• 272
    rüyamda; gece karanlığı salondan sesler geliyor. yatak odasından tırsarak salona gidiyorum. ışığı açıyorum. salonda 2 maskeli hırsız ve semih kaya. semih hırsızların ağzını yüzünü kırıyor. sonra renkdaş ben oldukça merak etme diyor, kapıdan çıkıp gidiyor. len maça dair görülecek en güzel rüya bu olsa gerek. yürü be semihim! alnımızın akıyla...
    ( götümün açıkta kalmış olması çabası tabi )
  • 371
    dna sındaki çift sarmal, uefa ve süper kupa
    avrupa boyut değiştirdik, sıradan ligimizden bir an için kendimizi olmamız gereken yere attık. kurucu ortağı olduğumuz şampiyonlar ligine yeniden tutunduk. istesek avrupa ligine girmek için bu kadar korkulu rüya görmezdik. fakat gurup öyle bir hale geldi ki, dün gece maçı berabere bile bitirseydik, bütün şovlardan uzakta kalacaktık. öne geçmişken kaybetsek, son maçta braga'ya beraberlik bile yetecekti. o moralsizlikle bu takım ölüm kalım maçını biraz zor oynardı. korktuğum, an be an yaptığım hesap, büyük galatasaray'ın ödeyemeyeceği hesap olmaktan çıktı da, rahatladık. bir galatasaray taraftarı olarak, en az nisan'da avrupa kupası maçı izleyemez isem, kahrolurdum. 17 mayıs'da canlı maç seyretmiş biri olarak bu beklenti, milyonlarca galatasaraylı gibi benim de en büyük hakkım.

    manu'nun işi garantileyip, bize posasının gelmesi inanın beni fazla rehavete sokmadı. hatta gönlüm göğüs göğüse bir aslan-şeytan maçını bir kere daha seyretmek isterdi. benim böyle maçlardan korkum yok. kendi hantal ligimizde oynana oyunları, oynayan futbolcularımızın böyle maçları çok rahat oynayacaklarından emindim. yeter ki, galatasatay o an kadro gurubu içerisinde, oynayabilecek en kuvvetli 11 le sahada olsun. belki vasat altı lig maçlarında alınan kötü sonuçlardan, belki imparator'un, adrenalin yaşama, yaşatma bağımlılığından, kel'in derdest edilip, galatasaray tarihinin aslan kayası asimo, bir daha asla oturtulmayacak şekilde, savunmanın mendireğine dikildi. takımın ilk bankosudur, yangın çıksa, bomba atılsa, yanardağ patlasa, galatasaray'da kurtarılacak ilk futbolcudur. yanındaki dani'nin oyunu yetmez, bakın oynayamaz demiyorum, çok da iyi oynadı, ama beni kesmez. galatasaray eğer her oynadığı turnuvada en az yarı final kovalamaya mecbur sa bu dani'nin oynadığı bu futbol yetmez. olur mu olur, gözünü budaktan sakınmayan, kornere, geriye pas atmayı ayıp sanan, topla güzel çıkmayı hedefleyen, hız, denge, akıl, kuvvet, futbolcu aklıyla beklenen seviyelere gelebilir. asimo'yla ikisi eğer değilse oda arkadaşı yapılmalıdır. aynı masada yemek yiyecekler, aynı kahvede okey oynayacaklar, aynı anda tuvalete gidecekler. kavga çıksa beraber dalacaklar, biri cezalı, ya da sakatsa diğeri de oynamayacak, aynı yumurta ikizi gibi yaşasınlar, seneye kalmaz, bu ikisi galatasaray savunmasının kanije kalesi olur.

    galatasaray taraftarı için manu maçı, sadece maç değildir. manu'lu biriyle sokakta karşılaşsam ben bu yaşta güreşirim. kavga ederim demiyorum, o nostaljik, romantik, unutulmaz maç bizi geçinemeyen iki kardeş yapmıştır. bizim manu maçları, bu saatten sonra futbol tarihten silinene kadar, uzun zaman görüşemeyen kardeşin kardeşle yaptığı kavgadan öteye geçmez. gerek gelişleri, gerek uğurlanışlarında estirilen hava bu havadır. bazı medya maymunlarının sandığı gibi değildir olay. biz bu turnuvayı, manu'yu eleyerek, titreyerek, ağlayarak, sami yen'in kapısına cehennem tabelası asarak kurduk. aynı hislere onlar da sahiptir. bu yüzden sahada hangi takımla oynarsa oynasınlar yenmeye konsantre olurlar. hiç bir mançester birliği taraftarı, galatasaray'a yenilin gelin demez. normal maçta oynamayanlar, bu maçta kendilerini tanımayanlara gösterme şansı bulurlar. nitekim bana göre asla kötü oynamadılar. topları direkten dönmese, biz o gireni biraz zor çıkartırdık. yedek kalecileri buysa yandığımızın resmiydi.

    maçın adamı riera idi. gel şimdi hoca hakkında karar ver. böyle bir sol bek var takımda, sen bizi hakan balta'ya mahkum et, onun kötü oynayacağı, taraftarın kucağına atılacağı bir maçı kolla, mecburiyetten oynat. çok büyük bir öngörüyle, takımın en ihtiyaç duyulan bölgesine, kazasız belasız, yeni bir maddi külfet getirmeden, bu güne kadar gördüğümüz en iyi oyununu oynayan riera'yı devşir. bu kez dolu tarafından bakıyorum, imparator'a saygı duyuyorum, bakalım başıma neler gelecek. riera sol kanatta devrim yapar gibi oynadı. zaten kendisi hücum oyuncusuydu, savunma taktik ve stratejilerini de geliştirmiş, hatta belki de ilk defa bizde kullandığı taç atışlarını bile geliştirmiş. beke yabancı adam getireceksen, yabancın en az bu futbolu oynayacak.

    bu maç pitbull ile selçuk'un geri dönüş maçı olarak hatırlanacak bu sezon için. attığımız gol öncesi melo'nun uçarak, inanılmaz kafa vuruşunu kaleci kurtardıktan sonra ki an, benim maçı kazandığımıza inandığım andı. büyük maçları büyük futbolcular kazanır. bir takım orta sahası kadar racon keser. bu sene kötü oynadığımızın, kötü oynuyor göründüğümüzün sebebi budur. orta saha maçı istemiyor, savaşmıyor du. futbol oynamıyordu demiyorum, savaşmıyor du diyorum. o kafayı yekta'da vururdu belki, ama 50.000 kişinin ağzına salya süremezdi, kimse melo gibi taraftarı kudurtamazdı. kuduran galatasaray taraftarı, artık ölüye top oynatır, ben bu yaşıma kadar taraftarın kaybettiği bir maç görmedim. bazen büyük bir maç oynarsın, o maçta futbolcudan başka bir elemana ihtiyacın olur. taraftar bir türlü top yekun coşamamaktadır, kenar yetmez, oyuncu değişikliği çare olmaz, bir adam çıkar, havlar, hırlar, delirir,''ben yenilmem bu maçta'' diye kudurur, o maç döner, o adam futbolcu değildir, o adam pitbull'dur, melo'dur, yangından kurtarılacak 2. futbolcudur.

    selçuk usta koşarken pitbull'un nefes sesini duyacaktır. duysun ki, sırtını bir kahramana dayadığını hissetsin. çalım, atma, dikine pas atma, şut çekme riskine girebilsin. top kaybedildiğinde, 2, olmadı, 1 numaralı futbolcuların bir şeyler yapacağına emin olsun. böylesi bir özgüvenle oynayacak olan selçuk inan şüphemiz olmasın, bu maçta oynadığından daha kötü asla oynamaz. bir takım kuruluyorsa hala, bir savaş timi oluşturuluyorsa, siren sesi duyulur duyulmaz, florya'dan çekip alacağınız 3. futbolcumuzdur, gözünüz gibi kollayın, galatasaray taraftarını selçuk'un özel koruması görevine tayin ettim, bundan sonra selçuk'un arabası çizilse sizden bilirim çocuklar.

    tay burak ile beşiktaş yıllarından kalma ufak da olsa bir hukukum vardı. hem kendisini, hem futbolunu sevdim. fenerbahçe'de oynarken bile bana hiç batmıyor, itici gelmiyordu. bizim takıma geleceği günleri kolladım, ihtimal doğduğu günlerde bilenler hatırlar, herkesten önce bize geldi dedim. kötü oynasaydı, yani atamasaydı beni çok üzerdi. sağ ayak, sol ayak, kafa golleriyle, attıklarından çok, atamadıklarıyla da bir golcü, bir büyük takım golcüsü olmuş durumda. belki umut bulut'a yazık olacak ama, takımın santraforu tay buraktır. gol olan pozisyonda, melo, burak'la aynı koordinattaydı. aynı açı, aynı yüksekliğe, geçen sene beşiktaş maçında elmander'le, baros gibi yükseldiler. o kafa vurulacak, o gol girecekti, kontra- garantiye gittiler, büyük takım golcülerinin kafa topuna laf olsun diye değil, gol atılsın diye çıktığı, vurduğu, attığı andı o an. burak'da diğerleri gibi, felaket anında ilk kurtarılacak 4. futbolcumuzdur.

    diğerlerini bırakacak değiliz elbet. galatasaray'ın çaycısını bile kurtaracak gücümüz var evelallah. futbolcuları kurtarıp, grande'yi yakacak kadar nankör olamayız. hoca takımın son oynanan lig maçına göre % 40 ını değiştirmiş. önemli değil futbolcu değişikliği, kendi kafasını değiştirmiş miydi acaba ben ona bakıyordum. dün gece kendi oyun planını da değiştirmiş. topu gelişigüzel oyuna sokturmadı, gol atıldıktan sona, muhtemelen integral, sinus, kosünüs, uzay geometrisi, atom fiziği hesapları yaptı. 9 numara çıkartıp, 9 numara almadı oyuna. hatta bu maça kadar görmediğim bir şey yaptı. gol atılır atılmaz adam değiştirdi. bizi beraberlik turnuva ve şov dışına atabilirdi. braga'nın bizle berabere kalıp, delikten çıkma durumu vardı. bu yüzden ucuz kahramanlık yapıp, yatırdığı manu'yu, tükürüksüz yıkama yoluna gitmedi. engin baytar'ı oyuna alıp, oyunu tuttu. maçı, büyük takımların hocasına yakışır şekilde regule etti.

    galatasaray tarihinin en şanssız futbolcusu erdal keser'dir. eski taraftarlar hatırlar, eşşek saffet, kaval kemiğiyle vurur, top çatala takılır, erdal vurur çataldan dönerdi. ben hamit'i gördükten sonra, artık erdal'ın rekorunu kırdığını söyleyebilirim. hamit'te birazcık kısmet olsaydı, şu ana kadar en az 7-8 golü, kimsenin unutmayacağı bir biçimde kaleye mıhlardı. her maç mı olur? vurduğu bir top da girmez mi? büyük futbolcudur, büyük maçlarda oyunundan çok, aklına ihtiyacımız vardır. futbol aklı da kendisinde fazlasıyla mevcuttur.

    galatasaray bu sonuçla guruptan kalifiye olmuştur. kluj, ingiltere de berabere kalıp, bizim yenilmemizi bekleyecektir. bu ihtimal yoktur. bundan sonrasına bakalım biz. acaba daha mı kötü oldu deyip, küçük düşünmeyi bırakalım. avrupa liginde çok rahat bir kaç tur daha atlar bu takım elbette. biz büyük takımsak, büyük takım taraftarıysak, hiç bir duruma razı göstermemeliyiz. galatasaray refleksi, dünya'nın en mamur takımlarıyla süngü süngüye mücadele edebilecek kabiliyettedir. galatasaray'ın bu unutulmuş karakteri, avrupa sahalarında yeniden hayula bela olacaktır. iki elim yakandadır imparatore, şampiyonlar şampiyonu olmadan benden kurtulamayacaksın.

    yolun ve bahtın açık olsun canımdan çok sevdiğim düşmanım!

    94 sami yen kulübesinde görüp, 2012 arena kulübesinde tekrar görmekten onur duyduğum sör aleks ferguson'a, ve dünyada tuttuğum bütün kırmızı takımlardan biri olan sevgili mançester birliğine saygılarımla,
  • 44
    2 ekim 2012 galatasaray braga maçında stattaydım. yeni stadımızdaki ilk şampiyonlar ligi maçı olmasının ve yıllardır şampiyonlar ligi maçı izlememiş olmanın verdiği büyük gazla gittim tribüne. ama büyük hayal kırıklığıydı.

    kuzey üst 5. sıradaydım. maç başladı herkes ayakta falan bir gaz gidiyor. 5. dk dan sonra oturmalar başladı hemen. önümdekilerin hepsi oturdu, ben ve arkadaşlarım ayakta olduğumuz için bizim arka taraf görebilmek için mecburen ayakta kaldı.
    arkadan dürtmeye başladılar, oturun hocam diye. oturmadım bağırıp ıslıklamaya devam ettik. aslında arkamdakileri ayakta bıraktığım için sevindim. 27. dk golü yedik.... tribün öldü. resmen öldü.
    adam topu ağlara değil bizim taraftarın ağzına attı sanki. 90 dk iflah olmadı. daha çok destek vermemiz gereken yerde, pas hatalarına, top kaptırmalara vs uğultular başladı. yine 75'te merdivenlerden çıkanları görmeye başladık.

    burdan herkese seslenmek istiyorum. tiyatroya gitmiyoruz arkadaşlar. paramı veririm izlerim maçımı ben aga diye gelmeyin. 75 te terkeden skor taraftarına zaten "taraftar" demiyorum. git televizyonda bedavaya izle arkadaşım.
    burası türkiye, ingiltere değil. gelen de bağırsın, ertesi gün sesi çıkmasın, konuşamasın. noldu sesine dendiğinde "maçta oldu, çok bağırdık. görmen lazımdı, tam bir cehennemdi." desin.

    90 dk tam destek.
  • 176
    korktuğum maçtır, baya korktuğum maçtır hem de.

    yanlış anlaşılmasın, yenilgiden, beraberlikten, gruptan çıkamamaktan yahut başka bir sonuçtan korkmuyorum takımla ilgili. korkum tamamen taraftarla ilgili.

    yarın kazansak ne olur mesela? çok güzel olur her şey, takım adına çok güzel olur. güven tazeleriz, şampiyonlar ligi'nde devam etmek adına büyük bir avantaj sağlarız, belki birkaç handikapımızı görmezden gelmemize sebep olur galibiyet ama genel olarak çok güzel bir tablo oluşabilir. taraftar adına ne olur peki? taraftar şımarıklığın dibine vurur gibi geliyor bana bir kez daha. çok değil daha 3 gün öncesinde kıytırık bir karabük mağlubiyetinde fatih terim'e "hakaretvari" dil uzatan ağızlar tekrar "imparator" diyecektir babaya. hiç istemediğim biz en büyüğüz havaları tekrar yerleşecek, ve ilk mağlubiyette tekrar patlayacaktır. bu düzen böyle sürüp gidecektir.

    beraberlik bile iyi bir sonuç olduğundan, beraberlikte de aynı, ya da aynı paralelde şeyler yaşayacağımızı düşünüyorum.

    iyi oynayıp kaybettiğimiz bir maç, taraftarı biraz kenetleyebilir sadece. bu sonuç adına tahmin yürütmek zor, umarım böyle de olmaz tabi.

    asıl mevzu, 4 5 yersek manchester'dan ne olacak? taraftarın tepkisi nasıl olacak çok meraklardayım. kenetlenecek miyiz, yoksa futbolcuları ıslıklayıp, fatih terim'e saygısızca sallayacak mıyız? kimse kusura bakmasın ama maalesef ikinci ihtimal daha olası geliyor bana.

    hepimiz biliyoruz ki, uzun yıllar süren avrupa hasretinden sonra şu an biz yolun başındayız. istikrarın çok çok başındayız. şu an juventus'la falan berabere kaldığımız, fakat gidip athletic bilbao'ya, rosenborg'a yenildiğimiz yıldayız. daha uzun yolumuz var bu arenada çok iş yapabilmek için. şu an avantajımız var mı, var. fakat şu an göreceğimiz 2. tura, çeyrek finale biraz ekstra gözüyle bakmak gerek. kalıcı başarı istiyorsak en azından öyle yapmamız gerek.

    o yüzden, bu yıl manchester'dan 5 yesek de, gruptan çıkamasak da, çok büyük tepkiler göstermek yerine, destek olmamız gerek. eleştiri yapamayacak mıyız diyen arkadaşlar var. inanın onları anlıyorum, ve susturmak falan değil niyetim. eleştirsinler, eleştirin. önemli değil. fakat nolur, nolur yapıcı eleştirilerle gelin, yıkıcı hakaretlerle değil. biz burada bunları yaparak para falan kazanmıyoruz. kariyer hedefimiz falan da yok. biz tamamen galatasaray'a destek için kuruyoruz şu ortamı. bunun farkında olun, kötü günde de destek olmayı bilin azıcık. ahkam kesmek, ukalalık yapmak için, ya da bak ben kötü gün taraftarıyım demek için söylemiyorum bunları. inanın tanıyamıyorum galatasaray taraftarını ben.

    biz 1998-1999 sezonunda şampiyonlar ligi'nde juventus'la iki maçta da berabere kaldık, ama gidip athletico'ya deplasmanda yenildik 1-0. rosenborg'a deplasmanda 3-0 yenildik. noldu, ne kaybettik, ne kazandık? kazandığımız en büyük şey tecrübe idi. ve istikrara devam etmek de en pozitif durumdu. sonraki sezon sami yen'de chelsea'den 5 yedik mesela. olabilir. kötü oynadık, kötü bir gündü, kaybettik; (bkz: 20 ekim 1999 galatasaray chelsea maçı)

    ama hemen sonraki maçta hertha berlin'i deplasmanda 4-1 yendik. sonra da milan'ı 3-2.

    emin olun bu skorları deplasmanda evde her maçını seyircisiz oynayan bir real madrid, ya da barcelona, bayern, manchester alamaz. bunu neden söylüyorum, anlayın diye taraftarın bu olaya etkisini. siz destek olun, milano'daki yürüyedur olun, sami yen'de 85. dakikada milan karşısında 2-1 yenik durumdayken, ve beraberlikte bile avrupa'dan elenecekken takımına inanan, destek olan, futbolcusunu alkışlayan taraftar olun, bu takım bu işi becerir zaten. böyle olalım, daha ne manchester zaferleri görürüz.

    sakin kalın, takımı desteklemekten öte görev görmeyin. sahada futbolcular panik yaparsa, uyursa, siz onları uyandırın, ateşleyin; onlarla birlikte uyumak yerine.

    çok umudum yok ama, umarım galatasaray taraftarı uyanır. yoksa ne manchester galibiyeti, ne şampiyonlar ligi'nde kalmak bize ergen birkaç fenerliyle dalga geçmekten ve biraz paradan öte bir şey getirmez.
  • 82
    allah aşkına 3'ü 4'ü bırakın.

    cluj maçından önce beraberlik alır mıyız, yendikten sonra 1-0 yensek, zaman geçip sürekli maçı düşündükçe yedeklerle çıksalar 3 atarız, diye şişip şişip; maçın başlayıp rakibin manu olduğunu hatırlayınca(görünce), allah göstermesin işler istediğimiz gibi gitmeyince hemen küsüyoruz sonra.

    yarım sıfıra razıyım. bu takım kötü olduğu ya da kazanacağımıza inanmadığımdan değil, aza kanaat edip çoğu bulmak istediğim için.

    hatta şöyle dua edeyim, inşallah fenerli arkadaşlarımız "olum 1-0 yendiyseniz ne olmuş biz zamanında 3 atmıştık " diye dalga geçerler.

    top ağlarla buluşmasa bile olur, illa goool diye bağırmamıza da gerek yok. ne bileyim korner olsun semih çıksın vursun kafayı üst direğe çarpıp (tamamı geçecek şekilde) çizginin dibine düşsün.
App Store'dan indirin Google Play'den alın