fm 2016'da, hem muslera'ya premier lig'den gelen kallavi teklif hem de alisson'un takımı tarafından satış listesine konması nedeniyle adeta bir fırsat transferi olarak karşıma çıkınca kadroma katıvermiştim bu gencoyu.
bankalar arandı, krediler çekildi, haim fresco devreye sokuldu, haldun üstünel yurtdışına gönderildi ve transfer tamamlandı. imzalar atıldı, tören yapıldı. antrenmanlar, hazırlık maçları derken sezon başladı. başladı ama oyunu geriden kurma hastası olan beni tatmin etmeyen şeyler vardı. alisson bir türlü 5 metreden ileriye isabetli paslar atmıyordu. acaba talimat vermeyi mi unuttum dedim ama hayır, gayet de vermişim talimatı.
peki ama nedendi. neden alisson ısrarla degaj yapıyor, pas menzili 5 metreyi geçmiyordu. alisson'a pas antrenmanı verme saygısızlığını düşündüm artık ne yapayım. çağırdım tafo'yu. dedim bele bele kardeşim. bu iş böyle olmaz. şunun ayağına okutuyor musun ne yapıyorsan yap, topa dayım gibi vuruyor zira.
* işte o gün gördüm acı gerçeği. gerçek hayatta göt cebinde 5 tane cordoba taşıyan adamın pas puanı 3'tü. evet yalnızca 3. gözlerimi ovuşturdum. acaba alisson diye ali turan'a mı bakıyordum? ama yanılmıyordum basbayağı alisson'a aitti istatistikler. musleraaaaaa... diye ağlamaya başladım. ama nando west ham'a imzasını atmış, haftanın 11'lerine girmeye başlamıştı bile.
kıssadan hisse; komşunun tavuğu komşuya kaz görünür dostlar. siz siz olun muslera'dan şaşmayın. beni deli etm... şey, şaşıranı da uyarın.