galatasaray adına benim en çok sevindiğim olaylardan biri, bir maçı gol yemeden tamamlamamız. tabii ki her türlü galibiyet 0-0'dan önemli o kadar da değil ama bir 5-1 lik galibiyet yerine 2-0'ı tercih ederim. biliyorum, galatasaray'ın oyun anlayışı hücum futbolu üzerine kurulu. hücum futbolunu ben de seviyorum hatta galatasaray dışında izlediğim maçlarda top bir o kalede bir bu kalede; 3-2, 4-3 gibi skorlarla biten maçlar, herkes gibi bana da keyif veriyor ancak benim desteklediğim, taraftarı olduğum takımın gol yememesi, taş gibi savunması olması en az hücumu kadar çok önemli.
fatih terim ile şampiyon olduğumuz meşhur playofflu 2011-2012 sezonu dışında neredeyse son 15 yıldır hep savunması görece daha zayıf, çok gol yiyen bir takım olduk. tamam birçok şampiyonluklar kazandık ama avrupa'da birinci sınıf takımlara karşı mücadele etmek, onlara karşı kazanmak istiyorsak önceliğimiz savunma olmalı. erman toroğlu'nun devamlı tekrarladığı bir laf vardır: " gol yemeyeceksin aga! çünkü gol yediğin zaman 2 tane atman gerekiyor." aynen öyle.
özellikle son yıllarda avrupa'ki büyük maçlarımıza baktığımız zaman juventus, m.united gibi gol yemeden 1-0 kazandığımızı görüyoruz. misal deplasmandaki real madrid maçı 3-0 bitti. sonra sen, burada 5 atmak için uğraşıyorsun. konuyu fazla dağıtmayım, umarım siz bahsetmek istediğimi anlamışsınızdır. belki savunmanı daha sağlam hale getirmek için hücumdan fedakarlık yapman gerekebilir. zaten bunu yapmadan yapabilirsen; münih, psg, barcelona, r.madrid oluyorsun. maçları 4-0, 5-0 gibi skorlarla gol yemeden çok farklı kazanabiliyorsun.
bizim önceliğimiz ilk aşamada simeone'nin atl.madrid'i, conte'nin juvesi ya da bu sezon için mourinho'nun m.united'ı olmalı. belki maçlar biz izleyenlere sıkıcı gelebilir ancak uzun vadede avrupa'da, elit kategorideki takımlara karşı kazanmak, seviye atlamak istiyorsak bana göre yol buradan geçiyor.
bu konuya değinmemin nedeni ise hepinizin malumu, bu sezon adına en çok gelişme kaydettiğimiz olay savunma anlayışımız ki bunu ilk maçlarda belirgin bir şekilde yapmıyorduk. çünkü ilk maçlar daha çok baskılı ancak bir o kadar da savunmada açık vererek oynuyorduk. ancak son maçlara dikkat ettiğimizde daha temkinli ve savunmamız ön planda oynuyoruz. bu şu demek değildir ya da direk bu veri kısa vadede skorlara yansımayabilir. örneğin, çok iyi savunma yaptığın bir maçta çok basit bir hata ile gol yiyebilirsin ya da tam tersi ailecek hücum ettiğin, geri tarafın çok açık verdiği bir maçı rakibin beceriksizliğiyle gol yemeden tamamlayabilirsin ama uzun vadede sen artık gol atılması çok zor bir takım haline gelirsin.
özetle, son yılların aksine ligde 9 maç geride kalırken yalnızca 6 gol yememiz, aldığımız puanlar ya da attığımız goller dahil bu sezon adına benim için en sevindirici olay. ligde diğer takımların tamamının yediği gol çift hanelere çıkmışken senin sadece 6 gol yemen muazzam olay değil mi? puan tablosuna bakınca çok havalı durmuyor mu? bence de duruyor. peki bu kadar yazının yeri bu başlık mıydı diye soracak olursanız belki de değil ancak ilk cümlede de söylediğim gibi önce
gol yemeyeceksin ve
igor tudor hocam bu mantaliteyi takımımıza kazandıracak.