• 526
    ikinci yarısında fizik olarak bittiğimiz maçlardan bir tanesi.

    bu sene neredeyse hiçbir maçta tatmin edici bir performans ortaya koyamadık ama tüm fenerbahçe taraftarının ve basının ‘hakemlik bir şey yok yeaaa’ minvalindeki söylemlerine sessiz kalacak değiliz. fenerbahçeliler ve basın göz göre göre yalan konuşuyor. bu maçta bal gibi de hakkımız gasp edilmiştir. var ile kontrol edilen penaltı pozisyonunda nasıl oluyorsa onyekuru’nun tertemiz topa müdahelesine çalınan faul incelenmiyor. fırat denilen eyyamcı, gözünün önündeki taç pozisyonunda yanlış karar veriyor. skrtel’in ceza sahasında serdar aziz’e yaptığı müdahale net bir penaltı olmasına rağmen tabii ki yine yanlış karar veriliyor. bir de alper denilen çirkefin linnes’i ortadan ikiye bölme çabası neredeyse fırat ucubesi tarafından ödüllendirilecekti. tüm bunlara rağmen hakemlik bir şey yok yeaaaa demiyorlar mı çıldırıyorum işte.

    bir çift sözüm de fenerbahçe camiasına..

    jailson’un tokadını, soldado’nun balgamını ve valbuena’nın rol kesmelerini de içeren videolar hazırlasınlar. taraftarlarını kandırmasınlar. beceriksizliklerini videolu açıklamalarla gizlemeye çalışan ali koç yönetimi komik olmaktan öteye geçemiyor.
  • 527
    sakin kafayla düşününce takımımızın hataları hakeme göre daha ağır basmakta. elimizi vicdanımıza koyalım ve doğru konuşalım arkadaşlar evet hakem bence de haksız bir penaltı verdi ama bu bizim aleyhimize verilen ilk ve son yanlış penaltı değildi. bizim yapmamız gereken anında reaksiyon verip hakemi de üst üste koyup sahadan galip ayrılmaktı. biz ne yaptık peki? arka arkaya 3 pas yapabildik mi, ayakta kalabildik mi? fener kalesine inebildik mi? önce bunları çözelim sonra hakemdi federasyondu dile getirelim. bu maç bizim için büyük bir kayıp oldu, bir daha böyle leş bir fener ne zaman denk gelir orası meçhul. bu saatten sonra içimi tek soğutacak şey içeride dışarıda farketmeksizin beşiktaş'ı, başakşehir'i ve kadıköy'de feneri devirip 22. şampiyonluğa ulaşmak olacaktır. evet çok zor ama imkansız değil.
  • 528
    maçin üzerinden 3 gün geçtigine göre artik akli selim bir entry girebilirim.

    neden kaybettigimizi falan yazmiycam. yazilan 546 entry var nedenlerini anlatan. ben kaybettiklerimizden ziyade kazandiklarimiza deginmek istiyorum.

    bence ruhumuzu tekrardan geri kazandik. bu maçin akabinde ya$ananlar bizim camia olarak tekrardan kenetlenmemizi sagladi. yönetim, futbolcu ve taraftar olarak artik tek vücut hareket edecegiz.

    bir müsibet bin nasihatten iyidir bazen.

    alinacak dersler:
    - taraftar 90 dk. destek olacak
    - takim 90 dk. tempo yapacak kapasitede degil ancak kondüsyonunu 90 dakikaya dengeli yaymasini ögrenecek. ayni zamanda bu hedef teknik heyetinde hedefi olacak, fatih hoca ve heyeti de ödevini yapacak
    - yönetim yumrugu masaya vuracak ve devre arasi takima takviye yapilacak (ffp i$ini nasil çözecekler bimiyorum ama takviye $art)
  • 529
    bir leo franco’nun selçuk şahin’den gol yediği maç, bir de bu maç.

    cidden hazmedemedim. futbolcuların 2-0 önde iken baskı kurarak 4-5 yapamamasını, taraftarın 50. dakikalarda baskı kurmak varken ergen ergen oley çekmesini, hakem müsveddesinin rezalet kararlarına hiçbir şey yapamamamızı hazmedemedim. fenerbahçe kendi stadında bizi bu şekilde yakalasa 6-0’ı özlemle anardık. cidden futboldan soğudum. teşekkürler galatasaray.
  • 531
    tarih 6 nisan 2013. yer türk telekom arena.*
    ve öncesi: tarih 25 şubat 2013. yer yine türk telekom arena.*

    aynı sezon içerisinde yaşanmış iki "destansı" maç ve akabinde gelen şampiyonluk. öncelikle ordu maçında sahadan atılan terim ve 2-0 dan maçı çevirişimiz. yapılan haksızlıklara işaret etme, taraftarı konsolide etme ve terim'in cezasının ertelenmesi. sonrasında gelen mersin maçı. yine terim'in atılması, maçın yine 1-0 geriden gelerek kazanılması ve maç sonunda hakemler, federasyon, eskisinden daha hırslıyım açıklamaları ile yine taraftarı kenetleyen bir terim.

    o sezon bize şampiyonluğu getiren maçlardı bunlar. kendi taraftarını ateşleyen açıklamaları ile bütün şimşekleri üzerine çeken terim, takım ve taraftar üzerindeki ölü toprağını atmayı başarmış; tıpkı akp gibi saflarını sıklaştırmıştı. kendi sahasında mersin gibi ordu gibi takımlara karşı vasat futbol da oynasa, kendi yarattığı illüzyonu ile şampiyonluğu süpürmüştü.

    ancak bu tavrın bazı sonuçları olacaktı. özellikle mersin maçından sonraki teknik ekipteki küheylan tavırlar, galatasaray yönetimi ile arası yavaş yavaş gerilen terim'in ipinin çekilmesi ile sonuçlanan olaylar silsilesinin meşalesini yaktı. önce abdurrahim albayrak ile sonrasında ise terim ve ekibi ile yollar ayrıldı. bu ise şampiyon olan takımın sonraki sezonlarını bir anlamda çöpe atmış oldu.

    eğer ki terim'in milli takım, yıldırım demirören ilişkileri olmasa taraftarda yönetime karşı daha da büyük tepki olacak ve terim bu durumdan hiç yara almadan çıkacaktı. en azından terim'in 3. galatasaray dönemi sonrası yaptıkları taraftarın biraz olsun gazını aldı ve yolumuza bir şekilde devam edebildik. zira taraftar nezdinde galatasaray sevgisinden ziyade terim sevgisi görmekteydik. her şeye rağmen çok sevilen başarılı bir başkan bir tarafa, galatasaray efsanesi bir teknik adam diğer tarafa savruldu. olan galatasaray'a oldu.

    yıllar yılları kovaladı, terim milli takımdaki güç dengelerini ayarlayamadı, siyasi endikasyonları hesaplayamadı. kısacası son milli takım kariyerini doğru inşa edemedi ve nihayet kavga gürültü ile bitme noktasına geldi. terim azmi ve hırsı yeniden toparlanmayı gerektirir. tam da ihtiyacı olan ortam galatasaray'da mevcuttu ve tıpkı kendisi gibi galatasaray da bitme noktasındaydı. bu ikilinin ten uyumunu bilen taraftarın, demokles'in kılıcı (sinan engin buna demokrasinin kılıcı diyor, teallam) gibi galatasaray'ın üzerinde duran terim faktörünün yeniden bir araya gelmesi için uğraşması sonucunda 4. terim dönemi başlamış bulunmaktaydı.

    yeniden toparlanmak, toparlamak için geldiğinin bilincinde olan terim mahkemelik olduğu federasyon bünyesinde oynanan ligde bir teknik adam olarak öncelikle o olgun ve vakur duruşu ile arz-ı endam etti. önce gönülleri fethetti. sonra şampiyon oldu gücüne güç katarak yeniden ünvanına kavuştu. imparator...

    bu esnada yönetim değişti fakat terim'in gücünden faydalanma prensibi değişmedi. bütün anahtarı teslim almış bir şekilde, taraftarı belki de hiç olmadığı kadar arkasına alarak kasırgaya dönüştü. şampiyonluk kutlamalarında imparatorluk hanedanı gibi kızları, torunlarıyla boy gösterdi. kendi kontrolünde olan transfer politikalarının işlememesine rağmen taraftar hiçbir şekilde terim'e toz kondurmadı. maicon ve donk ikilisi forvet oynarken kimse ne yapıyorsun demedi, üstelik sihirbaz ilan edildi.

    vee son olarak bu maçta yapılan koreografi ile bu kulübün sahibi sensin denildi. işte tüm bu vaziyet-i ahval içerisinde maç sonunda sezon başından beri (porto maçı* hariç) top oynamayan takımını, çok büyük eksikleri olan ve 3-4 maçtır kazanamayan ekibini hasır altı etmek suretiyle sazı eline aldı. yine başta bahsettiğim maçlardaki tavırları takındı ve tabiri caizse son kozunu oynadı. daha evvel ocak ve haziranı işaret etmişti. transferi hedef göstermişti. sonra sürekli sakatlanan oyuncularını işaret etmişti. şimdi de son olarak hakemleri ve federasyonu işaret etti. bundan sonra hedef; taraftarı kenetleyerek, futbolcuların aşırı mücadeleleri ile bezeli, konsantrasyon soslu bir sezon. bütün bu durumun tam da bu maçtan sonra olması tesadüf değil. fenerbahçe maçı'nın yaratacağı etkinin gücünü hafife almamak gerekir.

    peki bu durum bizi bu sezon kurtarır mı? bütün şimşekleri üzerine çeken terim ile içeriden sorunlar yeniden baş gösterir mi? yönetim her fırsatta taraftar tarafından dayak yerken terim'in omuzlarda taşınması sorun olmaz mı? bunların hepsinin cevabını zamanla öğreniriz. yaşadıkça tarihin tekerrür huyunu vurgulamaktan başka elimizden bir şey gelir mi, hep birlikte görürüz.

    bu maç bana iyi gelmedi, taktik-teknikten başka yerlere kaydık yine camia olarak. sonumuz hayrolsun...
  • 532
    aslinda cok iyi baslayamadigimiz macti. fenerbahce'nin ne kadar kalitesiz bir takim oldugu ilk dakikalardan itibaren anlasiliyordu ama gercekten dogru oynayarak maca basladilar. tabi ki top bizdeydi ve ama akan oyunda gol pozisyonu bulmakta cok zorlaniyoduk ki duran toptan golu bulduk. ondan sonra hakimiyet tamamen kontrolumuze gecti ve ikinci golu de bulduk. ikinci golden sonraki bir 4-5 dakikalik bir donem var ki herhangi bir gs-fb macinda rakibin bu kadar caresiz kaldigi baska bir mac ya da bolum hatirlamiyorum. zaten kalitesiz fenerbahce kadrosu skorun da etkisi ve fark geliyor korkusu ile ne yaptigini bilemez bir duruma geldi. resmen ilkokul cocugu gibi kaldilar yanimizda. iste orada fisi cekmeliydik yakalamisken.
    evet, oleyler basladi, takim da eslik etti. ama burada suc taraftarin olamaz. taraftar oley ceker, sen de gider 3'u 4'u atarsin, o oleyler efsane olur. ama takim resmen maci kafada bitirdi.

    gene de kazanirdik aslinda. ama bu fenerbahce'nin bizim maclarimiza denk gelen bir olaganustu olaylar yasama adeti var gercekten. olmayan bir pozisyonda, var olmasa tartismasi bile yapilmayacak bir harekette penalti oldu. evet, kurallara gore penalti ama futbolun bir de yazili olmayan kurallari var. o yuzden bu penalti bence fenerlilerin bile icine sinmis olmamali.

    30-35 senedir her turlu gs-fb derbisine ve sacmaligina sahitlik etmis birisi olarak, penalti ya kacacakti ve farka gidecektik, ya da penalti gol olursa mac o noktadan sonra fenere daha yakin olacakti, bunu biliyordum. gol oldu ve adim gibi emindim ki beraberlik golu de gelecekti.

    tac bizim olmaliydi, dogru. ama belhanda yattigi yerden itiraza devam ederken, tutmasi gereken adam tek kalan savunmacimizla 2ye 1 oyun yapti. sonra jailson'a top geldiginde ip gibi dizilmis 5-6 savunmacimiz resmen seyrettiler ve brezilyali muhtemelen futbol yasaminin doruk noktasini yasadi. bu arada gordugum kadariyla fenerbahce tarihinin en kotu ilk 11 oyuncularindan biri olabilir bu jailson.

    neyse, 2-2 de oldu tahmin ettigim gibi. sira geldi bizim takimin dagilip, kontrolu les gibi oynayan fenere birakmasina. bu derbilerin moral motivasyon olayi gercekten bir baska oluyor. bir 10 dakika once ciroz cocuklar gibi ezilen fenerli futbolcular bir anda tum ikili mucadeleleri kazanmaya ve tehlikeler yaratmaya basladilar. bizim takimin veremedigi bir reaksiyon var ki burada taraftari da suclu buluyorum. takimi o noktada itmesi gereken taraftardi ve ne yazik ki onlar da psikolojik olarak cozulmuslerdi.

    sonuc olarak biraz da sans yanimizdaydi son dakikalarda ve yillarca unutulmayacak bir skordan kurtulduk. ve sonrasindaki olaylar ile onumuzdeki haftalara belki de buyuk darbe vurduk.

    macin hakemi ile ilgili de yazalim. cogu renktastan farkli dusunuyorum ben. evet tacta falan hata yapti ama bana gore skora olan etkisi bizim oyuncularin laubaliklerinin yaninda sifira yakindi. en buyuk hatasi son dakikada soldado-belhanda olayini gecistirip, mac sonu kavgalara sebebiyet vermesiydi ki bu bize daha pahaliya patlayacak bir hata oldu. cezalarin en buyugu herhalde jailson'a gelmeli ama bir galatasarayli olarak hasan sas dahil kavgaya karisan bir cok kisinin hareketleri beni rahatsiz etti. takim arkadasina hem de kendi sahanda, seyircin onunde tokat atildiginda tepki vermek anlasilabilir bir durum. bu yuzden olaya ilk anda mudahele eden n'dyiaye, donk gibi adamlarla sorunum yok. ama sirf kavgaya karismak icin oraya gelip, deli danalar gibi saga sola kosusturan galatasaraylilar beni temsil ediyor olamaz. evet fenerliler soyle yapti, boyle yapti, tahrik etti diyenler olabilir de onlardan bana ne kardesim? onu da fener taraftarlari dusunsun, tartsin.

    sonuc olarak kaybettigimiz bir mac oldu. puan tablosunda etkisi belki cok olmadi ama etkileri umarim cok uzun haftalar boyunca hissedilmez. ozellikle fatih hoca'nin psikolojik olarak dengeyi kaybetmesi, gecen seneki senol gunes ornegine benzemez umarim. aslinda schalke deplasmanindan gelecek guzel bir skor bir anda her seyi geri getirebilir.
  • 534
    oysa ne kadar da güzel başlamıştı her şey... cuma derbisi olmasına rağmen ali sami yen tribünleri tıka basa dolmuş ve ultraslan'ın artık namı dünyaya yayılan koregrafilerinden "ikisi" yapılıyordu kale arkası tribünde. evet, türk tribünlerinde bir ilk olarak önce rakip fenerbahçe'ye ithafen "sizin hayalleriniz bizim gerçeklerimiz" gösterisi büyük alkış alırken, hemen peşi sıra fatih terim onore ediliyordu taraftarı tarafından: "hayallerimiz dünyadan daha büyük"...

    iki takım oyuncuları da sahaya çıkarken mesaj veriyor, ağızlarında maskelerle "lösemiyle savaş" konusunda farkındalık yaratıyorlardı. her ne kadar fenerbahçe başkanı ali koç takım otobüsü ile deplasmana geleceğini bahane ederek, galatasaray'ın dostluk yemeği davetini kabul etmese de, iki kulüp başkanı da tribünde yan yana maçı seyretmeye hazırdı.

    futbol adına tribünlerden gelen güzellikler sahaya da yansımış, maçın ilk düdüğü ile birlikte iki takım da ellerinden geldiğince "derbiye yakışır" şekilde mücadele diyorlardı. sakatlarının bir kısmı geri dönen galatasaray taraftarının arzu ettiği oyunu oynuyor, rakibini kendi sahasına hapsediyordu. deplasman ekibi fenerbahçe de cocu'nun gönderilmesi sonrası yardımcı hocayla çıktığı maçta sürprizvalbuena kozu ile "puan çalma" hesaplarındaydı... ilk on dakika geride kalırken galatasaray, sinan, n'diaye ve ömer bayram'la harun'u tedirgin etmeye çalıştı da cılız ataklardı, pek sonuç gelmedi. fenerbahçe o kadar kontrollü oynamaya çalışıyordu ki ,ilk atağını 15. dakikada gerçekleştirdi, benzia vurdu, top kornere çıktı.

    sonrasında galatasaray tekrar ipleri eline aldı, ömer bayram'ın ortasında rakibine de çarpan topu son anda harun kornere atarken, yapılan köşe vuruşunda ozan az kalsın galatasaray forması ile siftah yapıyordu. oyunda üstündü galatasaray, taraftarı arkasındaydı ve gol ararken, belhanda'nın ortasında serdar aziz'in ceza sahasına indirdiği topla donk harun'u mağlup ediyordu... arzuladığı golü ilk yarıda bulmuştu galatasaray ve o coşkuyla bir dakika sonrasında az kalsın ikiyi buluyordu da sinan'ın kafasında top harun'un bakışları arasında filelerle buluşmayı tercih etmedi... devre bitmeden onyekuru da golle burun buran kaldı da, "pas mı atayım, şut mu atayım" tereddütü sonrası kötü bir vuruş yaparak, topu auta yolladı.

    güzel bir karşılaşma oynanıyordu ve ikinci devre başlamadan önce deplasman yapan fenerbahçe taraftarlarının kendilerine ayrılan tribünü boşaltma görüntüleri geldi ekrana. "takıma karşı bir tepki mi?" acaba diye düşünürken, koray şener isimli gencecik bir taraftarın maçtan önce kalp krizi geçirdiği ve hastaneye kaldırıldığı, lakin kurtarılamadığı haberini öğrendik. tadımız kaçtı... üniversite okuduğunu ve genç yaşta olduğunu öğrenince, birden geçmişe gittim. pasoligin olmadığı ve ultraslan-üni'yi kurduğumuz günler aklıma geldi... derbi maçlara günler evvelinden hazırlanırdık, az sayıdaki deplasman biletlerinden birini almak için sabahtan bilet gişesine gider, bulamazsak aramadığımız "ağır abi" kalmazdı. maç gününü ipler çeker, arife gecesi uyuyamaz, sabahı erken kalkar ve "cim bom bom'um sen çok yaşa canım feda olsun sana" eşliğinde toplanma yerine giderdik. ali kırca'nın "futbol hayattır" kitabında "tribünün iki yakası" adlı makalesinde bahsettiği gibi renklerimiz farklı olsa da, aslında biz biriz, aynı memleketin çocuklarıyız, aynı besteleri söyler, aynı şekilde seviniriz. koray şener'in de ne ümitlerle az sayıdaki deplasman biletini bulduğunu, maç gecesi uyuyamadığını ve maç sabahı da atkısını boynuna dolayıp, çocukluk aşkı fenerbahçe'sine "canım feda olsun" diyerek koştuğunu hayal ettim de, o an maç orada bitti benim için aslında... italyan ultralar, maç öncesi hayatını kaybeden arkadaşları olduğunda takım kaptanlarını tribüne davet edip, maçı erteletebiliyorlar, roma-lazio derbisinin ertelendiğini biliyorum ama bizde maalesef böyle bir olay gerçekleşmedi... sessizce, sadece bir ambülansın acı siren sesiyle ayrıldı ali sami yen'den koray şener. kahrolsun endüstriyel futbol diye boşa çırpınmıyoruz... yayın ihaleleri, sponsorlar, astronomik maç biletleri ve tribünde belki de ilk yardım yapılamadığı için hayatını kaybeden gencecik bir can...

    ama hayat devam ediyordu, maç da "maalesef" oynanıyordu ve koray'ın şahsında diğer tribün şehitleri için de bir fatiha okuduktan sonra seyretmeye devam ettik istanbul derbisini. ikinci yarıya da galatasaray baskılı başladı, önce linnes'in ortasında onyekuru'nun vuruşunu son anda harun çıkardı, bir dakika sonrasında da linnes mevkidaşı eboue'yi hatırlatan bir golle farkı ikiye çıkardı... iki farkla geriye düşen fenerbahçe galatasaray kalesine ayew ve eljif'le gelmeye çalıştı ama bu ataklar muslera'yı pek de tedirgin etmedi.

    olaysız "itiş kakışsız" bir derbi oynanıyordu ve böyle bitmesi halinde kimse hakemlerden bahsetmeyecekti. olur muydu? işine gelir miydi "yakışıklı?" fırat'ın? yıllardır fifa kokartı takmaya hak kazanamamış ama derbileri yöneten fırat, daha önceki derbilerde olduğu gibi yine adından söz ettirmeliydi. önce isla'nın ceza sahasına girip yaptığı ortadan sonra muslera ile çarpışmasına penaltı çaldı fırat aydınus. işin daha da vahimi var masasında kendisini uyaran barış şimşek'in geçen hafta muğdat'ın düşürüldüğünü "görmemiş?!" olmasıydı. bu arada buna benzer bir penaltı geçen hafta ankaragücü maçında fenerbahçe aleyhine çalındı. "kuralmış, top oyundan çıkmadan adam aktif haldeymiş, tekrar top ona gelme ihtimali varmış, mış da mış"... karar var da yorumu yapan kişi de hakem, galatasaray-schalke maçında aynı yorumu yapmadı fransız hakem, kimsenin de sesi çıkmadı. ama bizde rol çalmak isteyenler var ya, göster penaltıyı sıyrıl aradan .. isla topa son bir hamle ile vurduktan sonra kendini yere bırakıyor ve "iki" saniye sonra muslera ona çarpıyor... nasıl penaltıysa artık?

    valbuena ile penaltıyı kullanan feberbahçe farkı bire indirdi de, muslera son üç penaltıda olduğu gibi yine köşeyi tutturdu ama topu çıkaramadı. bunları not edelim, öyle kritik bir maç gelecek ve muslera penaltı çıkaracak, taffarel ile iyi çalışıyorlar bu işe... bizler hala penaltıda kalmışken, fırat ve yardımcıları bir kez daha devreye girdiler ve bariz bir şekilde fenerbahçeli topçudan taca çıkan topu fenerbahçe'ye verdiler. pozisyonun kahramanlarından belhanda itiraz ederken, oyunu hızla başlatan sari lacivertliler jailson ile 2-2yi yakaladılar. galatasaray o dakikaya kadar golleri kaçırırken, bir arkadaş "vallaha billaha bizde şans yok, fener balı olsa şimdiye kadar maç 5 olmuştu" diye yazmışti whatsapp grubuna. evet, fenerbahçe balı diye birşey vardı ve jailson'un golünde bunu gördük...

    bu arada taç pozisyonunu "göremeyen?!" yardımcı hakemin de aleks taşçıoğlu olduğunu hatırlatalım... hangi aleks mi? geçen sene sivasspor maçında penaltı bayrağı kaldıran aleks, 2011 yılında fener'in son maçı olan sivas maçında fener'i kurtaran aleks... bakın o gün bloga ne yazmışız:
    "fatih terim maç sonunda "çuvaldızı" kendisine batırmış, "bazıları" gibi "hakem hakem" diyerek ağlamamış ama galatasaray'ın 1 puanını aleks taşçıoğlu aldı desek yalan mı olur? maçın ilk yarısı boyunca gomis'in ofsayt pozisyonlarında "masturbe" olurcasına bayraklar kaldıran yan hakem, ikinci devre yukarıda fotoğrafı olan pozisyonda fırat aydınus'a penaltı kararı verdirdi. aslında oldukça başarılı bir maç yöneten fırat hoca, kendisinin de hakim olduğu bu ikili mücadelede neden yan hakemine güvendi, orası da ayrı bir soru işareti. zira, bahsi geçen aleks taşçıoğlu, fırat aydınus'u çokça "tartışmalar" içine sokmadı mı? 2010-2011 sezonunun son maçında yine sivas'ta ev sahibinin "buz" gibi golünü geçersiz sayıp ligin şampiyonunu değiştiren kişi olmadı mı? fırat hocanın artık yardımcı hakemini değiştirme zamanı gelmedi mi?"

    beraberlik sonrası galatasaray kalan dakikalarda panikle tekrar galibiyet golü ararken, fenerbahçe de kontra ataklarla muslera'nın kalesinde tehlikeler yarattı. bizimkiler de atabilirdi, onlar da atabilirdi ama iki takım da skoru bozamadı ve sami yen'de puanlar paylaşıldı...

    böyle bitecekti yazı da, hakem düdüğü çaldıktan sonra spor spikerlerinin çok sevdiği tabirle"derbilerde görmek istemediğimiz" türden olaylar gerçekleşti. "normal şartlarda biz galatasaray'ı yenemeyiz, gerginlik filan yaratırsak bir şeyler elde edebiliriz"i de hafta içi samandıra'da konuşmuş olacak ki sarı-lacivertliler, maç öncesi ayew ısınma esnasında donk'la sürtüştü... maç oynanırken, yedek kulübesinde oturan soldado n'diaye'ye sataştı... maç bitti, soldado, belhanda'ya tükürdü ve jailson ortalığı alevlendiren tokadı belhanda'ya attı...
    bu kadarı da fazlaydı... herkes ait olduğu yeri bilecekti... ve "tavşan gibi sekerken" jailson bunu öğrendi...

    biz galatasaraylılar çok meraklıyız "çuvaldızı kendimize batırmayı", hatta bunu maharet sayar, kültür göstergesi olarak övünürüz... ama kendi oyuncunu, hocanı, antrenörünü eleştire eleştire rakipler camiayı güçsüz zannedip, üstüne utanmadan da çullanıyorlar... şimdi de kalkmışlar, fatih terim, hasan şaş ve galatasaraylı futbolcular için karalama kampanyası yapıp, ceza almalarını sağlamak için uğraş vermeye...
    belhanda'yı hiç sevmem, ilk fırsatta yollanmasını istesem de kimse galatasaray forması giyen oyuncuya vuramaz. vurursa da cezasını bulur. hasan şaş da, n'diaye de, muğdat da, rodrigues de yapılması gerekeni yapmış, takım arkadaşlarını korumuşlardır...
    volkan'ın melo'ya tekme attığında uzaktan bakan selçuk'lar, burak'lar yok artık...
    herkes haddini bilecek...

    maçtan fotoğraflar ve kaynak için link:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...ay2-2fenerbahce.html
  • 536
    hakem ile 2 gol atıp, maç sonu kasıtlı olarak kaos çıkarmak suretiyle, şampiyonluğa oynayan takımımızı yaraladılar. ali sami yen’de alınan beraberlik ve bizi ittikleri sözde kaos onlar için büyük bir başarı. şimdi bu afyon ile yollarına devam edecekler. biz as takımın yarısı yokken 10 kasım 2018 kayserispor galatasaray maçı ile küllerimizden doğarak kaos beklentisine reaksiyon verdik. bunlar ise bu afyon ile uzun vadede çok büyük zararlı çıkacaklar ve allah’ın izniyle derbinin kazananı aslında galatasaray olacaktır.
  • 537
    sayesinde fenerbahçe futbol takımının ayağa kalktığı maç. hoş ayağa kalksalar da şampiyon olamazlar. şu saatten sonra beşiktaş'ı geçseler bizi geçemezler, bizi geçseler başakşehir'i geçemezler, elbet bu takımlardan en az bir tanesi ligi fenerbahçe'nin üstünde bitirecektir de ne gerek vardı yani? 2-0 öne geçmişsin kendi evinde, verme artık o maçı de mi? hakem, makem anlatması kimse bana burada. yeri geldiği zaman hakemi de, tff'yi de üst üste koyar sizi yeneriz demeyi biliyoruz. bu maçta da o puanı vermeyecektik onlara.
  • 538
    2018-19 sezonunu bizim adımıza bitirmiş olan maçtır. 2-0 öne geçtiğin maçı yerlere kapanıp vermeyecektin, ceremesini çekiyoruz daha da çekeceğiz. biz maçı kazanamayarak sezonu çöpe attık resmen. 2018-19 sezonu hep bu maç ile hatırlanacak. galatasaray futbol takımı ve teknik ekibi hakem, rakip, cart curt ne olursa olsun bu maçı verdirmeyecekti.
  • 539
    2018-2019 sezonunun bittiği değil, gerçeklerin yüzümüze vurulduğu maç. insan hatırladıkça, ezeli rakibin oynadığı maçlara baktıkça ayrıca kahroluyor o da ayrı bir konu.

    tam saha maç kondüsyonu yarım saat bile olmayan, alt üst lig farketmeksizin önüne gelenin son yarım saatte oyuna 1-2 diri adam alıp tokatladığı bir takımı bir saat topun peşinde koşturup 2-0 geri düşürdükten sonra son yarım saatte maça ortak eden takımdan hiçbir bok olmaz. bunu ezeli rekabete, fener balına, taraftara, hakemlere falan yormak gerçeklerle yüzleşmekten kaçmaktır aslında.

    maç sonunda osuruktan çıkan ve büyüyen kavga bile aslında iki takımın ne kadar bitik olduğunun avaz avaz bağırışıydı. orta sahada dakikalarca süren pısırık it dalaşı, kendini brezilya'da köyünde zanneden jailson'un attığına inanamadığı golden sonra gaza gelip salladığı tokat, güya "cinnet" halindeyken 5 kişi bir adamı kıstırıp hatta bayağı bayağı etkisiz hale getirip bir tane temasta bile bulunmayan galatasaray futbolcuları, saha içinde bir numara ortaya koyamayınca bari böyle ekmek yiyeyim gayretiyle depar atan muğdat falan filan... biz çocukken var olan sözlüklerde şike kelimesinin karşısında danışıklı dövüş yazardı. o da şimdilerde wwe olarak bilinen amerikan güreşi şaklabanlığının bu işlerin resmi yüzü olmasından kaynaklardı.

    daha kasım ayının başında futbol kamuoyunun %85'inin ligden umudu kesmesi kimsenin işine gelmezdi. artık boku çıkan şekilde bu olayı da iktidara yönetime güdülmeye falan bağlayacak değilim. gelişmemiş bir yığın olarak bizim afyonumuz futbol. daha ağustos'a 10 ay varken kimse "bu takımdan bir bok olmaz bu sene"yi kabulenemezdi. bu 10 ay boyunca futbol konuşmamayı falan da beraberinde getiren bir durumdu çünkü.

    bu maçın üzerinden 2.5 ay falan geçti. hala debelenip duruyoruz aynı yerde. yalandan puan hesaplarıyla içimizi kör bir teselli gibi kemiren matematiksel bir şampiyonluk ihtimaliyle kendimizi kandırıyoruz. fenerbahçeliler de ordu'nun dereleri yukarı aksa da gerçekleşmeyeceğini hepimizin bildiği bir küme düşme mücadelesinin kahrını çekip duruyor.

    birşeyleri ya da birilerini bir hedef olmadan kovalamanın güzelliğini yaşamaktansa sabahtan akşama birilerini eleştirip durarak ömür tüketmeye devam ediyoruz.

    ya da belki sevmeyi değil acı çekmeyi seviyoruz bilemiyorum...

    yine de 2018-2019 sezonunun ikinci yarısında şampiyonluk gelir mi?
    (bkz: olabilir evladım olabilir)

    çünkü futbol bizim afyonumuz.
    ya da imkansız galatasarayca değildir...
    ya da biz aşığız aşkın da tarifi yoktur...

    --- alıntı ---

    biz sevmekten mahkumuz
    müebbet ödül bize
    ölmek kurtuluş ama
    intihar haram bize

    --- alıntı ---
  • 546
    25 şubat 2019 beşiktaş fenerbahçe maçını izleyince biz nasıl yenemedik bunları diye iç çekiyoruz. halbuki biz nasıl fark atamadık diye hayıflanmamız gereken bi maçtı bu maç. evet başta taraftar olmak üzere biz de 2-2'lik skora davetiye çıkardık ama nasıl ince ince doğrandığımızı da unutmadık. fener 1 puanla ligde kalırsa çok üzülürüm bu skora.
App Store'dan indirin Google Play'den alın