"
hayat"ı yaşamak gibidir bisilklete binmeyi öğrenmek...
bisiklete binmeyi öğrenirken
babam tutardı beni düşmemem için.
bir tuttu, iki tuttu,üç tuttu....
ve ben kendimi bir bok zannettim.
sandım ki; o olmadan da ben bu bisikleti istediğim gibi sürerim.
birgün, babam işteyken, ben çıkardım bisikletimi sokağa...
ufak bir rampa, ufak bir "
bayır" buldum kendime...
bilenler bilir, ilk bisiklet öğrenirken pedal çevirmek biraz zor gelebilir.
işte bu yüzden "
bayır", pedal çevirme gereksinimini ortadan kaldırdığından bisiklet sürmeye yeni başlayanlar için olmazsa olmazlardandır.
neyse efendim,
ben babamdan habersiz, babamdan kaçak olarak çıktığım bu "
kendini bir bok zannetme operasyonu" sonrasında karşıma çıkan ilk engelde
bisan bisikletimden tepe-taklak düşerek bir kolumu kırmış bulundum...
farkındamısınız bilmiyorum ama her ne kadar farklılıklarımız olsa da bayağı benzer bir hikayemiz var
fatih akyel ile...
benzerliğimiz; o da, ben de bisiklete binmeyi
babalarımızla öğrenmişiz...
farkımız; benim ilk bisikletim
bisan, onunki ise
bianchi...
benzerliğimiz; ben de
babamdan habersiz ilk yaptığım iş sonucunda düştüm kolum kırıldı. o da ilk
baba'sından habersiz yaptığı işten sonra düştü kolu kanadı kırıldı...
farkımız; ben
babama saygısızlık etmedim. babam beni düştüğüm yerden kaldırdı. o ise
babasına ettiği saygısızlığı
bianchi bisikletinden bir daha hiç kavuşamamak üzere ayrılarak ve kolu kanadı kırık kalarak ödedi.
velhasıl kelam;
babana saygısızlık etmeyeceksin arkadaş!...
baban yok ise yanında, kolun kanadın kırılmaya mahkumdur!
bilmeyenler için bir de istatistik vereyim fatih akyel ile ilgili. hani şimdi pek bir moda ya istatistikler...
- 1996-1997, 1997-1998, 1998-1999, 1999-2000 türkiye ligi şampiyonluğu (
galatasaray'da oynarken)
- 1997 cumhurbaşkanlığı kupası (
galatasaray'da oynarken)
- 1998-1999, 1999-2000 türkiye kupası (
galatasaray'da oynarken)
- 1997-1998, 1998-1999, 1999-2000 tsyd kupası (
galatasaray'da oynarken)
- 1999-2000 uefa kupası şampiyonluğu (
galatasaray'da oynarken)
- 2000 süper kupası şampiyonluğu (
galatasaray'da oynarken)
- 2002 dünya kupası'nda dünya üçüncülüğü (
galatasaray'da beraber oynadığı iskelet kadro ile)
- 2002 dünya kupası'nda dünya üçüncülüğü'nden dolayı devlet üstün hizmet madalyası kazandı. (
galatasaray'da beraber oynadığı iskelet kadro ile)
- 2003 konfederasyon kupası'nda üçüncülük (
galatasaray'da beraber oynadığı iskelet kadro ile)
- 2003-2004 türkiye ligi şampiyonluğu (
layık olduğu fenerbahçesi ile)
yukarıdaki
şema-a'da da görüldüğü üzere galatasaray olmasa idi kendisinin çüke sürülecek kadar bir futbol kariyeri var olacaktı.
son olarak;
biz bu adama para için galatasaray'ı sattı dediğimiz zaman
über modern futbolseverler "ne alakası var yea? adam profesyonel bik bik bik..." diyordu.
haklılarmış...
bi adam
* şerefini, namusunu ve gururunu bahisseverlere satabilecek kadar profesyonel ise benim diyecek tek sözüm bile kalmamıştır kendisine.
hani ben de kendisi gibi
the o.c. dizisinin bir tutkunu olsam gider sarıyer adliyesi önünde yemesi muhtemel 6 yıl cezasına ithafen elim ile 6 işareti yapardım...
ama dedim ya...
ne ben onun gibi
the o.c. dizisinin tutkunuyum,
ne de daha insanları sırtından vuracak kadar profesyonel oldum...
rumuz: eliylegülegüleişaretiyapanadam.