2012-13 Türkiye Süper Lig 14.Hafta Maçı
20:00 Türk Telekom Arena
1 - 1
  • 166
    galatasaray'ımın kötü oynadığı maç.

    arkadaş senin takımın ne kadar kötü olursa olsun, ortada hakem diye gezinen insan haksız yere oyuncunu kırmızı kartla oyun dışı bırakıyor ve sen zaten takım kötü, hakem napsın diyorsan aklından şüphe ederim. lan olm ortada haksızlık var. felipe melo sadece bu maçın son 10 dakikasından mahrum kalmayacak bir sonraki maçta da oynamayacak.

    sivas deplasmanında şimdi melo olsaydı böyle mi olurdu ah ulan suat arslanboğa diyecek olanlar da haksızlığa sesini çıkartmayanlar olacak ya neyse.
  • 169
    bazı galatasaray taraftarlarının ne kadar rezil, bi sikimden anlamayan insanlar olduklarını gördüğümüz maçtır.

    lan hamit i niye ıslıklıyorsunuz ne yapsın adam gol hariç kaleyi tutan tek şutu o çekti diye mi tepki gösterdiniz. melo nun atılacağı bok gibi karşınızdayken ona laf yok hala bi taraflarını yalıyosunuz ama hamit suçlu niye geri pas yapmış,ya bi siktirin gidin
  • 170
    hakem hakkında gerekenler yazılmış yanlız benim dikkatimi çeken bir diğer husus; felipe melo'nun kırmızı kart gördüğü pozisyon esnasında spikerlerin ''bir köşeye pısıp'' neden kırmızı olduğunu dahi sorgulamamaları. yanlış anlaşılmasın bu ilk kez olan bir olay değil neredeyse her tartışmalı hakem kararında lig tv gerek pozisyon anında spikerleriyle gerekse maçtan sonra yorumcularıyla hekemleri ne pahasına olursa olsun koruyup kollamaya devam ediyor.
  • 173
    maç kadrosu belli olduğunda suratımı ekşittiğim tek oyuncu amrabat'tı. neyse dedik, geçen hafta mucize alınan 2 puandan sonra bu takım, bu kadroyla da bizi gaziantep önünde sıkıntıya sokacaksa, sistemden çıksın daha iyi. sokmazdı ya, neticede haftayı para alamadıkları için tek idmanla geçirmiş, çakma fatih terim'in takımı, ne kadar direnecekti ki?

    maçın başlamasına 2 dakika kala, tribünleri gösterdi kameralar. bizim ülkemizde futbol yok diyorum kimse inanmıyor. bir tane 50.000 kişilik stad bu ülkeye çok bile. bütün takımlar orada oynasalar, eskiden olduğu gibi 2 büyükler sırayla aynı gün maç etseler bile arena dolmaz. bizim monşer taraftar metrodan indiğinde dakikalar 35 i falan gösteriyordu. takım, taraftarının tribüne girmesini beklediğinden acelesi hiç yoktu gol atma konusunda. ilk pozisyonlar gaziantep'ten gelmeye başladı. topun çerçeveyi bulmaması için ateist galatasaraylılar bile bu durumdan vazife çıkarıp imana gelmiş, dua ediyordu. yüce gök, duaları kabul etti, ilk yarı top çerçeveye gelmedi. bizim de kendimizi kasmamıza ne gerek vardı canım. kaplumbağa hızıyla yarı sahayı geçiyorduk. ilk yarı dikkat ettim, asimo ve dani orta çizgiyi hiç geçmediler. ikinci yarı dikkat etmeyi unuttum.

    bu maç muslera'nın bence bu sene en büyük maçıydı. öyle ya da böyle 28 kere top geldi, sadece 2 tanesini olumsuz kullandı. uyarılarımızı dikkate almış, topu büyük takım kalecisine yakışır biçimde oyuna sokuyordu. gerisi zaten kurtarış kalecisiydi, istedikleri kadar vursunlar kurtaracaktı. galatasaray'a gol atamayanı bu sezon sıra dayağından geçirdiler. boşnak futbolcunun taca vurduğu topu dani düzeltti, tıkladı, muslera'nın sağından içeri bıraktı. şanssızlık diyenle kavga ederim, duruş hatasından gelen aptalca bir goldü. sakatlanan muslera'dan da kurtarış beklemek ne haddimizeydi canım, bırakalım yesindi.

    ilk yarı pozisyonsuz, futbolsuz geçti. her iki kanadımızda birer yarım futbolcu olduğundan toplamda 1 kişi eksik oynadık. sağda eboue, solda amrabat takım oyununun vitesini küçülttüler. iki kötü adam aynı kanatta oynasa, ya da iki iyi adam aynı yerden saldırsa bir anlamı olacaktı oynanan oyunun. bu amrabat'ın tahsili nedir çok merak ediyorum? kafasının içinde beyin olmadığına bahse girerim. belki ileride çok büyük futbolcu olacak, real madrit'te oynayacak, ama aptal bir futbolcu olarak anılacaktır. sol tarafta oyun aklımıza mal oldu, faydası sıfır, zararı büyüktü.

    ikinci yarıya hoca müdahale etti. 9 numara çıktı, 9 numara girdi. amrabat yerine de ıslah olmuş, engin baytar sahadaydı. oyuncu değişti, ama oyunda hiç bir değişiklik yoktu. 20 dakikalığına maça gelmiş galatasaray taraftarı bir gol görüp, metroya yetişecekti. taraftarın acelesi vardı, takım deniz anası sakinliğinde süzülüyordu. bu oyun şekliyle galatasaray hiç bir küçük maçta iyi oynayamaz. iyi oynamanın tek yolu, gol bölgesine rakipten fazla adamla gidebilmektir. bunun da en kolay yolu adam eksiltmektir. adam eksiltici futbolcumuz amrabat ise ateşlere yandığımızın resmidir. hiç sevmem, bana kalsa takımda limon taşıtmam ama oyuncu gurubumuzda adam eksiltme yeteneği olan tek futbolcumuz maalesef emre çolak'tır. onda da beyin sıkıntısı olduğundan, eksilttiği adam 2 saniye sonra tekrar karşısına çıkmaktadır. dolayısıyla kör topal, devre arasına kadar idare etmekten başka yol yoktur. serbest vuruş golü, ya da dandik kaza gölünü erken bulamadığımız her maç aynı sıkıntıları yaşarız.

    melo niye atıldı ben televizyon başında bile anlamadım. tribündekiler hiç çözememişlerdir. hakemleri hiç izlemem, benim için maçta hakem yok hükmündedir. sanırım beter bir hakemdi, öyleyse melo'yu bu hakemden korumak kaptanın göreviydi. kenardan da hiç bir müdahale gelmedi, pitbull atıldı. yine bir dandik, galatasaray savunması golü gördük. çok geç geldi gol, keşke ilk yarının ortalarında yeseydik. büyük takımlar, geri dönüşleri kadar büyüktürler. galatasaray'ın bu sezon ki futbolu, geriye düştüğü bir maçı kurtarmaya yetmez. hiç bir umudum kalmadı, ötesi normal bir 2. golü bile bekledim. 2 sürüngen futbolcumuz var bizim. biri öküz vursa yıkılmayacak eboue, ayakta durmak yerine dokunsalar da yere yatıp dinlensem derdinde. diğeri emre çolak, faul yapma makinası, dokunmadan yere yıkılıyor. burak kafayı çaktıktan sonra, ölüye çıkmış taraftar biraz canlanır gibi oldu. onlar için bir zahmet antep'e de koysundu takım, eline mi yapışacaktı. melo'nun atılmasıyla kısmet başka takıma bırakıldı. taraftar kaderine razı olup, sehpaya çıktı. galatasaray 10 kişi kalmış, ne günlerdi be 9 kişi kan kusturduğumuz maçları hatırlıyorum. 15 kişi oynasa bile nafile dakikaları beklemeden metroya koşturmaya başladılar. beraberliği adam atılmasına bağlayanlarla kavga ederim.

    250. maça çıkmış imparatore. 250 defa galatasaray'ı yönetmiş biri gözü kapalı bile olsa bu gaziantep'i yenerdi. gaziantep'i yenmek için hocaya, hele imparatore'ye gerek yok. bu takıma bu kadar kötü futbol oynatmak için çok büyük hoca olmak lazım. bu yüzden ne yaparsa yapsın veya yapamasın hoca benim gözümde hep büyüktür. takımın futbolcu görünümlü tek futbolcusu (asimo hariç) hamit'ti. ilk yarı bu kadar kötü bir galatasaray'ı gören hoca eğer kelle değiştirecekse, eboue'yi çıkartacak, hamit'i beke alacaktı. diğer tarafta yaptığı değişiklik çok yerindeydi. aslında değişiklik değildi, olması gerekendi. elmander kenardayken, amrabat bu takımda ilk 11 ancak kupa maçlarında oynayabilirdi. antep fazla adamla geride bekliyor, seni yenmeyi düşünmüyor, sen ise ileriye fazla adamla topu taşıyamıyorsun. ölürmüsünüz lan, 20 dakika oyunu forseleyecek kadarda mı dermanınız yok. saldırın atamadınız mı, kenarda hoca yok mu? 70 e kadar tabela gelmediyse işin kolay, bir hafta önce futbol tanrısının sana öğrettiği taktiği yenile. çıkar muslera'yı, geçir kaleye melo'yu, oynat elindeki son kozunu. yok mu hocam, vah vah. ara sıra televizyon gösteriyordu, sercan, çağlar, aydın; ceyhun, sabri ne güzel oturuyorlardı tribünlerde. bizden tek farkları, biz para vererek oturuyoruz, onlar eşşek yükü para alarak oturuyorlar. senin suçun yok be hocam, 250 defa maç yönetmiş grande'ye sitem etmek ne haddimize.

    keşke her maç büyük maç olsa. ben şebekenin organize ettiği ligimizin küçük maçlarını seyretmekten tiksiniyorum artık. galatasaray'ın hiç bir oyun planı yok. futbolcular kendi kendine konsantre olup oynuyor. küçük maça taraftar da gelmiyor, galatasaray his takımı, his yüklemeden koşturamazsın. keşke akhisar'la, karabük'le oynayacağımıza her maç fener'le oynasak. bakın görün çarşamba günü bu futbolla alakası olmayan bir oyun seyredeceğiz. hele ki kluj'un ingiltere'de galip haberi bir gelsin, braga'lı futbolculara futbolu bıraktırmazlarsa ben galatasarayımı tanımamışım.

    şaşılası bir şekilde takıma kızmadım. belki de beklentimin olmaması yüzündendir. ilk defa bu maçta muslera'ya bağırıp çağırmadım. amrabat'tan, emre'den aynen böyle bir oyun bekliyordum, şaşırmadım. umut'un attığı balık goller her maç atılmazdı zaten. var mı yok mu dikkatimi bile çekmedi. riera, terim'in şapkasından çıkardığı tavşan kıvamında. seneler sonra kafasının içinde beyin olan bir sol bek seyrediyoruz, sol açık seyretmek için alınan ispanyol sayesinde.

    son bir söz de galatasaray başkanına söyleyelim. sayın başkan, çok akıllı biri olduğun tartışılmaz, bu akılsız, çapulcu taraftarın sana akıl verecek değil elbette. söylesem olmuyor ama, söylemezsem çatlarım. ben senin yerinde olsaydım abrabat'ı almazdım, ona vereceğim parayı hesapladım 1500 bahçivan parası ediyor. 7.5 dönüm tarla nihayetinde saha dediğin, adam başı 5 metre kare çime bakacaklar. bu kadar pahalı futbolcuları bu sahada oynatıyorsun ya, kabahat senin demeye dilim varmıyor, ama kabahatin çoğu senin başkan.
  • 175
    galatasaray – gaziantepspor : 1-1 sezonun en önemli maçından bir önceki maç

    olur öyle, top bu….sıktı artık değil mi? evet, başka bir yol bulmak lazım. örneğin neden böyle olduğunu anlamaya çalışmak gibi. burayı takip edenler bilir, burada galatasaraylıya geniş bir hoşgörü vardır. pollyanna diyenler de var, umurumda değil.

    ilk 2 dakika gaziantepspor, 20.dakikaya kadar galatasaray, sonra 15 dakika ortada bir maç, devamında devre bitene kadar yine galatasaray ağırlıklı bir oyun oynandı, ilk devre. pozisyon adam gibi yok, gol zaten yok.

    antep bu sezon asy arenaya gelip de en akıllı oynayan takımdı. hem kademeli, akıllı ve sağlam bir savunma yaptılar hem de iyi kontralar.
    bir takım güçlü rakibi karşısında kapanabilir, sonuçta adamların mesleği ve para kazanma kaynağı bu. bugüne kadar çok katı kapanan takımlara hiç kızmadım. başka çareleri yoktu. ama işte güçlüden puan almak için sadece kapanmak yetmez. arada bir sağlam kontra yapman lazım. antep bu işi asy arenada en iyi yapan takımdı. daha iyisini görmedim. fiorentina, fenerbahçe, beşiktaş, karabük, braga dahil. hafta içi balıkesir maçında bok attığım cenk tosun yüzünden olabilir, bu da bana kapak olsun. ama cenk tosun’un bundan sonraki maçlarını takip edin, iyi oynamaya devam ederse kapağı o zaman kabul ederim.

    galatasaray sezon başından beri birçok maçta bir türlü rakibinin gardını düşüremiyor. çanakkale geçilmez oynayanlara karşı pozisyon üretmekte sıkıntı yaşıyor. geçen sezon da bazı maçlarda yaşamıştık bu sıkıntıyı. en barizi de fenerin bizi içerde 2-1 yendiği rencide ettiğimiz maçtaydı. böyle durumlarda 3 seçenek var. ya çok acayip hızlı oynayacaksın, ya savunma arasına dalacak adamların olacak ya da uzaktan vuracaksın. bir de dördüncü seçenek var tabii, kıçıyla bile gol atabilen sen de şanslı, ben diyeyim doğru yerde doğru zamanda olmayı bilen adamın olacak.

    fatih hoca (hocayı bile büyük yazıyorum, adam da çıkmış bana aykut diyor diye ağlıyor. neden kanırta kanırta aykut diyoruz acaba?) mizacı gereği elbette kazanamamayı kabul edemiyor. ama bu sezon farklı olarak eskisi kadar sinir yapmıyor, kafaya takmıyor gözüküyor. içinde fırtınalar koptuğuna eminim.

    geçenlerde bir maçtan sonra hoca topçulara bilerek karışmıyor yazmıştım da tepkiler gelmişti. yine benzeri bir yaklaşım göstereceğim, hazır olun pollyanna taraftar(2 oldu) konuşacak.
    fatih terim’in bu sezonki hedefi şampiyonlar ligi. bu ülkenin en başarılı hocası olarak şl’de gruptan çıkamamış olmayı yediremiyor kendisine. bütün derdi bu görünüyor. takım ligde yeniliyor, berabere kalıyor hala lider. en azından bu gece itibariyle. yanlış anlaşılmasın, 5. olsa ne olacak diye düşünüyor hoca. önemli olan puan farkı.
    ve hatta bazen, ulan bu puan kayıpları hocanın amacına hizmet ediyor diye düşünüyorum. öyle ya; takım ligde puan kaybedince hocanın takım üzerinde “şl’de gruptan çıkmayın da göreyim sizi” baskısı kurmasını kolaylaştırıyor.

    şl’de gruptan çıktığımızda belli olacak. ben skor taraftarı olmayacağım onu biliyorum, en fazla yine pollyanna taraftar(3 oldu) derler, umurumda bile değil.

    galatasaray futbol takımı süpsüperligdeki bütün maçlarını kazanabilir, hem de sallaya sallaya. ibb maçında oynadığı gibi. topu rakibe verir, bekler, golleri sıkıştırır. bu kadar basit. fenerbahçe yıllardır kafaya nasıl oynuyor sanıyorsunuz? bir takımın bir sezondaki en iyi adamı kalecisi olursa bu takım nasıl şampiyon oldu diye sormazlar mı? sormadıkları için fenerbahçe (yanlış bilmiyorsam) tarihi boyunca ancak ikinci kez yıl değiştikten sonra avrupada devam edebiliyor.

    ey takımını, topçusunu, utanmadan hocasını yuhalayan, hakaret eden, küfür eden galatasaraylı sana soruyorum: takımının fenerbahçe gibi mi olmasını istersin? emin misin? o zaman seni kadıköy’e alalım, hala tribünlerde boş yerler var.

    her şey için fikir beyan edince bazen yanılmak kaçınılmaz oluyor. takım 10.haftadan sonra vitesi arttırır yürür demiştim olmadı. anlaşılan bu sene bu mevzu biraz geç olacak ya da belki de olmayacak. burada kıvırabileceğim kriter şl maçlarıyla takımın fikstürünün çakışma durumunu bilmemek olacak. eğer şl fikstürü ile lig fikstürü arasında takımın arayı açabileceği kadar zaman varsa takım ligde ciddi bir avantaj sağlar. görüldüğü gibi bu gibi fikstür bilgisi konularında şeytan rıdvan’dan farkım yok, dimi güntekin.

    gelelim galatasaray taraftarına. hani ne oldu, şenol güneş’i çok beğeniyordunuz? fenere çakıyor diye beğeniyordunuz tabii. hocanın söylediklerine dikkat ettiniz mi? sahada işini yapan adama tepki göstermemek lazım diyor. o sanatçı diyor da siz anlamazsınız diye topçu dedim ben. ne oldu? adam bir hatalı pas verdi diye homur homur. bu ne lan? bunun yaşla, tecrübeyle falan ilgisi yok. zekayla da ilgisi yok. anlamaya çalışmayla ilgisi var, empati kurmayla ilgisi var. ama adam kim olursa olsun, umurumda değil diyor. şenol güneş’le benzeri şeyleri engin baytar da söylemiş. bak bu adamlar sahanın içindeki adamlar. bu ülkede 3 tane büyük tecrübeye sahip hoca ve futbolcu var. fatih terim, şenol güneş, mustafa denizli. eksiklerine rağmen. bak sen! eksik mi? milyon dolar kazanan adamın eksiği mi olurmuş amınakoyim? hee, olmaz. sektör mesele gerizekalı. sen de futbol sektörünü seçseydin, sen de bu paraları kazansaydın. hımmm, demek mahalle maçlarında oynatmadığınız abuzer kadayıf yılda milyon dolar kazanıyor. ulan salak belki oynatsaydınız kadayıf bu kadar hırs yapıp futbolcu olamazdı. gidip para iste kadayıf’tan, senin de hakkın var o parada.

    galatasaray taraftarı diyorum da, diğerleri farklı mı sanki yahu.

    maçın hakemi. lan böyle çakma soyad mı olur? muazzez ersoy gibi. ve fakat o da çok kötü söylüyor be abicim. melihat gülses ve münip utandı her türlü basar geçer. isimleri çakma değil lan en azından.
    suat, melo bir topu çaldı faul çaldı. bekledi, bekledi melo’nun sarı kartı olduğu aklına geldi, ikinci sarıdan attı. arslan ya, boğa ya. canım benim.

    türk futbolunda korku odur ki; galatasaray hakem hatalarına rağmen herkese basıp geçecek. şimdi şikeciler ile yardım ve yataklık yapanların hepsi galatasaray şl’de gruptan çıksın diye dua ediyor.

    size bir tüyo vereyim. şeytan rıdvan rte ile buluşuyor falan ya, henüz fatih terim devreye girme ihtiyacı hissetmedi. çok zorlarlarsa fatih kaptan devreye girer. galatasaray’ın haklarını yedirmez gençler, rahat olun.

    neyse, heves ve heyecan ve merakla ve hatta umutla braga maçını bekliyorum. sezonun kesinlikle en önemli maçı.

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın