• 682
    lisedeki kimya hocamız sağolsun birkaç galatasaraylı arkadaşımla maçı izlemek istiyoruz hocam dediğimizde 'hayır mol hesaplamaları yapacağız' dediği için belli bir kısmını kaçırdık maalesef. oysaki avogadro bile şu maçta galatasaray'ı desteklerdi. neyse ki eve gelene kadar golü kaçırmamış oldum da tarihi bir maça denk geldim. kimya ile ilgili bildiğim her şeyi aradan geçen 10 senede unuttum. ama ne bu maçın kadrosundaki oyuncuları ne de sneıjder'i ölene kadar unutmayacağım. tabii bir de o kimya hocasını.
  • 683
    üniversitedeyim dersimiz matematik.
    hoca sene başı herkesin 5 imza hakkı var fakat gün olur evdekilerle tartışırsınız, hasta olursunuz vs bir imza hakkında benden size diyerek 6 imzalık hak oluşturmuştu.
    benim 5 imza hakkım dolmuştu. ders günü ertelenen maç saatine denk geldi.
    hoca derse girmeden önce kantine çıktım. kantinde 32 ekran bi tv vardı. kantinci kadir abiye “abi burada maç izleyebilir miyim ? diye sordum. o da tabi olm sorun yok deyip kumandayı verdi. sandalyeyi en öne çektim montumu da sandalyeye koyup sınıfa indim. hoca gelmeden sınıftakiler hayrola nereye deyince durumu anlattım bi anda sınıfta curcuna oluştu bizde gelicez izlicez diye. o sırada hoca sınıfa girdi bu ne gürültü lise değil burası falan diye bi çıkıştı. durumu anlatmaya başladılar maç var filan diye hocada laflarını havada kesip kimse çıkmıyor dedi. ben amfide eşyalarımı toparlayıp çıkarken kimse çıkmayacak dedim duymuyor musun ? dedi. bende durumu izah ettim çıkmam lazım bugüne kadar hiç bir maçı kaçırmadım vs dedim. hocada imzaya bakıp gidersen bırakırım dedi. bende siz bilirsiniz hocam konu sizinle alakalı değil benim için bu durum çok önemli ben hür irademle çıkacağım dedim. baktı ki ben çok kararlıyım tam kapıyı kapatıcam arkamdan sarııı (sarışınlığımdan dolayı eheheh) gel imzanı at diyerek geri çağırdı. tabi ben imzayı atıp vınn kantindeyim.
    gole sevindikten sonra arkamı bi döndüm ki ne göreyim kantin benim yüzümden kahvehaneye dönmüş hatta kantinci kadir abi herkese çay dağıtıyor kahvehane usulü ahahahaha.
    öyle ki bölüm başkanı sesleri duyup gelmiş bundan sonra böyle bir şey yapılmayacak diyerek yasak koydurtmuş. tabi maçı almışız isterse okulu kapatsınlar gram umrumda değil :)
    sonra bana gelip soruyorlar okulu niye 7 yılda bitirdin diye.
    kaç deplasman kaç maç yüzünden sınavlara mı gitmedim ablamın düğününe mi geç kalmadım havalimanından uçak mı kaçırmadım. aslında böyle hikayeleri kitaplaştırsak çok güzel olur bende hikaye çok valla :)
  • 684
    bu maç oynandığı sırada lisedeydim. herhangi bir devamsızlık problemim yoktu ama okulu asıp maç izleyeceğimi söylesem annemle babamdan büyük azar yerdim, o yüzden okulu assam da eve gidemezdim*. yine de bu maçı asla kaçıramayacağımı bildiğimden öğleden sonra okula gitmedim. dışarda deli gibi kar yağıyordu ve çok soğuktu. maçın heyecanıyla beraber elim ayağım daha da çok titriyordu. sonra bir internet kafeye girip o dönemin şifresiz yayıncısının sitesinden maçı açtım. neyse ki şifresiz kanal yayınlıyordu, yoksa izleyemezdim. sağımda solumda league of legends ve wolfteam oynayan çocuklar birbirine bağırırken ben galatasarayımın şampiyonlar ligi maçını izliyordum*. sonra gol geldi, sessiz biri olmama rağmen golden sonra internet kafeyi inletmiştim. internet kafenin sahibi fenerli bir abiydi ama sağolsun beni dışarı atmadı *. çok ballı olduğumuzdan falan bahsediyordu, canı sağolsun. o an maçı izleyebildiğim için kendisine minnettarım. maçtan sonra dışarı çıktım, hala deli gibi kar yağıyordu ve neredeyse akşam olmuştu. ama bu sefer üşümüyordum, gol müziğimizi mırıldana mırıldana ve şampiyonlar ligi kurasının hayalleriyle ısınmıştım. hayatımda en çok mutlu olduğum günlerden birini elbette unutamam.
  • 690
    entry tarihi itibarı ile adı rams park olan, o dönem henüz yeni diyebildiğimiz stadımızdaki ilk mucizenin gerçekleştiği unutulmaz maç. uefa henüz maç sayılarıyla ve saatleriyle bu kadar oynamadığı için 21:45 klişesi geçerliydi.

    bir çarşamba öğleden sonrası, karlı çamurlu bir sahada galatasaray juventus'u eleyip şampiyonlar ligi'nde gruptan çıkmıştı.

    bileti olanlardan ziyade o şartlarda orada olabilenlerin tribünde olduğu, milletin telefon camı çatlatan o soğukta işinden okulundan kaçıp şimdikinden de beter ulaşıma sahip stada gittiği; seksenler doksanlar nostaljisinin(şampiyon kulüpler kupası ismi hariç) sonuna kadar hissedildiği bir maçtı.

    maç sonu gökhan zan'ın meşhur kralı gelsin aq beyanatı verilmiş, galatasaray ne zaman biraz tökezleyip taraftar stadı boşaltır gibi olsa ortaya çıkan karanlık karlı havada yığılmış kalabalık fotoğrafları çekilmişti.

    biz de mezuniyet yolunda 0.1 puanların hesabının yapıldığı bir ortamda, kendini dünyanın kralı zanneden ortadoğulu bir asistanın inadı yüzünden bir bilgisayar labaratuvarında geçirmiştik bu maçı. saate bakıp cep telefonundan olmayan internetle livescore takibi yapmaya çalışırken dışarıdan gelen gol seslerinden o sevinci yine de yaşamıştık.

    aradan 11 sene geçti, bugün bir daha kapısından girmem dediğim okulda, o günü yaşadığımız binanın karşı tarafında yine stresli saçma sapan bir güne başlayacağım. o gün derse tam katılımın verdiği puana muhtaç olduğumuz için o derse girmiştik. bugün de geçici bir göz kararması ile başladığımız programın can çekilmesini bol fırçalı konuşmalarla yaşamaya gidiyoruz.

    umutsuz vaka turkolardaki taraftarlık da böyle bir şey. kim akıl ettiyse allah razı olsun bu üç büyük işini.

    yoksa her boku birbirine bağlayıp nasıl anlam katacaktık?
  • 692
    ben ortaokuldaydım o zamanlar. kanım kaynıyordu terör estiriyordum okulda, fenerliler benimle tartışmaya girmiyordu. her hafta ipekçi'nin müdavimi olmanın da getirdiği bir şeydi bu tabii. hocalarım falan bilirdi yani fanatikliğimi.

    öyle bir gündü işte, öğlenciydim. öğlenci olduguma en lanet ettiğim zamandı okulum yeni yapılmış bir okuldu ve hala duzeni yoktu. o gün koluma ilk kez saat takip gittigimi hatirliyorum okula. saat 3'ten sonra her teneffüste öğretmenler odasına girip maçı izliyordum. hocalar normalde küfür yemiş gibi tepki verirlerdi öğretmenler odasında öğrenci görünce ama bana müsaade etmislerdi o günlük. okulun otorite sayılabilecek türkçe hocasıyla aramda anne-oğul ayarında bir ilişki olması da bunda etkiliydi tabii. 2 derse 10 dakika geç girip birinde yok diğerinde var yazıldım. her gittiğimde millet dersi bırakıp "noldu noldu maç nasıl" diye sorular soruyordu. 3. teneffüste gittiğimde bıyıklı bir hoca vardı genç, gözün aydın demişti. ntvspor'u actirmaya utandım, o kadar da değil dedim kendi kendime ve teşekkür edip mutlu mutlu sınıfıma gittim. eve geldiğimde izleyebilmiştim golü.

    sonradan mahalleden ve okuldan fenerli arkadaşlarım "sneijder'in golünde top taşa carpiyor yoksa gol olmazdı ballısınız hüü" muhabbeti yaptığını hatırlıyorum. normalde laf anlatıp kavga etmeye çalışan ben, o günlerde acayip bir olgunluk gösterip bunu söyleyenlere "oğlum siz mal mısınız" diye tepki veriyordum. o günden sonra fenerlilerle tartışma işini de bu boyuta çektim. yanımda fenerli herhangi bir şeye ağlayıp fetö yapı diyince hemen "yok yav, valla mı, ilahi" moduna girip ciddiye almayarak rencide ediyorum.

    öyle işte.
  • 695
    15:00'da oynanan erteleme maçı. saatinden dolayı herkeste farklı anılar bırakmıştır. kimimiz işteydi, kimimiz okuldaydı, kimimiz yollardaydı fakat hepimizin ortak noktası galatasaray sevgisiydi. ben de iş yerinde olanlardanım. heyecandan yerimde duramıyordum ve maçı da izleyemiyordum. sağ olsun patronun oğlu gol olunca telefonu koşarak getirmişti. golü çok görmedim yine ama ercan taner'in harika allahım gooooooooll sesini duymuştum. sneijder kalitesine yakışır bir gol atmıştı.
  • 696
    saat 15:00'da başlamasından mütevellit bir çok kişinin iş yerindeyken oynanmış olan maçtır. twitter'ın şu günlerdeki gibi çer çöpü barındırmadığı ya da daha az barındırdığı zamanlarda oradan anlık takip etmeye çalışıyordum ben de skoru. müteahhit bir firma olarak "aldığın taktirde lord olacağın" söylenen bir otomotiv firmasında yardır yardır çalışıyorduk. işimizin de son günü olmasından sebep ekip arkadaşlarımı teşvik etmeye kafayı da tamamen maça vermemeye gayret ediyordum. zannediyordum ki fabrikanın geneli de çalışıyor. sneijder'in golü ile beraber fabrikada inanılmaz bir uğultu kopmuştu hiç unutmuyorum. resmen koca fabrika içinde işe odaklı kalmaya çalışan bir ben ve ekibimmiş.
    yağmur yağmasından dolayı ertesi güne sarkan wimbledon maçları gibi 2 güne serpiştirilen ve bu sayede de yıllarca çocuklarımıza, torunlarımıza anlatacağımız bir maç olma özelliğini taşıyor bu maç. öyle epik bir senaryoya sahip ki, şu sözlükteki herkes eline birer kalem alsa bundan daha iyi bir senaryo yazamazdı muhtemelen. tarihimizdeki nice muhteşem zaferlerin arasına "selamünaleykum beyler, ben geldim" diyerek sükseli bir giriş yapmıştır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın