ceyhun'dan yola çıkarak size
bir galatasaray sözlük klişesinden bahsedeceğim. ne zaman galatasaray'da bir oyuncuya
görev verilse ve o oyuncu çok görkemli bir oyuncu olmasa; orada bitiyor belli başlı arkadaşlar. tabii ilk maçlar biraz bocalamayla geçiyor genellikle, birazcık futboldan anlayan; en azından anlamaya gayret eden; üç beş kişi gelip "bakın, sakin olun. zaman verin. bu oyuncunun görevi şudur, budur. bu oyuncudan şurada ve burada katkı sunması bekleniyor. faydalı olabilir." gibi itidale davet eden şeyler yazıyor. fakat yok; o orada oynar mı, bu şurada oynar mı, öteki gitsin, beriki ölsün... buraya kadar bildiğiniz hikaye. şimdi esas klişeye değiniyorum. söz konusu oyuncu profiline mensup oyuncu form tutar, üst üste birkaç maç iyi oynar. çoğunluk onun görevini ve fayda verebileceğini fark eder, onu över. daha sonra bu arkadaşlar o başlığa damlayıp "böyle oynamaya devam etsin, bütün söylediklerimizi yiyelim, ehiehi", "kapak takmalara doymadı. o böyle oynasın, biz göt olalım, eheheh"...
böyle, ilginç yani. neyse; ceyhun çok faydalı oynuyor. takımın uyumu arttıkça kendisinin takım içerisindeki ağırlığı da artacak bana kalırsa. son olarak iki tane bakınız vereceğim sizlere. henüz ceyhun ilk defa sahaya çıktığında da aynı minvalde şeyler yazmıştım burada.
(bkz:
taşı sıkıp suyunu çıkarmak)
(bkz:
felipe melo'dan yaya toure performansı almak)