• 1026
    3.vitese bile takmadan, 2.viteste oynayarak aldığımız maç.

    ilk önce : başta gol beklentisi olmak üzere istatistikleri son derece şüpheli olan maç. 3 gol attık, mertens kalenin dibinden, sara altı pas çizgisinden vurdu. osimhen bir sürü kaçırdı. nasıl gol beklentisi 1,40 falan olur? özellikle acunnılıcalı’nın maç sonrası istatistiklere bakarak iyi olduklarını iddia etmesinden sonra işkillendim. transfermarkt’ı etkileme gibi saçma işlere kalkanlar, bu işe hayli hayli kalkarlar. o istatistikler bu maçın yansıması değil.

    ikinci olarak maçın oyuncusu yunus. adamın kafası karışık olmayınca böyle süper oynuyor.

    üçüncü olarak galatasaray fizik ve kondisyon olarak üstündü. bu yüzden bizi sindirip terörize edemediler. fenere karşı gereken sertlikte oynadık. en azından 2-3 pozisyonda, bizimkiler topu kaçırdıktan sonra rakibin bileğine / ayağın üstüne bastı. pek yaptığımız şeyler değil normalde. osterwolde ve djikunun sertliğine bçyle cevap verildi. zaten az olan teknik ayakları sindi.

    başka bir konuda vitamin eksikliği. fenerin geçen sene başında kaloriferci/süper doktorlarının önerdiği vitaminlerden mourinhon’un haberi yok sanırsam. vitamin önemli.

    bizi şikayet edip, aynı şeyden korkunca karaborsa’dan sobe olmamak için,biletleri internete açınca , böyle çok kopuk ve sinmiş seyirci gelmiş.

    evet, “attack fenerbahçe” şahane.
  • 1028
    attığımız ilk golde şanslı olduğumuz yorumunu yapıyor bazı fbliler. ama ben bu golün fb'nin sezon başlarında kadıköy'de oynadığı 30 temmuz 2024 fenerbahçe lugano maçına göre çalışıldığını düşünüyorum. lugano da kadıköy'de aynı yerden benzer gol atmıştı. fbli oyuncular yaya doğru uzaklaştırıyor hava toplarını. biz de bunu bilip orada torreira'yı beklettik ve torreira golünü attı. basit ama etkili oldu plan. bizim de artık bir şeyleri yeniden çalıştığımızı görmek beni umutlandırdı.

    özetteki ilk pozisyonu izleyip görebilirsiniz golü.
    https://youtu.be/ZWVFDYm_1xk?si=pQ2p8ZmkJaRZL88R

    ama fbliler şans bilsinler golü. böyle devam etsinler.* siz süpersiniz fb! aynen devam! düzeltilecek yanınız yok. mükemmelsiniz.*
  • 1030
    2002-2020 arası kadıköy deplasmanı adı altında çektirilen binbir türlü eziyetin acısını dindiren tertemiz bir galibiyet aldığımız maç.

    bu taraftar kadıköy'de üstüne yumurta kırılmış tezeğe mi oturtulmadı, polis gözetiminde şeytan taşlar gibi mi taşlanmadı, maçtan önceki gece münferit gideceksiniz denilip sokak aralarında 15-20 kişilik it sürülerine mi dövdürülmedi?

    seri 3-4 seneden 10'a doğru uzarken her sene aynı inançla gidip hayvan gibi tribün yaparken, maça her seferinde iyi başlayıp golleri kaçırıp ilk pozisyonda şansa gol yiyip başını ellerinin arasına mı almadı?

    kaç kere maç sonu sırf kendilerine eziyet olsun diye yapılan organizasyonlarda sirk maymunu muamelesi yapıldı?

    bütün bunları yaşayan adamların bu maçı yaşamasının manevi değeri parayla pulla ölçülemez bir şey. fener istekli gibi görünürken ilk şutta golü atmak, devreye 2-0 önde girmek, dakikalar geçtikçe çaresizliklerini ve maçı yavaş yavaş kazandığımızı görmek...

    bu son paragraf elbette hepimiz için aynı oranda ruh dinlendiriciydi ama en çok da yıllarca bu eziyeti yaşayan adamlar için güzeldi...

    saha içinde başardıklarımız ise cep telefonu klavyesinden yazılamayacak kadar büyüktü. okan buruk yine bir masterclass ortaya koydu. takımdaki herkes de görevini eksiksiz yaptı. o kadar ki penaltı jokeri bile tabelayı değiştirmekten öteye gidemedi...
  • 1033
    okan hocanın hakli çıktığı maç. ısrarla ortasaha (rabiot hariç) istemiyordu ve en büyük korkum güç olarak yetersiz bir ortasahaya sahip olmamızı düşünmemdi. ama okan hoca bu korkuları bitirdi. elindeki top oynamak isteyen takım için oynayan her oyuncudan çatır çatır verim alıyor. oyuncu yetiştirme konusunda eksik gördüğüm hocam yunus'tan müthiş bir takım oyuncusu çıkarmış. hocam çok büyüksün.
    maça dair tek beklentim uydurma penaltı olmasaydı ve maçta 1 gol daha atsaydık bats veya icardi'nin oyuna girmesiydi ama hakem feneri maçta tutmak istedi ve kısmen başardı.
    hakem ve sarı kart algıları çatır çatır yıkıldı. uydurma penaltı konusunda okan hoca hariç (gereksiz şekilde savundu penaltıyı) tüm kamuoyu hemfikirdi.
    üzerimden kocaman bir yük kalktı. çok mutluyum oh be oh!!!
  • 1034
    kimse demiyor ki allah korusun torreira’ya bir şey olsa ne yaparız. bu takımın ortasaha ihtiyacı net oğlu nettir. güzel bir galibiyetti evet ama fb galibiyeti gözleri boyamaya başlamasın derim. avrupa ligi maçlarında daha derli toplu takımlar karşısında foyalarımızın iyice ortaya çıkacağını düşünüyorum. bu takıma ara transfer döneminde transfer şart.
  • 1035
    (bkz: #4040118)

    ya bilmesem dün maçta yanımızda bu konuyu konuştuğumuz dostlardan biri yazmış diyeceğim. aynen belirttiği gibi üstadın,
    o çilelerin hepsini o yıllar boyunca anlattığı gibi çekenler olarak çok hak ettik bu tarz bir deplasman galibiyetini malum yerde.

    maç için herkes yazmis fazla yazilacak şey kalmamış. gittik gördük yendik geldik. çok şükür güzel bir pazar sabahına uyandık.

    yaşasın galatasaray, yaşasın ruh hastasi galatasaraylilar ve galatasaray tribünü
  • 1038
    (bkz: #4040118) 30, 35+ olan tüm renktaşlar neler çektiginizi hatırlar.

    last man standing ruhuyla gezdik senelerce. medyasi ayri, hakem ayarlayan baskilayan aziz yildirim'i ayri, tffsi ayri, fenerli başbakani ayrı.

    çok ciddi demir çiğnedik biz genç renktaşlar, gene de irademiz kırılmadı.

    bize psikolojik eziyet eden arkadaşlarımız ise futbolu bıraktı. akran zorbalığı kıvaminda psikolojik cendereden geçtik, dik durduk. kaç sene hem de... uefanin acısını çıkartmaya çalıştılar.

    şimdi ayaklandık, karşi taraf ise 14 yaşindayken size eziyet eden ama 20lere gelip vücut gelişiminizi tamamlayinca toz olan sırtlan sürüsü olarak kaldı.

    o zaman ki medya mensuplarininda abv, simdi hepsini ezme yok etme zamanidir.
  • 1039
    fenerin tüm organizasyon sol kanattan maximin ile. kaan'a ciddi üstünlük kurmuş bir çok pozisyonda. hatta ilk yarı sonunda sarıyı da aldırdı. neyse ki maximin iyi bir bitirici değil. yine de daha iyi önlem almak şart.

    bir ikinci detay djiku. yine çok sert oynadı ve çok açık sarısı hatta belki kırmızısı es geçildi. torreira için yapılan yangının çeyreğini biz onun için yapamıyoruz. kesinlikle gündemde tutulması gerekiyor bu durumun.
  • 1041
    maçın özetini sakin kafa izleyince özellikle 2. yarının başında canlı izlerken ne kadar boş stres yaptığımı farkettim. baya baya rahat galibiyet olmuş. fenerbahçe'nin 1-0 dan sonra osterwelde ile karşı karşıya kaçırdığı gol dışındaki hemen hemen tüm pozisyonları uyduruk penaltı sonrası. insan düşünmeden edemiyor o penaltı olmasa maç nereye giderdi diye :(
  • 1043
    mertens'in golünde barış alper hariç tüm oyuncularımız golde aksiyonun içindeydi. sara topa dokunmadı ama perdeleri yaparak yunusun önünü boşalttı.

    kaan(taç)-davinson-muslera-davinson-muslera-abdülkerim-torreira-(sara)-yunus-jacobs-yunus-osimhen-mertens(gol)

    barış alper de kaan'a tacı kullansın diye topu vermişti yanlış hatırlamıyorsam. onu da katarsak tüm takım topa dokunmuş oluyor. :)
  • 1045
    muhteşem bir galibiyet aldığımız maç.. bu maçtan sonra fenerli birçok kişinin yorumunu dinledim. istisnasız hemen hemen hepsi mourinho konusunda şaşkın. hepsi “nasıl olur abi, mourinho gibi bir adam kendi sahasında ezeli rakibine nasıl böyle yenilir, rakibe nasıl bu kadar pozisyon verilir vs vs.” diyor, bi nevi mourinho konusunda bir aydınlanma yaşıyor. çünkü hepsi bu maçta en çok kendisine güveniyordu, yani futbolculardan çok teknik direktörlerine güveniyorlardı ve bu maç tam anlamıyla bir şok oldu bu anlamda. ben işte buna gerçekten şaşırıyorum. abi bu adam son bilmem kaç takımından zaten “ulan bizim bildiğimiz mou bu değildi” diye kovulmadı mı? yani en nihayetinde bu adamın sizin gibi bir takıma kadar düşmesinin sebebi bu değil miydi? hahaha şapşallar ya. elinde sihirli değnek var sanıyorlar… dı! ta ki kadıköy’de güncel mourinho’yu görene kadar.
  • 1046
    okan buruk'un fabrika ayarlarına döndüğü maç.

    kendimin de dahil olduğu 80'li yıllarda doğan galatasaray taraftarları genel itibariyle şanslılardır. lig şampiyonlukları ve avrupa kupaları bizim en güzel çağlarımızda geldi ki bizim jenerasyonla birlikte taraftar sayısındaki artış da bunun en büyük kanıtı. bizim jenerasyonun en büyük derdi ise kadıköy'den bir türlü galibiyet yada beraberlik çıkartamadığımız dönem oldu. her maçın hikayesi farklıydı, kimi zaman hakem, kimi zaman fazla motivasyon, kimi zaman birilerinin tezgahı. -zamane çocukları ve gençleri çok şanslı-

    tarih yaprakları "23 şubat 2020" yi gösterdiğinde ise makus talihimizin kırılmasını yaşadık ve gök tengri bizlere şeytanın bacağını kırmayı nasip etti. onyekuru'nun attığı 3.gol sonrası yaptığı gol sevinci bizim jenerasyon için fazlasıyla özel ve anlamlı olduğunu düşünüyorum.

    bu tarihten sonra kadıköy'de oynanan derbilerde yine stres yaşıyorduk lakin camia üzerindeki ölü toprağını o maçla beraber atmıştı ve artık kadıköy aslında o kadar da kadıköy değildi.

    bu maça gelirsek, kağıt üzerinde çok defa kadıköy'e daha iyi kadrolar ile gittik, şu an için çok farkında olmasak da gelecek yıllarda şu maçın kadrosuna dönüp baktığımızda diyeceğimiz ilk şey zaten kadro olarak fenerbahçe'den üstünmüşüz olacak. tabi hafızası iyi olan dostlar hemen hatırlayacaklar transfer döneminde yaşadığımız badireyi.

    gabriel sara misal; 1-2 hafta evvel çoğumuz açısından adam iyi falan ama o kadar para vermek de ne bileyim kıvamındayken şu an rüştünü ispat etmek üzere ve üstüne koya koya gideceğine dair neredeyse herkes hem fikir.

    yunus akgün mesela; cumartesi gecesi belki de kariyerinin dönüm noktalarından birini yaşadı ve artık onun için taraftar daha olumlu ve sabırlı olma konusunda toleranslı olacak.

    ismail jakobs örneğin; an itibariyle yıllardır kangrene dönüşen sol bek sorununu çözdü gözüyle bakıyoruz.

    ve osimhen; hala bizim için oynuyor olması hayatın doğal akışına ters.

    son olarak icardi; o gün stada yalnızca kutlama için gelmişti. süre bile almasına gerek kalmadı. tıpkı batshuayi gibi.

    okan buruk'a bu maç için özel bir paragraf açmasak haksızlık olacaktır. mourinho'yu tam anlamıyla mat etti. tüm hafta yapılan algılara kulağını tıkayışı, ekibi ile birlikte hazırladığı taktik plan, oyunu okuması ve tüm bunlar kadar bir başka önemli olanda saha kenarındaki duruşu. 10 üzerinden 10!

    sarsılan itibarını cumartesi gecesi toparladı okan hoca ve şimdi sırada 28 ekim 2024 galatasaray beşiktaş maçı var. alınacak bir intikamı ve önünde takımının daha da oturmasını sağlayacak zamanı var.

    her şey yeniden okan buruk'un elinde aynı motivasyon ile devam ederse 28 ekim pazartesi akşamı sami yen'den çıkacak sonuç geçtiğimiz cumartesi gününden farklı olmayacak.

    avrupa kupaları için ise okan buruk'un bize bir çeyrek final yaşatması gerek. bu takım zaten son 16'ya kalırsa eğer o motivasyon ile hayal edebileceklerimizin zaten sınırı yok. yaptık, yine yaparız.
  • 1047
    okan hocanın beni dumura uğrattığı maç. 22-23 sezonunda yalnızca fener derbisine özel bek-stoper arasına delici hücum yapma taktiğiyle tarihi galibiyetler aldık. ardından geçen sene derbilere özel dizilim-taktik yerine ligde sonuç alan oyun anlayışını bozmadan sahaya çıktık ve çok tatsız maçlar oynadık.
    bu maça sanki içerde kasımpaşa'ya karşı oynuyormuş gibi bir taktikle çıktık. ortasahada rakibe karşı 1 kişi eksik mücadele ettik. kadrolar açıklandığında 'orta sahamızı perişan edecekler' diye düşündüm. fred-ismail-şimanski üçlüsünün temas gücüne karşılık veremeyiz dedim. osimhen'e top yetiştiremeyiz dedim. yunus çok sindirilir dedim. dedim de dedim.
    sonra maç başladı. gördük ki asıl fener ortasahası bizim temasımıza karşılık veremiyor, yunus orta alanda kalabalık yaratıp aldığı topları çok olumlu kullanıyor, mertens cezahasında çok rahat 2. forvet rolünde, torreira rakip ceza sahası ön çizgisine kadar dayanmış, davinson hem risk alıyor hem liderlik ediyor. ben futbolcularımızın rakibe karşı bu kadar diri kalabileceğine ihtimal vermiyordum. halt ediyormuşum.
  • 1050
    "... hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. ve sonra biz ölmüyoruz. daha kötü bir şey oluyor. öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz."
    pazar sabahı kahvemi yapıp, cumartesi gecesinin zafer "sarhoşluğunun" etkisini atmaya balkona çıktığımda masanın üstündeki kitabın arka kapağında yazıyordu yukarıdaki cümleler. kitabın ismi ev, yazarı da nermin yıldırım'mış, eşimin okuduğu kitap...

    kahvemi yudumlarken, önümdeki kitabın arkasındaki bu sözleri bir kaç defa istemsiz okuyunca gözümde jose mourinho canlanıverdi. portekizli hocayı anlatıyordu sanki...

    kariyerinde bir çok kupa kazanmış, chelsea, real madrid, ınter gibi takımlar çalıştırmış bir teknik adam türkiye geldiğinde "kolaya kaçıp" galatasaray ve okan buruk üzerine oynamayı seçmiş, gerekli gereksiz her röportajında onlardan bahsetmiş, galatasaray'ın kollandığı, okan buruk'un kayırıldığını ima etmişti. ve son iki sezonda ligin son haftalarında oynanan derbilerin aksine istanbul derbisi daha 6. hafta oynanmış ve mourinho'nun kendini "inanmaya mecbur hissettiği yalanlar" 3-1 lik skorla ortaya çıkıvermişti. maç sonu başkan ali koç'a yapılan "istifa" söylemleri kadar olmasa da mourinho da kredisinin büyük bölümünü tüketiyordu sarı-lacivertlilerin kalbinde...

    şimdi jose mourinho real madrid günlerinden çok iyi bildiği "türkiye ve galatasaray gerçeğini" acı da olsa bir kez daha öğrenmiş oldu ve bu öğrendikleriyle yaşamaya devam edecek... bakalım ders alacak mı?

    "galatasaray maçı sıradan bir maç." , "yapacak bir şeyim yoktu, yatağımdaydım ve galatasaray-rize maçını seyrettim" gibi "kibirli" the special one açıklamalarına rağmen okan buruk son iki kadıköy deplasmanına olduğu gibi bu maça da iyi çalışmış, takımı ciddi motive etmişti.
    "jelert bek oynasın", "yeni transfer sallai on bir başlasın", "mertens yedekte kalsın" gibi "ergen şımarıklıklarına" kulak tıkayıp, bildiği, güvendiği ve belki de sezonu tamamlamayı düşündüğü tecrübeli oyuncularla kadıköy'e çıkan okan buruk, önce rakibin kendi seyircisini de arkasına alarak saldırısını kesmiş, 20. dakikada da torreira'nın jeneriklik golü ile yumruğunu havaya kaldırıyordu...

    okan buruk'un a planı tıkır tıkır işliyordu, tadiç jakobs ile etkisiz hale getirilmiş, ev sahibi saint-maximin kanadına yönlenmiş ataklarda ve onun ileri çıktığı anlarda "arkası cevher gibi" işleniyordu barış alper ve mertens tarafından. yunus da kanatlardan ziyade sık sık orta sahaya gelip, sara ve torreira'ya destek atınca, mourinho'nun "gözünün içine baktığı" fred topla oynamak yerine adam kovalıyordu. çok geçmeden de galatasaray iki farkı buluverdi. yunus'un ortasında osimhen napoli günlerinden çok iyi bildiği mertens'e "al da at" pasını göğüsüyle veriyor, belçikalı da livakoviç'in üzerinden topu aşırtarak filelerle buluşturuyordu...

    galatasaray deplasmanda olmasına rağmen ritmi tutturmuş, taraftarlarının tezahüratları altında gol ve goller ararken, mourinho kenarda çaresizce seyrediyor, maçın hakemi de çaldığı-çalmadığı düdükler ve verdiği kartlarla "kalitesini!" belli ediyordu...
    ikinci devre mourinho'nun ismail- amrabat değişikliği de fayda etmiyor, sara bir çok brezilyalının futbola başladığı salon turnuvalarında gibi çalımlarla ceza sahasına girip golü atıyor, ev sahibinin fred, tadiç, maximin'i çıkarması da galatasaray'ın işini kolaylaştırıyordu. ümitler tükenmiş, galatasaray'lılar daha fazla gol, ev sahibi taraftarlar da tarihi hezimet olmasın diye beklerken atilla karaoğlan iki takımı da şaşırtan bir penaltı düdüğü çalıyordu...

    fred topa vurmuş, muslera çıkarmış ama fred'i savunan abdülkerim'in ayağı rakibine "dokunmuşmuş"... kendince bir kuralı uyguluyordu hakem de, 77. dakikada yunus ceza sahasına girip, topa vurduğunda, szymanski'nin onun ayaklarını kerden kesmesine neden bu kural uygulanmadı? atilla karaoğlan "ben görmedim" diye kendini sıyırır da var ve avar olan onur özütoprak ile ahmet nariç o esnada çay molasında mıydılar?

    "uydurulan" penaltı ile fenerbahçe "acaba" diye umutlanırken, okan buruk da sonra basın toplantısında belirteceği üzere "sisteminin dışına çıkmış" ve skoru korumayı yeğlemişti... tabii, yine de iki kalede pozisyonlar olmadı değil ama son düdük çalınana dek fileler bir daha sarsılmadı...

    son senelerdeki derbilerin maç sonlarından ders alan emniyet birimleri maç biter bitmez iki takım arasına bir duvar örmüş, galatasaraylılar da "tahriklere kapılmayınca" mert hakan'ın sivas günlerinde şükrü haznedar'a attığı mesajda söylediği gibi "ellerinde bir şey kalmadan" galatasaraylıların coşkusunu seyrediyordu.

    galatasaray bu galibiyet ile ligde 6 maçta 6 galibiyet elde ederken, okan buruk da kadıköy derbisinde arka arkaya üçüncü maçından da yenilmeden ayrılırken, maç esnasında meslektaşına bir bakışı var ki, "çerçevelet duvara as" mahiyetinde...

    galatasaray maçını sıradan bir maç gibi gören mourinho ise maç sonu basın toplantısına bile katılmadan stadı terk ederken, galatasaray medya ekibinin the crying one kitaplı instagram paylaşımı dünya basınında yer alıyordu...
    saha içini yazdık da, maç öncesi deplasmana gelen galatasaray taraftarının stada girdiği o daracık tünelimsi yapıdan bahsetmezsek olmaz. iki üç kişinin yan yana zor sığdığı ve oldukça uzun bu "tünel" içinde bir taraftar rahatsızlansa, sağlık ekibi nasıl müdahale edecek? insanlık dışı bu uygulamayı en yakın zamanda kaldırmalı fenerbahçe yönetimi. tribünlerinin önüne konulan hoperlörlere alıştık da bu artık insanın canına mal olacak bir uygulama...

    ve son olarak fenerbahçe tribünlerinin yapmış olduğu kareografi... tamam, hiç kimse ingilizce öğrenmek zorunda değil ama neden türkçemiz varken ingilizce yazıyorsunuz? onu da yanlış yazınca, "siz istediniz biz de size saldırıyoruz" deyiverdi galatasaraylılar... aslında galatasaraylılar için iyi bir motto olmuş: attack fener...

    kaynak ve maç fotoğrafları: https://ultrasmovement.blogspot.com/...e1-3galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın