resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:Al-Shabab
Yaş:71
Uyruk:Türkiye
  • 5626
    futbol enteresan bir oyun. hele ki bu iklimde her şey galibiyete endeksli olunca, pislikleri/sorunları hasır-altı/sümen altı etmek kolay oluyor...

    evet, kağıt üzerinde şampiyonlar liginde ilk 8'e kalmak büyük başarı... ve bize bu mutluluğu yaşattıkları için önce teknik ekibe ve futbolculara, sonra da kulübün başkanından, malzemecisine kadar emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum...

    ama...

    34 yaşındayım... kendimi bildiğimden beri galatasaray'ın hemen her maçını takip etmeye çalıştım... 14 senelik çilenin bitişine de tanık olduk, uefa kupasının alınmasına da... fenerbahçe'den 6, chelsea'den 5, bursa'dan 5 yediğimiz maçlar bile gözümün önünde... ve fakat bunca sene takip ettiğim takımımı, 12 mart 2013'deki schalke maçının 2. yarısındaki düştüğü durumun bir benzerine hiç tanıklık etmedim... girizgahda söylediğim gibi her şey skora/sonuca endeksli olduğu için maçlardan sonra "eğer" ile başlayan cümlelere rağbet olmadığını biliyorum...ve fakat eğer schalke'nin olanca baskısı karşısında toplamda 3 pas [maçı tekrar izlerseniz görürsünüz] yapamayan takım bir gol daha yiyip tura veda etseydi eminim herkes fatih hocanın bizim bile dışardan gördüğümüz şeyi nasıl göremediği konusunda hem-fikir olurdu...

    evet fatih terim bizim için hatta türk futbolu için çok önemli bir kişi... ve evet yerini doldurabileceğimiz herhangi bir teknik direktör yok... ama bazı dönemlerde öyle ısrarcı tutumu var ki anlamak mümkün değil... bunu daha evvelki dönemlerde -özellikle 2. dönem- de gördük, milli takımlarda da gördük ve bu sene de son maçlara görüyoruz... bugün hep o "fenerbahçe balı" dediğimiz, "şans melekleri ne zaman yanımızda olacak" dediğimiz şey bizim yanımızdaydı ve böyle bir sonuç aldık... ama fatih terim bu oyun anlayışıyla giderse önümüzdeki kalan maçlar hiç de güzel görünmüyor... kapalı savunma yapan anadolu takımlarına karşı savunma anlamında sorunları olan burak, snejder ve drogba ile başlayabilirsin ama üst düzey maçların hemen hepsinde göreceğim sahne schalke maçının 2. yarısı gibi olacaktır... orada da işimiz allah'a kalıyor... umarım fatih terim bu inadından vazgeçer... maç sonrası basın toplantısında söyledikleri, çoğu kişinin "işte büyük hoca olma nedeni bu" falan demesine neden olmuş ama, benim nazarımda hiç de büyük hocaya yakışan bir oyun anlayışı değildi... çıkar drogba'yı, ya da burak'ı, koy yerine deli gibi pres yapan umut'u... veya çıkar snejder'i, koy ortaya yekta'yı veya engin'i... kendi mantığıyla "oyuncuları defansa çekmeme içgüdüsü" dediği şeyi gene yapmış olurdu...

    hülasa benim nazarımda son maçlarda büyük kumar oynuyor... dilerim farklı arayışlar içine girer ve bize o tarihin en uzun süren 16 dakikasından sonra, 12 mart 2013'deki schalke maçının bitmek bilmeyen 45 dakikası gibi süreçler yaşattırmaz... yok eğer inadında devam edecekse, umarım şans melekleri yanımızda olur...
  • 5627
    12 mart 2012 schalke 04 galatasaray maçından sonra 'ikinci yarıya başlarken oyuncu değiştirebilirdim ama takımıma defans yapma mesajı vermek istemedim' demesine rağmen hala neden oyuncu değişikliği yapılmadı sorusu sorulabiliyor. adam gayet mantıklı anlatmış işte. ama sözlükteki futbola bakış açısı aykut kocaman ile paralel olan yazarlara göre nasıl olsa 45 dakika kaldı, tüm forvetleri çıkar defansları doldur en fazla bir gol yersin zaten. aykut'un bu anlayışı iki sezondur fener taraftarlarını verem ediyor bizim taraftar gelmiş imparator niye kocaman gibi yönetmiyor takımı diyor. gerçekten anlam vermek imkansız. sen şampiyonlar liginde tarihin boyunca iki kere son 16 ötesine gidebilmişsen son 16 maçında bitmek bilmeyen süreci her türlü yaşarsın. ayrıca imparator olduğu sürece biz daha çok böyle maçlar oynayıp, böyle heyecanlı dakikalar izleyecez. iki sezon önceki stressiz maçları özlettiği doğrudur ona bir şey diyemem. rahat rahat izliyorduk maçları iki sezon önce.

    edit: schalke deplasmanında öne geçmiş takımın gol atan oyuncusu niye çıksın mesela ? burak-umut değişikliği yapılır da o burak insan değil mi ? sonuna kadar haketmiyor mu oyunda kalmayı ? sneijder-yekta değişikliği ikinci yarı geriye çekiliyoruz mesajı değil midir ? 2-1 önde ikinci yarıya başlarken burak veya sneijder çıksa olası bir kötü sonuçta yine eleştirilmeyecek miydi ?
  • 5628
    şu sözlükte en son yapmak isteyeceğim şeylerden biri "ayarlaşma" denilen atışmalara dahil olmaktır... ben futbolu fatih terim'den ya da x bir kişiden iyi biliyorum gibi bir mukayese girmem... ama karşımdakine de "sen futboldan ne anlarsın" tandanslı bir çıkış yapmak adına da kendince aşağıladığı aykut kocaman ile paralellik de kurmam... "gol atan oyuncunun 90 dakika oyunda kalması gerektiği" gibi bir yorumla karşımdakine anti-tez üretmem... söylediğim çok açık bir temenni... ne yani siz maçın 2. yarısında hücum organizasyonu yaptığımızı mı sanıyorsunuz? fatih hoca "takıma defans yapma mesajı vermek istemedim" dediği halde takım tamamen defansif yapıya bürünmedi de biz başka maçı mı izledik? basit bir şey söylüyorum: 2. yarı 3 pas yapılmış mı... aslında o dalga geçilen sergen yalçın videosunda da adamın söylemek istediği bu; drogba, burak ve snejder üçlüsü bir arada büyük maçlarda oynayamaz... haa oynar, schalke maçı gibi yürekler ağızda maç izlenir... ön tarafta baskı yok, selçuk ile melo psikolojik olarak destek gelmediğini görünce defansa yakın oynuyor... yapacağın taktik de, anadolu takımının bize karşı oynadığı taktikten maada bir şey değil...

    her neyse, ben daha önce söylediğimi tekrar ediyorum: kazananın her zaman haklı olduğu bir spor dalı bu... şimdilik fatih hocanın taktiği bu şekilde devam eder ve umarım ben yanılırım ve takım snejder-bursa-drogba üçlüsü ile bize şampiyonlar liginde finaller yaşatır... sevindiğimizde hepimiz seviniyoruz, üzüldüğümüzde de hepimiz üzüleceğimiz için "ben haklı çıktım", "sen bilmiyorsun" dalaşı anlamsız...
  • 5630
    12 mart 2012 schalke 04 galatasaray maçında ikinci yarıdaki 15-20 dakikalık schalke baskısını ben 3-0 kaybettiğimiz neuchatel xamax galatasaray maçında yaşamıştım, öyle hatırlıyorum. simoviç'in çıkardığı topların haddi hesabı yoktu. ikinci yarıdaki baskıyı kaldıramamış 1-0 geriye düşmüş ve son dakikalarda üst üste iki şok gol yemiştik. oysa biz normalde xamax'tan 3 gol yiyecek takım değildik. schalke maçındaki durum tamamen oyuncuların psikolojisinden kaynaklanıyor. taktik/teknikle açıklanabilir bir tarafı yok. maçta öne geçmemiz bizim oyuncuları çok tuhaf bir psikolojiye soktu. bizim çocuklar ikinci yarıyı 'beklentilerin altında kalma korkusu'yla oynadılar ve maçın ikinci yarısında dakikalar ilerledikçe gerildiler. eldeki avantajı kaybetme korkusu resmen tavan yaptı. ben ekran başında "yav yiyin de kurtulalım" dedim maçı izlerken, "yiyin de rahatlayalım lan anasını satayım" diye bağırdım. neyse ki schalke golü attı ve o gol ile hem biz biraz kendimize geldik, hem de schalke takımı bizi uyandırdığının farkına vardı. normal şatlarda bize bu baskıyı takım olarak sadece barca yapabilir, fakat schalke 04 yapamaz. dolayısıyla tamir edilmesi gereken bu anormal ruhi vaziyettir bence, taktik/teknik değil. bu sayede ligde haftalardır yaşanan puan kayıplarının, esasında 'cl'de çeyrek finale kalamama korkusu'ndan kaynaklandığını öğrenmiş olduk. taktik/teknik bakımdan sol kanadımızın çok zayıf kaldığını dünya alem biliyor zaten. yediğimiz o baskıda da bu zayıflık önemli bir etkendi. fakat futbolcularımız nasıl bir tutulma yaşadıysa artık, elleri ayakları boşaldı sanki. yav japon oyuncu uchida bile solda maden arar oldu, hatta gol attırdı anasını satayım. dolayısıyla takımın yediği o korkunç baskının terim'le ilgisi yok. schalkelilere sorsan onlar da kurdukları baskıya inanamaz. sonuçta terim'in o kısa sürede futbolcuların içine düştüğü psikolojiyi engellemek için yapabileceği bir şey yoktu. ben olsaydım sadece bağırırdım "oynayın laaaan, kendinize geliiiiin, götünüzü keseriiim, oynadığınız topu sikiiiim" gibilerinden bağırırdım. o baskı dakikalarını tasvir için söylüyorum: galatasaray fena halde grogi olan fakat gong*'un imdada yetişmesiyle ayakta kalan boksör gibiydi. bu arızi, anlık duruma o an için sadece fatih terim değil, hiç bir teknik adam önlem alamaz.
  • 5635
    12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçı'nda galatasarayımızın tek eksiği topu rakibe verip oyun kontrolünü elinde tutmayı becerememesi. demek istediğim ilk schalke maçında rakip takımın skor 1-1 iken bize oynamış olduğu futbol. topun bizde olması oyunu schalke'nin kontrol etmesini engellemedi. istedikleri gibi futbol oynadılar. bizde bu futbolu oynayabilmeliyiz. şampiyonlar liginde çeyrek final düzeyinde bu kesinlikle bir futbol takımında olması gereken bir şey. ama zaten fatih terim bu sezonki beklentileri en üst noktaya çıkarıp mevcut kadronun yaşayabileceği en büyük başarıyı bize yaşatmış durumda. dediğim hususu da gelecek sezon için uygulayacaktır. bu sezonu bir geçiş sezonu olarak görmek lazım. geçiş sezonunda ligde de şampiyon olacaktır. seneye de daha büyük başarılara imza atacaktır hocamız. son olarak hocam allah senden ve futbolcularından, teknik heyetinden razı olsun.
  • 5636
    hayalleri dünyalardan büyük adam, bizim de ellerimiz senin için kalplerimizde.

    "daha şampiyonlar liginde bir kez bile gruplardan çıkamadı bu adam yeeaaa" diye sallayan çakma yorumcular vardı ekranda.

    yavrularım; imparator gruptan da çıkar, son 16'ya da kalır, son 8'e de kalır... yapar yani, şüpheniz olmasın ama siz maalesef hep o örümcek kafalarınız ile yaşamaya mahkumsunuz. farkınız aslında en temelde başlıyor o hayal edip gerçekleştiriyor, siz ise sadece rüyanızda görüyorsunuz... hee bir de play station'ı kapatıp yatanlarınız var tabii, onlara da en içten sevgi ve saygılarımı iletiyorum...
  • 5637
    yerinde aykut kocaman olsa, ikinci yarının başında sneijder ve drogba'yı çıkarır emre çolak ve sabri sarıoğlu'nu koyardı ikinci yarıya. (semih kaya'nın sakatlığını gözardı ederek söylüyorum ki) , skor 2-2 olduğunda da eşortmanlı burak'ın yerine gökhan zan'ı alırdı. işte "fatih terim vizyonu" budur. tabii hala galatasaray taraftarı arasında bu vizyonun yerine "galipken forvet oyuncusu çıkarmadı yaa!" diye "aykut kocaman vizyonu"nu tercih eden mallar yok değil. ne diyelim. sen galatasaraysın,büyük düşün.
  • 5641
    türk futbol tarihinin en önemli figürü.

    ilk maç sonunda elendik diye ağlayan taraftarlara inat tura inancım tamdı.

    (bkz: galatasaray futbol takımı/#1183537)

    (bkz: 12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçı/#1183970)

    ancak samimi konuşmam gerekirse turu 4-3-1-2 sistemi ve drogba, sneijder, buraklı kadromuzla kazanmamız sürpriz oldu. doğrusu fatih hocam risk aldı ve kazanmayı başardı. büyük ustanın önünde bir kez daha şapkamı çıkarıyorum. fatih hocamın maç sonu röportajından anladığım burak, drogba gibi hücum oyuncularının savunma ve markaj becerilerini geliştirip mümkün olduğunca çok hücum oyuncusu ile sahada yer almak istiyor. 2000 yılındaki kadro bülent korkmaz ve biraz da capone hariç ofansif oyunculardan kurulu bir kadroydu. örneğin futbola ilk başladığı zamanlar forvet oyuncusu olan suat ön liberomuz, sol açık veya orta saha oynayan ergün sol bekimizdi.

    bugün içinde aynı tablo karşımızda. esas mevkisi sol açık olan riera sol bekte oynuyor. sağ bekimiz eboue bir bekten ziyade bir açık gibi hücumlara sürekli katılan bir oyuncu. orta sahada en defansif oyuncumuz melo; o bile tekniği iyi, pas kabiliyeti yüksek bir oyuncu. eğer fatih hocam hücum gücü yüksek oyuncularımızla hücum prese dayalı baskılı futbol oynatmayı başarabilirse şampiyonlar ligi şampiyonluğu hayal olmaktan ötesine geçer.
  • 5642
    basın toplantısındaki rahat tavrının altında aslında beyninde ve kalbinde fırtınalar esiyordu, bunu çok rahat anlayabiliyordum. ama o birilerine mesajını veriyordu yine, "çok rahatız olum biz, çıkıp oyunumuzu oynayıp turlayıp gideriz." diyordu. bu üçü bir arada oynamaz* denilen adamları oyuna ilk 11'de sürmesi, takımı motive etmesi, takımına turu getirmesi...

    her şeyiyle harikaydı.

    uzun lafın kısası; ay lav yu hocam.
  • 5644
    12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçıyla bir kaç şeyi tekrar daha iyi anladım.

    öncelikle bu takım böyle gitmez. doğru dürüst bir kadro mühendisliği yok, formasyonlar belirsiz. fatih terim tamamen şansa kazanmaktadır. bu sezon kaybettirdiği puanları hala unutmadık. bu yüzden fatih terim gitmeli ve yerine derhal getirilebilirse jurgen kloop tarzı adam getirilmelidir.

    ...yersen.

    galatasaray'ımızı 2012-2013 uefa şampiyonlar ligi sezonunda avrupa'nın en iyi 8 takım arasına sokmuştur.

    dün yıllar önce futbolu izlemeyi bırakmış olan ağabeyim ile tekrar oturup heyecanlı bir maçı izlememi sağlamış, her golden sonra evdeki camların titremesini sağlamış, her golden sonra gülerken içten içe sevinçten göz yaşı dökmemi sağlamış ve hele filmin koptuğu an, 3. golden sonra zafer naraları atmamı sağlamış olan imparator.

    sen yokken bir şeyler eksikti hocam. sen varken maçları daha bir keyif alarak izliyorum ve her zorda kaldığımız an kenarda seni görünce tekrar kendime geliyorum. budur ulan budur. maçtan önce her futbolcuya ayrı ayrı ettiğim duada senin için daha özel bir yer ayırmıştım. o kocaman kalbin bu tür zaferleri hak ediyor. bizleri, galatasaray taraftarını hatta ve hatta daha da özel kümeye gidersek galatasaray sözlük yazarlarını kenetlediğin için içtenlikle teşekkür ediyorum.
  • 5645
    12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçının ikinci yarısında takımın geriye yaslanmasını görmeyecek kadar kör biri değil fatih terim. evet maç sırasında ben de binlerce taraftar gibi ya çok geriye yaslandık, lan gol yicez falan dedim. değişiklikten ziyade biraz ileri çıkmalarını söylemesini istedim. zira değiştirilmeyecek kadar iyiydi her oyuncu, bence fatih terim'i fatih terim yapan o kararlardan birini uyguladı adam işte, risk aldı, kumar oynadı ve kazandı. kaybetseydik ben dahil herkes bu noktadan kendisine yüklenecekti. ama adam grande işte. 3 düşün 1 konuş demek adının meali. galatasaray için dünyanın en iyi teknik direktörü!
  • 5646
    benim bildiğim fatih terim 12 mart schalke maçı için kamera önünde futbolcularını kutlarken, soyunma odasında ikinci yarı neden top tutamadıklarını sorgulayacaktır. bu maç, alınan skor elbette ki zafer, elbette ki avrupanın ilk sekizine kalmak büyük başarı. ama ortada bir de gerçek var. bu maçın ilk yarısı takım galatasaraya yaraşan bir oyun sergilemiştir. ikinci yarısı ise tamamen şans ile istediği skoru almıştır. herkesin methiye düzdüğü musleranın iki golde de hatası var. yaptığı müthiş kurtarışlarda bile topu hep altıpasa tokatlıyor. ikinci golde melonun ciddi hatası var, ayrıca ikinci devre çok top kaybetti. selçuk ikinci yarı vasatın üstüne geçemedi, aklından geçenleri yapamadı, ayaklarına hükmedemedi. müthiş bir gol atan burak top kontrol edemiyor. drogba 40 dakika drogba gibi oynuyor. defans evlere şenlik. hamit müthiş bir gol attı, çok koştu, çalıştı ama orta saha futbolcusunun yapması gerekenleri yapamıyor. takımda ne oynaması gerektiğini bilen tek sneijder, o da yeteri kadar pas alamıyor. bek desen, rüzgar çıksa yere düşen eboue ve defans yapmayı bilmeyen riera. yedekleri ise sabri ve hakan gibi iki saatli bomba.

    bu manzara ile her maç hezimet de olabilir, şans yanındaysa zafer de. fatih hoca allahtan buradaki bazı arkadaşlar gibi hayalperest bir adam değil. bu zaferin de getirdiği güven ile bu sorunlara çözüm arayacaktır.

    döneceği sistemin bu olacağı (göbekte dört saha) belliydi. hatta schalke maçında rakibi şaşırtmayı düşünerek, eskişehir ve gençler maçlarını özellikle böyle kurgulamadığını düşünüyorum. zaten schalkenin teknik direktörü de baklava dizilişinin kendileri için sürpriz olduğunu, oyunu ancak ikinci yarı toparlayabildiklerini söyledi. bu taktiksel bir başarıdır elbette. ama ikinci yarı maç duvar tenisine dönmüşken, ileri attığın her top aynı hızla geri gelirken, selçuk, hamit, melo gibi adamlar ayaklarında top tutamazken, takım üç pas yapamazken fatih hoca da bizim gibi seyirci oldu sadece. bunu da değelendirecektir ve çözüm arayacatır diye düşünüyorum.
  • 5649
    --- alıntı ---

    1999'un son günleriydi.
    şampiyonlar ligi'nde başarılı olunamamış, kendini en azından uefa kupası'na atmak için, italyan devi milan'ı yenmesi gereken galatasaray, 'eski' ali sami yen stadı'nda tekliyordu.
    yenik duruma da düşmüştü.
    sonra inanılmaz bir 'diriliş', o günlerde pek bilinmeyen ifadeyle, 'geri dönüş...'
    şu sıralar milletvekilliği görevini sürdüren hakan şükür'ün golü ve son dakika penaltısı...
    ümit'in kaleci ile topu farklı köşelere yollayışı...
    ve, bologna, mallorca, dortmund, leeds, arsenal ile sonlanan uefa zaferi...
    ardından, fatih terim'in bırakıp mircea lucescu'nun devraldığı galatasaray'ın yine 'eski' ali sami yen'de, 2-0 yenik duruma düşüp 'süper' mario jardel ile, real madrid'i 3-2 yenişi...
    sonrasında uzun bir bekleme süresi...
    uzun bekleyiş
    hem galatasaray, hem türk futbolu adına...

    ve 2008.
    bu kez formalar değişik.
    sarı-kırmızı'nın yerinde kırmızı-beyaz var.
    milli takım avrupa şampiyonası finallerinde..
    ekibin başında fatih terim...
    gruptaki ilk maçlarda puanlar kaptırılmış, ev sahiplerinden 'isviçre' ile 'hayat-memat' maçına çıkılmış. ve yine klasik bir savunma hatası, takım 1-0 yenik...
    ardından o yıllarda henüz 20 yaşında olan arda'nın müthiş futbolu, golü, inanılmaz bir geri dönüş.
    keza çek cumhuriyeti karşısındaki 'rus ruleti..."
    nihat'ın füzesi...
    ve hırvatistan mucizesi, uzatmalarda geriye düşüş, semih'in uzatmanın da uzatmasındaki golü, penaltılar...

    sonra yıl 2012.
    şampiyonlar ligi grupları.
    ilk 3 maçta alınan 1 puandan sonra, cluj galibiyeti. manchester united zaferi...
    ve braga maçı.
    yine geri düşüş, o sıralarda puan olarak çekişilen cluj'un old trafford'da öne geçiş haberi...
    önce 1-1, sonra şu sıralar adı bile geçmeyen aydın yılmaz'ın, turu getiren golü...
    ve 2013.
    istanbul'daki 1-1'lik skorun rövanşında, 'saçma sapan' bir ölü top golü. 50 bin alman önünde geriye düşüş...
    hatta, ruhrlu taraftarların, "bekle bizi bayern-dortmund, çeyrek finale geliyoruz.." şarkısı...
    yine 'muhteşem geri dönüş'
    ve yine 'muhteşem bir geri dönüş...
    14 yıl önce hagiler'in, hakanlar'ın, ümitler'in yerini bu kez hamitler, buraklar, umutlar almış...
    üstelik, schalke 04'e bu yıl şampiyonlar ligi'ndeki 'ilk ve tek' yenilgisini aldırarak.

    evet, gerçekten kalp hastalarının tanıklık etmemesi gereken maçları yaşadı fatih terim, teknik direktörlük gömleği ile.
    ve, bu son geri dönüş, gerçekten akıllara zarar.
    çıkarın fatih terim ve öğrencileri üzerindeki formaları, giydirin 'üniformaları', alın size yakın tarih yazarı turgut özakman'a yeni malzeme.
    çılgın türkler ve diriliş'ten sonra bu 3. kitap da sallar türk edebiyatını...
    üstelik eserin adı da hazır: geri dönüşün fatihleri"
    'olanaksızları başaran camia'

    evet, işin şakası bir yana gerçekten galatasaray, 'olanaksız' gibi duran işleri başaran bir camia.
    yoksa, tam 2 yıl önce bu zamanlar, küme düşme hattında dolaşırken, avrupa'nın en iyi 8 takımı arasına adını yazdırmak her babayiğidin harcı değil.
    öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki, futbol takım oyunu.
    ve istediğiniz kadar iyi ve nitelikli oyuncuları kadrosuna alın, ilk 1-2 yıl öyle ahım-şahım başarılar elde edemezsiniz.
    galatasaray, bunu da başardı.

    galatasaray'ın schalke maçındaki kadrosuna bir bakın.
    2 yıl öncesinden tek bir futbolcu dahi yok.
    18'de sadece hakan balta, sabri ve emre ile 24 ay önce genç takımlarda dolaşan kaleci eray var.
    sözün özü; sarı-kırmızılı ekip, geride kalan 23 ayda yeniden yapılandı.

    bu yapılanma elbette futbolcu kadrosu ve teknik direktörle sınırlı değil.
    anımsarsınız, tarihini yenilgilerin alınıp, küme düşme korkusunun yaşandığı günlerde galatasaray camiası, 'tehlikenin' farkına varıp adnan polat yönetimini 'al aşağı' etmiş, onun yerine ünal aysal'ı getirmişti.
    ünal aysal, futbolu değil ama şirket ve holding yönetimini çok iyi bilen bir patrondu ve 'profesyonellerin en iyisi' ile çalışarak başarıya ulaşacağını biliyordu.
    ancak şark&garp yani doğu-batı sentezini yapacak bir kişiydi de aynı zamanda.
    üstelik çok yakın geçmişte, dünyaca ünlü teknik direktör frank rijkaard'ın, galatasaray'da nasıl 'rezil' olduğunu ve camianın onu gönderdiğinde arkasından nasıl 'teneke çalıp kutlama' yaptığını görmüştü.

    öyle ise, galatasaray’ı başarıya taşıyacak kişi, hem 'kariyer' sahibi, hem 'deneyim' sahibi, hem, otoriter, hem de florya'yı tanıyan biri olmalıydı.
    bu nitelikler alt alta yazıldığında tek isim çıktı ortaya fatih terim...
    terim'i ikna etmeye kalmıştı iş.
    çünkü ünlü hoca, artık 'para-pul' işlerini aşmış, 4 ay önce adnan polat'ın kendisine teklif ettiği öneriyi 'bu takımın hocası var' diyerek geri çevirmiş, üstelik "türkiye'de artık teknik direktörlük yapmam zor' diye kapıları da kapatmıştı.
    peki, terim nasıl ikna olacaktı?
    çok basit...
    para konuşmadı
    ünal aysal ve ekibindeki bir iki kişi terim'in tarabyaüstü'ndeki evinin kapısını çaldılar ve "hocam, galatasaraylısın ve galatasaray'ın da sana ihtiyacı var. bak takım küme düşüyordu" dediler.
    sonrası teferruat.

    çünkü terim para konusunu konuşmadı galatasaray başkanı ile.
    zaten, o mevkii için ödenecek ücret belliydi; bu rakam da rijkaard'ın aldığı paranın yarısı bile etmiyordu.
    ama terim de çalışacağı kişilere karıştırmazdı.
    hasan şaş ve ümit davala'ya 'giyin eşofmanları, başlayın antrenmanlara' dedi.
    bir de emektar fahri yılmaz.
    fahri yılmaz, eski sutopçudur, ama önemli bir 'idareci'dir.
    onun olmadığı günlerde florya'daki başıbozukluğu yakından gördüğü için terim'in olmazsa olmazları arasına giriyordu fahri hoca...
    hatta sözleşme bile imzalamadan iş başı yapıyor, konu medyaya yansıyınca, ünal aysal yönetimi 'hoca ile gönül sözleşmemiz var" diyerek, noteri fatih terim'in menajerine gönderiyordu.
    ardından yeniden kurulan bir takım oldu galatasaray.

    ünal aysal'ın etkisi
    kulüp başkanı ünal aysal'ın da etkisi vardı 2011 haziranındaki değişimde.
    çünkü "travma yaşayan futbolcu istemiyorum" diyordu.
    3-4 futbolcu dışında da ünal aysal'ın dediği olmuş, takım sil baştan değişmişti.
    ve ilk yıl, gerçekten mucize gerçekleşti.
    ilk kez bir araya gelen futbolcu grubu, normal sezonu uzak ara' önde bitirip, mehmet ali aydınlar tarafından icat edilen play-off grubunu da 'en önde' tamamlayıp kadıköy'de kupa kaldırıyor, yıllar sonra şampiyonlar ligi'ne geçiş yapıyordu.

    sonrası malum...
    hamitlerin, amrabatların, burakların katılımı...
    sneijder ve drogba'nın da gelişi ile galatasaray'ın 'çilek bahçesi'ne dönüşmesi...

    elbette fatih terim'in başarasını, bu yazıyı kaleme alan kişinin 'ifade ettiği' kadar kolay değil.
    öncelikle terim, ip üstünde yürüyor aylardır.
    takımın yumuşak karnı savunmanın yaşadığı sıkıntıları en iyi o biliyor.
    semih-dany'den birinin aksaması halinde ya 'sol' bek hakan'ın stopere çekilmesi ya da emektar gökhan'a 'dön' çağrısı yapılacağı gerçeği.
    keza, muslera'nın cezalı duruma düşmesi halinde kaleyi genç eray'ın koruyacağının da farkında.
    üstelik biliyor ki, takımda işler iyi gitmezse, tek sorumlu o olacaktı.
    işler iyi giderse, "bu takım zaten schalke'yi elerdi..." rüzgarını da hesaplamıştır yılların deneyimli hocası....

    ama futbol böyle bir oyundu...

    --- alıntı ---

    kaynak: bbc türkçe
  • 5650
    ünal aysal'ın "başarı, başarı, başarı" hedefinin; hedef olmaktan çıkıp, gerçeğe dönüşmesini sağlayan büyük ve efsane adam. maçın son dakikalarında bizim gibi heyecandan dizlerin titredi ya hocam, sana acımasızca laf eden gerzekler de izlemiştir bunu umarım. başımızda kendisinden başka biri olsa idi, schalke maçında sabri, yekta ve gökhan zan'ı ikinci yarının başında sahaya sürerdi, biz de 4 tane yer ve elenirdik. "baskın basanındır" stratejisi için teşekkür ediyorum kendisine. burak, drogba ve sneijder'in oyunda olduğu bölümlerde rakibin 4 adamını ileride göremedik. skorun lehimize tamamlanmasında, rakibin bu üçlü ile uğraşmasının payı çok fazla. yalnız bu zafer sarhoşluğundan sonra kayseri maçına dikkat etmek gerekiyor. hem gündüz maçı, hem de puan kaybı için en ideal maç. aman hocam, bu sene şampiyon olursak, 4 sene üst üste şampiyon olma rekorunu kırabileceğimizi senden iyi bilen yok. umarım futbolcular da bunun farkındadır da ligi alıp götürürüz artık... bunun dışında iyi ki varsın hocam ve iyi ki bizimlesin!
App Store'dan indirin Google Play'den alın