aglatir! cunku...
herseyden umidin cok erken kesildigi bir sezon geride birakilmistir. kaybedilen bir sezondan ziyade, dunya siralamasinda 1. sirayi gormus bir takimin taraftari, henuz 10 sene sonra kendi liginde ilk 10'un icine ancak girebilmektedir. suclanan oyuncular, gorevden alinan teknik direktorler ve yetersiz transferlere bel baglamak zorunda kalan taraftarlar. ustune ustluk babadan kalan bir miras ev gibi, her macta
galatasaray taraftarinin adeta tasini duvarini severek ziyaret ettigi
ali sami yen stadyumu'na veda edilen bir sezondu geride birakilan. yeni stada harcanan onca emek,
ali sami yen stadyumu'nun ust kullanim hakkindan vazgecilisi ve kendi stadinin arazisine bedavaya konanlar tarafindan bedavacilikla suclanan
galatasaray! basbakana yerli yada yersiz onemli degil, sadece islikla tepki gostermis olmasindan dolayi hakkinda edilmedik laf birakilmayan, diger taraftan basbakana "adam gibi adam" diye tribun boyu pankartlar acanlarin sampiyonluga kosmasi.
ali sami yen arena'nin insaatinda her gun hangi isci kac civi cakti diye gozu gibi baktigi stada yabancilastirilan
galatasaray taraftari, yutkundu ve zaman herseyin ilaci olacaktir diyerek olgunlukla bekledi.
derbiler kaybedildi, avrupaya gitme umidi erken tukendi. basini hic egmedi ama sendelemisti
galatasaray ve dizlerinin ustune cokmustu iste. diger yakada sampiyonluk kutlamalari bu sefer bir kac dakikadan daha uzun suredir devam edebilmekteydi. 3 temmuz 2011'e kadar yavas yavas yeni sezona olan ozguven toplanmaya calisiliyorken, 3 temmuz'da buyuk bir irkilme oldu. yargi onunde kanitlanir yada komik yalanlarla, gercekligi akli basinda herkes icin ortada olan iddialar havada kalir bilinmez. ancak bu tarih itibariyle verilen savunmalarin komikligine kadar yasanilan surecte, yere cokmus dahi olunsa; basi dik, alni ak 8. olmanin, nasil da lekeli bir sampiyonluk kupasina binlerce kez tercih edilecegini gormus olduk.
ve
galatasaray yeni sezona basladi. bir maglubiyetle basladi, belki de gecmis sezon birakildigi yerden baslanip ama bu sefer yukari dogru bir ivmeyle devam edeceginin bir sinyaliydi o ilk hafta. her gecen hafta taraftar ozguvenini kazandi. sevdigi hocasi, takimina bagli turk ve yabanci futbolcular ve goz bebeklerimiz alt yapidan gelen aslanlarin hepsi, ayni 2000'yilinda oldugu gibi, tam olmasi gerektigi sekilde takimin parcalarini olusturmustu. sevimsiz ve bencil olan futbolcular, hakketmedikleri
aslan armaya ya veda etmisti, yada yavas yavas kadroda yer bulamaz hale gelmisti.
surec devam ediyordu ve sikeciler kurtarilsin diye;
playofflar cikti kimseye sorulmadan,
galatasaray'in tarihinden desteksiz ve komik suclamalar yapildi.
galatasarayla alakali hicbir adli vaka olmamasina ragmen ve hakkinda şike suclamasi olan diger takimlar mazlum olurken,
galatasaray avrupa maclarina varincaya kadar itiraflara ugrayan taraf olmustu.
butun bu yasananlar "herkes bir, biz tek" diyenlerin, herkesle bir olup
galatasaray'a karsi karanlik dunyalarinda birlestigini gostermisti. besiktas baskani icin fenerbahce "fenerbahcemiz" olmustu,
fenerbahce icin
besiktas baskani turk futbolunun kurtulma umidi!
galatasaray tek birakildikca guclendi, dogrulari soyledikce kenetlendi, butun branslarda ayaga kalkmaya, avrupada boy gosterdigi kupalarda da, tarihi misyonuna uygun sekilde söz sahibi olmaya basladi. kendisine anasinin ak sütü gibi helal olan yeni stadinda, kendisine karşi birlesenleri birer birer devirdi.
iste
26 şubat 2012 galatasaray beşiktaş maçı normal sezonun icerde oynanan son derbisi olmasi sebebiyle cok onemliydi. sirf bir maç olarak onemli degildi aslinda ama bir surecin geldigi son nokta olarak, herkesin sirtlan surusu gibi birlesip, boyle kirli bir birliktelikten medet umduklari bir yilda,
aslan basi dik ve cesur yuregiyle boy gosteriyordu kendi evinde. dogrulardan şaşmadan, leşlerin pesinden kosmadan.
26 şubat 2012 galatasaray beşiktaş maçındaki koreografi,
galatasaray'in elleriyle topraga basip yukselmiş olmasinin resmiydi. aslinda beraberligin yetebilecegi bir ortamda, hala galibiyet icin saldiracagini mac baslamadan gostermisti
galatasaray. cunku artik karanliga karsi acilan savasta, avrupada yeni zaferler kazanmak icin gecilmesi gereken engeller icin kucuk kayiplara bile tahammulu yoktu aslanin.
braveheart'in melodisi calmaya basladiginda, hep beraber yutkunduk, kartonlarin kocaman bir
cim bom yazisi olusturdugunu gorduk heyecanlandik, ve
fatih terim aslanlarina hedefi gosterdigi bolume gelindiginde, artik kenetlenmistik. sadece
besiktas'a karsi yapacagimiz mucadele icin degil,
playoff sacmaligina girilen bu son virajda,
sampiyonlar ligine gidip, yeni zaferler kazanmak icin kenetlenmistik artik.
sampiyon olup, sirtlanlari kirli dunyalarina gommek ve avrupa'dan yeni bir kupa getirmek adina bu koreografi cok sey anlatiyordu.
galatasaray taraftari, elleriyle bir slogan ve bir grup insan tasiyorlardi. tasidiklari slogan
cim bom başı dik yürür , taşinan insanlar
imparator fatih terim ve
galatasarayli futbolculardi!
bu koreografi aglatir, cunku hic bir koreografi bunun kadar; sabrın, acının, tekrar doguşun ve sonunda sımsıkı kenetlenmiş binlerce aslanin ortaya cikardigi bir koreografi olmamistir!