• 380
    ilk yarının ardından kısa bir özet geçmek gerekirse:

    hakem: allah belanı versin o.ç. daha 1. dakikada resmen götü yemedi penaltı çalmaya. maça 1-0 başlayacaktık.

    alex ferguson: herif bizim madeni bulmuş hem naniyi hen valenciayı baltanın üzerine saldı. oradan ağzımıza sıçtı. boşuna sir demiyorlar adama.

    rakip: heriflerin gol harici pozisyonu yok. tamam paslar falan iyi ama oyunun hakimi değiller kesinlikle.

    biz: melo balta kötüler. hamit burak toparladı. dany her zamanki gibi gereksiz şekilde tehlikeli yerde iki defa top kaybı yaptı. umut neden çıktı anlamadım gayet iyi başlamıştı. selçuk biraz daha aktif olmalı.

    terim: baktı bizim sol kanadı piç ediyorlar hamitle amrabatın yerini değiştirdi. herifler resmen durdu. adama boşuna imparator demiyoruz.

    şans: senin amk. iki defa top direkten dönermi ulan. ibnelik yapma da alalım şu maçı.

    taraftar: maç sanki arenada oynanıyormuş gibi sürekli tezahüratlarını duyuyorum. helal olsun hepsine.

    1 saat sonra maç sonunda biz bunlardan puan almış olacağız. çünkü benim gözümde aldılar bile.

    edit: ilk yarı istatistikleri

    topla oynama - mu 49 - gs 51
    gol denemesi - mu 4 - gs 8
    kaleyi bulan deneme - mu 2 - gs 3
    korner - mu 3 gs 6
  • 499
    hakem katliamına uğradığımız ve direkten dönen toplarla şanssızlık yaşadığımız maç. o zamanlar var olsaydı o penaltılarımız kesinlikle verilecekti, en azından biri o kadar netti ki, daha 1. dakikada gerçekleşmişti. o penaltı verilse maçın bütün denklemi değişecekti. ayrıca o ferguson'un takımı bu ten hag'ın takımından iyiydi. yine o terim'in takımı en azından kadro olarak bu buruk'un takımından iyi değildi. yani aradan geçen 11 senede şartlar daha da bizim lehimize.

    3 ekim 2023 manchester united galatasaray maçını bu maçın intikamı da olarak görüyorum.
  • 91
    bu maçın biletleri ile ilgili aldığım duyumlar şunlar;

    --klüp ben fazla uğraşamam diyerekten sadece 600 adet civarında bilet istiyor manchester united dan.

    --bu biletlerin birçoğunu duyuru yapmadan rezervasyon alarak (!) 11-14 eylül tarihleri arasında türk telekom arena dan rezervasyon sahiplerine , yani yorumum odur ki; yönetimde tanıdıkları olan, kalantor arkadaşlara satıyor.
    11 eylül sabahı türk telekom arena ya gittiğimde, vizem olmasına rağmen, adımın listede olmamasından ötürü, bilet almayı bırak, kapıdan kafayı uzatıp, nasıl bilet temin edebileceğimi bile soramadım.

    --tahminen yaklaşık 100 adet bilet, 1481 incentive organisations firmasına veriliyor, ki bu firma takım uçağı ile gidiş dönüş+otel+transferler için 1700 euro luk bir paket fiyatı çıkarıyor ...
    hayır hadi gidiş-dönüş uçak biletine 1200 euro istedin, takım ile aynı uçakta gidip geldin diye onu anlayalım da, transfer+otel için nasıl 500 euro istersin 1 gece için, hiç mi booking.com a girmezsin be arkadaş. istediğin otel de en babası gecelik konaklama 150 euro ulan, %100 kar etsen gene 300 euro olur, e yuh artık bokunu çıkardınız bari sıvamayın ...

    -- sanırım gelen talepten ötürü bizimkiler ingilizlerden ekstra bilet talebinde bulunmuş ama nasıl bir sonuç çıkar bilemiyorum.

    -- alternatif yol olarak, şu http://a7.sphotos.ak.fbcdn.net/...149_1586218453_n.jpg linkten görüleceği üzere galatasaray taraftarı deplasman tribun yeri http://i48.tinypic.com/35akqk1.jpg kare içine alınmış south stand 229 no lu blokta. sarı renkli noktalar ise south stand 128 no lu bloktan boş olan bazı koltuklar ve fiyatları 49 sterlin. risk alıp buradan yer satın alarak, maç sırasında, ingiliz polisine '' abüü çorumdan geldik bu maç üçün abüü'' diye ağlayarak,belki bizim bloğa kaynama yapılabilir. sonuçta yerler birbirine çok yakın gözüküyor.

    -- kurallara göre o staddan 3000 kişilik kontenjan sahibi olmasına rağmen, vizemiz,uçak biletimiz,zamanımız ve hevesimiz olmasına rağmen, buradan bana ve 2 arkadaşıma bilet satamamayı başarabilen galatasaray sk ya ayrıca teşekkürlerimi bir borç bilirim.
    anladık taraftarına güzellik yapamıyorsun bari takımı desteklememize köstek olmasaydın ...
    şuna eminim sırf ingilterede yaşayan gurbetçilerden bile, en az 500-600 kişiye bilet satardık.
  • 228
    skorunda falan değilim fatih terim'in söylediği gibi çıkıp çatır çatır oynamamızı istediğim maç.

    geriye çekilip sinip skoru düşük seviyede tutacağımıza kafa kafaya oynamaya çalışalım, bol pas yapalım, presi bir an bile bırakmayalım. burak veya amrabat mutlaka pozisyona gireceklerdir. bulduklarımızı değerlendirirsek insan ister istemez soruyor:

    (bkz: neden olmasın)
  • 268
    iyice havasına girdiğim, avrupaya dönüş maçımızdır.
    iki gündür galatasaray kupam masadan eksik olmasın diye çay&kahve komasına girdim sözlük. telefonum çalsın da yanımdaki fenerli kudursun istiyorum hep (bkz: #950743). maç sonucu ne olursa olsun galatasaray adına yakışır bir futbol oynayacağımızdan şüphem yok. yürüyedurun aslanlar.
  • 200
    imparator fatih terim, old trafford yolu'nda şöyle diyordu; "oynarsanız bugün kaybedebilirsiniz ama yarın kazanırsınız, oynamazsanız bir yere kadar gidersiniz." buradan anladığımız da şu ki old trafford'a korkak bir düşünce ile çıkıp 90 dakika savunma yapmak yerine oynamak için çıkacağız. yere sağlam basacağız, kimliğimizi, ruhumuzu sahaya koyacağız. zaten 6 sezon sonra dönüş yaptığımızı şampiyonlar ligi'nde çıkacağımız ilk maçta hepimizin görmek isteyeceği galatasaray da budur. skor bizim için önemli değil, görmek istenilen şey güzel oyun, güzel futbol.

    sahaya çıkacak 11 aslan konusunda herhangi bir düşüncem yok, ona karar verecek kişi imparatordur. fakat tek bildiğim sahaya çift forvet çıkacağımız ve skor ne olursa olsun, geriye bile düşsek oyun disiplininden kopmadan mücadelemize devam edecek olmamız.

    göreyim benim takımımı...
  • 438
    ben hiçbiriniz kadar galatasaraylı değilim sanırım.
    itiraf ediyorum; hayatımın merkezine galatasaray'ı oturtmuş birisi değilim artık. çocukluk heyecanımla maç takip edemiyorum. bazı maçların skorunu ertesi gün öğreniyorum hatta. son yıllardaki olaylar ve özellikle "şike soruşturması" beni futboldan soğuttu. izlediğim çoğu oyunu keyif almadan izledim. geçen sezonki başarılı futbolumuz bile beni heyecanlandıramadı çoğu zaman. futbol benim için "22 kişi 1 top" muhabbetine doğru sürükleniyordu. hayatım altüst olmuştu. bir de tutup futbol heyecanı yaşamaktan kaçıyordum sanırım. dün maçtan önce moral olarak bitmiştim. hayat devam ediyordu ne olursa olsun ama yok yani bunu gelip bana anlatamazdın. en son o 2009 yılındaki hamburg maçında heyecanlanmıştım. ve o maçı da izleme-takip etme imkanım olmamıştı. dün yine içimde zerre heyecan yoktu. tam bir emoydum. her şey çok annamsız, herkeş üstüme geliyür, sistemin çarkları beni yutuyür ve insannar masqe takıyür üdü. sokakta serseri mayından hallice dolaşıyordum. kulağımda müzik, kafamda klip çekiyordum. insanların oradan oraya koştururken benle çarpışması falan gerçekten umrumda değildi. sonra sözlük, eski bir arkadaşımı gördüm. işten çıkmış, maç izleyecek yer arıyormuş. "gel maçı beraber izleyelim." dedi. pek istemedim ama arkadaşımla da uzun zamandır vakit geçirmişliğim olmadığı için kabul ettim. belki biraz da kafam dağılırdı. maç izleyecek mekan aramaya başladık beraber. izmit'i bilmeyenler için söylüyorum; izmit merkezde maç izleyecek mekan sayısı ihtiyacı karşılayacak düzeyde değildir. aklımıza gelen tüm imkanları denedik. barlar, kafeler, kahvehaneler falan hepsi tıklım tıklım doluydu. artık son bir umut, bir ara sokağa girdik. kapısında galatasaray bayrağı olan bir kahvehane bulduk. bahçesinde bir beyaz perde vardı. ve biz o beyaz perdeyi perdenin hemen yanından takip ediyorduk. anca orada yer bulabilmiştik ve ayaktaydık. daha sonra kahvehanenin iç tarafında düzenlemeler yapıldı. bir tüplü televizyon ve oturmak için sandalyeler ayarlandı. iç tarafa geçtik. üstünde "10 lincoln" pazar ürünü galatasaray forması olan bir çocuk vardı. yine pazar ürünü olan naylon galatasaray eşofmanı giymiş gözlüklü bir amca vardı.hatta bu bir eşofmandan çok "aşortman"dı. daha önce duymadığım tonlamalarla küfür eden abiler vardı. sigarasını sigarayla yakan akranlarım vardı. kendimi nani'ye, valencia'ya küfür ederken bulmuştum. tüplü televizyon ekranından maç izleyip bağırıp çağırıyordum. spiker ve yorumcu konuştukça tüplü televizyonun ekranı titriyordu. kimin nereye pas atması gerektiğini haykırıyordum onlarca insanla beraber. tanımadığım abilerle beraber "şu böyle yapmalı, bu daha çok bunu denemeli." diyerek teknik direktörlük yapıyorduk.

    sözlük beni dinle sözlük. bak gözümün içine. bak, çok samimi söylüyorum sana. dün akşam 21.45'e kadar içinden ruhu çekilmiş bir adamdım sözlük. bak şimdi gözümün içine. sana yemin ediyorum sözlük; ben dün 19 eylül 2012 manchester united galatasaray maçı ile öyle bir kendime geldim ki, allah seni inandırsın sözlük; o aşortmanlı amca, o lincoln formalı çocuk beni öyle bir akıllandırdı ki... ben o heyecanı yıllar evvel yaşamıştım. yine yaşayabilirdim. onu çok net hissettim sözlük. heyecan dediğimiz şey öyle bir şeymiş ki sözlük, dün o heyecanı yaşayınca aklım öyle bir geldi ki başıma. ben yemin ediyorum dün evrildim sözlük. bambaşka birisi oldum allah belamı versin. futbol gerçekten asla sadece futbol değilmiş sözlük ben dün onu yaşadım. bağırdım, çağırdım, küfür ettim. tanımadığım onlarca insanla beraber aynı olaya benzer reaksiyonlar gösterdim. bu maçın benim için teknik taktik bir analizi yok. dün ne olursa olsun bana bu heyecanı yaşatan o aslanlara teşekkür borcum var.

    19 eylül 2012 manchester united galatasaray maçı benim için milattır sözlük. beni tutup silkelemiştir. dün o mücadeleyi veren tüm aslanlara, yolda bize "o taraftaki kafeler dolu, şuradaki kahveyi deneyin" diyen renktaşıma, beni maça gitmeye ikna eden arkadaşıma, galatasaray sk futbol ekibinin tamamına ama özellikle semih kaya'ya teşekkür ediyorum. hayat çok güzel sözlük. öyle böyle değil. yine hayatımın merkezine galatasaray'ı oturtabilmiş değilim ama, bana o heyecanı yaşatan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. benim için bu maçın anlamı budur. ha homuğa kodumun direkleri biraz bize gülseydi daha iyi olurdu ama o da olmadı işte. bir de aşortmanlı abinin deyimiyle "dimağını s.ktiğmin hakemi" bir penaltı da bize çalaydı eyiydi.

    (bkz: hayat fena halde futbola benzer)
  • 416
    yenilip de sevinilecek nadir maçlardan.
    şimdi tekrar izleyince daha da mutlu oldum.
    muslera, amrabat(oynamadı sanırım şl'de daha önce), semih kaya, selçuk inan, dany, hakan balta, emre çolak gibi şlde ilk maçına çıkan futbolcularımız şahane mücadele ettiler. tecrübelerini en zor maçla kazandılar.
    ligde bu takım sakatlık veya büyük bi form düşüklüğü olmazsa şampiyon olur, gruptan da çıkarız.
    mücadeleniz ve korkusuz oyununuz için teşekkürler aslanlar!
  • 418
    savaştık, çok iyi mücadele ettik fakat bu gece karşımızda bizden daha pahalı ve tecrübeli bir takım vardı. ne kadar koşsan da, oyun disiplinine sıkı sıkı sarılsan da karşında dünya yıldızı oyuncular oynuyorsa sana çalım atacaklardır, verkaçlara girecekler, sürekli topla aranda durup seni fitil edecekler ve maç boyu çaktırmadan seni takır takır tekmeleyeceklerdir. kabul edelim bizden bir gömlek yukarda bir takıma karşı oynadık. hesaplar yaparken kafadan 0 puan yazdığımız bir maçı oynadık, sıramızı savdık. 1 puan bile mucizeydi. denedik ama alamadık. kazandığımız şeyler ise yenilgiye rağmen cesaret ve kendine güven oldu.

    bu maç gösterdi ki bu sezon avrupa'nın en iyi takımlarına karşı çatır çatır mücadele edeceğiz ve şampiyonlar liginde tur atlayacağız.
  • 420
    galatasaraylı futbolcular esas duruştayken, şampiyonlar ligi marşı duymayalı uzun zaman olmuş. vay be, ne günler gelip geçmiş. ne yazık? şampiyonlar ligini biz kurmuştuk oysa, hem de manu'yu eleyerek , 8 yıldızlı logonun bir parçası da sonsuza dek biz olmuştuk. yıllarca ara verdikten sonra bir manu maçıyla geri döndük. gururla kurulduk televizyonların başına, ha kimimiz yine eski kavak yellerini yeniden estirmek üzere yaşlı trafford'taydı elbet. bilmem kaç 10.000 ingiliz hem de galip durumdayken onların sesini dinledi. onlar cehennemin öncü birliğiydi, kızılca kıyametin habercileriydi.

    kenardakilerden hangisi sör, hangisi imparatordu acaba? grande kıyafetiyle sör'e uzak ara tur bindirdi. sör endişeyle sakız çiğnerken, imparator kör talihine sitem ediyordu maç boyunca. son düdük çaldığında öfkeli fakat mağrur ifadeyle göz göze geldi. bu maç arena cehennemine odun taşımaktan başka bir işe yaramamıştı.

    sahaya çıkan 11 30-40 galatasaraylı oyuncudan çıkacak en büyük en adaletli 11 di. ülkenin iki büyük golcüsünün yanında, son gün şapkadan çıkan kris yerine dani, semih'in yanı başındaydı. maç başlamadan, benim gözümde terim maçı kazanmıştı. tek korkum muslera idi. sezona kapattığının en az 10 kat altında başlamış ve devam etmekteydi. anlaşılmaz bir şekilde topları sektiriyor, oyuna gelişi güzel dokuyor, yan toplara çıkamıyordu. nitekim maçın başı beni yanıltmadı. yediği gol için değil, yaptığı penaltı için ne kadar yüklensek yeridir. delikanlı adammış ki, yere yatıp, kırmızıyı almadı da golü attı. gidişi iyi değil, muslera'ya top gelirken benim de yüreğim ağzıma geliyor, hiç rahat değilim.

    yıllardır, biz sahnede olamadığımız zamanlarda işte bunun için saldırdım futbocularımıza. keweel'den, neil'e elano'dan, cana'ya. ben bu düşler arenasında değilsem, nerem büyük takım benim? ben dünya'nın her takımıyla kafa kafaya bir maçı oynayamayacaksam, beni kendi ligimiz tatmin eder mi? ben avrupa şampiyonluğu görmüş bir takımın taraftarıysam, beni kendi ligimizin şampiyonluğu kesmez. o yüzden oynayan çoğu futbolcuyu beğenmedim. günler, aylar, yıllar geçti, hatta milenyum bile değişti biz ortadan kaybolalı.

    ve bu geceyle birlikte avrupa'nın hayula belası tekrar hortladı. dünya'nın en büyük 5 takımından biriyle göğüs göğüse çarpıştı. yenebilirdi bu oyunla, farklı da yenilebilirdi. mesele şuydu, ülkeye başı yukarıda gelmeliydi. arena'da bunlar parçalarız demeliydi herkes. golü yeyince, maçın hezimete gideceği beklentisinde olanların ağzı kulaklardaydı. ülkenin yüz akı bir şekilde kepaze olmalıydı. ilk direnişe geçen semih kaya oldu. belki de topa en çok değen futbolcumuzdu. kahramanca savaştı. milyonlarca galatasaraylı her müdahelesinde gurur ve onur duydu. içimizde bile mutlaka patlayacak diyenler vardı. ve artık galatasaraylılığımın olanca coşkusuyla ilan edebilirim ki, tarihimizin en büyük savunmacısı olarak yazdı ismini sarı kırmızılı bir kalemle.

    ufo 3 gün sonra sakatlansa kris diye bir futbolcunun varlığından çoğumuzun haberi bile olmayacaktı. en azından benim. endişemizde olmayacaktı ufo gitti diye. dani vardı. çevik, cesaretli, gözünü budaktan sakınyan, topla yarı sahayı geçmek isteyen. ama işte yeni biri gelmişti, şampiyonlar liginde çok tecrübeli olduğu söyleniyordu. belki de çok büyük futbolcuydu. fakat grande'de belki aynı şeyleri düşünmüştü. ya kris'i almakta geç kalsaydık. o zaman grandeliği gösterme zamaınydı, hem de hiç kimsenin beklemdiği ilk büyük maçta. dani maçın başında bir kaç pozisyon bocaladı, gol de yenildi nasıl olsa. rahatlayan, oyuna alışan dani, takıldı semih'in peşi sıra. bu büyük takımın, gol yememesi için savaşacak iki kişi dani ve semih'ti bundan sonra.

    eskiler bilir, bana soruldu ben bildim. bu takımın gelmiş geçmiş en kısmetsiz futbolcusu erdal keser'di bu sezona kadar. hakan şükür kaval kemiğiyle vurur çatala gider, erdal keser vurur çataldan geri gelirdi. kısmetsizlik yarışında hamit'in ayağına kimse su dökemezmiş meğer. her maç mutlaka unutulmaz bir şut atıyor, ama top bir türlü çerçeveden içeri girmiyordu. götüyle balık tutan futbolcuların yanında hamit çölde kutup ayısıyla karşılaşıyordu.

    galatasaray yediği golü çıkarmak, dahasını mançester'in kolladığı yerlere bırakmak için olanca gücüyle ve futbol aklıyla mücadele etti. maçın başlarında hakan balta yoğun piyade atışı altındaydı. golü koklamayan, tabelayı değiştirmek üzere yoğunlaşan amrabat'ın sol tarafımıza inmekte olan felçe derman olamadığı dakikalardaydı. kulübeden, sör imparator'dan medet bekliyorduk. ameliyatı çabuk yaptı, hamit'i sola, hakan balta'nın imdadına gönderdi. hücumsa sağ taraftan yapılabilirdi. kara boğa ile amrabat o dakikalarda göl için olanca kuvvetleriyle yüklendiler. futbol tanrıları maça müdahale etmeseler, galatasaray, mançester'e yıllar önce gördükleri kabusu yeniden seyrettirecekti.

    futbolda bir kaf vardır. hatice'ye bakma neticeye bak denir. ben işin hatice'sine bakıyorum. böyle oynasınlar netice peşi sıra gelecek zaten. sıçan gibi oynayıp, galip gelmektense aslan gibi oynayıp yenilmeyi her zaman tercih ederim. benim takımım bu gece gördüğüm takımdır. yenildiği zaman yenene kan kusturmalıdır. bu işin arena'sı var, asla şüphem yoktur ki büyük galatasaray, verdiği imaj, çizdiği rotayla, büyük taraftarıyla unutulmuş karakterini bir kez daha o mağrur takımlara kabul ettirecektir. takımı maceraya gönderirken haykırdığımız sloganı bir kez daha seslendiriyoruz. büyüksün galatasaray, yenilsen de yensen de.
  • 421
    hakemin manchester ibnesini kolladigi mac. burada verilmeyen tartismali bir penalti söz konusu olsa kimse bunu bahaneden saymaz. ama kardesim 2 tane net penaltiyi sen nasil vermezsin. görmedi degil, vermedi. ilk dakikasi son dakikasi yok bu isin. peki ya direklere ne demeli? hala kafami duvarlara vuruyorum böyle bir mac olamaz.

    takim icin konusmak gerekirse hepsine helal olsun. tam bekledigimiz, istedigimiz, özledigimiz galatasaray sahadaydi avrupa arenasinda. siz böyle oynayin tribünler 1 saniye bile susmaz, bizlerin basi öne egilmez.
  • 278
    türk futbolunun makus talihinin değiştiği yerde,*
    makus talihi değiştiren takım,*
    makus talihin değişmesinden 18 yıl 10 ay 30 gün sonra,*
    o zaman boynuzlarını kırdığı şeytanın karşısına tekrar çıkıyor.*

    futbolumuzun, moralimizin, gururumuzun yeniden yükseltilmeye ihtiyacı var ve cümle alem biliyor ki bunu yapabilecek olan tek takım yine galatasaray...

    allah yardımcınız olsun
App Store'dan indirin Google Play'den alın