• 335
    ilk yarıda golü bulduk ancak kendi oyunumuzu oynayamadık. biz topu çok hızlı kullanmaya çalışıyoruz bu nedenle çok fazla top kaybımız var. birkaç atak dışında iyi organize olamıyoruz. tüm bunlara rağmen bütün takım mükemmel bir konsantrasyon ve mücadele ile ilk yarıyı bitirdiler. ikinci yarı bu oyunu sürdürürsek rakip daha kırılgan bir hâle gelir.

    ikinci yarı oyunun gidişatında bir değişiklik olmadığı takdirde 60. dk sallai-mertens ya da sallai-berkan değişiklikleri takıma olumlu etki edecektir.

    beşiktaş'ın iyi oynadığını düşünmüyorum. sahada çok eziliyorlar. zaten gedson ve rafa'yı oynatmazsanız yapabilecekleri pek bir şey yok.
  • 596
    maçı izlerken beşiktaş'ın ağlayacağı bir şey yok, hakem kötü ama sanki icardi'nin pozisyonu penaltı, onun dışında majör bir hata yok derken yarım saat içinde bütün gündem galatasaray'ın aleyhine ve galibiyetine gölge düşürecek şekilde dizayn edilmişti bile. aynı maçı mı izledik acaba? galatasaray bu maçı hakemle de kazanabilirdi, beşiktaş da hakemle kazanabilirdi, ama bu maç o maç değil. daha önce de algı operasyonu çok yapıldı ama bu seferki bana çok suni geldi. konuşsak biz konuşurduk zaten. mesela davinson yumruk atmıyor ama rafa yumruk atıyor. immobile barış pozisyonu kırmızı kart ise osimhen emircan pozisyonu her türlü kırmızı kart. allahtan denk geldi, birebir pozisyon kıyaslayabiliriz. üstüne icardi'nin penaltısını düşününce bu kötü hakem birisini doğramışsa galatasaray'ı doğramış diyebiliriz.

    gerçekler madem kimsenin umrunda değil. galatasaray her daim sonuca bakıp, bu algı operasyonlarını boşa çıkarmalıdır. ligi dizayn eden ya da etmeye çalışan her kimse bu maçta galatasaray galibiyeti beklemiyordu. anormal tepki bu yüzden belki de. daha çok ayar bozarız biz, alışın kuşlar.
  • 339
    beklerimiz oyuna giremiyor, oyuna giremediği gibi savunmada da aksıyor. kaan çok hızlı sarı yedi, barış da rafa karşısında zorlanıyor. kaan semih'le pek yalnız kalmıyor ama barış rafa ile çok birebir kaldı. oraya dikkat etmemiz lazım. icardi bugün yok, orta saha forvet bağlantısını kuramıyoruz. osimhen'i hiç kullanamadık. 4-4-2'de özellikle orta saha hücum bağlantısını hiç kuramadık. kaan bindirmesi gereken 2-3 pozisyonda yerinde bekledi.

    öndeyiz fakat 2 yapamadığımız her dakika risk barındırıyor.
  • 584
    2015 yılında liverpool ile mukavele yapan jurgen klopp'tan herkes saha içine transfer beklerken o yanına iki hoca transfer etti: performans antrenörü andreas kornmayer ve diyetisyen mona nemmer...
    o da yetmedi, takımının gol portföyünü değiştirmek için danimarkalı taç antrenörü thomas grønnemark’la da anlaştı...

    klopp işi daha da ileri götürüp, duran top etkinliği için sinir bilimcilerden oluşan neuro11 ekibiyle de anlaşıp, verimi arttırdı...

    alman hocanın takımdan ayrılması sonrası ile yerine gelen arne slot da linkedin'den duran top uzmanı arayışlarına girmişti geçen aylarda...

    özellikle premier lig ekiplerinde buna benzer çalışmalar büyük hayranlıkla karşılanırken, trajikomik bir şekilde ülke spor medyasının "batıya açılan yüzü" genç yorumcu emre özcan kendi youtube kanalında galatasaray'ın beşiktaş'ı iki duran topla devirmesi sonrası galatasaray'ın bu sene süper ligde attığı 29 golün 13ünü "duran toptan" atmasına "saçmalık" yakıştırması yapıyordu...

    klopp'u, ancelotti'yi, guardiola'yı, bielsa'yı övebildiğimiz kadar yerli hocalarımızın da çalışmalarını takdir edebilsek keşke... okan buruk ve ekibi yurt dışında sıkça gördüğümüz çalışmaları yapamazlar mı? bir takım duran toptan gol atamadığı haftalarda eleştiriliyorsa, maçları duran toplarla kazandığı zaman övgüyü hak etmiyor mu?

    zirvenin iki namağlup takımının kapışmasında, ev sahibi galatasaray yine osimhen ve ıcardi'li forvet hattıyla başlarken oyuna, üç gün evvelki elfsborg mücadelesinde "sos" veren üçlü savunmayı barış alper takviyesi ile "dörtledi"... savunma güçlendi de rakip sahada presi başlatan ve yaşına rağmen sahada basmadık yer bırakmayan mertens'in yokluğunda orta sahayı boşlamak gerekiyordu. okan buruk da pek yapmadığını yaptı: topu rakibe bıraktı... beşiktaş maç sonunda %60 oranında topla oynamıştı... topu ayağında tutan, bolca pas yapan deplasman ekibi, ilk devre iki defa muslera'nın kalesine gelebildi: 3. dakika ani bir atakta terse atılan topta semih kaan'ı geçemedi ve 43'te silva'nın çaprazdan şutu musera'yı buluyordu.
    galatasaray ise daha 5. dakikada yunus'la öne geçeyazdı, pozisyonun kornerinde ise sara'nın ortasında osimhen'in kafası gelecek gollerin jeneriğiydi sanki. çok fazla da beklemedi galatasaray taraftarı gol sevinci için, sara'nın ceza sahası yan çizgisinde serbest atışta ortasında elfsborg maçında iki adımdan fileleri sarsamayan sanchez bu kez kafayla ersin'i üzüyordu.

    top beşiktaşlıların ayağındaydı ama pozisyonları bulan galatasaray'dı, köşeye sıkışan boksöre öldürücü darbeyi vurmadan araya giren boks hakemi misali arda kardeşler ortaya çıkıverdi. ıcardi'ye atılan ara pasta rakibi uduokhai'den önce top buluşan arjantinli yere indirildiğinde, herkes penaltı diye ayağa kalkarken, o ise aut noktasını gösteriyordu. oysa ki devre biterken beşiktaşlıların kırmızı kart beklediği pozisyonda barış'ın ımmobile'ye müdahalesinden daha sert bir itme vardı ıcardi'ye. aslında verdiği kararına o kadar inanmamıştı ki, sanchez'in silva'ya müdahalesinde düdüğü çalamamıştı, kafasına hala ıcardi'nin penaltısındaydı... futbolun konuşulacağı derbide arda kardeşler durduk yere "ortalığı gerip" maç sonu filmin esas oğlanı olacaktı.

    oysa ki derbinin yıldızı sanchez'ti, attığı golle takımını öne geçirmiş, rakibin gol ayağı ımmobile'ye sahayı dar etmiş, yaptığı pas araları ile de beşiktaş ataklarını keserken, bir de devre biterken kendi kazandığı topla bir atağa çıkışı var ki, ıcardi iyi vursa asist yapacak, ıcardi pası düşünse ikinci golünü atacaktı kolombiyalı el patron. ikinci yarı muslera'nın koltuk altında geçen topta silva'dan önce kontrol etmesi ve ımmobile'ye atılan bir başka ara pasta araya girmesi gol değerinde müdahalelerdi.
    kaan'ın sakatlanması sonrası ikinci devre jelert sola, barış alper sağ beke geçerken, genç danimarkalı transferi sonrası gelen eleştirileri derbide gösterdiği performansla azaltıyordu. deplasman takıkımı ilk 45 dakikaya nazaran daha çok geldi muslera'nın koruduğu kaleye ama sanchez, abdülkerim ve muslera geçilmez bir duvar oluşturmuştu. deplasman takımı gol için ümitleniyordu...

    ve beşiktaş'ın hayallerini yine sara bitiriyordu: ceza sahası köşesinde kazanılan serbest atışta "kaş gözle" osimhen'e atacağı yeri gösteriyor, nijeryalı golcüye ise sadece kafayla dokunmak kalıyordu...

    ikinci gol sonrası tekrar oyun galatasaray'ın hakimiyetine geçmişti, sallai, osimhen, kerem demirbay ile sarı-kırmızılılar rakip kaleyi yoklarken, siyah-beyazlılar ise aradıkları pozisyonları bulmaktan uzaklardı. ve maç biterken, muçi'nin "kurtulmasına" vurduğu top, direğe çarpıp, jeneriklik bir gol olarak oyunun skorunu belirliyordu...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...aray2-1besiktas.html
  • 340
    tempolu bir ilk yarıydı öncelikle, sıkılmadan izledik maçı.

    takım iyi çıkıyor, iyi pres yapıyor. zaman zaman aksasa da rakipten bu bakımdan iyi. tek sorun 3. bölgede tam bir koordine tehlike yaratamadık. hep son anda bir şeyler oldu; ancak oyun kalitesi iyi, şanssızlığımızı kırarız ikinci yarı diye düşünmekteyim.

    kaan ayhan klasik olarak yavaşlığının cezasını sarı kartla ödedi. barış alper yılmaz da futbol aklı yetersizliğinin cezasını sarı kartla ödedi. iki bekimiz sarardı yani, ikinci yarı için tehlike demek bu da.

    dediğim gibi forvetler etkisiz kaldı çünkü üçüncü bölgeye net şekilde geçemedik, organize olamadık orada. çok tempolu ve istekli bir oyunumuz var ama aynı şeyi atak çeşitliliği olarak sağlayabildik mi derseniz, hayır. hep diyorum, dries mertens olmayınca da üçüncü bölgede zeka seviyemiz düşüyor. yine aynısını yaşıyoruz. hücumda kişisel olarak kimse kötü oynuyor diyemem ama işte o organizasyon eksikliği bizi gerçekleştirebileceğimiz ataklardan alıkoyuyor.
  • 552
    maçı kazanmak güzel oldu, zaten istediğim buydu. 2-1 ile 21-0 arasında bir fark yok puan olarak sonuçta. tebrikler aslanlarımıza.

    maçı kazanırken kötülükleri konuşalım ki sorunları çözebilelim.

    öncelikle 4-4-2, bu oyuncu yapısıyla zor. orta alan ile forvet bağlantısız kalıyor ve doğru düzgün organize atağımız yok. iki forvet de sahada olacaksa bunun çözümü 4-4-2 değil. daha önce de dile getirdik, daha önce de denedik; olmadı. ee, gene olmadı. olmayacak da, mesele oyuncu karakterleri; dizilişe alışamama değil, yani zamanla çözülecek bir şey değil.

    forvetlere top getiremediğimizden diziliş kaynaklı olarak, vasat oynamaları çok da umrumda değil. victor osimhen'in de mauro icardi'nin de oyuna katkısı sınırlıydı; çünkü adamlara top getiremedik.

    asıl sıkıntımız buydu bana göre ve bu dizilişte neredeyse 90 dakika ısrar ettik. haliyle içimize sinen bir oyun olmadı ama buna rağmen rakipten iyiydik. kalemizde ciddi pres yemedik, bir şekilde defanstan topla çıktık. presimiz o kadar kaliteli miydi tartışılır ama en azından fiziksel olarak hep hareketli ve ısıran bir yapımız vardı; hafta içi de maç oynamışken bu da önemliydi bu arada. ama işte ama... organize bir atakla pozisyon üretemedik koca 90 dakika, ya da çok sınırlı sayıda ki aklımda kalmamış.

    davinson sanchez ve gabriel sara gene iyiydi. lucas torreira, roland sallai, yunus akgün, abdülkerim bardakçı (şov yapmayıp defansı önceliklendirince iyi oynuyormuş) ve sonradan oyuna giren elias jelert de ortalama üstü oynadılar. diğer oyuncular ya vasattı ya da vasat altı, dediğim gibi forvetleri eleştiremem çünkü top götüremedik üçüncü bölgeye ama bazı oyuncuların kafası maçta değil gibiydi *

    sonuç:
    ilk olarak şu 4-4-2 sevdasından vazgeçip çift forvetli başka sisteme geçmemiz lazım. 4-4-2 oynayabilecek bir oyuncu grubumuz yok.
    ikincisi bek gibi bek almamız lazım. kaan ayhan ile olmayacağı kaç yıldır açık, biz hala aynı durumdayız.

    şimdilik elzem görünenler bunlar, bunlar çözülsün de gerisine bakarız.

    bu arada tipik bir galatasaray golü yedik. ernest muci o topa 10 defa vursa belki biri gol olurdu, oldu. boşuna suçlu aramaya da gerek yok diye düşünmekteyim.

    hakem de biraz garipti, iki taraf da memnun olmayacaktır. bizim takıma kırmızı belki kırmızılar verebilirdi ikinci sarılardan. aynı zamanda iki tane penaltı da verebilirdi. en azından tutarlı davranıp oyunu oynatmayı tercih etti iki olayda da ve ben bu huyunu sevdim açıkçası. sürekli duran, faul / kart / penaltı bekleyen takımlardan / oyunculardan bıktım. ne güzel tempolu bir oyun seyrettik işte. ama çok garip fauller de verdi, dediğim gibi garipti.
  • 196
    bu maçın zehri rehavet ilacı konsantrasyon olur. süper kupadaki maç oynandı bitti oradaki kaybın artık bir önemi yok. ligin ilk kırılma maçlarından biri olabilir kazandığımız durumda ligde her şey bizim lehimize şekillenebilir. bu fırsatı kaçırmamalıyız.

    bugün günlerden galatasaray. allah yardımcımız olsun.

    (bkz: 28 ekim 2024 galatasaray beşiktaş maçı)
  • 579
    galatasaray artık fener ile beşiktaş'ı tek farklı yendiğinde rakip taraftarlar o kadar gururlu oluyorlar ki sanki bizden daha iyi oynamışlar gibi konuşuyorlar. oysa onların asıl düşündüğü şey "galatasaray'a karşı iyi bile oynadık" oluyor. tıpkı bizim bayern'e karşı iyi oyun ile gururlanmamız gibi.

    bu yüzden bizim artık fener ile beşiktaş'ı en az 2-3 farklı yenip göndermemiz gerekiyor. kendileri bile takımlarını galatasaray ile aynı klasmanda görmüyorlar. ki haklılar da. üst düzey bir takıma karşı 0,6 xg bulup 2 tane pozisyona girdik diyorlar. bizim bulduğumuz 2.0 xg'yi ve net pozisyonları zaten normal görüyorlar. o yüzden rakibin "iyi oyun" yorumlarına çok takılmamak lazım. onlar kendi çapları için iyi oynadıklarını söylüyorlar.
  • 198
    hakemlerin haftalardır aleyhine kararlar verdiği galatasaray'ımızın, aynı hakemlerin bariz şekilde itelediği jk'ya karşı oynayacağı müsabaka.

    galatasaray galibiyeti, şampiyonluk yolunda çok büyük bir basamak atlayacağımız anlamına geldiği için a. kardeşler ataması geldi, maç içinde ''en kötü berabere bitsin iki takım da namağlup yoluna devam etsin'' kafasında bir yönetim izleyeceğimizi tahmin ediyorum kendisinden. gerçi biraz cesaret gösterip bizi alenen doğrasalar da şaşırmam zira bizim yönetim aşırı etkisiz. zaten bu bahsettiğim saha dışı etkenler, tetikçiler vs devreye girmese dâhi galatasaray'ın öyle rahat bir atmosfer sağladığı pek görülmüş iş değil. illa son ana kadar gerileceğimiz süreçler yaşamak, galatasaraylı olarak kaderimiz gibi bir şey artık.

    ben 4-4-2 değil 3-4-1-2 hatta icardi'nin biraz geride konumlanıp 3-4-2-1 gibi bir yerleşim izleyeceğimizi düşünüyorum. oyuncularımızın bireysel hatalardan uzak durması çok önemli. fazla riske girmeden, bazen en basit tercihlere yönelmemiz lazım. yoksa hiç olmayacak anlarda saçma sapan işler açıyoruz başımıza. keza okan hoca'nın da son haftalardaki gibi makul hamleler yapma alışkanlığına devam etmesi gerekiyor. sezonun başında yaptığı geç kalınmış veya sahadaki düzeni tamamen alt üst eden değişikliklerin bitmesi çok iyi oldu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın