ve lojistik ekibini tebrik etmek gerekiyor.

    futbolculara, özel yetenekleri olan yıldızlar karmasına kafa rahatlığı ve sadece sahaya odaklanabilecekleri bir alan sağladılar.
    mauro icardi ile ilgili bir ton magazin malzemesi oldu. eşinin, eski eşinin, tekrar sevgilisi eşinin dinamikleri bile karambol bir yönetimde takımı karıştırmaya yeterdi. fakat disiplinli bir yönetim ve odaklı bir teknik heyet olunca resmen vız geldi.

    faz 4: devre arası ve gelecek sezon hazırlıkları.
    hazırlıksız geldikleri bir dönemde başta erden timur tüm yöneticiler harika bir iş çıkararak bu kadroya imkan sağladılar. (bankalara verilen şahsi teminatlar dolayısıyla hepsine paye veriyorum. erden timur harici kefil istemişlerdir.)
    şimdiden ekip olarak takımı şampiyonlar ligi'nde çerez değil derbi takımı yapmak için uğraşıyorlar.

    tüm bunlar olurken takımda bir sevgi, kardeşlik, dostluk ve kolej havası oluşturulmuş bile. (band of brothers tarzı) torreira yerde erden timurla kudurur. ıcardi gelir okan'ı alnında öper filan. bunlar aslında güzel doneler.

    özel hayatlarında ve profesyonel hayatlarında düştükleri sıkıntılarda karşılarında sırtlan sürüsü değil bir wolf pack sadakatinde bir aslan ailesi bulduklarını ve hepsinin arkasının kollandığını gösterir.

    torreira için yönetimin tek başarısızlığı devrim özkan ile bir yemek ayarlayamamaktı. isteseler onu da yaparlardı da kompela anmasın diye yapmadılar sanırım*

    sadece faz 2 için aslında saatlerce araştırma yapıp yazası geliyor insanın. resmen ete kemiğe bürünmüş harika bir fm antrenör ve koç ekibi meydana getirilmiş.
    sakızlı white walker'ın yanında doğru dürüst ekip yoktu, sadece ekurisi vardı mesela.

    buraya kadar okumaya üşenenler için tldr:
    1987'den başlayarak oluşturduğu altyapı ile 1996 - 2000 arası altın çağdan sonra sadece 1 sezonluk devasa bir emek ile 2. altın çağına girmek üzere olduğu takımımız, tutkumuzdur.

    ünal aysal'ın büyüyerek, güçlenerek borç ödeme ve siklet atlama hedefi malum sebeplerle yarım kalmıştı. bu sefer florya ve riva projeleri sayesinde bu hedefe çok ama çok yakınız.
    bu projeler bize 1987 - 1996 arası takıma işlenen altyapıyı 1 senede bize kazandırdı.

    dönüşü muhteşem olsun "doc brown"

    not: dikkat ederseniz seçilen futbolcuların insan olarak uyumu ve, meziyetleri derken bunlara hiç parantez açmadım daha. bu tüm fazların verimli geridönüşünün bir sonucu aslında. her 4 parça da server response olarak bunu sağlamış*
  • 7625
    mutluluk demek.

    bugün zaniolo'nun babasının, italya milli takımı antrenörünün açıklamalarını gördüm. onu hiç bu kadar mutlu görmedik diyorlar.

    torreira yönetime tüm teklifleri reddedin, ayrılmak istemiyorum diyor.

    icardi'nin resmi olarak bizimle bir bağı kalmadı ama galatasaray tişörtüyle fotoğraf paylaşıyor.

    mertens bir sene önce geldiğimde böyle bir camiaya geldiğimin farkında değildim, çok mutluyum diyor.

    biz nasıl bir camiayız böyle, parayla satın alınamayacak duyguları futbolcularımıza yaşatıyoruz, hiç kopmayacak bağlar kuruyoruz.

    elbet gidenler olacaktır, gidenin canı sağolsun, bizden büyük takıma giden herkes bunu hak etmiştir ve para kazandırarak gidecektir.

    gidenler gittikleri yerde bizi temsil edecekler, biz de gelenleri mutlu edeceğiz.

    yönetiminden, futbolcusuna, antrenöründen taraftarına galatasaray çok büyük bir camia. türkiye gibi orta doğu ülkesinin en değerli markası galatasaray.
App Store'dan indirin Google Play'den alın